İşte Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları:
AK PARTİ LİSTESİ 'ÖZE DÖNÜŞ' LİSTESİ Mİ?
Bir siyasi parti kendini yenileyemezse, bir müddet sonra çürümeye başlar. Ama kendini yenilerken de kökünden kopmaması gerekir. AK Parti hareketi yola çıktığında zamana doğru hitap ettiği için, o anın şartlarını çok iyi okuduğu için iktidara geldi. Daha sonra da bazı iniş çıkışlar dışında muhasebenin iyi yapılmasıyla iktidarını korudu. Şimdi 7 haziran seçimleri bize AK Parti'nin tazelenmekle, köklü geçmişi arasındaki dengeyi iyi oluşturma görevi verdi. Gücün ortaya çıkaracağı algı problemleri ortaya çıkmışsa, bu noktada özeleştiri yapmamız gerekebilir. Bu bir muhasebedir. Siyasi hareketler özeleştiriyi ortak yapmalılar. 7 Haziran'dan sonra bütün kurumlarla ve kurullarla bir araya gelip değerlendirme yaptık. Yüzde 41 az bir oy oranı değil ama buna rağmen biz özeleştiriyi yaptık.
Devam etmesi gereken en önemli şey kurucu değerlerdir. Bundan sapmamız mümkün değildir. AK Parti'nin ilk dönemlerinde belirlenen isimler, bugün çok başarılı olan ve kamuoyunun yakından tanıdığı isimler meçhul isimlerdi. Ama zamanla çalışarak, kendilerini ispat ederek kamuoyunun onayını kazandılar. 3 dönemliklerin dinlenmeye alınması söz konusuydu. Ama 7 Haziran seçimleri bize kurucu değerlerimizle yenilenme arasındaki dengeyi sağlama imkanı verdi. Şartlar değişmişse yeni politikalarla o şartlara ayak uydurmak gerekir. Yeni ve taze unsurlarla da bunun sağlanması lazım. Biz de tam olarak bunu yaptık.
AK PARTİ'NİN SEÇİM KAMPANYASI NASIL OLACAK?
3 ay içinde bütün bu yeni adımların ve iç muhasebe uygulamalarını hemen fark edebilmek çok zor. Vatandaş bize destek verdi. Yüzde 41 oy az bir oy değil. Bu şu anlamada gelmiyor... Biz bardağın dolu tarafına bakıp da eksik tarafını ihmal edemeyiz. Bizim şimdi hedefimiz bütün bu trend içinde tekrar yüzde 50'ye doğru yükselebilir miyiz? Bugün de adaylara ayak üstü uyarılarımı yaptım. İl bazında anketlerle tek tek bütün illeri ele aldık ve değerlendirdik. Bu adımları ona göre attık. Tutumlarımızda, üslubumuzda, vizyonumuzda bir tazelenme ve canlanma hissedilecek kampanyamızda.
ALİ BABACAN'IN ADAY LİSTESİNE GİRMESİ
3 dönemlik arkadaşların hepsi çok büyük hizmetler vermiş kıymetli arakadaşlarımızdır. Hangisini alırsanız yeni bir başarı hikayesi yazar. Açık söyleyeyim. Ben 3 dönemi dolmuş arkadaşların tekrar müracaat etmesini bile gereksiz bulduğumu söyledim. Onların müracaat etmesine gerek yok, biz onları zaten müracaat etmiş gibi telakki ettik. Mesela Cemil Çiçek müracaat etmemişti. Sayın Bülent Arınç Meclis dışında kalmak istediğini açıkça ifade ettiği için bu tarz bir durum oluştu. Ama Sayın Ali Babacan'ın böyle bir açıklaması olmadı. Zayıf birtakım kaygılarla bu önemli isimleri ekibe katmamak olmazdı. Sayın Babacan bana da yer almayacağını söylemişti, her türlü katkıyı verebileceğini, mutlaka vekil olması gerekmediğini söylemişti. Ama son süreçte Sayın Babacan'a ihtiyacımız olduğunu, çok büyük katkılar verebileceğini kendisine ilettim ve kendisi de teklifimi kabul etti.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN İLE İLİŞKİSİ
Sayın Cumhurbaşkanı ile ilişkimizi 3 boyutlu olarak size aktarayım. Birincisi şahsi, ailevi ilişkimiz. Bu benim çok özen gösterdiğim ve zedelenmesini asla istemeyeceğim bir ilişkidir. Biz Sayın Erdoğan ile yeni tanışmadık. Uzun yıllardır tanışıyoruz. Bu şahsi dostluk, hayatımın en önemli dostlukları arasındadır. Herhangi bir şekilde 3. bir kişi bu şahsi ilişkiye zarar vermesine izin vermedim, vermeyeceğim. Sayın Erdoğan'ın ilk torunları Sare Hanım'ın eline doğmuştur. Kurumsal ilişkilerde sorun olsa bile şahsi ilişki farklıdır.
İkincisi 13 yılda siyasi olarak geliştirdiğimiz ilişkidir. Beni partiye Abdullah Bey'in Başbakanlığı döneminde Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Gül birlikte davet ettiler. Ben partiye bir akademisyen olarak Irak Savaşı ortamında katkıda bulunmak için geldim. 7 yıl başdanışman olarak görev yaptım. Her an beraber olduk. 2007'de milletvekilliği teklifinde bulundular. Şahsi dostluğumuz her düzlemde iyi bir zemine oturdu. Yaptığım bütün görevlerde görevimin hakkını verdim. Geçen yıl ne ben ona ne de o bana Başbakanlık, Genel Başkanlık konusu aramızda geçmedi. Ama doğal süreç bizi bu noktaya getirdi.
'Hocacı-Reisçi yok. Bütün AK Parti benim ekibim'
Cumhurbaşkanı-Başbakan ilişkisine gelince... Türkiye'de kurumsal olarak yönetilmesi en zor ilişkiyi yürütüyoruz. Çünkü 12 Eylül Anayasası yürütme erkinin başındaki Başbakan ile Cumhurbaşkanlığı makamı arasında bir denge gözetti. Cumhurbaşkanı-Başbakan ilişkileri kolay yürüyen ilişkiler değildir. Bunu da en iyi bilen kişi Sayın Erdoğan'dır. Hem bizim kurucu genel başkanımız, hem de halk tarafından seçilen bir Cumhurbaşkanı. Zorluklarla karşılaşıyoruz, farklı kanaatlerimiz oluyor ama en başta saydığım iki ilişki üzerinde yürütüyoruz. Bazen farklı kanaatler beyan edilebilir. Olmalı da bunlar. Önemli olan şahsi itilaflar olmaması. Hocacı, Reisçi tabirleri tamamen üretilmiş şeylerdir. Ben hiçbir zaman siyasete böyle bakmadım. Bana ekibi yok eleştirisi yapıldı. Ben Hocacı-Reisçi yok diyorum. Bütün AK Parti benim ekibim. Ben böyle bakıyorum. Ekipçilik yapmak, partiyi fraksiyonlara böler.
'YÖNLENDİRMEYE MÜSAİT BİR SİYASETÇİ DEĞİLİM. BUNU EN İYİ SAYIN CUMHURBAŞKANI BİLİR'
Sayın Cumhurbaşkanı, benim devlet yönetiminde yönlendirilen bir siyaset adamı olmadığımı, olamayacağımı da çok iyi bilir, en iyi bilen kişidir. Böyle bir şey de zaten teklif etmez. Beni tanıyanlar nasıl böyle şeyleri bana yakıştırır diye çoğu zaman sitem de ediyorum.
BEŞİR ATALAY'IN VAN'DAN ADAY GÖSTERİLMESİ
Doğu ve Güneydoğu'da halka bu süreci, en yakından takip eden kişinin anlatmasını istedik. Sayın Atalay, Van depreminde sürekli bölgedeydi. Orası için doğru isimdir. Sayın Efkan Ala'yı Bursa'dan aday gösterdik. Bursa'da yoğun bir Erzurumlu nüfusu var. Sayın Mehdi Eker, İstanbul'daki Doğu kökenli vatandaşlarımıza hitap edebilmesini istedik.
Biz barajı kalkan olarak görmedik, görmeyiz. CHP ile yaptığımız istikşafi görüşmelerde üzerinde anlaştığımız konulardan biri de barajı indirmekti. Ben HDP'nin yanlış politikalardan bahsettiğimde, kitle HDP'nin Meclis'ten çıkarılmasına yönelik slogan attı. Ben de 'Bu bizim işimiz değil, sizin işiniz' demek istedim ve 'Onları baraj altında bırakın' dedim. Bunu orada uzun uzun anlatamadım ama söylemek istediğim buydu.
TERÖR OPERASYONLARI
30 yılın en etkin operasyonları yapıldı. Şehirlerin etrafındaki tüm yerleri temizleyeceğiz. Milletvekilinin Cudi Dağı'nda ne işi var. Birilerinin silahları üzerinden değil, dilleriyle konuşsunlar. "HDP'li Bakan Konca 'Baraj altı kalırsak Türkiye bölünür' diyor. Hayır kimse Türkiye'yi bölemez!"
CUDİ'DE NE İŞLERİ VAR?
HDP'li vekiller Cudi Dağı'nda ne arıyor. Bunun demokratik mücadele anlamında bir anlamı vardı. Kalkan olmaya gittikleri katiller, Fırat'ı katleden kimseler. Birilerinin silahları üzerinden değil, dilleriyle konuşsunlar.
SOKAĞA ÇIKMA YASAKLARI
90'lı yıllarla karşılaştırdığımızda şuandaki durumun farkı oldukça fazla. Şimdi girilemeyen bölgeler üretmek için teröristler bir taktiğe yöneldi. Cizre'nin hangi sokağında nerede, ne olduğunu tespit ediyoruz. Sivil kayıp verilmemesi için olağanüstü titizlik gösterildi. Filistin'deki fotoğraflar paylaşıldı. Bunlar yalan ve hikaye.
Talimatımız açık; Teröriste karşı sert müdahale edilecek, kendi güvenliğinizi gözeteceksiniz ve sivil halkı koruyacaksınız. Sokağa çıkma yasakları sivil halkı kısıtlamak değil. Herkes evindeyken operasyonlar noktasal olarak yapılıyor.
Varto civarındaki bütün yığınaklarını yıktırdık. Sözde şehitlik yapıyorlar. Talimatımız açık bütün bu yapılar yıkılacak.
Meclis'tesin, yerel yönetimlere daha fazla yetki istiyorsan orada savun. Bunun arkasında Türkiye'yi zaafa düşürmek isteyen odakların etkisi var 'şimdi tam vaktidir' diye. Biz o odakları da biliyoruz. Bazen rastgele vatandaşları arıyorum, şikayetleri var mı diye."