Başbakan Ahmet Davutoğlu, Van'daki seçim çalışmaları sırasında gazetecilerle son dönemdeki gelişmelerle ilgili açıklamalarda bulundu. Suriye'deki 'Esed'li geçiş' planına sert çıkan Davutoğlu, "Türkiye'nin pozisyonu bu konuda belli ama değişik formüller konulabilir. Müzakere esnasında bunlar gündeme gelebilir. Mesele Esed'li geçiş değil Esed'in gidiş formülüdür" dedi.
Ajanslarda yer alan bilgiye göre; Başbakan Davutoğlu, yoğun seçim programı arasında Suriye'deki krizin çözümü için ortaya atılan “Esed'li geçiş” formülüyle ilgili soruya, “Suriye halkının kabul etmediği hiçbir geçiş sürecinde yokuz." yorumunda bulundu.
İşte Başbakan Davutoğlu'nun Van gezisinde gazetecilere yaptığı açıklamalardan satır başları:
YORGUNLUK YOK
Şu ana kadar 24 miting oldu. Mitinglerde büyük bir heyecan var. Ben millet seçim yorgunu olacaktı diye korkuyordum ama şu ana kadar yaptığımız mitingler çok iyi gitti. Ankara saldırısı sonrası bazı endişeler vardı. Biz saldırı sonrası 5 miting yaptık. Hiç biri 7 Haziran'ın gerisinde değildi. Van için de bunu söyleyebilirim. Seçim yorgunluğu yok.
HAYAT NORMAL AKIŞINA DÖNMELİ
Hayatın normal akışını etkileyecek haberlerden, spekülasyonlardan uzak durmak gerekir. Tam da ben bunun için mitingleri yapmaya karar verdim. Toplumun genelini karamsarlığa sevk edecek yöne gitmemeliyiz. Hangi siyasi görüşten, meslekten olursak olalım, hepimizin özen göstermesi gereken, hayatımızı normal akışına döndürmektir. Demokrasiye istikrara odaklanmak lazım. Haberlerin çoğunun aslı yok, spekülatif haberler.
HEPİMİZİN TAZİYESİ
Tabii Sayın Cumhurbaşkanı'nın takdiridir. Ama bunun hepimizin taziyesi olduğunu vurguladım. Benim söylediğim, taziyenin adresinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmasıdır. Taziye sahibi biziz, hepimiziz, 78 milyon. Devleti katil ilan eden bir kesim var. Taziye hepimizin, söylediğim her şey açık. HDP'nin bütün acıyı sahiplenmesi de acıyı istismar.
SALDIRILAR TEK KAYNAKTAN GELMİYOR
O kavramı bu saldırıdaki bazı şahısların başka örgütlerle ilişkisi olduğunu anlatmak için söyledim. Başka örgütlerle irtibatı ve intikali sağlayanlar, aracılık edenler tespit edildi. Soruşturma esnasında ortaya çıkan bir durum. Ama Türkiye genel olarak bu saldırı dışında bir saldırı ile karşı karşıya. Türkiye'ye dönük terör saldırısı tek kaynaktan gelmiyor, birçok kaynaktan geliyor.
CANLI BOMBALARIN YAKALANAMAMASI
Sadece o değil. O listenin dışında da yayımlanan haberler var. Kaldı ki hizmete özel istihbarattan Sabah not geldi. Şu isimler şu şekilde diye. Bunun bana gelmiş olması bunun kamuya dağıtılacağı anlamına gelmez. Güvenlik birimlerinin arasında kalması gereken olayların yayımlanması ayrı konu.
Suriye'de bizim pozisyonumuz belli: “Suriye'de 10'lu koalisyon olarak Esed'in 6 ay boyunca sembolik olarak yer alacağı ama bütün yetkilerini devredeceği, sonunda da yerini yeni yönetime bırakacağı bir formülün ABD Başkanı tarafından BM zirvesinde Putin'e verildiği” iddiası:
Bu konuda Türkiye'nin tutumu açık. Biz Suriye halkının kabul etmediği hiçbir formülü kabul etmiyoruz. Bunun dışında hiçbir geçiş yöntemini onaylamıyoruz. Ama birçok formül kapalı kapılar ardında konuşulur, gündeme getirilir. Ülkeler birbirlerine değişik pozisyonlar önerebilir. (Bunun altında Türkiye'nin de imzası var mı?) Yok, imza diye bir şey söz konusu değil. Türkiye'nin pozisyonu bu konuda belli ama değişik formüller konulabilir. Müzakere esnasında bunlar gündeme gelebilir. Mesele Esed'li geçiş değil Esed'in gidiş formülüdür.
AYDINLIĞA YAKIŞMAZ
Doğrusu onların Türkiye'ye gelip, Türkiye'de yaşanan süreci bizzat gözleyip Türkiye hakkında yargılamada bulunmaları lazım. Etrafı ateş çemberinde olan Türkiye'nin bugün kendi içinde demokrasisini en güçlü şekilde yaşamasını görmek gerekir. Hangi Batı demokrasisinde Türkiye'de olduğu gibi bu kadar yüksek katılımlı seçimler, bu kadar canlı tartışma var? Dolayısıyla, aydın olmak olayları olduğu gibi önce görmek ve sonra dile getirmektir. Kulaktan dolma bilgilerle spekülasyonlarla konuşmak aydınlığa yakışmaz. Gelsinler hep beraber oturup konuşalım. 3-4 yıl önce de görüşüyorduk. Kanallar var, açık. Oturup görüşebiliriz. Aralarında yakından tanıdıklarım var.
ÖNYARGIYLA HAREKET
Ben bu aydınlarımızın bir bilinç sapması yaşadığını düşünüyorum. Yani var olan zamanı ve mekânı doğru algılayamıyor, önyargıyla hareket ediyorlar. Bir aydının kendi ülkesinin itibarının düşmesi üzerine çağrılar yapmasını anlayamıyorum. Ben 12 Eylül'de öğrenciydim, 28 Şubat'ta köşe yazarıydım, akademisyendim. Ama hiçbir Batılı lidere Türkiye'ye gelme çağrısı yapmadım. Türkiye'ye herkesin gelmesi ve Türkiye'ye açılma çağrısı yaptım. Aydınların insani konularda duyarlılığını hiç kaybetmemesi lazım.
SALONLAR ONUR VERİCİ
Tarihi semboller üzerinden tartışmak doğru değil. Ben Dışişleri Bakanı iken gittiğim görüşmelerde devlet geleneğinin sürdüğü salonları onur verici bulurdum. Bazı görüşmeleri Ankara Palas'a alırdım ki erken Cumhuriyet döneminin mimarisini gösterebileyim. Tarihi mekânlarda misafir ağırlamak Türkiye'nin geçmişini de anlamaktır. Paris ve Londra eski başkentler, orada faaliyetlerini yürüttükleri için doğal olarak Dışişleri Bakanlığı aynı yerde devam ediyor. Zaten insanlar o görüntüye alışmışlar. Nadiren İstanbul'da bu tür görüşmeler tarihi mekânlarda yapılınca tartışma yaşanıyor. Ben şekil üzerinden tartışmayı doğru bulmuyorum. Ne konuşulduğu önemli, hangi koltukta oturulduğu değil."