Dolar

35,1981

Euro

36,7471

Altın

2.968,65

Bist

9.724,50

Erdoğan'a suikast girişimi iddianamesinde neler var?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 15 Temmuz'da suikast girişimiyle ilgili iddianamenin detayları belli oldu...

9 Yıl Önce Güncellendi

2016-11-30 02:57:22

Erdoğan'a suikast girişimi iddianamesinde neler var?

15 Temmuz'daki darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimine ilişkin 3'ü firari 47 sanık hakkında Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele darbeci askerlerce yapılan ve 2 polisin yaşamını yitirdiği saldırıyla ilgili detaylara yer verildi.

Anadolu Ajansı'nın haberine göre; Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve 2 polisin hayatını kaybettiği saldırıya ilişkin Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan ve Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen iddianame, 211 sayfadan oluştu. Yaklaşık 4 ayda tamamlanan iddianamede, 74 mağdur ve müşteki ile 44'ü tutuklu, 3'ü yakalama emriyle aranan 47 sanık bulunuyor.

Fethullah Gülen de Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddesindeki "Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır" hükmü gereğince iddianamede 'bir numaralı sanık' sıfatıyla yer alıyor.

TUĞGENERAL SÖNMEZATEŞ HELİKOPTERDE KALMIŞ

İddianamede, suikast girişimi için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kaldığı Muğla'nın Marmaris ilçesindeki otelin bulunduğu bölgeye helikopterle Taner Berber, Zekeriya Kuzu, Erkan Çıkat, Abdulhamit Gülerden, Serkan Elçi, Muhammed Burak İpek, İlyas Yaşar, Gökhan Güçlü, Ekrem Benli, Ömer Faruk Göçmen, Yakup Özcan, Ali Sarıbey, Şükrü Seymen, İsmail Yiğit, Murat Köse, Ergün Şahin, Mehmet Öztürk, Mehmet Demir, Enes Yılmaz, Bahadır Sagun, Mustafa Serdar Özay, Burkay Karatepe ve Muammer Gözübüyük olmak üzere 23 şüphelinin indiği; pilotlar, uçuş teknisyenleri, şüpheli Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş ile makineli tüfekçi olarak görev yapan şüpheliler Haldun Gülmez, Mehmet Cantaz, Selman Çankaya ve Hasan Aslanbay'ın ise helikopterlerde kaldıkları bilgisi yer aldı.

Yere inen ekibin sivilleri bölgeden uzaklaştırmak amacıyla havaya ateş ettiklerinin belirtildiği iddianamede, şüphelilerin akabinde Grand Yazıcı Club Turban Otelini aramaya başladıkları ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik hakaret içerikli sözler sarf ederek otelin önündeki yol üzerinde karşılaştıkları tanık A.B.T'ye Erdoğan'ın kaldığı villayı sordukları ifade edildi.

'ŞÜKRÜ BİNBAŞI HEDEF GÖZETEREK ATEŞ ETTİ'

Erdoğan'ın kaldığı villayı arayan darbeci askerlerin saat 03.30 sularında otel bahçesine giriş yaptıkları bilgisine yer verilen iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Burada müşteki Cumhurbaşkanının o anda orada olmadığından habersiz olarak, kalmakta olduğu villayı aramaya başladıkları ve halen güvenlik amacıyla otelde bulunan Cumhurbaşkanlığı Koruma Daire Başkanlığı'nda görevli polis memurları ile karşılaştıkları, Cumhurbaşkanlığı Koruma Daire Başkanlığı'nda emniyet amiri olarak görev yapan müşteki Murat Bayrak'ın kendilerine bağırarak 'Silahlarınızı bırakın teslim olun, biz polisiz' şeklinde çağrı yaptığı, akabinde şüphelilerin 'Siz bırakın' şeklinde cevap verdiği, kendilerine yapılan 'Teslim ol' çağrısına şüphelilerin ateşle karşılık verdiği ve çatışma yaşandığı, çatışma çıkması üzerine müşteki polis memurlarının otelin 1782 numaralı odasına girdikleri, bu aşamada Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi Başkanlığında görevli polis memuru Mehmet Çetin'in ateşli silah yaralanması neticesinde şehit olduğu, şüphelilerden Muammer Gözübüyük'ün bu çatışmaya ilişkin ifadesinde 'Bu şekilde otel içerisindeki bahçede ilerlerken bir anda Şükrü Binbaşı'nın tek dizinin üstüne çöküp tüfeğini doğrultarak ve hedef gözeterek benim görmediğim bir noktaya toplam 2-3 el ateş ettiğini gördüm. Karşı ateş açılıp açılmadığını anlayamadım. Şükrü Binbaşı'nın atışları sonrasında tek katlı sıralı şekildeki evlerden birinden polis memuru olduğunu anladığım şahıs dışarı çıkıp ekip amiri olduğunu ve teslim olacaklarını bağırarak söyledi' dediği, şüphelilerden Serkan Elçi'nin de ifadesinde 'Ormanlık alana çıktığımızda Şükrü Binbaşı yanındaki esmer bir özel kuvvetçiye bir şeyler anlatıyordu. Ben onlara yakın olduğumdan söylediklerini net bir şekilde duydum. Şükrü Binbaşı (Ani bir şekilde karşıma çıktı, elinde silah vardı) şeklinde sözler söyledi' dediği, iddianamenin deliller kısmında ayrıntılı bir şekilde izah edildiği üzere, şüpheliler Muammer Gözübüyük ve Serkan Elçi'nin beyanlarını doğrular şekilde, vücudunda 4 ateşli silah yarası bulunan şehit polis memuru Mehmet Çetin'in vücudundan temin edilen bir adet mermi çekirdeği gömleğini ateşleyen silah üzerinde, şüpheli Şükrü Seymen'e ait biyolojik kalıntının bulunduğunun tespit edildiği, dolayısıyla polis memurunun şehit olmasına neden olan yaralanmalardan en az birinin şüpheli Şükrü Seymen tarafından meydana getirildiği anlaşıldı."

'CUMHURBAŞKANININ NEREYE GİTTİĞİNİ SÖYLE, YOKSA ATEŞ EDERİM'

İddianamede, çatışma sırasında kendilerine atılan bir gaz bombası nedeniyle müşteki polis memuru Hamza Eroğlu'nun da yaralandığı, yaralanan bir polis memuru bulunması nedeniyle müşteki emniyet amiri Murat Bayrak'ın dışarıdaki şüphelilere içeride yaralı bir polisin olduğunu ve dışarı çıkacağını söyleyip ateşi kesmelerini istediği de vurgulandı.

Müşteki Murat Bayrak ile bir kısım müşteki polis memurunun bu çağrı üzerine dışarı çıktığının belirtildiği iddianamede, şüpheli Şükrü Seymen'in dışarıya çıkan müşteki Bayrak'a "Cumhurbaşkanının nereye gittiğini çabuk söyle yoksa bacağına ateş ederim, bir nolu tatil yerinden neden buraya geldiniz, size kim bilgi verdi?" şeklindeki hakaret ve tehdit içerikli sözlerle sarf ettiği kaydedildi.

POLİSLERİ ROKET ATMAKLA TEHDİT ETMİŞ

Murat Bayrak'tan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın nerede olduğunu öğrenmeye çalışan Seymen'in bu sözlerinin şüphelilerden Muammer Gözübüyük ve Ali Sarıbey tarafından da duyulduğu ifade edilen iddianamede, müşteki Emniyet Amiri Bayrak'ın, müşteki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaklaşık bir saat önce otelden ayrıldığını ayrıca oda içerisinde yaralı bir polis memurunun da bulunduğunu beyan ettiği, bu aşamada, oda içerisinde başka polis memurunun kalmaması amacıyla şüpheli İsmail Yiğit tarafından odanın penceresinin önüne el bombası konduğu ve akabinde patlatıldığı, şüpheli Şükrü Seymen'in de içerideki tüm müşteki polis memurlarına hitaben bağırarak silahsız olarak dışarıya çıkmalarını, aksi takdirde bir dahaki sefere içeriye roket atacağını belirttiği, bu sözler üzerine o oda ve yan tarafta bulunan diğer bir odadaki tüm müşteki polis memurlarının dışarıya çıktıkları, dışarıya çıkartılan müşteki polis memurlarının yere yatırıldıkları belirtildi.

Darbeci askerlerden Zekeriya Kuzu'nun müşteki polis memurlarına hitaben "Cehennemi yaşatacağız size, bunlar daha yeni başlıyor" diyerek küfürlü sözler sarf ettiği kaydedilen iddianamede, Kuzu'nun polislere "Hani inlerimize girecektiniz, biz sizin ininize girdik." dediği aktarıldı.

ASKERLER, POLİSLERİN KAFASINA BOTLARLA BASMIŞ

Kuzu'nun polislere hitaben "Kafanızı kaldırdığınızda sizleri öldürürüz. Nerede o, hangi helikopterle gitti, hangi havalimanına inecek, ne zaman kalktı helikopter?" şeklinde hakaret ve tehdit içerikli sözler söylediği ifade edilen iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Bu sözlerin de şüpheliler arasında bulunan Serkan Elçi tarafından duyulduğu ayrıca şüphelilerin müşteki Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın yerini öğrenebilmek amacıyla müşteki polis memurlarını botlarla kafalarına basmak, etraflarına ateş etmek ve vücutlarının çeşitli yerlerine vurmak suretiyle darbetmeye başladıkları, şüpheliler tarafından bulundukları odadan dışarı çıkartılan müşteki polis memurlarının, müşteki Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın yeri ile ilgili olarak sorgulandıktan sonra üzerlerinin arandığı ve silah, telsiz, kimlik gibi eşyalarının üzerlerinden alınarak bir arada toplandığı, ellerine plastik kelepçeler takıldığı hatta şüpheli Zekeriya Kuzu'nun, müşteki polis memurları Mustafa Üstündağ, Metin Yılmaz ve Hamza Eroğlu'nun üzerlerini aradığı esnada içerisinde polis kimlik kartları ile Türk Lirası, avro ve dolar bulunan cüzdanlarını mal edinmek kastıyla yanına aldığı, şüpheli İsmail Yiğit'in müşteki polis memuru Burak Güzel'e, kendisini müşteki Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın otelden ayrılmadan önce kalmakta olduğu odaya götürmesini istemesi üzerine müşteki polis memuru Burak Güzel'in, şüpheliyi müşteki Cumhurbaşkanının kalmakta olduğu oda yerine, toplantılarını gerçekleştirmek amacıyla kendisine tahsis edilen 1922 numaralı odaya götürdüğü, içerisinin kontrol edilmesi sırasında banyo kapısının kilitli olduğunu fark ettiği, o sırada banyo içerisinde, yaşanan olaylar nedeniyle korkuya kapılarak buraya saklanan ve otelde stajyer güvenlik görevlisi olarak görev yapan müşteki Sefa Toskar'ın bulunduğu, şüpheli İsmail Yiğit'in dışarı çıkması yönünde yaptığı çağrının ardından dışarıya kimsenin çıkmaması üzerine banyo kapısının üst kısmına ateş ettiği ve tekme ile kapıyı kırarak müştekiyi banyodan çıkardığı, tekme ve yumruk ile müştekiyi darbederek onu da diğer müşteki polis memurlarının yanına götürdüğü ve kelepçelettiği, şüphelilerin otele girmelerinden itibaren geçen yaklaşık bir saatlik sürenin ardından müşteki Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın otelde bulunmadığına kanaat getirmeleri üzerine şüpheli Şükrü Seymen'in, şüpheli Gökhan Şahin Sönmezateş'i aradığı ve ondan çekilme talimatı alması üzerine emrindeki şüphelilere otelden ayrılma talimatı verdiği, şüphelilerin otelden ayrılmak üzere harekete geçtikleri ve silahlarını aldıkları müşteki polis memurlarını 'Arkanızı dönmeyin, dönerseniz ölürsünüz' şeklindeki sözlerle tehdit ettikten sonra otelden ayrıldıkları, müştekilerden aldıkları kimlik, telsiz ve silahları ise daha sonra bir poşet içerisinde araziye bıraktıkları tespit edildi."

YAKIT BİTTİĞİ İÇİN AYRILMAZ ZORUNDA KALMIŞLAR

İddianamede, Şükrü Seymen ve Taner Berber'in, otel üzerinde bulunan helikopterdeki Gökhan Şahin Sönmezateş ile telefon irtibatı kurdukları, Sönmezateş'in iki helikopterin yakıt sıkıntısı çektiğini, yakıt alıp geleceklerini, kendisinin içerisinde bulunduğu helikopterin ise yakıtının sıfıra yaklaşması nedeniyle ayrılmak zorunda olduğunu söylediği belirtildi.

Bunun üzerine darbeci askerlerin, helikopterlerin yakıt ikmali yapıp gelmelerini beklemek amacıyla helikopterden indikleri yere doğru hareket ettiklerine değinilen iddianamede, askerlerin Casa De Maris isimli otel civarına geldiklerinde Marmaris Emniyet Müdürlüğü ve Özel Harekat Şube Müdürlüğü polisleri ile karşılaştıkları ifade edildi.

İNİŞ YAPAMAYAN HELİKOPTERE SİNİRLENİP ATEŞ AÇMIŞ

İddianamede, ayrıca şu bilgilere yer verildi:

"Şüpheli Yakup Özcan'ın ifadesinde belirttiği üzere polisin durmaları ve teslim olmaları için 'Emniyet burada' diye bağırıp havaya doğru iki el ateş ettiği fakat şüphelilerin silah seslerini duymaları üzerine siper alıp hedef gözetmek suretiyle polislere doğru ateş etmeye başladıkları ve bu çatışma sırasında Marmaris Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapan Nedip Cengiz Eker'in vücuduna isabet eden bir adet ateşli silah mermisine bağlı yaralanma neticesinde şehit olduğu; şehit Nedip Cengiz Eker'le birlikte olan ve şüpheliler ile çatışmaya giren müşteki komiser yardımcısı Turgay Atılır'ın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek derecede, polis memuru Serdal Doru'nun, basit tıbbi müdahale gerektirmeyecek şekilde, Ömer Köse'nin basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek derecede, Çetin Şahan'ın yine basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek derecede, son olarak da Mehmet Özmen'in de basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek derecede yaralandıkları; Medet Oruç'un ise çatışma sırasında yaralanmadığı ayrıca çatışma sırasında, iddianamenin deliller kısmında izah edildiği üzere, müştekilere ait taşınır ve taşınmaz mallarda zarar husule geldiği, çatışma başlaması üzerine şüphelilerin Casa De Maris isimli otelin içerisine girdikleri, otelin alt katına inerek burada bir süre bekledikleri, sonrasında şüpheli İsmail Yiğit'in otelin arkasından sahile doğru inen bir çıkış yolu olduğunu tespit ettiği ve diğer şüphelilere haber verdiği, şüphelilerin bu yolu kullanarak sahil kesimine doğru gittikleri, otel ile sahil arasında bulunan müşteki Alim Hetman'a ait evin içerisine girerek burada bir süre helikopterin gelmesini bekledikleri; Dalaman Deniz Hava Üs Komutanlığından yakıt ikmali yaptıktan sonra kendilerini almak üzere yeniden Marmaris ilçesine dönen Sikorsky tipi helikopteri görmelerinin ardından helikopterin de kendilerini görebilmesi amacıyla kumsala gittikleri; şüpheli Şükrü Seymen'in helikopterdekiler ile telefon irtibatı kurması ve şüphelilerden bazılarının da flaşör yakmaları sayesinde helikopterin şüphelileri görerek alçalmaya başladığı, helikopterin alçalmasıyla birlikte güvenlik güçlerinin helikoptere ateş etmeye başladıkları, şüphelilerden ve helikopterden de güvenlik güçlerine doğru ateş edildiği, çıkan çatışma sırasında hem helikopterin hasar alması hem de helikopterde bulunan makineli tüfeği kullanan şüpheli Haldun Gülmez'in yaralanması üzerine helikopterin iniş yapamayarak havalandığı ve yerde kalan şüphelileri tahliye edemeyerek Marmaris ilçesinden ayrılmak zorunda kaldığı hatta bu durum karşısında infiale kapılan şüpheli Şükrü Seymen'in de silahıyla helikoptere doğru ateş etmeye başladığı; bu konuda Sikorsky tipi helikopterin 2. pilotu olan Davut Uçum'un ifadesinde, 'Hatta benim tahminime göre Şükrü Seymen ve timi bizim alana inmeyeceğimizi anlayınca onlar da bize ateş etti.' dediği, nitekim iddianamenin deliller kısmında detaylı olarak açıklandığı üzere, şüpheli Davut Uçum'un beyanını doğrular şekilde, Sikorsky tipi helikopterin sağ arka sürgülü giriş kapısının üst kısmında bulunan tavan döşemesi üzerindeki mermi giriş deliği içerisinden temin edilen mermi çekirdeğinin, şüpheli Şükrü Seymen'in kullanımında bulunduğu anlaşılan tüfekten ateşlendiği tespit edildi."

'BİZ DEVLETİN ASKERİYİZ, YARDIMCI OLUN'

İddianamede, helikopterle tahliye imkanı kalmayan şüphelilerin kumsal boyunca koşmaya başladıkları, burada karşılaştıkları Grand Yazıcı Mares Otel bahçıvanı Ramazan Yıldırım ve aynı otelde güvenlik görevlisi olarak çalışan müşteki Cafer Özalan'a silah doğrultarak, ormana hangi güzergahtan gidileceğini sordukları da belirtildi.

Zanlıların, başkalarına haber vermelerini önlemek için Yıldırım ve Özalan'ın cep telefonunu ve telsizi istediklerine de dikkati çekilen iddianamede, şu ifadelere yer verildi: "Sonrasında ise 'Arkadaşlar biz devletin askeriyiz, yardımcı olun bize' dedikleri, müştekilerin çıkış yolunu şüphelilere gösterdikleri, şüphelilerin de müştekilere hitaben telsiz ve telefonları ileriye bırakacaklarını ve müştekilerin yol üzerinden alabileceklerini söyleyerek olay yerinden ayrıldıkları, akabinde ormanlık alana ulaşarak arazi şartları ve görevlerinden kaynaklı uzmanlıkları sayesinde kaçmayı başardıkları, güvenlik güçleri tarafından takip edilmelerini önlemek amacıyla şüpheli Şükrü Seymen'in talimatıyla şüphelilerin cep telefonlarının bataryalarını çıkardıkları, tümleşik bataryalı cep telefonlarını ise kırdıkları, yine kaçış kolaylığı açısından uzun namlulu silahları ile ağırlık yapan malzemelerini arazi içerisine bıraktıkları, arazi intikali sırasında şüpheli Şükrü Seymen'in toplu halde hareket etmenin uygun olmayacağını söylemesi üzerine 23 kişilik şüpheli grubundan ilk kopmanın ilk gün meydana geldiği tespit edildi." İddianamede, şüphelilerden Serkan Elçi, Yakup Özcan ve Ekrem Benli'nin ana gruptan ayrılarak su aramaya başladığı, bir arıcı kulübesi bularak içeri girdikleri, buradan temin ettikleri sivil kıyafetleri giyen şüpheli Serkan Elçi'nin yiyecek almak için ilçe merkezine gittiği, geri döndüğünde ise güvenlik güçlerinin şüpheliler Yakup Özcan ve Ekrem Benli'yi sığındıkları kulübe civarında yakaladıklarını görmesi üzerine otostop çekerek Denizli ilinde bulunan ailesinin yanına gittiği kaydedildi.

'ARANIZDA HİZMET HAREKETİNDEN OLMAYAN VAR MI?'

Elçi'nin daha sonra ailesi ile İzmir'e giderek 18 Temmuz'da güvenlik güçlerine teslim olduğu belirtilen iddianamede, şunlar bilgilere yer verildi:

"Şüpheli Ali Sarıbey ile halen yakalama emri ile aranmasına devam edilen şüpheli Burkay Karatepe'nin de ilk gün gruptan ayrıldıkları, sonrasında yanlarındaki paraları birleştirdikleri ve şüpheli Burkay Karatepe'nin kamuflaj giysisinin altındaki kıyafetlerinin yazlık alanda sivil dolaşmaya uygun olduğunu değerlendirmeleri üzerine, şüpheli Burkay Karatepe'nin yiyecek alıp dönmek üzere diğer şüpheli Ali Sarıbey'den ayrıldığı, sonrasında ise bir daha şüpheli Ali Sarıbey'in yanına dönmeyerek firar ettiği, şüpheli Ali Sarıbey'in de birkaç gün boyunca arazi şartlarında hayatını sürdürdükten sonra yola inip otostop çekerek Muğla ili Ula ilçesine bağlı Gökova Mahallesi'ne geldiği ve 21 Temmuz 2016 tarihinde burada güvenlik güçlerince yakalandığı, ilk gün gruptan ayrılan 5 kişinin ardından kalan 18 kişinin arazi şartlarında kaçışlarını sürdürdükleri, mola verdikleri bir esnada şüphelilerden İsmail Yiğit'in diğer şüphelilere dönerek 'Aranızda hizmet hareketinden olmayan var mı?' diye sorduğu, diğer şüphelilerin ise bu soruya sessiz kalarak onay verdikleri, bu sözlerin şüpheli Zekeriya Kuzu tarafından da duyulduğu ve bu hususun ifadesinde yer aldığı, böylelikle şüphelilerin aynı örgütsel yapı içerisinde bulunuyor olmalarının verdiği güven ile bir arada kaçışlarını sürdürdükleri, kaçışın ikinci gününde verilen bir mola sırasında şüpheli Şükrü Seymen'in üzerlerinde sivil elbise ve yeterli para olsaydı daha kolay kaçabileceklerini belirtmesi üzerine şüpheli Zekeriya Kuzu'nun 'Ben ilerisini de düşünerek, bir polisin cüzdanını aldım, araç temininde kolaylık sağlaması için bir polis kimliği ve telefonunu aldım' dediği, bu sözlerin şüpheli Şükrü Seymen ile İsmail Yiğit tarafından da duyulduğu ve ifadelerinde yer aldığı,18 şüphelinin arazi üzerindeki kaçışı esnasında şüpheli Taner Berber'in rahatsızlandığı, şüphelinin rahat hareket edememesi ve grubu yavaşlatması üzerine her biri MAK personeli olan şüpheli Taner Berber ile birlikte şüpheliler Zekeriya Kuzu, Gökhan Güçlü, İlyas Yaşar, Ömer Faruk Göçmen, Abdulhamit Gülerden, Erkan Çıkat'ın diğer gruptan ayrıldıkları, 25 Temmuz 2016 tarihinde ise bu şüphelilerin Çetibeli mevkisinde bir menfez içerisinde saklandıkları esnada güvenlik güçlerince yakalandıkları, Şükrü Seymen, İsmail Yiğit, Muhammet Burak İpek, Mehmet Demir, Ergün Şahin, Bahadır Sagun, Murat Köse, Enes Yılmaz, Mehmet Öztürk Muammer Gözübüyük ve Mustafa Serdar Özay'dan ibaret 11 şüphelinin ise bir müddet daha kaçışlarını sürdürdükten sonra 31 Temmuz 2016 tarihinde gece saatlerinde ve 1 Ağustos 2016 tarihinde sabah saatlerinde güvenlik güçlerince yakalandıkları tespit edilmiştir."

SÖNMEZATEŞ VE SEYMEN BİRLİKTE SEYAHAT ETMİŞ

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik suikast girişimine ilişkin 47 sanık hakkında Muğla Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianameye göre, sanıklar Gökhan Şahin Sönmezateş ve Şükrü Seymen "silahlı terör örgütü yöneticisi olmak", Zekeriya Kuzu ise "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan yargılanacak.

İddianamenin 80 sayfalık bölümünde kimlik tespiti ve örgütün tanıtımı yapılırken diğer bölümlerde ele geçirilen malzemeler ve kriminal raporlar yer alıyor. Söz konusu iddianamede, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve iki polis memurunun şehit edilerek çok sayıda polis memurunun yaralanması saldırılarına bizzat katılan Sönmezateş ile Seymen'in, 14 Temmuz'da tarifeli uçakla Ankara'dan İstanbul'a beraber yolculuk yaparak geldikleri, uçak biletlerinin Sönmezateş tarafından kredi kartıyla satın alındığı ayrıca Sönmezateş'in, 15 Temmuz'da da İstanbul'dan İzmir'e geldiği bilgisi yer alıyor.

'MAÇ 90 DAKİKA, HENÜZ BİTMEDİ'

İddianamede, sanık Mehmet Öztürk'ün soruşturma kapsamında tutuklu bulunduğu Sincan 2 No'lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda, aynı suçlardan tutuklu bulunan ve kendisi gibi suç tarihine kadar asker olarak görev yaptığı anlaşılan bir başka şüpheliye, "Komutanlarım, tekrar günaydın. Bir önceki mesajımız kısa düştü. Sizin attığınız gayet iyiydi. Biz malum 15 Temmuz'da Marmaris'e giden gruptaydık. Başımızda Şükrü Binbaşı vardı, 23 kişiydik (ÖK+MAK). Kısacası Allah bizi o kadar kalabalık bir polis grubunun içinden sağ salim çıkardı. Ayrıca 15 gün süren arazide aç ve susuz bırakmadı. Hiç olmadık yerlerde su kuyuları çıktı karşımıza. Şimdi gitsek bulamayacağımızı düşünüyoruz. Sonuçta buradayız. 19 Ağustos'tan bu yana. Toplam 18 gün nezaret, sorgu filan… 15 Temmuz'un bir son değil bir başlangıç olduğuna inanıyoruz. Sürecin bu şekilde devam etmeyeceği ortada. Maç 90 dakika. Henüz bitmedi. Şaka bir yana sizin sesinizi duyduk, çok sevindik. Bir önceki odamıza (c-13) göre burası çok iyi. Kıymetini bilmeye ve hakkını vermeye çalışacağız. Mesajlaşmaya devam." ifadelerini içeren not kağıdını göndermeye çalıştığına ilişkin yapılan yazışmalara da yer verildi.

Saldırılarla ilgili iddianamede, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast girişimi eylemine, içerisinde bulunduğu ve birinci pilotluğunu Ali Aktürk, ikinci pilotluğunu da Davut Uçum'un yaptığı Sikorsky tipi helikopterden, yerde bulunan diğer şüphelilere destek sağlamak amacı ile bir kısım müştekilerin üzerine ateş açarak bizzat katılan Haldun Gülmez'in de saldırı sırasında yaralandığı ve kaldırıldığı hastanede üzerinden, "Hoca Efendi" anlamına geldiği değerlendirilen, "H.E duaları" başlıklı bir yazı çıktığına da değinildi. İddianamede, Gülmez'in bu yazının kendi el yazısı olduğunu kabul ettiği vurgulandı.

OTELİN BİLGİSİNİ BAŞYAVER YAZICI PAYLAŞMIŞ

O dönem Cumhurbaşkanlığı başyaveri olan şüpheli Ali Yazıcı'nın saat 00.05'te otomobille Çiğli 2. Ana Jet Üssü'ne geldiği aktarılan iddianamede, şüphelinin gün içerisinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te nerede tatil yaptığını öğrenmeye çalıştığı ve Marmaris Grand Yazıcı Turban Otel'de kaldığı bilgisine ulaştığı da belirtildi.

Ali Yazıcı'nın Çiğli 2. Ana Jet Üssü'ne geldiği sırada henüz diğer şüphelilerin de birlik içerisinde olduklarının vurgulandığı iddianamede, şu görüşlere yer verildi: "Şüpheli Ali Yazıcı'nın burada şüpheli Gökhan Şahin Sönmezateş ile görüşerek müşteki Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın kaldığı otelin bilgisini şüpheli Gökhan Şahin Sönmezateş ile paylaştığının değerlendirildiği, zira bu bilginin alınmasından önce şüphelilerin Marmaris ilçesindeki Okluk Körfezi'nde bulunan Cumhurbaşkanlığına ait tesisle ilgili planlamalar yaptıkları fakat bu bilginin alınmasından sonra şüpheli Gökhan Şahin Sönmezateş'in, müşteki Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris ilçesinde fiilen kalmakta olduğu yeri teyit edebilmek amacıyla askeri hat üzerinden Akıncı Üssü ile görüşme trafiği içerisine girdiği ve o aşamada Akıncı Üssü'nde bulunan Hava Kuvvetleri Komutanlığı Plan Harekat Daire Başkanlığı Harekat Şube Müdürlüğünde yarbay rütbesi ile görev yapan şüpheli Hüseyin Yılmaz ile görüştüğü ve bu kişiden aldığı bilgiler neticesinde müşteki Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris ilçesi İçmeler mevkisinde bulunan Grand Yazıcı Club Turban isimli otelde bulunduğuna kanaat getirdiği, bu konuda şüpheli Gökhan Şahin Sönmezateş'in ifadesinde de 'Olay günü İzmir'e gittiğimizde saat 22.00 civarında Cumhurbaşkanının Marmaris'te iki ayrı yerde olabileceğine ilişkin bilgiyi Akıncı Üssü'nde görev yapan Hüseyin isimli soy ismini bilmediğim yarbay rütbesindeki bir kişiden aldım. Bu kişi ile Çiğli Üssü'nde bulunan askeri hat üzerinden görüşme yaptım. Saat 01.00-01.30 civarında yine Çiğli Üssü'nde bulunan askeri hat üzerinden Akıncı Üssü'ne bağlanarak aynı kişiden Cumhurbaşkanı'nın Turban Otelinde olduğu bilgisini aldım' dediği belirlendi."

 

Haber Ara