Erdoğan: Dokunulmazlık meselesini süratle neticelendirmeliyiz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Dokunulmazlıklar meselesini süratle neticelendirmeliyiz. Parlamento gerekli tavrı ortaya koymazsa bu millet ve bu tarih bu parlamentodan hesabını sorar' dedi.

Oluşturma Tarihi: 2016-03-16 17:45:02

Güncelleme Tarihi: 2016-03-16 17:45:02

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Adıyaman, Afyonkarahisar, Ankara, Bolu, Bursa, Çankırı, Diyarbakır, Düzce, Elazığ, Hakkari, Hatay, Isparta, Karabük, Ordu ve Samsun'dan gelen muhtarlarla bir araya geldi. 

Muhtarlar toplantısının 22'ncisini, Kızılay'daki saldırının acısı ve üzüntüsü içerisinde gerçekleştirdiklerini ifade eden Erdoğan, saldırıda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarını kaybedenlere de başsağlığı diledi.

"Hiç şüphesiz herkesin bir hesabı vardır, biz mutlak hesap sahibi olan Rabb'imize teslim olmuş insanlar olarak, onlardan üstün olduğumuza inanıyoruz" diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Şimdi birileri diyor ki, 'Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin başından giderse terör biter, demokrasi gelir.' Kim diyor? Terör örgütünün Kandil'deki yöneticisi veya yöneticilerinden bir tanesi. Başka kim diyor? Amerika'daki, Avrupa'daki birtakım medya kuruluşları ve eski diplomatlar diyor. Yani Amerika'nın buradaki diplomatları diyor. Ülkemizdeki birtakım aklıevveller diyor. Aslında bunların hepsi aynı yerden beslenen, aynı projede görevli olan, aynı misyon için çalışan kişilerdir. Peki gerçekten de Erdoğan gidince Türkiye'de terör biter, ülkeye demokrasi gelir mi? Terör örgütü, amacının sadece belirli şehirlerimizi ülkemizden koparmak değil Türkiye'yi topyekun ele geçirmek olduğunu açıkça söylemiyor mu? Peki 2002'den önce Türkiye'de terör yok muydu? Terörün, Türkiye'deki mazisi 35 yılı buldu. Peki o zaman terör esiyordu, Tayyip Erdoğan da ülkenin başında değildi. Onu nasıl izah edeceksiniz?"

"Ölen vatandaş sayısı 35"

Ankara'daki saldırıda ölen vatandaş sayısının 35 olduğunu belirten Erdoğan, "37 değil aslında, 35. Toplam 37 diye gösteriliyor, orayı karıştırmayalım, 2'si teröristtir, 35'i vatandaşımızdır. Bakın bu kardeşlerimizin bir kısmı işinden evine gidiyor, bir kısmı okuldan çıkmış evine gidiyor ve günahsız yavru. Bunların arasına dal ve bütün bu kardeşlerimizi, vatandaşlarımızı orada şehit et. Bunun yanında ilk etapta 200'ü aşkın yaralı vardı. Bir kısmı hafifti. Tedavileri yapıldı gönderildi. Şu anda yine 40'a yakın yaralı, hastanelerimizde mevcut. Bunların içinde 7 tane falan, ağır var. Rabbimden temennimiz, inşallah şifalarını bulurlar" diye konuştu.

"Biz ortaya ilkeyi koymalıyız"

Erdoğan, dokunulmazlık konusunun da süratle neticelendirilmesi gerektiğini dile getirerek, şunları kaydetti:

"Parlamento, bu konuda adımını süratle atmalıdır. Yani bir kişi mi olsun, iki kişi mi olsun, öyle bir şeyi konuşamayız. Biz ortaya ilkeyi koymalıyız, ilkeyi. Nedir bu ilke? Benim Kürt kardeşlerimi, vatandaşlarımı sokağa dökmek suretiyle 50 kişinin, 52 kişinin ölümüne vesile olanlar, bu ülkede terörü teşvik eden insanlar olarak yargılanmayacak da bu parlamento içinde boy gösterecek ve bunları bu millet seyredecek, öyle mi? Öbür tarafta arkasında PKK'nın, PYD'nin, YPG'nin olduğunu çok açık net olarak söyleyenler, bu ülkede temiz olacak, öyle mi? Bunlara karşı parlamento eğer gerekli tavrı ortaya koymazsa bu millet ve bu tarih, bu parlamentodan hesap sorar. Şehitler hesabını sorar. Bu kadar açık konuşuyorum. Bunun sayısı konuşulmaz. Şu mu olsun, bu mu olsun? Hayır, ilke ortaya konur."

"Millet koalisyonu"

Teröre, terör örgütlerine, Türkiye'ye yönelik tüm tehditlere karşı tüm farklılıkları bir kenara bırakarak "millet koalisyonu"nun oluşturulmasına ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Gelin bu büyük mutabakatı, büyük birlikteliği hemen şimdi sağlayalım, canımıza ve istikbalimize kast edenlerin üzerine hep birlikte gidelim. Terör örgütünün yan kolu olarak faaliyet gösteren partinin mensuplarını ben artık meşru siyasi aktörler olarak görmüyorum, kusura bakmasınlar. Dolayısıyla bu çağrım onlara değil, diğer partilerimizedir. Tüm bu çalışmaları mümkün olan en kısa sürede tamamlayarak hayata geçirmeliyiz. Aksi takdirde milletimizin karşısına başımız dik çıkamayız. Çünkü terör meselesi artık belirli bölgelerimize mahsus bir asayiş sorunu olmaktan çıkmış, topyekun milletimizin varlığını tehdit eder hale gelmiştir. Devlet, kadife eldivenin altındaki demir yumruğunu teröristlerin başına geçirmezse onlar her gün bizim canımızı yakmaya devam edecektir. Bu meselenin insan haklarıyla, düşünce özgürlüğüyle, basın hürriyetiyle, demokrasiyle bir ilgisi yoktur. Terör ve teröristle bu kavramları birlikte kullananlar milletimizin vicdanını kanattıklarını bilmelidirler. Masum hayatları yok eden bu eylemleri doğrudan veya dolaylı şekilde destekleyenlerin teröristlerden hiçbir farkı yoktur. Bugün karşımızda iki taraf vardır: Bir yanda masum insanların hayatına kast eden teröristler, diğer yanda ise güvenlik ve adalet bekleyen 79 milyon vatandaşımız bulunuyor."

"Bunun adı ikiyüzlülüktür"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 79 milyon masumun hakkını korumak için PKK'lıların üzerine en şiddetli ve tavizsiz şekilde gitmek mecburiyetinde olduklarının altını çizerek Fransa'da kasımda yaşanan 'terör eylemleri'nin ardından ülkede hala olağanüstü hal şartlarının sürdüğüne dikkati çekti. Fransa'da güvenlik güçlerinin herhangi bir yargı kararı olmaksızın terör örgütüyle ilişkili olduğunu değerlendirdikleri herkesin evini, iş yerini, aracını istediği zaman arama, bu şahısları sorgulama hakkına sahip olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Kimse de dönüp Fransa'ya, 'Ya demokratik bir ülkede olağanüstü hal uygulaması mı olur? Yargı kararı olmadan böyle operasyonlar mı yapılır? Ayıp ediyorsun' demiyor. Ama aynı çevreler her gün terör eylemlerine muhatap olan bize sürekli olarak 'Demokrasi, özgürlük, insan hakları, hukuk devleti' kavramları eşliğinde 'Terör örgütüne karşı operasyon yapmayın' telkininde bulunuyor. Bize bu telkinde bulunanların, terör örgütüne dönüp de 'Türkiye'ye saldırmayın, masumları öldürmeyin' dediklerini duymadık, görmedik. Peki soruyorum, Fransa için hak olan terörle mücadele yöntemleri bize gelince niye demokrasi, özgürlük, hukuk devleti duvarına tosluyor? Neden? Bunun adı ikiyüzlülüktür. Açık söylüyorum, bizim için artık bu ifadelerin zerre kadar kıymeti yoktur. Terörle mücadelede yanımızda olan dostumuzdur, karşımızda olan da düşmanımızdır bunun bilinmesi lazım. Mesele bu kadar açık, bu kadar nettir."

"Bu şehitlerin bedelini ödeyeceksiniz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki muhtarlar toplantısında Kurtuluş Savaşı'nı hatırlatarak, "Bugün verdiğimiz mücadelenin çerçevesi de aynı değil mi?" diye sordu. 

Türkiye'de 79 milyonun tek millet olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Tek bayrak, bayrağımızın dışında bayrak asla tanımıyoruz. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Bayrağımızın rengi şehidimizin kanıdır. Hilal bağımsızlığımızın ifadesidir. Yıldız, her düşen şehit bizim yıldızımızdır. Tek vatan, 780 bin kilometrekareyle tek vatan. Bazıları bölmek, parçalamak... Boşuna uğraşıyorsunuz. Bak inlerinize girdik, bodrum, nereye kaçarsanız kaçın sizi askerimiz, polisimiz, korucumuz oralardan bulup çıkartacak gereğini yapacaktır. Dağlardaki mağaralara nereye girerseniz girin, bırakın Cudi'yi, Gabar'ı, Kandil'e mi gidiyorsunuz, orada da güvenlik güçlerimiz arkanızda. Çünkü bu şehitlerin bedelini ödeyeceksiniz, bunun lamı cimi yok. Tek devlet. Öyle paralel devlet, yok bilmem şu devlet bu devlet, yok hepsi. Bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti Devletinden başka bir devlet asla yoktur ve olamaz. Onun için de yok öz yönetimmiş yok şuymuş yok buymuş böyle bir şey yok. Tek devlet." 

"Size her türlü imkan verildi mi, verildi. Parlamentoya girdiniz mi, girdiniz. Belediye başkanlıkları kazandınız mı, kazandınız. Meclis üyelikleri kazandınız mı, kazandınız. İl genel meclis üyelikleri kazandınız mı, kazandınız" diyen Erdoğan şu ifadeleri kullandı:

"Peki siz, bu milletin, bu devletin iş makinalarını nasıl olur da kalkıp kanallar açmak suretiyle, güvenlik güçleri oraya girmesin diye bu tür kanallar açarsınız. Kalkın bir tane de şöyle içme suyuydu, atık su kanalıydı, bunlara ait bir kanal açın. Bunların belediyecilik yaptıkları yerlerde oradaki benim Kürt kardeşlerime yönelik bir hizmetleri yok. Ben belediye başkanlığından geliyorum, yok. O bölgelerin hepsini bilen birisiyim. Ben Ankara'da oturup da Cumhurbaşkanlığı yapan birisi değilim. Bütün buraları defaatle dolaşmış birisiyim. Başbakanlığımda, belediye başkanlığımda dolaştım, Cumhurbaşkanlığımda dolaşıyorum, dolaşacağım. Nerede ne var bunları gayet iyi bilirim. Hizmet etseler başımız, canımız üstüne. Yok. Buradan para gidecek, bunlar aldıkları paraları maalesef örgüte, şuraya, buraya gönderecek. Çünkü bu işin hep hilesi, hurdası var bunları da gayet iyi başarıyorlar. Ama artık o dönemler geride kaldı."

"Allah ömür verdikçe ülkeme ve milletime hizmet etmeye elbette devam edeceğim"

"Tayyip Erdoğan gitsin" mesajının bu çerçevede okunduğunda, asıl amacın görebileceğine işaret eden Erdoğan, şöyle dedi:

"(Tayyip Erdoğan gitsin) demek, 'Bizim tüm siyasetimizi, tüm çalışmalarımızı, üzerine bina ettiğimiz milletimizin, bayrağımızın, vatanımızın, devletimizin tek olması anlayışı yıkılsın' demektir. Ben meselenin şahsımla ilgili olmadığını, asıl hedefin Türkiye olduğunu çok iyi biliyorum. Meseleyi şahsıma indirenlerin gayesi işte bu gerçeği örtmektir. Hamd olsun, milletimiz o engin ferasetiyle bu gerçeği gayet açık şekilde görüyor, değerlendiriyor. Bakınız bu kardeşiniz geçtiğimiz ay 62 yaşını geride bıraktı. Allah ömür verdikçe ülkeme ve milletime hizmet etmeye elbette devam edeceğim. Ama milletimizin binlerce yıllık serencamı içinde bizim hayatımız ırmaktaki bir avuç su gibidir. Önemli olan bu sürede yaptığımız hizmetlerle milletimize nasıl katkıda bulunduğumuzdur. Baki'nin ifade ettiği gibi 'Baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş meğer' diyor ya... Eğer biz bu kubbede hoş bir sada bırakabiliyorsak, yani bizim gerimizden eğer kalkıp da birileri  'Bir zamanlar bizim de bir cumhurbaşkanımız, başkanımız, belediye başkanımız vardı. Allah ondan razı olsun, İstanbul'un çöplerini kaldırdı, kirli havasını temizledi, suyu yoktu suya kavuşturdu' filan bunları diyebiliyorsa... 'Türkiye'de şu kadar okul vardı şu kadar oldu. Şu kadar yolu vardı bu kadar oldu' bunlar deniliyorsa, zaten biz bedelini karşıda göreceğiz."

"Ben seçilerek geldim, siz de"

Muhtarlara seslenerek, "Siz cumhurun özetisiniz. Yani milletin özetisiniz. Siz Erdoğan neyse osunuz. Siz memur değilsiniz. Ben seçilerek geldim, siz de seçilerek geldiniz" diyen Erdoğan, muhtarların bürokrat olmadığını, atamayla değil seçimle iş başına geldiğini vurguladı. Erdoğan, bu nedenle demokrasinin temelinin muhtarlarda başladığını, oradan geliştiğini ifade etti.

Tarihteki İnebahtı bozgununun ardından Sokullu Mehmet Paşa'nın Kılıç Ali Paşa'ya, "Sen bu devleti ne zannettin? Bu devlet öyle bir devlet ki kadırgalarının direklerini gümüşten, yelkenlerini de atlastan yapar ve yoluna devam eder" dediğini aktaran Erdoğan, "Şimdi Güneydoğu'da her taraf yakılıyor, yıkılıyor, şu oluyor, bu oluyor. Kardeşlerim, siz bu milleti, bu devleti ne zannettiniz? Oralardaki bütün o evler A'dan Z'ye altyapısıyla, üst yapısıyla yapılmak suretiyle oralarda yaşayan kardeşlerim çok daha farklı mahallelerde, ilçelerde yaşamaya devam edecekler" dedi.