GATA'daki Cemaat örgütlenmesini anlattı
15 Temmuz darbe girişiminin yankıları sürerken GATA'daki bir görevli, Cemaat'in burada nasıl örgütlendiğini anlatan bir mektup yazdı...

Oluşturma Tarihi: 2016-08-01 03:26:48

Güncelleme Tarihi: 2016-08-01 03:26:48

15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlatılan soruşturmalarla binlerce kişi tutuklandı, birçok kurum da kapatıldı. GATA'da çalışan bir görevli, Cemaat'in GATA'daki örgütlenişini bir mektupla anlattı.

ODATV.com'da yer alan habere göre; Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde (GATA) görev yapan bir muvazzaf askeri doktor, GATA'daki Cemaat yapılanmasının nasıl örgütlendiğini anlattı.

Şu an Yarbay rütbesinde olan doktor, öğrencilik yıllarından tanıdığı BT isimli Cemaatçi öğrencinin nasıl yükseldiğini anlattı.

Bu kişilerin özellikle “heyet hastanesi” olarak tabir edilen öğrenci alımları ve pilotaj muayene merkezlerine gönderildiğini belirten doktor Yarbay, sürecin nasıl işlediğini ayrıntılarıyla aktardı.

İşte gönderilen o mektup:

“1990'lı yılların başlarında GATA Tıp Fakültesi'nde 4. veya 5. sınıfta bir öğrenci vardı, T.B..

Kendisi oldukça zeki ve aktif birisiydi. TB Bilimsel Araştırma Kolu Başkanı'ydı. Biz ilk fakülteye girdiğimiz sene, TB bizim devreden bazı öğrencilerle hemen samimiyet kurdu ve bu öğrencileri başkanı olduğu Bilimsel Araştırma Kolu'na dahil etti. Bizim ise yüzümüze bile bakmaz, selamımızı almazdı. O günlerde bunu çok garipsemiştik ve bir anlam verememiştik. Sonra anladık ki TB'nin muhtemelen kimlerle arkadaş olacağı önceden belirlenmişti.

TB çok zeki bir öğrenciydi ve öğrenci olmasına rağmen o dönemde bazı yayın organlarına tıbbi kitaplar yazardı.

Bütün bunlara rağmen, bu kadar akıllı ve çalışkan olan TB 6 yıllık Tıp Fakültesi'ni 7-8 yılda bitirdi. Bunlar o dönemde bize çok garip gelmişti. Daha sonra anladık ki TB, GATA Askeri Tıp Fakültesi'nde belirli bir örgütlenme alt yapısı oluşturmak için devre kaybetmişti.

Tıp fakültesinde hepimiz derslerimize çalışır sınavlara girerdik. Bazı arkadaşlar özellikle TB'nin etrafındakilerin bir kısmı derslere çok fazla çalışmazdı. Buna rağmen yüksek notlarla sınavları geçtiklerini götürdük. Yine bu dönemde sınavlardan 1-2 gün önce bazı öğrencilerin ellerinde bazı fotokopiler olduğu söylentisi dolaşırdı. Bunlar muhtemelen çıkacak sorulardı ama biz bunlara hiç ulaşamazdık ve bazen sınavımızın iyi gittiğini bilmemize rağmen ilginç bir şekilde kalırdık veya ortalama bir notla geçerdik.

TB mezun olduktan sonra 28 Şubat öncesi dönemde, 94- 95-96'lı yıllarda ise artık oldukça güçlü ve kalabalık bir grup olmuşlardı. Artık eskisi gibi gizli saklı değil, alenen haftada 1-2 gün öğrencilere ait gazinolardan bazılarını kapatıp kendi aralarında saatler süren toplantı yaparlardı.

28 Şubat döneminde bu toplantılar bıçak gibi kesildi, hatta bazıları sıkı Atatürkçü olmuştu ve Atatürk rozeti olmadan sokağa bile çıkmazlardı. Bu kişiler zaman içinde mezun oldular, ihtisas yaptılar ve birçoğu öğretim üyeliklerine getirildiler.

TB ihtisas sınavına hiç girmedi, pratisyen olarak kaldı. Şu an ise Genelkurmay'da kritik bir yerde görevli.

ASİSTANLIK

GATA'da Asistanlığa başladığımızda, ilk senelerde fazla bir şey anlamadık fakat asistanlığın 2. yarısından itibaren bazı şeyler ilginç gelmeye başladı. Bazı hocalar sadece bazı asistanlara bir şeyler öğretiyor, bazı asistanlara ameliyat yaptırıyor, bizler ise bu hocalar tarafından üvey evlat muamelesi görüyorduk.

Gözümle gördüğüm, yanımda gerçekleşen bir olay ise beni bir gün şok etmişti. Asistanlığa başlayalı 1-2 hafta olan birisine, şu sıralar adı çok popüler olan bir öğretim üyesi “öğretim üyesi olacaksın ona göre hazırlan” dedi.

Ve bu arkadaşı yıllar içinde hazırladılar, korudular, kolladılar. İngilizcesi yoktu, kursa gönderdiler ve YDS sınavından yüksek not aldı; ama bence bu da şaibeli…

İhtisas süresince bazı asistanlar henüz asistanlığa başlar başlamaz kim olduğu, ne olduğu bilinmeden ki bu bize göre, korundu kollandı yetiştirildi. Makalelere adları yazıldı, kitap tercümelerine adları yazıldı. Hatta kitap bile yazdırılanlar oldu. Kimin Yrd. Doçent olacağı asistanlığa başladığı gün belliydi ve hep buna göre hareket edildi. Bazı kliniklerin çoğu yardımcı doçentleri ise garip bir şekilde sivil tıp fakültesi bitirip sonradan orduya giren doktorlardan oluşurdu.

Bir gün kendi kliniğimde ki bir hocaya öğretim üyesi olmak istediğimi belirttiğimde bana cevabı “sen bir bahçe al çiçek böcek yetiştir” olmuştu.

2007-2008'li yıllarda internet ortamında başlayan karalama kampanyası sonucu 2012 yılına kadar olan süreçte ise, kendilerinden olmayan öğretim üyelerini istifa ve emekliliğe zorlayarak GATA'yı “dikensiz gül bahçesi”ne çevirdiler.

UZMANLIK

Tayin Daire tamamen ellerindeydi, bu kesin…

İhtisas bitiren yeni uzman doktorlar, eğer ki kendilerinden değilse sürekli bizim “perifer” diye tabir ettiğimiz taşra hastanelerine sürünürken, bu kişiler genelde -eğer öğretim üyesi olmamışlarsa- daha merkezi yerlerdeki olanakları daha fazla olan, bizim “heyet hastanesi” olarak tabir ettiğimiz, öğrenci alımları ve pilotaj muayene merkezlerine gönderildi.

Bu kişiler eskaza şark tayini görseler bile, şark dönüşü mutlaka tekrar merkezi bir bölge hastanesine (İzmir, Ankara, İstanbul gibi) döndüler.”