'Genel Merkez'de parti kapatma kararı; “Ne?.. Ha?.. Hö?..'
Salih Tuna, siyasi gündeme dair mizahi üslupla yayımlanan köşe yazılarına ‘parti kapatma’ tartışmaları üzerinden bir yenisini ekledi. Gündeme yansıyan CHP’nin önde gelen bazı isimlerinin de diyalog tarzında bir araya getirildiği ‘Genel Merkez'de parti kapatma kararı’ başlıklı yazı…

Oluşturma Tarihi: 2021-05-08 13:16:37

Güncelleme Tarihi: 2021-05-08 13:16:37

Genel Başkanları 14. kattan acil çağrılmış, 35 dakika süren toplantının ardından salona dönmüştü.

Yüzünden düşen bin parçaydı. Kös kös gitti masa başında oturdu. "Arkadaşlar," dedi, "itiraz ettim, rica ettim, yalvardım ama dinletemedim... Maalesef aldıkları karar çok kötü... Nasıl açıklayacağımı bilemiyorum...Benim için çok zor, zor!.."

Sustu. Devam edemedi. Dokunsan ağlayacak gibiydi. Salon buz kesmişti.

Engin Özkoç daha fazla dayanamadı, "Sayın Genel Başkanım" dedi, "ne yapacağız? Hep birlikte İYİ Parti'ye mi geçeceğiz? Yoksa Gül'e çatı partisi kurduracaklar da ona mı katılacağız? Lütfen, n'olur 14. kattakilerle tekrar görüşün. Partimizi kapatma kararını gözden geçirsinler!.."

Herkes şoke oldu.

"Ne?"

"Ha?"

"Hö?"

Her kafadan bir ses çıkmaya başladı: "Parti kapatma kararı mı?.." / "Ne saçmalıyor bu?"/ "Genel Başkanımız henüz bir açıklama yapmadı, sen nerden biliyorsun?"

Faik Öztrak araya girdi, "Arkadaşlar rahat olun" dedi, "partimizi Atatürk kurdu, kimse kapatamaz!.."

Salona geldiği andan itibaren burnundan soluyan Aykut Erdoğdu ödeşircesine atarlandı: "Sıkışınca Atatürk değil mi? Partimizin milletvekili Orhan Sarıbal 'Dersim katliamı' diyerek Atatürk'ü katliam yapmakla suçlayınca hepiniz susmuştunuz ama!"

Engin Altay "Sen konuşsaydın!" diye karşılık verdi, "Belediyeleri tehditle, şantajla haraca bağlamakla meşgul olduğun için mi konuşamadın?.."

Aykut Erdoğdu "Saray'ın adamısın sen?" diye haykırdı.

Engin Altay sakin kalmaya çalışarak "Ben mi Saray'ın adamıyım, komik olma!" karşılığını verdikten sonra başka yerden devam etti: "PKK'nın hendek terörünü destekleyen o Barış Akademisyenlerine aylık 100 bin TL maaşlarını ben ödedim diye itirafta bulundun. Değirmenin suyu nerden geliyor anlatsana!.."

Aykut Erdoğdu "Bunun hesabını vereceksin!" diye tehdit etti.

Engin Altay gülerek "Hayırdır? Beni de mi yargılayacaksın?" dedi, "TRT'de canlı yayın yapmazsan hatırım kalır..."

Genel Başkanları "Yeter artık arkadaşlar!" dedi, "Konuyla hiç ilgisi yok konuştuklarınızın..."

Engin Özkoç, "Benim suçum yok" dedi, "partimizde taciz ve tecavüzlerin önünü alamadığımız için partimizin kapatılmasına karar verildiğini söylememe fırsat vermediler..."

Tecavüz lafını duyan herkes Veli Ağbaba'ya baktı.

"Neden bana bakıyorsunuz?"

Özgür Özel, "Senin göreve getirdiğin Kale İlçe Başkanı, 16 yaşında kız çocuğuna tecavüz ettiğinden olabilir mi acaba?" dedi.

"Sizin göreve getirdikleriniz ne olacak peki?"

Genel Başkanları birdenbire "Parti kapatma diye bir şey yok!" dedi.

Hepsi şoke oldu... Engin Özkoç "Genel Başkanımız çok kötü karar dedi, ben de öyle tahmin ettim!" diye tısladı.

Genel Başkanları araya girdi. 14. katta kendisine grafiklerle bir bilimsel çalışma gösterdiklerini anlattı. Bu grafikte birçok örnek vardı. Örneğin, ağaçtan havuza düşerek boğulan insan sayısı ile CHP belediyelerinin icraat sayısı paralel gidiyordu. Ama en önemlisi, Türkiye'de günlük makarna tüketme oranı ile Cumhuriyet Halk Partisi'nde günlük yalan üretme oranının paralel olduğunu gösteren grafikti. İşte bu büyük bir sorundu. Zaten bunun üzerine karar vermişlerdi.

Engin Özkoç boşta bulundu, "Efendim bundan kolayı ne var" dedi, "Teşkilatlarımızı uyarırız, bundan sonra makarna tüketmemeye özen gösterirler."

Genel Başkanları bir müddet yüzüne bakakaldı. Hiçbir şey söylemedi. Ortaya konuştu. "Bir arkadaşımız çıkıp bir yalanını itiraf edip özür dileyecek" dedi, "14. kattakiler bunda çok kararlı."

"Çok kolay efendim" dediler, "Herkes bir yalanı için özür diler, ne var bunda!"

"Herkes olursa yalancı olduğumuzu itiraf etmiş oluruz. Olmaz... Bir kişi kâfi...İçinizden bir kişiden fedakârlık istiyorum..."

Gözüne girmek için yarışırcasına atıldırlar: "Ben... ben... ben..."

Genel Başkanları, "Yalnız özür dilemekle kalmayacak, harakiri de yapacak ki bir daha kimse bize yalancı demeye cesaret edemesin. Diyenler de intihara neden olmakla suçlansın..." dedi.

Herkes önüne baktı. Kimseden ses çıkmadı.

Faik Öztrak, "Bilimsel açıdan bakıldığında intiharın bulaşıcı olduğu defalarca kanıtlanmıştır" dedi, "Werther etkisi diye bir şey var..."

Genel Başkanları aldı: "Onun için harakiri dediler bana. Japonlar gibi onuruna düşkün bir eylem olarak. Böylece partimizin yalan konusunda ne kadar hassas olduğunu kanıtlamış olacağız..."

Mansurcu vekil atıldı: "İmamoğlu harakiri yapsın efendim. Yalandan başka icraatı yok zaten.."

Ekremci vekil cevap verdi: "Olmaz. Kayıp atlar için vicdan yaptığı sanılır. Mansur Yavaş harakiri yapsın. Onurlu insan, ona daha çok yakışır..."

Kimse harakiri yapmaya yanaşmayınca Özgür Özel, "Sayın Genel Başkanım" dedi, "Kemal Sunal'ın bir filmi vardı, kan davalısı, Şener Şen'i yalandan öldürmüştü hani...Biz de öyle yapsak..."

Engin Özkoç atıldı: "Ama hortum yanlış yere denk gelmişti..."

"Biz denk getiririz, senin kafan büyük..." dediler.

"Hedef ben miyim?" dedi, "Aykut Erdoğdu arkadaşımıza daha çok yakışır. Ağzı büyük..."

Aykut Erdoğdu köpürdü: "Merak etme, ben ağzını öyle bir yırtarım ki her hortum şak diye denk gelir..."

Genel Başkanları, "Madem parti kapatma diye uydurdun, bu fedakârlığı yapmak da en çok sana düşer" dedi. "Hem kahraman olmak için ağzının büyüklüğü değil, başka şeyin büyüklüğü önemli. Sende de bu ziyadesiyle var..."

Endişeyle, "Nasıl bir şey efendim" diye sordu. Genel Başkanları uzun uzun baktı ve "Yürek..." dedi.