'Göçmenlere karşı takınılan tavrı görüyoruz'
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 20 Bakanlar ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı’nda önemli açıklamalarda bulundu.

Oluşturma Tarihi: 2015-09-05 15:49:44

Güncelleme Tarihi: 2015-09-05 15:49:44

Başbakan Ahmet Davutoğlu, G20 Bakanlar ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, “Burada bazı politikacıları da görüyorum. Bir arada birlikte nasıl çalışabiliriz. Buradaki sahiplenme ve aidiyet duygusu beni de mutlu ediyor. Uluslararası küresel toplumun insanlığın geleceğine ilişkin bu sahiplenmesi beni mutlu ediyor. Tarihin belli zamanlarında belli konularda bizler normalden farklı davranırız. Ulus devletlerin bakanları olarak değil de başka bir şekilde davranırız. Ben Dışişleri Bakanı iken Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda çevre konulu toplantılara katılıyordum. Çok uzun teknik tartışmalar yürür oralarda. Bazen de bizler ulusal önceliklerimize odaklanırız küresel aidiyet ve sahiplenmeden ziyade” diye konuştu.

Dışişleri Bakanları toplantısında konuşma metnini okumadığını anlatan Davutoğlu, toplantıda şunlara değindiğini hatırlattı:

“Diğer konuların hepsinde biz kendi ülkelerimizin ulus devletlerimizin bakanları olarak davranabiliriz ama mevzu çevreyse insanlığın geleceğinden bahsediyoruz. Bizler insanlığın içişleri bakanı olarak konuşmak durumundayız. Çünkü ontolojik bir varlığımız olmazsa siyasi bir varlığımızda olmaz. Biz insan olarak var olmazsak siyasi olarak da var olamayız. Küresel bir ekonomik kriz ortaya çıktığında da maliye bakanları ulus devletlerin maliye bakanları sadece kendi ulus devletlerinin maliye bakanları olarak davranmamalıdırlar. Aynı zamanda küresel toplumun bakanlarının oluşturduğu ortak bir kulübün bakanı olarak davranmaları lazım. Aksi halde çok uzun süre tartışırız. Neticede belli sonuçlara ulaşamayız.”

“G20 EN KAPSAMLI EKONOMİK YAPI OLMUŞTUR”

“Bizler tarihi bir krizler döngüsünden geçiyoruz 2008 küresel ekonomik krizinden sonra” ifadesini kullanan Davutoğlu, “Eski deneyimlerden de ders almak durumundayız. Dünya ekonomisi belli ekonomik krizleri geçmişte nasıl aştı. Dün 1924 ekonomik krizine atıfta bulundum. Çok açık bir bağlantı göreceksiniz küresel ölçekteki savaşlarla ekonomik krizler arasında. Ne zaman uluslar arası camia iyi bir koordinasyona girer, ne zaman politika yapıcılar işbirliği yaparlar bu tip krizleri aşmak gerçekten kolay olur. 1980'lerden, 90'lardan sonra 94'te Meksika krizini gördük, Asya krizini 97'de ve 98'de de Rusya krizini gördük. İşte bu nedenle liderler G20 mekanizmasını kurma kararı verdiler. Çıkarmış olduğumuz bu derslere binaen G20 kuruluşuyla birlikte G20 en kapsamlı ekonomik yapı olmuştur dünyada ekonomiye yön veren ve küresel ekonominin geleceğini şekillendiren. 1999 yılından sonra Türk ekonomik krizleri ve Latin Amerika krizleri 2001-2002 yıllarında yaşandı bunlar. Biz birçok ders aldık. Türkiye'de yaşadığımız krizden sonra çok sayıda ekonomik reform gerçekleştirdik ve şimdi çok daha fazla güçlü, istikrarlı, sürdürülebilir, mali ve parasal dengemiz var ve ekonomik büyümemiz disipline edilmiş bir tutum üzerine bina edilmiş durumda. 2008 krizi 1929 sonrasında yaşanan en büyük krizdi. Ben burada siyasi sıkıntıları, ekonomik sıkıntılardan ayrı tutmuyoruz” dedi.

“GÖÇMENLERE KARŞI YAPILAN, TUTUNULAN TAVRI GÖRÜYORUZ.”

2001 yılının 11 Eylül saldırılarının olduğu bir yıl olduğunu hatırlatan Davutoğlu, “Güvenlik konularında neredeyse bir deprem oldu. 1989'da da Soğuk Savaş sona ermişti. Tüm bu jeopolitik ve güvenlik konuları biraraya toplandığında 2008 yılındaki küresel krize kadar giden yolu hazırladı. Hepimizi çok daha büyük çok daha kapsamlı bir sıkıntıyla karşı karşıya bıraktı. Bu krizlere baktığımız zaman belli ortak noktalarını görüyoruz. Psikolojik sonuçları var. Psikolojik sonuçlar önemli bir ulusal travmaya neden oldu. Uluslar için bu krize nasıl cevap vereceğiz diye bir şoka travmaya neden oldu. Avrupa içerisinde biz belli travmalar yaşadık. Göçmenlere karşı yapılan tutunulan tavrı görüyoruz. Bunlarda ekonomik krizlerin bir sonucudur. Eğer büyümekte olan yükselen bir ekonominiz varsa böyle sıkıntıları çok rahat aşarsınız. Ekonominiz iyi değilse bunları karşılayamazsınız. Birçok ulus için bu bağlamda psikolojik şoklar ortaya çıktı. Sosyal sonuçlar neticesinde sosyal huzurluk gibi sonuçlar ortaya çıktı ki işsizlik bunlardan biridir. Gençlerin işsizliği bugün Türk dönem başkanlığı içerisinde çok önem atfedilen bir konudur. Sosyal sıkıntılara neden olur. Milyonlarca genç insan işini kaybetti ve Avrupa'da başkentlerde bu insanlar gösteriler yaptılar. Sosyal huzursuzluk nedeni oldu. 2008 yılında kriz bildiğiniz gibi emlak fiyatlarının artışıyla başladı finansman problemi ortaya çıktı. Daha sonra sosyal problemler, ekonomik problemler ortaya çıktı en sonunda birçok ülkede siyasi krizler ortaya çıktı. Siyasi krizlerin sonunda da milliyetçi hareketler yükselişe geçti. Ekonomik krizler olduğu zaman her zaman ekstremiz akımlar ve siyasi hareketler hep yükselişe geçer. Çünkü siyasi istikrarsızlık olur. Ana akım siyaset yerini ekstremiz siyasete bırakır. Hep olumsuz bir etki ortaya çıkar” ifadelerini kullandı.

“BUGÜN AVRUPA'DAKİ EN BÜYÜK SIKINTI...”

Katıldığı NATO toplantılarına AB toplantılarına değinen Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“5 sene içerisinde 6-7 tane Yunan Dışişleri Bakanı gördüm. 7-8 tane Romanya Dışişleri Bakanı ile tanıştım. Diğer ülkelere baktığımızda 4-5 tane bakan değiştiren ülkeler gördüm. Siyasi istikrarsızlık ekonomik krizlere paralel olarak gider. Bu da uluslar arası siyasi ekonomik krizleri oluyor. Bu sadece ekonomi demiyorum. Burada siyasi ekonomiden bahsediyorum. Bu siyasi istikrarsızlık bütün uluslar için bir sıkıntıdır. Türkiye olarak bu yıl biz demokratik bir seçim yaptık. Bir başka seçime gideceğiz şimdi. Siyasi bir istikrara kavuşmak için bu seçime tekrar gideceğiz. Bugün Avrupa'daki en büyük sıkıntı şu; siyasi ve ekonomik istikrarın sürdürülebilirliği Avrupa'nın en büyük sıkıntısı. Bir siyasi sonucu da var. tabi ki krizlerin ekonomik sonuçları da var. Burada hükümetlerin müdahaleleri artıyor. Küresel ticarette korumacı politikalar güçleniyor. Daha fazla korumacılık ortaya çıkıyor. Dolayısıyla küresel ticarette daha az büyüme meydana geliyor. Durum böyle olunca da daha az üretim daha az yatırım yani bu bir kısır döngü. Ama kriz dönemlerinde eğer küresel olarak durumu yönetemiyorsak yani bir şekilde uluslara güven verebilmek için psikolojik olarak bunu yönetemiyorsak o zaman her bir ulus kendi milliyetçi korumacı politikalarını ortaya koymaya başlıyor ki bu da birçok sorunun ulus devletlerin önünde ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu evveliyat üzerine bina ederek şunu söyleyebiliriz; mevcut duruma bakıyoruz bazı iyileşmeler var gelişmiş olan ekonomilerde. Bizim önümüzde bir noktaya kadar istikrar sağlanmış durumda. Ancak bunlara rağmen belli problemler hala bizim gündemimizde masamızın üzerinde yer alıyorlar. Bunları ayrıntılarıyla tartışmalıyız. Hiçbir zaman bu tip krizlerden kaçamayız. Eğer ki biz verimli bir şekilde işbirliği yapamıyorsak bu sorunları çözemeyiz.”