Milli Eğitim eski Bakanı ve Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi Başkanı Hasan Celal Güzel, Yeni Akit‘ten Mehmet Özmen'e önemli açıklamalarda bulundu. HDP'nin batı projesi olduğunu belirten Güzel, “HDP bir batı projesidir. Allah, Müslüman Kürt kardeşlerimizi bunların eline bırakmasın ve zaten bırakmayacağız da. Kısaca HDP'nin arkasında Yahudi locaları da vardır MOSSAD da vardır” dedi.
Gezi olayları sırasında Türkiye'ye gelen Alman Claudia Roth'un ‘oylarınızı HDP'ye verin' açıklaması oldu. HDP'nin bazı şaibeli merkezler tarafından destek görmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- HDP bir batı projesidir. Rusya döneminde de zaman zaman desteklenmiştir. 1970 sonunda kurulduğunda dış istihbarat servisleri manipüle halindedir. Ayrıca HDP; PKK denilen dünyanın en büyük terör örgütünün siyasi temsilcisi ve dış görünüşüdür. Dünyada, beyaz zehir uyuşturucu kaçakçılığı tekel halinde PKK elinde. 25 milyar dolarlık fonu vardır. Amerika birçok alanda el altından çok konuda desteklemesine rağmen, hâlâ terör olarak kabul etmesinin nedeni Türkiye değil, bu sebepledir. Buna rağmen Norveç, İsveç tamamen yanında iken Fransa ve Almanya bazen ortaya çıkıp çoğu zaman geriden desteklemektedir. Amerika sanki Türkiye yanında görünür, Rusya çoğu zaman destekler. Şunu da belirteyim en önemlisi, PKK, ASALA'nın devamıdır. PKK'nın telsiz çevirileri Başbakanlık Müsteşarlığım döneminde bana gelmişti. Hepsi Ermeni'dir ve zaten Öcalan Ermeni asıllıdır. İslam'a o kadar çok düşmanlar ki, Zerdüşt olduklarını söyleyerek militanlarını güneşe karşı yaktılar. Güneydoğu'da şeyhlere karşı çıkıyoruz edası ile İslam'a karşı çıktılar. Dışlandıkları andan itibaren abdestsiz namaz kılmaya başladılar, HÜDA-PAR bunun çok net farkındadır. Allah, Müslüman Kürt kardeşlerimizi bunların eline bırakmasın ve zaten bırakmayacağız da. Kısaca, HDP'nin arkasında Yahudi locaları da vardır, MOSSAD da vardır..
EĞER ERDOĞAN OLMASAYDI...
- Fetullah Gülen'in HDP ile olan ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Çok üzülüyorum. Fetullah Hoca'yı 40 seneden fazladır tanırım. Çok tesirli bir hocaydı. Güzel işler de yaptı. Üç sene öncesine kadar da biliyorsunuz herhangi bir problem yoktu. Özellikle okul ve eğitim hizmetleri çok başarılıydı. Ama sonunda şu ortaya çıktı ki; adeta devlet içinde devlet kurmaya kalkmışlar. Başta polis, Silahlı Kuvvetler ve yargı olmak üzere birçok konularda adeta “paralel” bir yapılanmaya gitmişler. Bu İslam'a da sığmaz, inanca da sığmaz. Yapılan doğru bir iş değildir. Ama gelin insaf edin, siz Cumhurbaşkanı, Başbakan olsanız ve yatak odanıza bile kamera koymaya kalksalar hem de en yakınınızdaki insanlar bunu yapsa; buna kızmaz, buna tepki göstermez misiniz? Onun için Sayın Cumhurbaşkanını da anlayışla karşılamak lazım. Kaldı ki bu şahsi tepkinin ötesinde bir devlet varlığı meselesidir. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan olmasaydı Türkiye şu anda büyük bir felaketin içinde olacaktı. Evvela Gezi diye başlatılan, güya masumane birtakım gösteriler tamamen bu cemaatin de körüklediği, desteklediği birtakım dış güçlerin irtibatlı olarak ortaya attığı bir şeydi. Türkiye'deki meşru idareyi çökertmeye matuf işlerdi. İkinci olarak 17 ve 25 aralık meselesinde de bunu görüyorsunuz. Haydi 17 Aralık'ta belirli yolsuzluk olayları ortaya atıldı, 25 Aralık'ı nasıl izah edeceksiniz? Tamamen Türkiye'ye ihanettir ve şu anda da davası görülmektedir. Dolayısıyla bu yapılanları asla hoş görmüyor ve doğru bulmuyorum.
CEMAAT, HDP'NİN PKK OLDUĞUNU BİLMİYOR MU?
- Paralel yapılanmanın HDP'ye desteğini nasıl nitelendiriyorsunuz?
- Fethullah Gülen'in hâlâ Pensilvanya'da olması son derece yanlış. Bence gelmelidir. Türkiye'de yargılanmayı kabul etmeli, köşesine çekilip gerçekten dini vazifelerini yapacaksa onu yapmaya devam emelidir. Ama onu yapmak yerine yabancı bir ülkede birtakım iddialarla kucak kucağa yaşamanın hiçbir faydası yok. Türkiye'ye zarar veriyor. Yani cemaat, HDP'nin PKK olduğunu bilmiyor mu? Hepimizden daha iyi biliyor. Bir PKK'lıya, bir ateiste, İslam düşmanına oy verilmesi için çağrıda bulunabiliyor. Daha dün Zaman gazetesinde çıkan ilanı gördünüz. Bunu asla tasvip etmiyorum. Katiyen hoş görmüyorum.
AKİT'E HER ZAMAN MÜTEŞEKKİRİM!
- 28 Şubat sürecinde yaşadıklarınız daha dün gibi zihinlerde tazeliğini koruyor. O süreçte Fetullah Gülen'in darbe girişimine karşı tavrı nasıldı?
- O süreçte bu arkadaşlardan (Fetullah Gülen grubunu kastediyor) benim şikâyetim vardı. Ben o dönem Yeniden Doğuş Partisi diye bir partinin fukara genel başkanıydım. Fukara, fakat dürüst, namuslu, temiz insanlardan meydana gelen bir ekibim vardı. 28 Şubat sürecinde bir tek bana destek çıkan rahmetli şehit Muhsin Yazıcıoğlu oldu, başka kimse olmadı. O dönem şunu gördüm; istedim ki bu yaptıklarımı, söylediklerimi (Paralel medyayı kastediyor) yayınlasınlar. Ama bunları sadece iki gazete yazdı. O dönem bunlardan destek göremedik. 28 Şubat darbesine karşı tek direnen ve dik duran gazete Akit oldu. Kanal 7'de televizyon olarak darbeye karşı yayınlar yaptı. Haksızlık, hukuksuzluk ve darbelere karşı dik durduğu için Akit'e her zaman müteşekkir olmuşumdur.
GÜLEN'DEN “TARİHE KAHRAMAN OLARAK GEÇTİN” MEKTUBU
- Fetullah Gülen'in gazete ve televizyonları o dönemde size yer vermedi mi?
- O zaman bu cemaatin televizyonlarından hiçbiri gazetelerinde bana tek satır yer vermemiştir. Israrla uğraşmama, rica etmeme rağmen. Bakınız aslansın, kaplansın dediler; hapiste Ayaş'ta ziyaretime geldiler inkâr etmiyorum. Hatta Fetullah Gülen hâlâ sakladığım bir mektup yazmıştı. Mektupta bana “Türk tarihine bir kahraman olarak geçtin” dedi. Kahraman olarak geçtim hocam tamam da siz de karşılığında bir şey söyleseydiniz. Söylemedi!
DİYANET İŞLERİ BAŞKANINI ON MİSLİ SEVMEYE BAŞLADIM
- Diyanet İşleri Başkanlığı ve başkan Mehmet Görmez'in bazı çevrelerce hedef gösterilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Diyanet İşleri Başkanını zaten severdim, şimdi bu son 1 aydan sonra on misli sevmeye başladım. Benim sevip sevmem önemli değil, Türk milleti de daha fazla sevmeye başladı. Bunlar böyle yaptıkça Türk milleti daha çok sevecektir. Sayın Cumhurbaşkanı doğru yapıyor. ‘Ben Cumhurbaşkanlığı olarak makam arabası vereceğim' diyor. Bir ülkede Şeyhül İslam makamında olan birisine bu makamlarda bulunan Türkiye'nin en büyük din adamını, yani eskiden hilafet makamında olan kimseyi siz nasıl başınızın üzerinde tutmazsınız? Mehmet Görmez'in şahsı da son derece sevdiğim, son derece mübarek bir insandır. Son derece aktiftir, Diyanet İşleri Başkanlığı'na bir hava getirmiştir. İlk defa bir Diyanet İşleri Reisi bu kadar aktif olmaktadır. İslami tebliğ noktasında kendisini vazifeli görmüştür.
HİLAFET YENİDEN İCRA EDİLMELİ
Hilafet'in yeniden ihya edilmesi gerektiğini dile getiren Güzel, “Yarın hilafet tekrar İstanbul'da icra edilse ki bence edilmelidir; oraya gelmesi gerekenlerden biri de Mehmet Görmez Hocaefendi'dir. Dağdaki eşkıyayı getirmiş milletvekili yapmışsın, onlar da son model arabalara biniyor. O kendi bindiği arabaya bakmıyor da en azından 78 milyonun temsilcisi bir Şeyhülislâm'a tahsis edilen araca bakıyor. Mesele Mehmet Görmez meselesi değildir, İslamiyet meselesidir. Türkiye Cumhuriyeti devleti laiktir ama Türk Milleti Müslüman'dır. Elbette Diyanet İşleri Başkanı'nın arabası da olacaktır, en güzel köşklerde de oturacaktır en güzel makamlarda da oturacaktır, bütün bunlara layıktır” dedi.
HDP'YE DE, MHP'YE DE CHP'YE DE ACIYORUM
Yazık o HDP'ye de, MHP'ye de, CHP'ye de, acıyorum onlara. Her Diyanet İşleri Başkanının makam arabası dediklerinde mutlaka benim gibi düşünen birçok insan bunlara sövüp sayıyor. Ben Diyanet İşleri'ne bir konuda kızgınım, o aracı iade ettiği için kızgınım! ‘Ne münasebet hocam daha güzeline layıksın sen' demek lazım. 300 milyonluk araba şuanda üçkâğıtçı müteahhitlerin altında bile varken niye Diyanet İşleri Başkanı gibi bir âlimde olmasın? Koskoca profesörde niye olmasın?