Hüseyin Çelik'ten AK Parti'ye; Küme düşen parti
Ak Parti'nin eski Bakanı Hüseyin Çelik kendisine ait internet sitesinden yazdığı yazıda Ak Parti için deyim yerindeyse açtı ağzını yumdu gözünü.

Oluşturma Tarihi: 2016-05-16 12:54:15

Güncelleme Tarihi: 2016-05-16 12:54:15

AK Parti'nin kurucu isimlerinden ve eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, kişisel sitesinde kaleme aldığı yazıda, AK Parti'ye sert eleştirilerde bulundu.

Oda Tv'nin derlediği habere göre AK Parti'yi küme düşen takımlara benzeten Çelik, “İtibar cellatlığı yapılmasına devam edilirse, daha da mühimi buna müsaade ve müsamaha edilirse AK Parti'nin de küme düşen partilerin arasına karışması mukadder olur.” şeklinde yazdı.

Yazısının girişinde Osmanlı'da iktidar mücadelesinde kardeş katline vurgu yaparak AK Parti'ye gönderme yapan Hüseyin Çelik, “Öyle zamanlar gelmiştir ki, bu katliamlardan dolayı hanedan sona erme tehlikesiyle karşı karşıya gelmiştir.” dedi.

'MUHAFAZAKAR KEMALİZM'

AK Parti'nin ilk 10 yılında Türkiye'nin büyük ilerleme kaydettiğini ifade eden Çelik, “hukuk devleti” olma anlamında Türkiye'nin  Çin ve Tunus'tan da geriye düştüğünü söyleyerek şöyle devam etti: “Gücün tek elde toplanması, kurulların sembolik ve seremonyal hale gelmesi, ortak aklın kaybolması, lidere sadece hoşuna gidecek, onu tasdik etme anlamına gelebilecek sözlerin söylenebilmesi, Muhafazakar Kemalizmden başka bir şey değildir.”

ÇELİK'TEN AK PARTİ'LİLERE AĞIR İFADELER

Hüseyin Çelik yazısının devamında daha önce aynı yolda yürüdükleri AK Parti'lilerin yine AK Parti'liler tarafından kıyıma uğratıldığını ifade etti.

Çelik ekranda bu konuda eleştiri yapan AK Parti'liler için, “trol ve troliçe, satılık, kiralık kalemşörler, ekranları dolduran infaz timleri” ifadelerini kullandı.

Çelik'in yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Çok şükür bugün artık “kardeş katli” diye bir şey yoktur. Ancak, şeref ve haysiyetleri ile oynadığımız, bin bir türlü hakaret ve iftiraya uğrattığımız, itibarlarını ayaklar altına aldığımız, sabah akşam trol ve troliçelerin, satılık ve kiralık kalemşörlerin, ekranları dolduran infaz timlerinin saldırılarına muhatap kıldığımız, çileli günlerdeki yol ve dava arkadaşlarımıza, yani manevi kardeşlerimize uygulanan kıyıma ne diyeceğiz?

Manen kıyıma uğrayan sadece siyasetteki yol ve dava arkadaşlarımız değil, en zor zamanlarda yanımızda olan, birçok badireyi atlatmada hayati roller üstlenen bazı hukuk ve devlet adamları ile birçok basın mensubu da ne yazık ki bu kırlangıç fırtınasından nasibini almıştır. Manevi kıyıma uğramanın ne anlama geldiğini, onur ve itibarlarına düşkün insanlar çok iyi bilirler.”

ÇELİK: AK PARTİ'NİN DE KÜME DÜŞEN PARTİLERİN ARASINA KARIŞMASI MUKADDER OLUR

Kendisinin Erdoğan sonrası dönemde Davutoğlu'nun değil Abdullah Gül'ün Başbakan olmasını istediğini belirten Hüseyin Çelik, Davutoğlu'nu eleştirerek “Biz, Sayın Davutoğlu‘na da, birçok değerli arkadaşımızın tasfiyesine en azından seyirci kalmasına rağmen, hürmette kusur etmedik.” şeklinde yazdı. “Düşük profil” tartışmasına da giren Hüseyin Çelik, “Bu arkadaşlarımızı, bir yığın karikatürün ve seviyesiz mizahın konusu haline getirmeye kimin ne hakkı var.” ifadelerini kullanarak şöyle devam etti: “İtibar cellatlığı yapılmasına devam edilirse, daha da mühimi buna müsaade ve müsamaha edilirse AK Parti'nin de küme düşen partilerin arasına karışması mukadder olur.”

Çelik'in yazısının son bölümü ise şöyle:

“Sayın Ahmet Davutoğlu, değerli bir bilim ve siyaset adamıdır. Herkes gibi onun da artıları eksileri elbette vardır. Birlikte siyaset yaptığımız sürece, aramızda tatsız diyebileceğimiz bir tartışma bile geçmemiştir. Ancak Sayın Erdoğan‘dan sonra, benim şahsen genel başkan adayım hiç bir zaman Sayın Davutoğlu olmadı. Bunu ikili görüşmelerimizde kendisine de ifade ettim. Ben, Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlık ettiği bütün kurullarda kendisinden sonra Sayın Abdullah Gül‘ün AK Parti'nin genel başkanı ve başbakan olması gerektiğini, gerekçeleriyle birlikte çok açık ve aleni olarak söyledim. Ama sonuçta Sayın Erdoğan, SayınDavutoğlu‘nu tercih etti. Biz, Sayın Davutoğlu‘na da, birçok değerli arkadaşımızın tasfiyesine en azından seyirci kalmasına rağmen, hürmette kusur etmedik. Hatta ülkemizin, partimizin ve hükümetimizin selameti ve başarısı için ‘nasıl yardımcı olabiliriz‘ diye gayret gösterdik.

Peki, bütün bunlara rağmen, Sayın Davutoğlu‘na revâ görülen muameleye sağ duyulu kaç insan “bu şık oldu” diyebilir. Bu olaydan sonra, değerli dostum Vehbi Vakkasoğlu‘nun yıllar önce okuduğum “Önce Alkışladılar, Sonra Öldürdüler” isimli kitabını hatırladım. Gerçekten tarih tekerrürlerle doludur.

Bugün genel başkanlığa adı geçen arkadaşların çoğu ile uzun yıllar yan yana, dirsek dirseğe çalıştık. Paylaştığımız acı, tatlı bir yığın hatıramız var. Hatta bazıları ile çok yakın dostluğum var. Daha işin başında, bu insanları “düşük profilli” diye niteleyen densizliğe, basiretsizliğe ne diyeceğiz? Bu arkadaşlarımızı, bir yığın karikatürün ve seviyesiz mizahın konusu haline getirmeye kimin ne hakkı var. Bu iz'andan yoksun yakıştırmayı yapanlar hâlâ köşe başlarında oturup, itibarlı adam muamelesi görecekler mi? Sevdiklerimizi takdir etmenin yolu, başkalarını tahkir etmekten mi geçiyor?

AK Parti kurulurken biz, arkadaşlarımızın hukukunu kendi hukukumuz, itibarını kendi itibarımız kabul ettik ve uzun yıllar bu anlayışla birbirimize sahip çıktık. İtibar cellatlığı yapılmasına devam edilirse, daha da mühimi buna müsaade ve müsamaha edilirse AK Parti'nin de küme düşen partilerin arasına karışması mukadder olur.

Bugün, AK Parti'nin tek rakibi artık kendisidir. Bu olup bitenleri gördükçe, şimdi Volter'e daha çok hak veriyorum.
Hani diyor ya: “Tanrım, beni dostlarıma karşı koru; zira ben düşmanlarımla başa çıkabilirim.“

Hiç ama hiç bir hesabı olmayan, hasbî bir dostun uyarıları veya sitemleri olarak bunları, arkadaşlık hukuku adına tarihe not düşüyorum. Bilindiği gibi, sitem, sevgiden doğar. Ben CHP'yi çok eleştirdim ama sitem ettiğim görülmemiştir. Dikkat edin ‘kardeşlik hukuku adına‘ demiyorum, çünkü kardeşlik hukuku, son yıllarda sıkıntılı olmaya başladı.”