İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Okula gitmesi gereken, hemşire olması gereken, doktor ve mühendis olması gereken, anne sevgisine muhtaç çocuklarımızı; taciz ve tecavüz etmek üzere zorla alan, o alçak, sapık, adı Biçirpinin olan Duran Kalkan'a bugün göndermiyoruz." dedi.
Soylu, TBMM Genel Kurulunda, Bakanlığının ve bağlı kurumların 2020 Yılı Bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, Türkiye hakkındaki en küçük bir olumsuz cümlenin bile günlerce tartışıldığı batı ülkelerinin, belki de ilk kez bu kadar aciz ve etkisiz görüldüğü bir zamanın yaşandığını belirtti. "DEAŞ'ın insanlık dışı videoları, silahla bile değil kamyonlarla yapılan terör eylemleri, Yunanistan ve İtalya kıyılarına yanaşmaya çalışan birkaç göçmen botu, Avrupa'yı bütün medeniyet kodlarından uzaklaştırmaya yetti." diyen Soylu, güya geleceğini planladıkları dünyanın bugün yönsüzlük ve vizyonsuzluk içinde olduğunu belirtti.
Soylu, radikalizm üzerinden tekrar ana aktör olmak isteyen emperyalizmin; suya, adalete, sağlığa, eğitime erişimi olmayan fakir bir Orta Doğu ve Asya ile onun kaynaklık ettiği küresel göçü ve terörü ürettiğini söyledi. Batı'nın hiçbir öngörüsünün tutmadığını, vekalet savaşlarıyla baskılamak ve istikrarsızlaştırmak istedikleri doğu medeniyetinin ise bugün yeniden yükseldiğini ifade eden Soylu, şöyle devam etti:
"İtiraf edelim ki 2000'li yıllara başlarken, bırakın Orta Doğu'yu, kendi sınırlarımız içinde bile Doğu ve Güneydoğu'da herhangi bir iddiası olmayan, gücü ve vizyonu olmayan bir ülkeydik. Aziz milletimiz, 2002'de burada sağlıklı bir okuma yapmış ve kendisine en yakın siyasi tercihle ekonomide, sanayide, üretimde milli olan; kendi güvenlik politikasını üreten, istikrarı önceleyen ve her alanda kapasitesini arttıran yeni bir anlayışı benimsemiştir. İşte bugünkü dünya tablosuyla bu büyük inovasyonu gerçekleştiren Türkiye tablosuna bir bütün olarak bakmalıyız. Türkiye bugün savunma sanayisinde ihracatçı ülke konumuna geldiyse 15 Temmuz darbe girişimini püskürtüp 40 gün sonra Fırat Kalkanı'nı yapabildiyse bunun peşine Zeytindalı Harekatı'nı, Pençe'yi, Barış Pınarı'nı yapabilecek bir ekonomik, siyasi, askeri, teknolojik kapasiteyi ortaya koyabiliyorsa 'Doğunun makus talihi değişmez.' diye kabullendiği bir hali, bugün doğuda turizm rekorlarıyla canlanan bir sosyal ve ekonomik hayatla değiştirebiliyorsa bunu 2002'den beri gerçekleştirdiğimiz istikrar ve büyüme performansımızdan ayrı düşünmek, elbette ki haksızlık olur."
Türkiye'nin, güvenlik meselesini sadece içerideki PKK ekseninde düşünen bir ülke olmadığının altını çizen Soylu, şunları söyledi:
"Önce içeride 15 Temmuz direnişiyle FETÖ'yü, ardından Fırat Kalkanı ile DEAŞ tehdidini temizledik, ardından Zeytindalı Harekatı ile Afrin'e girerek PKK/YPG'nin terör koridoru projesine ilk darbeyi vurduk. Sonrasında Pençe Harekatı'nı başlatarak Kandil'e odaklandık ve son olarak da Barış Pınarı Harekatı'yla PKK/YPG'yi tamamen oyun dışı bıraktık. Operasyonel saha baskımızın son halkası olan Kıran Operasyonu'yla da lojistik ve eleman sıkıntısı yaşayan PKK'nın hem varlığını hem de kış üslenmesini bitirmeyi hedefliyoruz."
Soylu, Libya mutabakatıyla da Akdeniz'deki Türkiye'nin güvenliği ve ekonomik menfaatlerini güvenceye aldıklarını belirtti. "Karşımızda, sürekli dünyanın huzur kodlarıyla oynayan bir cephe var." diyen Soylu, Türkiye'nin bugün bölgede oluşturulan ve üzerine yıkılmak istenen tüm problemlere, onları oluşturan asıl sahiplerini de ortak ettiğini ifade etti.
Türkiye üzerinde oyun kurulan bir ülke olmaktan bugün hem bölgesel hem de dünyada oyun kuran, strateji geliştiren, ayaklarının üzerinde duran bir ülke haline geldiğine dikkati çeken Soylu, şöyle konuştu:
"DEAŞ'lıları iade meselesinde yaptığımız, bunun açık bir örneğidir. Ürettiğimiz bu güç, bir politika bütünlüğünün eseridir. Bunun yetkilendiricisi ve sahibi 2002 yılından beri millettir, bunu kurgulayan ve sabırla uygulayan da AK Parti ve onun lideridir. Milletimizin bu iradesi bugün de Cumhur İttifakı ile oluşturduğumuz sinerjiyle 2023 yılına doğru ilerlemektedir. Türkiye bugün ne 1999 depremindeki Türkiye'dir ne PKK'nın Aliboğazı'nda bin 500-2 bin kişiyle kamp ve piknik yaptığı Türkiye'dir ne insansız hava aracı alabilmek için başka ülkelerin kapısında sırada bekleyen Türkiye'dir ne de televizyonda darbe bildirisi okunur okunmaz 'Emredersiniz' deyip teslim olan bir Türkiye'dir."
Bakan Soylu, İçişleri Bakanlığının, 15 Temmuz'dan sonra yeni yapısıyla başarılı olabilmek için birimler arası entegrasyon ve koordinasyonun arttırılması, teknik ve beşeri kapasitenin yükseltilmesi, her mücadele alanı için bir politika belgesi ve eylem planı oluşturulması, vatandaş odaklı bir bakışla tüm bürokratik işlem süreçlerinin sadeleştirilmesi ve özellikle kendilerini izleme, değerlendirme üzerine bir sistem kurguladıklarını belirtti.
2019 yılı için Bakanlık temasının "eğitim, denetim ve takip" olarak belirlendiğini aktaran Soylu, hizmet içi eğitimlerde ulaştıkları sayının 447 bin 526 olduğunu anlattı.
"Bugünün Türkiyesi, uyuşturucu mücadelesinde küresel bir aktördür"
"Bugünün Türkiyesi, uyuşturucu mücadelesinde küresel bir aktördür." diyen Soylu, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Afganistan'ı istikrarsızlaştırdılar ve afyon üretimi 200 tondan 9 bin tona çıktı. Sentetik uyuşturucu üretimi ise son 5 yılda Avrupa'da yüzde 50'nin üzerinde arttı. Avrupa ise uyuşturucu meselesinde PKK'nın ağına düştüğünün yeni farkına varabildi. Eğer bu işte mücadele kapasitemizi arttırmamış olsaydık, bunun esiri olurduk. Gerçekleştirdiğimiz uluslararası ortak operasyonlarda Libya açıklarında 4,2 ton toz esrar, Bulgaristan-Sırbistan sınırında 500 bin ectasy, Yunanistan'da 4,5 milyon captagon, Akdeniz'de İspanya-İtalya açıklarında ise 12,4 ton esrar ele geçirdik. Ayrıca son bir yılda içeride de tarihimizin en büyük uyuşturucu yakalamalarını gerçekleştirdik. Erzincan'da bin 271 kilo, Erzurum'da tek seferde yakalama rekoru olarak bin 535 kilo eroin, Mersin'de 615 kilo kokain, Edirne'de 1301, Balıkesir'de 1982, Muğla'da 1500 kilo skunk yakalaması, bu örneklerden birkaçıdır. Geçen şubat ayında Diyarbakır Lice'de PKK sığınaklarında 5 ton esrar yakalanmıştı, geçtiğimiz kasım ayında yine Lice'de 5 ton 38 kilogram esrar daha yakalandı. Yılbaşından bugüne kadar toplam 42,2 milyon kök kenevir ele geçirdik. Bu da 15 milyar lira demektir. Son 3 yılda uyuşturucu suçlarından gözaltına aldığımız insan sayısı 683 bin 782 kişidir. Halen uyuşturucu suçlarından cezaevlerinde yatan tutuklu sayısı ise 79 bin 942'dir."
"Göçü öcü gibi gösteren anlayışın içi boştur"
Uyuşturucu maddeye bağlı ölümlerin 221'e indirmeyi başardıklarını belirten Soylu, geçen yılın aynı döneminde ise bu sayının 380 olduğuna işaret etti. Bugünün Türkiyesinin kesinlikle müsebbibi olmadığı küresel bir göç hadisesini başarıyla uluslararası hukuka ve mahşeri vicdana uygun şekilde yönettiğini dile getiren Soylu, "Birilerinin zihninde varlığını korusa bile Türkiye, oluşturulmak istenen göç paniğine ve korkusuna esir olmamıştır. Şurası bir gerçektir ki dünyada göçle fakirleşmiş, yıkılmış hiçbir ülke yoktur. Dünya genelinde, göçmenlerin sığındıkları ülke ekonomisine negatif etki ettiklerine dair literatüre girmiş, bilimsel, bir tane bile rapor yoktur. İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa ülkelerinin tamamının kalkınmasının temelinde göçle kazandığı kapasite vardır. Göçü öcü gibi gösteren anlayışın içi boştur. Bugün ülkemizin bu konuda karşılaştığı sorun, bize ait değil, küresel bir sorundur." dedi.
Bugün dünyada çok ciddi sayılarda göç hareketlerinin yaşandığına dikkati çeken Soylu, Türkiye'nin bugün düzenli göçü yönetme konusunda tüm taşları yerine oturttuğunu belirtti. Üzerinde asıl durulması gerekenin "kaçak göç baskısındaki artış" olduğunu ifade eden Soylu, bunun azalacağını da kimsenin beklememesi gerektiğini söyledi. Soylu, "Bu yılki kaçak göçmen yakalama sayımız 423 bindir. Bu işin bir de insani boyutu var. Bu yıl Ege Denizi'nde ölen kaçak göçmen sayısı 33'tür. Burada kadınlar, çocuklar, yaşlılar var. Yunanistan'ın laflarına bakmayın. Bizdeki artış 286 binden yaklaşık 450 bine geliyor, Yunanistan'daki artış, bizim 10'da 1'imizden daha azdır. Buradaki esas yükü biz çekiyoruz. Niye mücadele ediyoruz? Bir göç yolu olmamak için." diye konuştu.
Sadece bu yıl, gönüllü geri dönüş yapan Suriyeliler hariç, 99 bin kaçak göçmenin ülkelerine geri gönderildiğini belirten Soylu, göç konusunda dünyada böyle geniş bir operasyon yapabilen bir ülke bulunmadığını aktardı. Bakan Soylu, göçe kaynaklık eden yerlerde hayatın normalleşmesi için çabalayan tek ülkenin, Türkiye olduğunun altını çizdi. Afrin, Cerablus, Aziz Mare ve El Bab'a 370 bin kişinin Türkiye'den döndüğünü dile getiren Soylu, oraları yaşanabilir hale Türkiye'nin getirdiğini anlattı. Soylu, Amerika ve Avrupa gibi bir sömürü düzeninin oluşturulmadığını aktardı.
Türkiye'ye 3,6 milyon Suriyelinin geldiğini, bunun içinde Kürtler, Araplar, Türkmenlerin bulunduğunu anımsatan Soylu, şöyle devam etti:
"Bu insanların yüzde 65'i Misakımilli sınırlarımızdan geldi. Kimse kusura bakmasın. Biz bu coğrafyanın yerlisiyiz, kimin nereden geldiğini biliyoruz ve biz bu insanlara sırtımızı dönemeyiz. Bizim bu coğrafyada komşuluklarımız var. Aynı kıbleye dönüp birlikte namaz kıldığımız, beraber horon oynadığımız, kız alıp verdiğimiz, evinde yaşadığımız insanlar var burada. Bu insanlara sırtımızı dönmek, tarihimize, inancımıza, insanlığa sırtımızı dönmektir; Çanakkale'ye sırtımızı dönmektir ve en kötüsü, yüz yıl önce uğruna savaştığımız değerlerimizi terk edip batının anlayışına teslim olmak demektir. Maliyetine katlansa da bazen sıkıntıya girse de bu büyük milletin 2011'den beri ortaya koyduğu misafirperverlik ve asalet, bize bütün dünyaya karşı üstünlük sağlamaktadır. Milletimize bu misafirperverliği ve asaleti için de minnettarız ve müteşekkiriz."
Trafik konusunda yapılanlara ilişkin de bilgiler veren Soylu, trafikteki ölümlerin düştüğünü belirterek geçen yıldan bugüne kadar ölen kişi sayısının 1250 olduğunu ifade etti. Soylu, asayiş olaylarında, evden hırsızlığın günlük ortalamasının son iki yılda 282'den 148'e düştüğünü belirtti. İstanbul'da evden hırsızlığın günde 80'den 35'e, Ankara'da 31'den 4'e, İzmir'de 21'den 6'ya gerilediğini aktaran Soylu, "Asayiş olaylarında Türkiye, en önemli dönemlerinden birisini yaşamaktadır. AİHM tarafından ülkemiz aleyhine verilen kötü muamele ihlali kararları 2011'de 36, bu yıl 11'dir. Keza işkenceye ilişkin ihlal kararları da 2015'ten beri sıfırdır." diye konuştu.
Soylu, FETÖ, DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadelenin de en yüksek seviyede sürdüğünü vurguladı.
"PKK ile mücadelede eski Türkiye yok"
Bakan Soylu, "Bugünün Türkiyesi PKK ile mücadelede de eski Türkiye değildir. Baskın yiyen, ateş edilince cevap veren değil etkin, kararlı, önleyen, kesintisiz operasyon stratejisiyle sahaya basan, örgütün mağdur edebiyatına da etnik köken istismarına da çocuk istismarına da kadın istismarına da cevap veren, terörle birlikte terörizmle de mücadele eden, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'yu kalkındırmaya odaklanmış bir Türkiye var." diye konuştu.
Operasyon sayısı, etkisiz hale getirilen terörist sayısı vermeyeceğini söyleyen Soylu, "Cep telefonlarınızı elinize alın, Doğu Ekspresi'nde mart ayına kadar yataklı vagonda boş ver var mı diye bakın, meseleyi anlarsınız. Iğdır'da, Kars'ta, Mardin'de otel arayın, meseleyi anlarsınız. İşte bizim terörle mücadele karnemiz budur. Terörist gitti turist geldi, sonuç budur. Dağlarda 500'lü rakamlarda terörist kaldı." şeklinde konuştu.
"Türkiye'de mal ve can güvenliği yoktur." iddialarını bu ülkeye gelen turist sayılarının da çürüttüğünü ifade eden Soylu, siyasetçilerden köstek değil destek beklediklerini ifade etti.
Kayyum atanan belediyeler
Terörle iltisaklı belediyelere görevlendirme yaptıklarını dile getiren Soylu, "Her kürsüye çıktığında 'Bunlar seçilmiş' deyip savunmaya geçiliyor. 286 yıl cezayı ben almadım. 286 yıl cezayı, geçen dönem aldığımız 94 tane belediye başkanı aldı." şeklinde konuştu.
"Bunlar seçilmiş diye göz yummak zorunda mıyız?" diyen Soylu, "2010'da Adana Büyükşehir Belediye Başkanı'nı ihaleye fesat karıştırmaktan niye görevden aldık? 2011'de Muğla Milas Güllük Belediyesini resmi belgede sahtecilik ve diğer suçlardan niye görevden aldık? 2012'de Balıkesir Edremit Belediye Başkanını zimmet ve rüşvet almaktan niye görevden aldık? Kayseri Sarıoğlan, Bolu Mudurnu, İstanbul Beşiktaş, Ataşehir, bunların usulsüzlüklerine niye göz yummadık?" dedi.
HDP sıralarından gelen "Anayasa'yı ayaklar altına aldınız." ifadesi üzerine Soylu, "Ben, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı okurum. Senin gibi PKK'nın tüzüğünü okumam." diye karşılık verdi.
Soylu, görevden alınan Erzurum Karayazı Belediye Başkanının 2017 yılında Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinden silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezasının bulunduğunu kaydetti. Görevden almalara işaret eden Soylu, "Buradan söyleyeyim: Vallahi billahi almazsak bu Gazi Meclis'in ahı bizi tutar. Bedirhan bebeğin ahı bizi tutar ve en son, Esma Komutanın ahı bizi tutar. Allah'a çok şükürler olsun, bugün Türkiye'de 'Doğunun makus talihi' lafını, 'PKK'nın makus talihi'ne dönüştürdük, şimdi Kandil düşünsün." dedi.
Bakan Soylu, "Okula gitmesi gereken, hemşire olması gereken, doktor ve mühendis olması gereken, anne sevgisine muhtaç çocuklarımızı; taciz ve tecavüz etmek üzere zorla alan, o alçak, sapık, adı Biçirpinin olan Duran Kalkan'a bugün göndermiyoruz." şeklinde konuştu.
Soylu, "Bu bütçeyi savaş bütçesi olarak söyleyenlere sözümdür: Bu bütçe savaş bütçesi değildir, bu bütçe Diyarbakır Annelerinin bütçesidir." ifadesini kullandı.
İçişleri Bakanı Soylu'dan "Las Tesis" tepkisi
TBMM Genel Kurulu'nda Sağlık, Çevre ve Şehircilik ile İçişleri bakanlıklarının 2020 yılı bütçelerine ilişkin soru-cevap bölümünde konuşan CHP İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü, Şili'de başlayan ve dünyanın her yerinde kadına karşı şiddete dikkati çekmek için yapılan "Las Tesis" dansı eyleminin yapılmadığı tek ülkenin Türkiye olduğunu söyledi. Sütlü'nün "Şimdi kadın milletvekilleri olarak şiddet gören, öldürülen tüm kadınlar adına size iki çift lafımız olacak." ifadesinin ardından CHP'li vekiller söz konusu dansın sözlerini sıra kapaklarına vurarak söyledi. HDP Grubunun da destek verdiği söz konusu eylemde, CHP'li bazı milletvekilleri de şiddet gören ve öldürülen kadınların fotoğraflarını ellerinde tuttu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CHP Grubunun söz konusu eylemine ilişkin, öldürülen kadınların her birisinin ortak acı olduğunu vurguladı. Şarkının sözlerindeki "Tecavüzcü sensin, öldüren sensin; polisler, hakimler, devlet ve başkan." şeklindeki ifadeleri aktaran Soylu, "Eğer bunları söyleyerek bu mesele çözülecekse Meclis de duysun. Eğer bu Meclis, 'Bunları söylemeye devam etsinler.' derse ben İçişleri Bakanı'yım, kanuna rağmen, Anayasa'ya rağmen en geniş hakkımı kullanacağım." diye konuştu.
Bakan Soylu, milletvekillerinin de bakanların da sorumlu olduğunu belirterek "Tecavüzcü sensin, öldüren sensin; polisler, hakimler, devlet..." diye bir grubu çerçeve içerisine almamak gerektiğini söyledi. Söz konusu dansın sözlerinin Şili'de ortaya çıktığına işaret eden Soylu, "Dans, elbette ki dans… O zaman CHP Grubu 'Tecavüzcü demekte bir mahzur yok' desin. 'Tecavüzcü polis…' Böyle bir şey olabilir mi?" ifadesini kullandı.
Soylu, Şili'de bu şarkının CHP Grubunun iddia ettiği gibi çıkmadığını aktararak "Polis 2 kadını öldürdü, onun için çıktı. Yani sizin söylediğiniz sebeple çıkmadı. Bu Almanya'da yok ama siz kendiniz buna bir mana üretebilirsiniz. Fakat bu Türkiye'de polise, hakime, devlete, Başkan'a 'tecavüzcü' ve 'öldüren' demeyi gerektirmiyor. Eğer dans da olacaksa hepimiz dans edelim ayrı da en çok dansı Latin Amerika yapıyor, ne durumda olduğunu biliyoruz." dedi.