İletişim Başkanlığından, basın kartının kime ne zaman verileceği gibi teknik konuların siyasetin parçası haline getirilmesiyle bir yere varılamayacağı bildirildi.
İletişim Başkanlığından yapılan açıklamada, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda medyayı sınıflandırarak "yandaş" ve "muhalif" olarak değerlendirdiği ve bununla birlikte Başkanlığa yönelik haksız ithamlarda bulunduğu hatırlatıldı.
Medya sektörüne yönelik ayrımcı ve ayrıştırıcı sözlerin asla kabul edilmeyeceğinin vurgulandığı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Birçok gazeteci ve medya çalışanını zan altında bırakan, onları kendi içinde ayrıştıran ve böylelikle toplumda kutuplaşmayı artıran bu yaklaşım, siyasetçilerin sorumluluk sahibi ve sağduyulu olmaları açısından kaçınmaları gereken bir yaklaşımdır. Basınla ilişkilerin düzenlenmesi için gerekli çalışmalarda bulunmak; yerli ve yabancı basın-yayın organlarının ve mensuplarının çalışmalarını kolaylaştırmaya yönelik düzenlemeleri yapmak ve gerekli tedbirleri almak İletişim Başkanlığımızın görevleri arasında yer almaktadır.
Dünyanın her yerinde kitle iletişim araçları hükümetler tarafından belirli kurallar, kaideler ve hukuk çerçevesinde düzenlenen alanlardır. Ayrıca medya sektörü kamudan enformasyon anlamında, lojistik anlamda yararlanır. Biz de hem medya alanının hukuk çerçevesinde hareket etmesini, demokratik siyasete ve katılımcı demokrasiye katkı sunmasını yani gerçek anlamda dördüncü kuvvet olmasını tesis etmek için hem de kamu adına medya sektörüne katkı sunmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz."
"Meşru ya da hukuki olmayan uygulama yok"
İletişim Başkanlığının tüm tasarruf ve uygulamalarının mevcut kanun ve kurallar çerçevesinde olduğuna işaret edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Ortada meşru ya da hukuki olmayan herhangi bir uygulama söz konusu değildir. Başvurular, basın kartı yönetmeliği çerçevesinde değerlendirilmekte ve neticelendirilmektedir. İletişim Başkanlığımızın basın kartını kime ne zaman vereceği gibi teknik konuları siyasetin bir parçası haline getirme hevesini anlıyor ancak bununla bir yere varılamayacağını ifade etmek istiyoruz. İletişim Başkanlığı bir yandan da Türkiye'ye yönelik haksız ithamlara, kara propaganda ve dezenformasyon süreçlerine karşı çalışmalar yapmak gibi vazifeyle de yükümlüdür.
Üzülerek belirtmek isteriz ki zaman zaman bu haksız itham, kara propaganda ve dezenformasyon süreçlerine Türkiye'de siyaset yapan bazı muhalefet aktörleri katkı sunmaktadır. İletişim Başkanlığı olarak medya kuruluşlarının siyasi ya da ideolojik yaklaşımlarını değil kamu yararını gözettiğimizin de açıkça bilinmesini istiyoruz. Kuruluşumuzdan bu yana tüm uygulamalarımız ve yaklaşımlarımız da bunun açık göstergesidir."