Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Daily Sabah'a yazdığı yazıda İsrail'in bir haftadır Mescid-i Aksa'ya ve Filistinlilere yönelik saldırılarını değerlendirdi. Kalın, bölgedeki gelişmelerin son derece tehlikeli olduğunu ve sadece Filistin'de değil, bütün Müslüman dünyasında tansiyonu yükseltebileceğini ifade etti.
İbrahim Kalın, yazısında 13 Eylül Pazar günü aralarında İsrail Tarım Bakanı Ari Uriel'in de bulunduğu aşırı sağcı Yahudilerin, işgal askerlerinin korumasında Mescid-i Aksa'daki Kıble Mescidi'ne baskın yaptığını hatırlattı. İşgal askerlerinin içeride ibadet eden onlarca Müslümanı yaraladığını ve camideki pencere, halı ve duvarlara zarar verdiğini belirten Kalın, Mescid-i Aksa Külliyesi'nin yöneticisi Şeyh Ömer Kisvani'nin "İsral kutsal mekanı fiili olarak ele geçirdi" şeklindeki ifadesine dikkat çekti.
Aşırılıkçı Yahudiler, Filistinlileri provoke etti.
Saldırıların, Musevilik'te yeni yılın ilk günü olan Roş Aşana'da yaşandığını belirten Kalın, Roş Aşana'nın dünyanın her yerindeki Museviler tarafından barış ve dostluk mesajlarıyla kutlanırken, Filistin'de politikacılar tarafından desteklenen ve askerler tarafından korunan aşırı sağcı Yahudilerin şiddeti körüklediğini vurguladı. Kalın "Bu durum Roş Aşana ruhunu yansıtıyor mu?" sorusunu sordu.
İşgalci askerler, Aksa'da cemaate saldırdı.
Kalın, İsrail'in mevcut hukuka aykırı olarak Mescid-i Aksa'yı bölme politikasına şu ifadelerle dikkat çekti:
"İsrail hükümeti, bir süreden beri Mescid-i Aksa Külliyesi'nde fiili bir bölünmeyi dayatmaya çalışıyor. Zamansal ve mekansal olarak planlanan bölünmeye göre, Müslümanların kutsal bölgeye girişi yasaklanırken, her gün belli saatlerde Aksa'ya sadece Yahudi yerleşimciler girebiliyor"
El-Halil'deki İbrahim Camii'nde de benzer bir "zamansal ve mekansal parçalama"nın uygulandığını ifade eden Kalın, aşırı sağcı Yahudilerin Mescid-i Aksa'nın yıkılıp yerine bir Yahudi mabedi inşa edilmesi talebine dikkat çekti ve İsrail hükümetinin bu unsurlara çanak tutan politikalarını "ateşle oynamak" olarak niteledi. Kalın ayrıca 2000 yılında dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un provokatif Mescid-i Aksa ziyaretinin İkinci İntifada'yı başlattığını hatırlattı.
Direnişin en önünde Filistinli kadınlar vardı.
Mescid-i Aksa'yı "İslamsızlaştırma"
"Musevi yeni yılının ilk gününde Aksa'da olanlar, bir saldırı ve İslam'ın Mekke ve Medine'den sonra üçüncü kutsal mekanı olan Aksa'yı 'İslamsızlaştırma' eylemidir" diye yazan Kalın, olayların bir avuç aşırı sağcı ve yerleşimcinin provokasyonu olduğunu, Netanyahu hükümetinin de Müslümanlar ile Yahudiler arasındaki gerilimi çok daha büyük seviyelere çıkarabilecek bu provokasyona destek verdiğini ifade etti.
Tarihte hiçbir toprak işgalinin İsrail'in 1967'de Filistin toprakları ve Doğu Kudüs'ü işgali kadar adaletsizlik, çatışma ve kin doğurmadığını belirten Kalın, meselenin sadece Kudüs'ten ibaret olmadığını, aşırı sağcı Yahudilerin kutsal toprakları tamamen denetim altına almanın da ötesinde işgale direnen Filistinlileri ve Müslümanları cezalandırmak istediğini ifade etti. Kalın ayrıca, İsrail'in Kudüs'ü başkenti olarak ilan etmesinin 1980'den beri uluslararası toplum tarafından tanınmadığını, bunun da İsrail'in 35 yıldır her gün uluslararası hukuku ihlal ettiği anlaına geldiğini belirtti.
"Provokasyonu düzenleyen Netanyahu hükümetidir"
"Netanyahu hükümeti tarafından düzenlenen ve savunulan bu provokasyon, hükümetin barış süreci ve iki devletli çözüm hakkındaki gerçek niyetini de ortaya çıkarıyor" diye yazan kalın, Filistinlilerin ve dünyadaki Müslümanların kutsal topraklara yönelik ihlalleri asla kabul etmeyeceğini belirtti ve Yahudi, Hristiyan, Müslüman ya da seküler, vicdanı olan herkesi işgale karşı direnişte Filistinlilere el uzaymaya çağırdı.