CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Hangi partiden olursa olsun her partinin seçmeni 'Türkiye'yi bu bataktan nasıl çıkaracaklar?' diye gözünü bize dikmiş durumda. Çıkaracağız. Bu ülkeye temiz, ahlaklı siyaseti getireceğiz." dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, temizliğin insanın ruhunda bulunduğuna, önemli olanın onu kirletmemek olduğuna işaret etti.
Ruhundaki temizliği kirleten bireylerin topluma hiçbir yararı olmayacağına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin geldiği noktanın bu olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Hangi partiden olursa olsun her partinin seçmeni 'Türkiye'yi bu bataktan nasıl çıkaracaklar?' diye gözünü bize dikmiş durumda. Çıkaracağız. Bu ülkeye temiz, ahlaklı siyaseti getireceğiz. Dayanışma kültürünü yeniden getireceğiz. Farklı siyasi görüşlere sahip vatandaşlar bir araya gelip rahatlıkla sohbet edebilmeli bizim topraklarımızda. Kimse kimseye düşman gözüyle bakmamalı. Farklı görüşler, siyasi anlayışlar kavga konusu olmamalı, zenginlik konusu olmalı. Bu bataktan Türkiye'yi çıkaracağız. Herkesin emin olması lazım." ifadelerini kullandı.
Pençe-Yıldırım Harekatı kapsamında, Irak'ın kuzeyinde el yapımı patlayıcıya basarak yaralanan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan Piyade Uzman Çavuş Samet Şeker'in dün Samsun'da toprağa verildiğini belirten Kılıçdaroğlu, Şeker'e Allah'tan rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığı diledi. "Biz Kadı Salih Reis'i hiç unutmadık"
Kemal Kılıçdaroğlu, her toplumun bir tarihi olduğunu ve siyasilerin o tarihin gereklerini yaptıklarını dile getirerek, siyasetçilerin tarihi çarpıtmamaları ve yozlaştırmamaları gerektiğini ifade etti. Kılıçdaroğlu, Kastamonu'nun ilçesi İnebolu'dan Ankara'ya gelen yolun "İstiklal Yolu" olarak da adlandırıldığını belirterek, Milli Kurtuluş Savaşı'nda kadınların, yaşlıların ve gençlerin cepheye silahları İnebolu'dan taşıdığını anlattı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, İnebolu'ya TBMM kararıyla 9 Nisan 1924'te İstiklal Madalyası verildiğini kaydederek, İnebolu'da 9 Haziran'ın devlet ricalinin de katıldığı bir törenle kurtuluş günü olarak kutlandığını söyledi. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama bu yıl bir şey oldu, kutlamak için 9 Haziran'ı 8 Haziran'a aldılar. Niçin? Gençlik ve Spor Bakanı Muharrem Kasapoğlu'nun programı müsait değilmiş, 9 Haziran'ı 8 Haziran'a alıyorlar. Bunu Kastamonuluların vicdanına havale ediyorum. Eğer Kastamonu'nun önemli bir tarihinde, bakanı size değil, Kastamonu'yu bakana uyduruyorlarsa herhalde sizin sandıkta söyleyeceğiniz laflar, oylar olacak. Biz Kadı Salih Reis'i hiç unutmadık, Kastamonulular için ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz. Ama bunlar tarihe bile saygı duymuyorlar."
Kılıçdaroğlu, "müzik dünyasının çok önemli bir aktörü" olarak nitelendirdiği Hasan Saltık'ın yaşamını yitirdiğini anımsatarak, "Anadolu'nun unutulan, kaybolan müziklerini, ninnilerini, şarkılarını, türkülerini derledi. Bizim gerçekten de müzik kültürümüzün korunması açısından Kültür Bakanlığının yapamadığını Hasan Saltık yaptı. Bir kalp krizi sonucu hayata veda etti. Ona da Allah'tan rahmet diliyoruz. Bütün müzik dünyasının başı sağ olsun."
Kılıçdaroğlu, CHP'li 30 milletvekilinin Çankırı ve ilçelerinde incelemelerde bulunduğunu ve sorunları içeren raporu kendisine sunduğunu dile getirdi.
Çankırı'nın, AK Parti'nin en çok oy aldığı ancak terk edilen, yüzüne bakılmayan bir il olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Bütün arkadaşlarım, gerçekten her ile nasıl büyük bir özen gösteriyorlarsa Çankırı'ya da aynı özeni gösterdiler. Bütün ilçelere gittiler, gezdiler. Çok sayıda şikayet var. Bunları aktarmak istemiyorum ama yolları sorunlu. Hastane var, tıbbi cihazları sorunlu. Gerekli yatırımlar yapılmadı. Diğer illerde olduğu gibi Çankırı'da da büyük bir işsizlik var. İnsanlar, Çankırı'dan Ankara'ya göç ediyorlar." diye konuştu.
İktidarın, Çankırı'ya yönelik, "Nasıl olsa ben bunlardan oy alıyorum, ne yaparsam yapayım bunlar zaten bana oy verecekler." anlayışıyla hareket ettiğini savunan Kılıçdaroğlu, "İktidara geldiğimizde Çankırılılar da görecekler; Çankırı'nın doğal zenginliklerinin nasıl işlendiğini, nasıl ihracat yapıldığını, nasıl istihdam yaratıldığını hep birlikte göreceğiz. Bütün Çankırılılar bunu bir köşeye yazsınlar. Çankırı'yı nasıl gerçek anlamda Çankırı yapacağımızı görecekler." ifadelerini kullandı. "Orada hoca bile olamazsın"
Boğaziçi Üniversitesi'ne "kayyum rektör" atandığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "(Rektör Melih Bulu) Bulu'ya söylüyorum, sen o üniversiteye bırak rektör olmaya, o üniversitede ders verecek kapasiteye sahip değilsin. Orada hoca bile olamazsın. Sende onur varsa istifa et. İstifa etmek bir erdemdir. Neden istifa etmiyorsun?" dedi.
Rektör Bulu'nun, üniversitedeki hocaların görevine son verdiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Hangi akılla, mantıkla? Üniversitenin rektörü bilime, bilim adamına düşman olur mu?" diye sordu.
Boğaziçi Üniversitesi'nde 21 yıldır öğretim üyesi olan Ecmel Ayral'ın görevine son verildiğini hatırlatarak kendisinin, sosyal medyadan öğrencilerine yaptığı açıklamayı okuyan Kılıçdaroğlu, "Gerçekten yürek burkucu. O çocuklara diyorum, hiç endişelenmeyin. Güzel günler göreceğiz ve güzel günler yakındır. Hep beraber mücadelemizi sürdüreceğiz." diye konuştu.
"Demokrasi olmazsa olmazımız"Kılıçdaroğlu, Türkiye'ye, özgür iradesiyle çok partili hayatı getiren partinin CHP olduğunu belirterek, "Dünyada başka bir örneği yoktur. Demokrasi olmazsa olmazımızdır. Çünkü demokrasinin olduğu ülkelerde büyüme hızlanır, insanlar kucaklaşır." şeklinde konuştu.
Siyasi partilerin, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Siyasi partiler sahneye çıkarlar, vatandaşa giderler, programlarını, seçim bildirgelerini açıklarlar ve vatandaştan oy isterler. Vatandaş en büyük hakemdir, arzu ettiği partiye gider, oyunu verir. Milli irade oluşur ve parlamentoda 600 milletvekili halkın oylarıyla seçilir ve buraya gelir. Böyle bir ortam içinde yani demokrasinin var olduğu, demokrasinin savunulması gereken bir ortamda siz bir partiyi kapatamazsınız. Şiddet uyguluyorsa kapatın, eyvallah. Baskı uyguluyorsa kapatın, eyvallah. Partinin yöneticileri, ellerine silah alıp ortalıkta geziyorlarsa eyvallah, zaten savcı harekete geçer. Ama savcı, siyasi otoritenin talimatıyla harekete geçiyorsa orada demokrasi yok demektir, demokrasiyi yok ediyorsunuz demektir. Vatandaş gider, sandıkta istediği partiye oy verir."
Cumhuriyet tarihi boyunca birçok partinin kapatıldığını ve hiçbir sonucun elde edilmediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Düşünceyi ifadeden korkmayacaksınız. Düşünceyi özgürce ifade edebilmeli. Bunu yaptığınız zaman demokrasiyi bu ülkeye gerçek anlamda getirmiş olursunuz. Siyasi partileri düşman olarak görüp, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına talimat verip, küçük ortağın büyük ortağı esir aldığı bir ortamda talimat verip, 'Bunu yapacaksın.' diye harekete geçiliyorsa orada demokrasi yoktur. Demokrasi bütün partiler için olmalı. Partiler, düşüncelerini açıklarlar, hakem halktır, gider oyunu verir veya vermez. Parti kapatmaya yönelik her eylemi doğru bulmuyoruz veya partilerin seçime katılmasını engellemeye yönelik hiçbir hareketi doğru bulmuyoruz. Vatandaş gider, oyunu kullanır. Demokrasi budur. Bunun üzerinde durmamız ve milli iradeye saygı duymamız gerekiyor." "Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır"
Kemal Kılıçdaroğlu, demokrasinin, aynı zamanda adaletin kökleştiği bir rejim, herkesin haksızlığa karşı isyan ettiği bir idare olduğunu ifade ederek, "Ben isyan ediyorum, itiraz ediyorum, düşüncelerimi söylüyorum. Tabii 'İsyan ediyorum.' derken, tarihteki isyanlar gibi değil, düşünce olarak isyan ediyoruz. 'Bu yanlıştır.' diyoruz. Bir siyasi partiyi beğenmesek bile onun düşüncelerini açıklamasına ortam yaratmalıyız. Demokrasi budur. Bunun üzerinde durmamız ve milli iradeye saygı duymamız gerekiyor." dedi.
Milli iradeye duyduğu saygının yalnızca HDP için olmadığını, eski Ankara, Bursa ve Balıkesir Büyükşehir Belediye başkanları istifa ettirildiğinde de onların haklarını savunduğunu kaydetti.
"Ben inançlı bir insanım. Bana göre, haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır." ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, inancı gereği, mazlumun kimliğinin sorulmayacağını belirtti.
Kılıçdaroğlu, "Demokrasi hepimiz için. Gazeteciler bizi özgürce eleştirebilmeli. Biz de hatamızı görmeliyiz. Siyasi partiler birbirlerini eleştirmeli. Bunu da gayet saygıyla karşılamalıyız. Amaç ne? Türkiye daha güzel bir ülke olsun, büyüsün, saygınlığı artsın. Hem demokrasiden bahsedeceksiniz hem de 'Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurudur.' diye Anayasanızda yer alacak, sonra beğenmediğiniz bir partiyi 'Kapatın.' diye talimat vereceksiniz ve diyeceksiniz ki 'Bizim ülkemizde yargı bağımsızdır.' Kim inanır buna? Kimse inanmaz." değerlendirmesinde bulundu. "Lağım basmış, yolsuzluklar diz boyu"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, iktidarın gündemi saptırarak, başka şeylerin tartışılmasını istediğini öne sürerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gırtlağına kadar lağım çukurunda olan bir siyasi iktidarın Türkiye'ye yararı olamaz. Ben 'Lağım borusu patladı.' dedim, meğer çukurun içinde bunlar. Koku bütün Türkiye'yi, dünyayı sardı, saray hissetmiyor çünkü lağım orada. Türkiye'yi temelden sarsan bir sürü açıklamalar var, saraydan tek cümle bile yok. Niçin? AK Parti'li, MHP'li kardeşlerime veya onlara oy verenlere sesleniyorum; bu lağım çukuru bu kadar kokuyu bütün dünyaya yaymışken neden kimse konuşmuyor, neden savcılar harekete geçmiyor? Türkiye Cumhuriyeti bir kabile devleti mi oldu? Nerede bu savcılar? Ben konuşunca 24 saat bile sürmüyor, harekete geçiyorlar, lağım basmış, yolsuzluklar diz boyu.
Bir Allah'ın kulu kalem bile oynatmıyor, oynatamıyor. Sonra da dönüp bize 'Demokrasi var.' diyorlar. Sen onu benim külahıma anlat. Açık ve net ifade ediyorum; Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olmaktan çıkmıştır. Yargı asla ve asla tarafsız ve bağımsız değildir. Talimatla iş yapan bir yargı vardır. Türkiye Cumhuriyeti'nde hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Her sabah, sabahın köründe kapınız kırılabilir ve içeri polisler gelebilir. Çocuğunuza da eşinize de akrabanıza da silah dayatılabilir. Yeri geldiğinde öldürülebilir. Bununla da karşılaştık çünkü. Nerede, hangi zamanda yaşıyoruz, Ortaçağ'da mı? Hayır. 21'inci yüzyılın Türkiye'sinde böyle bir tabloyla karşı karşıyayız."
"Mafyadan talimat alıyorsunuz"Yeraltı dünyasının önemli bir aktörünün açıklamalar yaptığını anlatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Gazeteler, televizyonlar tartışıyor, iktidar sahibinden tık yok. Niye yok arkadaş? Sen her konuda konuşuyordun. Şimdi bunu 'Bu, dış güçlerin oyunu' diye millete satıyorlar. Dış güçler bunu yapıyorsa, beyefendi sen 19 yıldır iktidarda değil miydin? Türkiye Cumhuriyeti'ni, 19 yılın sonunda dış güçlerin oyuncağı haline sen getirmedin mi o zaman? Gerekçe yaratmak istiyorlar, onda da batıyorlar. Gerekçe bile bulamıyorlar. Onurlu insanların başvurduğu istifa diye bir müessese var.
Mafyayla el ele olacaksın, tezgahı kuracaksın, belli yerlere çökeceksin, devletin rantını alacaksın. Kim? Mafya-siyaset iş birliği. 21'inci yüzyılın Türkiye'sinin geldiği nokta bu. İktidar sahipleri ile mafya devleti ortak yönetiyorlar. Cumhur İttifakı'nın üçüncü ortağı mafyadır. Mafya bozuntuları için özel kanun çıkarmadılar mı? Hapisten çıkarmadılar mı? Gidip mafya bozuntusunun önünde el pençe durmadılar mı? Siz devleti mi yönetiyorsunuz? Mafyadan talimat alıyorsunuz. İçişleri Bakanı açıkça sarayı tehdit ediyor; 17/25'ten, para kasalarından söz ediyor. 'Bir siyasi her ay 10 bin dolar para alıyor.' diyor. Tık yok. Kim bu? Bu nasıl bir anlayış, nasıl bir devlet yönetimi ve Türkiye bu noktaya nasıl geldi?"