CHP lideri Kılıçdaroğlu, CHP Ekonomi Masası tarafından İstanbul'da düzenlenen 'Üreten, Çalışan, Hakça Paylaşan Türkiye' toplantısına katıldı.
Hukukun üstünlüğünün önemine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "Can ve mal güvenliğini sağlayan temel unsur hukukun üstünlüğüdür. Can ve mal güvenliğim yoksa o ülkeye yatırım yapamam. AB'ye tam üye olmak istiyor muyuz, evet diyorlar. Gelin 4 parti olarak AB standartlarını gerçekleştirelim. Dönüp AB'ye diyelim; bizim ülkemizde sizin demokratik standartlarınız var. Hukukun üstünlüğünü sağlayamazsanız hangi reformdan söz edeceksiniz?" diye konuştu.
CHP'nin yönettiği kentlerde huzur ve sevgi olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Çünkü kimseyi küçümsemiyoruz. Gecekondu bölgelerine pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Bizler sorumluluğumuzu biliyoruz. Sorunların çözümünü biliyoruz. Türkiye'nin stratejik dönüşüme ihtiyacı var" dedi.
'GÜVENSİZLİK TOHUMLARI EKİYORSUNUZ'
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
- Ekonomik kriz var, faturayı kim ödeyecek? Dolarla yaptığınız ihaleleri, garantileri Türk Lirası'na çevirin. Türk Lirası'na güven nerede? Siz güvensizlik tohumları ekiyorsunuz.
— Krizin sorumlusu kim arayışına girdiler. Dış güçler, CHP dediler, esnaf dediler. Daha ileri gittiler terörist ilan ettiler. Ekonomik krizin sorumlusu ülkeyi 17 yıldır yönetendir. Bu ülkeyi kim yönetiyorsa krizin sorumlusu odur. Daha krizin ortalarındayız. Reel sektörde kriz yeni başladı. İşsizlik daha da büyüyecek. Hukukun üstüğünlüğünü sağlamak, katılımcı demokrasiyi güçlendirmek zorundayız.
- Peki biz nasıl bir dönüşüm stratejisi benimsemeliyiz ki Türkiye'yi dünyada da söz sahibi ülke haline getirelim. Birincisi şu; Hukukun üstünlüğünü sağlamak zorundayız. Yani katılımcı demokrasiyi güçlendirmek zorundayız. Bu, dünyada söz sahibi olmanın birinci koşulu. Demokrasi gelişmemiş hiçbir ülke gelişmemiş ve kalkınmamıştır. Tek adam rejimlerinde bu olmaz.
— İkincisi; Türkiye'nin üretmesi lazım. Gelir elde etmek yerine borçlanmak, üretmek yerine ithalat yapmak. Türkiye üretim sürecinden büyük ölçüde koparıldı. En büyük sıkıntı bu. İthalat olmadan üretemez noktaya geldi. Bu egemen güçlerin Türkiye üzerinde daha fazla söz sahibi olmasını sağladı.
'TÜRKİYE HER ALANDA ÜRETİMDEN KOPARILDI'
- Demokrasilerde siyasal partiler, devleti yönetmeye gelirler, devlet olmaya değil. Üniversiteleri konuşamaz hale getirirseniz nasıl bilgi üretecek? İran üniversitelerinin ürettiği bilgi sayısı, Türk üniversitelerini geçti. Türkiye her alanda üretimden koparıldı. Sadece tarlada değil. Dönüşüm stratejisinin ikinci ayağı üreten Türkiye'yi yeniden inşa etmektir.
— Üçüncü ayak; güçlü bir sosyal devlet. Ülkede huzur, barış istiyorsanız, güçlü bir sosyal devlet olması lazım. Güçlü bir sosyal devlet, bir ülkede huzur ve barışın temelidir. İşsizlik bütün kötülüklerin anasıdır. Sosyal devlette vatandaşa yapılan yardım haktır, lütuf değil.
— Sürdürülebilirlik; demokrasinizi geliştirebilir, üretibilirsiniz, güçlü bir sosyal devlet olabilirsiniz ama trenin gerisinde kalmamalısınız. Üniversiteler bilgi üretemiyor. İktidar sahiplerinin haberi yok, dünyadaki gelişmeleri bilmiyorlar. Nasıl sürdürecekseniz? Dünyadaki gelişmeleri izleyerek, kendinizi yenileyerek sürdürebilir misiniz?
'MEVCUT İKTİDAR TÜRKİYE'Yİ KRİZDEN ÇIKARAMAZ'
- Mevcut iktidar Türkiye'yi krizden çıkaramaz. Bizim kendi ülkemize sorumluluğumuz var. Yolu gösteriyoruz ama onlar başka yerdeler. Yetkiyi ve gücü tek kişiye verirseniz sorunları çözemezsiniz. Var olan iktidar sorunların parçasıdır. Sorun yaratan sorunu çözemez.
— CHP'nin yönettiği kentlerde huzur var, sevgi ver. Çünkü kimseyi küçümsemiyoruz. Gecekondu bölgelerine pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Bizler sorumluluğumuzu biliyoruz. Sorunların çözümünü biliyoruz. Türkiye'nin stratejik dönüşüme ihtiyacı var. Dış politakayı barış değil, kavga eksenli yaparsanız 3.5 milyon Suriyeliyi buraya getirirsiniz. Asla ve asla umutsuz değiliz. Bu ülkenin birikimi var, ülkenin hukuku var, binlerce yargıç var. Güzel bir Türkiye'yi, yaşanabilir bir Türikye'yi birlikte inşa etmek zorundayız.
— Krizden nasıl çıkarsınız? Aklınızla, mantığınızla çıkacaksınız. Vergi, eğitim tam bir felaket. Bakanın değimiyle eğitim yoğun bakımda. Biz tartışıyoruz, onlar değil. Onlar krizden sürüklenip çıkıyorlar. Krizin sorumlusu kim? Sizsiniz. Devlet denilen kurumu perişan ettiniz.