CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Eğer uygulamadaki yargıç, savcı, polis yani devlet dediğimiz organ ya da devleti oluşturan organlar gerçekten hukuk içinde hareket ederlerse hiçbir sorun olmaz aslında. Yasa şöyle veya böyle hiç önemli değil. Çok mükemmel yasalar da yapabilirsiniz ama uygulayıcılar felaketse o yasaların da hiçbir önemi yok." dedi.
CHP'den yapılan açıklamaya göre Kılıçdaroğlu, Dünya İnsan Hakları günü dolayısıyla, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Mazlum-Der, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Ortak Platformu, Hak İnisiyatifi ve Uluslararası Af Örgütü Türkiye Temsilciliğinin katılımıyla, video konferans toplantısı gerçekleştirdi.
Kılıçdaroğlu, içinde bulunulan tablonun iç açıcı değil "Tek adam rejimi, otoriter rejim" olduğunu, herkesin bir kişinin iki dudağından çıkacak çözüme ve öneriye odaklandığını savundu.
Gelen önerinin sorgulanmadığını, parlamentoda "evet" olarak el kaldırıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, valiler, belediye başkanları, kaymakamların da o çerçevede görev yaptığını söyledi.
Akdeniz'deki İrini Operasyonu'nda basılan geminin bunun en tipik örneği olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Beş saat Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden yanıt alınamamıştır. Nedeni de 5 saatte kimse Erdoğan'a ulaşamamıştır. Ulaşamadığı için de böyle bir tablo maalesef ortaya çıkmıştır." görüşünü dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz sonrası parlamentodaki konuşmasında, devletin saygınlığı açısından devletin kinle, öfkeyle hareket edemeyeceğini, hukukun üstünlüğü çerçevesinde olaylara bakılması gerektiğini söylediğini hatırlatarak, bunların gerçekleşmediğini dile getirdi.
Devlette çürüme olduğunu, liyakatın tamamen yok edildiğini savunan Kılıçdaroğlu, insanların düşüncelerini veya bir bürokratın kendisini yöneten otoriteye düşüncesini aktarma fırsatı olmadığını kaydetti.
Kılıçdaroğlu, yasalardan çok daha önemli olanın yargıcın vereceği hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaati olduğunu ifade etti.
Bütün meselenin uygulamada olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Eğer uygulamadaki yargıç, savcı, polis yani devlet dediğimiz organ ya da devleti oluşturan organlar gerçekten hukuk içinde hareket ederlerse hiçbir sorun olmaz aslında. Yasa şöyle veya böyle hiç önemli değil. Çok mükemmel yasalar da yapabilirsiniz ama uygulayıcılar felaketse o yasaların da hiçbir önemi yok. Bizim yapmamız gereken iki aşamalı. Hem devlette yetkiyi kullanan kişinin demokrat olması hem yasaların demokrat olması. İkisinin bir arada olması lazım. İkisi bir arada değilse birisi diğerini ihlal ediyorsa veya uymuyorsa sonuç almak biraz zor.
Erdoğan kararnameler çıkarıyor, şunu yapıyor, bunu yapıyor yapacak tabii, tek adam. İstediği oluyor zaten parlamentoda kurşun askerleri var ne derse el kaldırıyorlar. Kendilerine de söyledim zaten, onlar da buna itiraz etmiyorlar. Siyasette veya toplumsal yaşamda aklını kullanmayıp aklını başka bir otoriteye kiraya verenler ülkeye demokrasiyi getiremezler. Devletin her kesime sevgiyle saygıyla sevecenlikle yaklaşması lazım, farklı düşünceye saygı göstermesi lazım. Devlet dediğiniz kurum, elinde sopa olan bir baba gibi kim konuşuyorsa, itiraz ediyorsa kafasına vuran bir organ olmamalı. Tam tersine herkese sıcak mesajlar vermeli, aykırı düşüncelere saygı göstermeli."
Kemal Kılıçdaroğlu, devleti oluşturan organların aykırı düşüncedeki insanlara hoşgörülü davranması ve özellikle onları dinlemesi gerektiğinin altını çizdi.
"Demokratik ve darbe hukukundan arınmış bir anayasa"
Hükümetin hukukta ve ekonomide reform yapacağına inanmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Reformun adı var. Avrupa Birliği toplanacak bize bir ceza kesmesin diye onlara sıcak mesajlar verip toplantıdan sonra da 'Ben bildiğimi okuyacağım' diye bir anlayış Türkiye'nin demokrasisine zarar verir. Demokratik anlamda bu ülkede bir şeyler yapacaksanız örneğin bu konuda yetkili olan kişilerin sizleri dinlemesi lazım. Siz insan hakları ihlalleriyle uğraşıyorsunuz. Bize gelmeyen bilgiler doğrudan size geliyor. Bizim farkında olmadığımız pek çok olayın farkında olan sizlersiniz." değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu, "Çok farklı siyasi görüşlerden olan biz partiler güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunuyoruz. Güçlendirilmiş parlamenter sistem derken, eski sisteme dönelim değil. Kesinlikle darbe hukukundan arınmış, darbecilerin yaptığı bugün Anayasa'da veya yasalarda yer alan düzenlemelerin yok edileceği bir hukuk sistemi ve Anayasa. Adına ister sivil anayasa deyin, ister demokratik anayasa deyin. Demokratik ve darbe hukukundan arınmış bir anayasa." diye konuştu.
"Kendi ülkemize güzel bir anayasa yapabiliriz"
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sayın Genel Başkanlarla konuştuğum zaman onlara şunu söyledim; dedim ki tarihin bize yüklediği bir sorumluluk var. Belki de tarihimizde Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez kuruluş dönemlerini saymazsak ilk kez bizler hiçbir vesayet altına girmeden oturup kendi ülkemize güzel bir anayasa yapabiliriz. Bu anayasayı da vatandaş eline aldığı zaman, 'Evet bu benim anayasamdır' diyebileceği bir anayasa çıkacak ortaya. Biz bunu yapmak zorundayız, 'Tarihin bize yüklediği böyle bir sorumluluk var.' diye söyledim kendilerine. Şu anda bu konuda görüş birliği içindeyiz. Ama tabii iş anayasayı yapmaya, yazmaya gelince elbette ki farklı düşünceler ortaya çıkabilir. Ama ana ilkelerde en azından birlikte olacağız. Buna yürekten inanıyorum."
Hakimler ve savcıların birbirinden ayrılmasını istediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Parti olarak düşüncemiz bu. Hakimler ayrı savcı dediğiniz kişi mahkemede avukatın karşısında olacak, hakimin yanında oturmayacak. Ne demek hakimin yanında oturan? Biri cumhuriyetin savcısı yani cumhuriyetin tezlerini savunacak öbür kişi de avukat da karşısında olacak. Bu kadar basit. Tez ve antitez bir arada aynı düzeyde olacak. Savcıyı alıp da hakimin yanına oturttuğunuz takdirde avukat tek başına ne yapacak? İki kişiyle mücadele edecek? Yargıç iki tarafı da dinleyip bağımsız karar vermesi gereken kişidir. Savcıyı alıp hakimin yanına oturttuğunuz zaman avukat orada yalnız kalıyor. Ondan sonra da adalet diyoruz. Hangi adalet?"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Bizim penceremizden gördüğümüz dünya ile sizin kendi pencerenizden gördüğünüz dünya arasında farklılıklar olabilir. Ama sonuçta aynı şeyleri görmek istiyoruz pencereyi açtığımız zaman güzel çiçekler, ağaçlar, kuşlar, güzel bir doğa, o doğanın içinde oynayan çocuklar o doğanın içinde mutlu insanlar görmek istiyoruz. Bu bizim ortak hedefimiz olmalı." diye konuştu.