CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV'den İpek Özbey'in sorularını yanıtladı:
Bugün burada biraz daha somut bir fotoğrafı konuşmak istiyorum. Toplumun tahammül sınırları çok zorlandı. Devlet memurundan işçisine, çiftçisinden sanayicisine herkes şöyle veya böyle biraz çekinerek şikayet ediyor. İktidar da sürekli olarak bu kişileri tahrik etmek için sinir uçlarına dokunuyor. İstiyor ki bir kavga çıksın, bir gerilim olsun. O gerilim doğal olarak insanları başka bir yere yöneltiyor ve insanların sağlıklı karar almalarını engelliyor. İktidar da bunun farkında. Sosyolojik bir gerçek bu aynı zamanda. O nedenle biz toplumun biraz sabretmesini istiyoruz. Biz toplumu kutuplaştırmadan ve her görüşten insanı düşünerek sandığa gidebileceği, vicdanının sesini dinleyebileceği bir ortamı yaratmak istiyoruz. Evet, “Sabredin” diyorum. Ben sizden özel olarak “Gelin CHP'ye oy verin” gibi bir talepte bulunmuyorum, ama sizden şunu istiyorum: Sandığa gidin, vicdanınızın sesini dinleyin, doğru partiyi bulacaksanız. Arzumuz güzel bir gelecek inşa etmek ve herkesin düşüncesini ifade edebileceği ortamı yaratmak.
Şenyaşar ailesi adliyenin önünde adalet istiyorum diye beklerken onu ziyarete giden bendim. Toplumsal çatışmaya ortam hazırlanmaması gerektiğini söylüyorum. İktidar bu çatışmayı istiyor, tahrik ediyor. En son öğretmenlerin gayet masum talepleri karşısında bir polis çıkıp bir öğretmeni yerde sürükledi ve “Bunu alın” dedi. Ben o polise işaret ettim, bütün polislere değil, çünkü toplumu tahrik eden o kişi. Dolayısıyla bu tip olaylar karşısında hepimizin dikkatli olması lazım.
Altı lider önce Türkiye'nin temel sorunları konusunda bir ortak payda oluşturmamız, bunu yazılı hale getirmemiz, bunun altına imza atmamız lazım. Bunun ayrıntılarının genel başkan yardımcıları tarafından kamuoyuyla paylaşılması lazım. O kadar dikkatli adım atıyoruz ki… Biz gerçekten ülkenin var olan sorunlarını parti ayrımı yapmadan çözmek istiyoruz.
Elbette, demokrasi konusunda, Merkez Bankası'nın bağımsızlığı konusunda mesela, tek bir parti gibi hareket ediyoruz.
Devlette liyakat konusunda anlaştık. Hatta şu söylendi: Merkez Bankası başkanlığına içeride ve dışarıda saygınlığı olan, merkez bankası kültürü olan birini atayacağız. Böyle biri değil de, “Bizim bir partilimizi atayalım” dediğiniz andan itibaren kamuoyunda samimi olmadığımız kabul edilir. Kendi aramızda da görüşüldü… Kurumların başına liyakatli isimler getireceğiz.
Millet İttifakı fikri kafamda ilk 2017'de rahmetli Erbakan'ın ölüm yıldönümü töreninde oluştu. Saadet Partisi'nin bir töreni vardı. O törene gidip katıldım. İYİ Parti'nin kurulmasının ardından demokrasi kültürüne tamamen aykırı olarak parlamentoya girmemesi için yapılanlar karşısında demokrasi neyi gerektiriyorsa öyle davrandım. Bunlar bizi bir araya ve bir noktaya getirdi, daha yakın ve samimi olduğumuzda “Evet demokrasi hepimiz için gerekli, ortak payda üzerine siyaseti inşa edebilmeliyiz” diye düşündük. Türkiye ortak paydasını kaybetti.
Altılı masanın felsefesi kazanımları daraltmak değil, genişletmek. Din ve vicdan özgürlüğü olduğunda, inancına müdahale etmediğinizde sorun yok. Bütün belediye başkanı arkadaşlarıma şunu söyledim. İnsanlar nerede ibadet etmek istiyorsa, kilise, havra, cemevi, camii, buraları tertemiz yapın, gitsinler insanlar ibadetlerini yapsınlar. Biz olaya böyle baktığımız için karşı taraf tahammül edemiyor zaten. Erdoğan'ın haberi var, tek sorumlu o!
Çok sayıda ilahiyatçıyla konuştum, çok sayıda dindar insanla konuştum. Çok rahatsızlar. Samimiyetimize inanıyorlar. Gidişatı düzelteceğimize de inanıyorlar.
('Diyelim Cumhurbaşkanı oldunuz, sarayda mı kalacaksınız?' sorusuna) Hayır, Çankaya'da kalacağım. (Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni) bir eğitim kurumuna verebiliriz. Bir kısmını ‘İsraf Müzesi' yapabiliriz.
('İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu'nun Mansur Yavaş'ın sahada ilgi görmesiyle ilgili sözleri masada sıkıntı yarattı mı?' sorusuna) Hayır, neden yaratsın? İnsanlar düşüncelerini söylemekte özgürdür.
('Bahçeli, iptal edilen festivallerle ilgili konuştu, sizin tahrik ve tacizlerinizi tehlikeli bulduğunu söyledi' sorusuna) Festivalleri yasaklamak gençlikten korkmak anlamına gelir, korkmasınlar…
('Soylu da size Twitterdan “üzücü bir haberim var, HDPKK'lı Semra Güzel enselendi” yazdı…' sorusuna) Fotoroman Süleyman.