Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra söylediği “Yargı Cumhurbaşkanlığı'na bağlıdır” sözüne dair düzeltmede bulundu. Kurtulmuş, bu sözlerine ilişkin “Bağlı sözü doğru olmadı. Burada ‘bağlıdır'dan kastım ‘gözetir' tabiri manasındadır. Maalesef ilk cümleyi yorumlayarak yargı bağımsızlığına karşı bir şey söylemişim gibi ortaya çıkmış” dedi.
Hürriyet'te yer alan habere göre, Kurtulmuş, "Yargı kurum ve kuruluşları son olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin en üst makamı olan Cumhurbaşkanlığı makamına bağlıdır" demesinin yanlış anlaşıldığını söylemesinin ardından “Benim gibi bir adama Türkiye'de yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı ve özellikle yargı bağımsızlığının, demokrasinin en temel koşullarının birisi olduğunu bilen, özümseyen birisine böyle bir şey söylemiş gibi göstermenin doğru olmadığını düşünüyorum” diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, dış politika atmosferinin hızla değiştiğini belirterek ‘Rusya, Suriye ve İsrail'le ilişkiler ile AB' konularında ciddi yeni adımlar atılması gerektiğini söyledi. Kurtulmuş, dün Ankara'da gazetecilere şu mesajları verdi:
SURİYE'YE TÜRKİYE DESTEĞİ
“Çok hızlı değişen dış politika atmosferi var. Eskiden beri yaptığımız bazı uygulamalarda mutlaka bir takım değişikliklere gidilmesi zaruri görülüyor. Dünya çok büyük bir çatışma dönemine girdi. Biz istesek de her sorunu çözebilecek gücümüz de yok her sorunu çözebilme imkânı da yok. Yapmamız gereken etrafımızdaki bu çatışma alanlarını mümkün olduğu kadar azaltmak, Türkiye'nin maalesef tarafı olduğu birçok çatışmanın en azından Türkiye kısmının hafifletilmesini temin etmek.
En azından şu 4 alanda dış politikada ciddi yeni adımlar gerekiyor:
1- Suriye'de halkın bütün kesimlerinin katıldığı, kendisini ifade edebildiği bir sürece Türkiye destek verir. Irak'ta da farklı toplumsal kesimlerin işin içinde olduğu, merkezi hükümetle kuzeydeki yönetimin arasındaki ilişkilerin düzenlendiği atmosferi tercih ederiz.
2- Yeni dönemde Ruslarla uçak düşürülme kriziyle ortaya çıkan ilişkilerin düzenlenmesini arzu ederiz.
3- Türkiye'nin vize serbestisi üzerinden AB ile geliştirmiş olduğu bu ilişkilerin de artık pozitif anlamda sonlandırılması lazım. Vize serbestisi, bu da Türkiye dış politikasını ciddi şekilde etkileyecek bir husustur.
4- İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi süreci. Bununla ilgili olarak da son adımın, yani ablukanın hafifletilmesi, azaltılması, kaldırılması, artık ne derseniz deyin, buradaki ısrarımızı sürdüreceğiz.
"ANA TERCİHİMİZ BAŞKANLIK"
“Ana tercihimiz başkanlık sistemidir. 367'yi bulacağımıza inandığımız zaman parlamentoya gelir. Bulamazsak 330'u bulursak, millete gider. Dolayısıyla biz burada metnimizi hem son şekline getireceğiz hem de bunun uygun bir zamanlamasını yapmaya çalışacağız. Eğer burada böyle bir süreç olmayacağı görülürse belki o zaman partili cumhurbaşkanlığı gündeme gelebilir.
"MACERAYA GİRMEYİZ"
“(PYD'nin Fırat'ın batısına geçmesi) Türkiye'nin belli sınırları olduğunu herkes biliyor. Sonuçta ABD'nin de çok açık söyleyeyim, vereceği bir karar var. Türkiye hiçbir şekilde maceracı davranmaz. Özellikle Rus uçağının düşürülmesinden sonra o bölgede yepyeni bir denge var. Bu dengenin şartlarını, Türkiye'ye getirdiklerini biliyoruz.
"BAĞLIDIR'DAN KASTIM 'GÖZETİR' DEMEKTİ"
“(YÜKSEK yargı başkanlarının, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gezilerine katılmasına ilişkin eleştiriler üzerine söylediği ‘Yargı Cumhurbaşkanlığı'na bağlı' sözü) Bakanlar Kurulu toplantısının ardından söylediklerim Anayasa'nın 104. Maddesi'ni hatırlatmaktır. 104. Madde'ye göre Cumhurbaşkanı bütün devletin organlarının ahenk içerisinde çalışmasını gözetir, bundan sorumludur. En nihayetinde de bütün organların, Cumhurbaşkanı'nın bir ilgisi vardır. Devletin başı olmak sebebiyle. Bağlı sözü doğru olmadı. Burada ‘bağlıdır'dan kastım ‘gözetir' tabiri manasındadır. Maalesef ilk cümleyi yorumlayarak yargı bağımsızlığına karşı bir şey söylemişim gibi ortaya çıkmış. Açıkçası üzüldüm. Benim gibi bir adama Türkiye'de yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı ve özellikle yargı bağımsızlığının, demokrasinin en temel koşullarının birisi olduğunu bilen, özümseyen birisine böyle bir şey söylemiş gibi göstermenin doğru olmadığını düşünüyorum.”