Yeni Şafak'tan Nil Gülsüm'ün haberine göre, 1 Kasım seçimlerinin üzerinden henüz iki hafta geçmişken Türkiye yeniden yoğun bir gündemin içine girdi. Seçimin değerlendirilmesi ve G20 zirvesinin Türkiye ve dünya bağlamında anlamı üzerinde tartışıyorduk ki, Fransa'da yaşanan saldırının bir anda gündemi alt üst etti. Ben de hem bölgesel dengeleri, hem de küreselleşen terörü konuşmak üzere bu sefer sorularımı, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'a yönelttim. Terörle mücadelenin küresel boyutundan Suriye'deki çatışmaların geldiği noktaya kadar geniş bir yelpazede sorularımı cevaplayan Kurtulmuş, önümüzdeki süreç için hükümet olarak yol haritalarını da ortaya koydu.
Fransa'da gerçekleşen terör saldırısı için değerlendirmeniz ne olur?
Öncelikle herkesin peşinen ve ama demeksizin bu saldırıları kınayıp, saldırıların insanlığa karşı işlenmiş suç olarak kabul etmesi lazım. Bu saldırıların muhatabının bütün insanlık olduğunu bir kez daha ilan etmek lazım.
ÇATIŞMA DÜNYAYA İHRAÇ EDİLİYOR
Suriye'de yaşanan iç savaş çözüme kavuşmuş olsaydı tablo nasıl olurdu?
Eğer Suriye'deki durum bu noktada olmasaydı, IŞİD bu kadar rahat terör yapabileceği bir zemin bulamayacaktı. Suriye'de beş yıldır devam eden bu iç savaşı bitirip yeni bir Suriye kurulmadan maalesef terör örgütlerinin panayırı haline dönmüş olan Suriye'de huzur ve sükunet sağlanamayacaktır. Dolayısıyla Suriye'deki bu çatışma ortamı tüm dünyayı etkilemeye ve bu çatışmayı dünyaya ihraç etmeye devam edecektir.
İNSANLIK CEPHESİNDE DURMALIYIZ
Mülteci meselesinde Avrupa'nın tavrı sorgulanırken bu saldırının durumu mülteciler için daha zor bir hale getirmesi ihtimali nedir?
Avrupa mülteci sorununu anlamış değil. Aylan bebeğin fotoğrafının dünyaya yayılmasıyla birlikte Avrupa'da vicdan sahibi olan kimseler harekete geçti ama maalesef Fransa'da yaşanan saldırı gibi olaylar sebebiyle bu sefer Avrupa'daki aşırı ırkçıların sesinin daha fazla yükselmesi durumu ortaya çıkabilir. “Avrupa'da zaten yabancı görmek istemiyoruz, mültecileri hiç almak istemiyoruz” şeklinde bir siyasi dalga başlayabilir.
FRANSA'NIN TEDBİRLİ OLMASI LAZIM
Bu saldırıların kullanılması ihtimali var o halde?
Fransa, mağrip kökenli çok sayıda Müslüman yabancıyı ve mülteciyi barındırıyor. Bu saldırıların sonuçlardan birisi de Avrupa'da yaşayan Müslümanların durumunu zorlaştırmasıdır. Fransa'nın en büyük sınavlarından birisi hem teröre karşı dur diyebilecek kararlılığı ortaya koymak hem de oluşması muhtemel olumsuz havadan Müslümanların, özellikle de mültecilerin etkilenmemesi için gerekli tedbirleri almaktır. Bu saldırının bir Müslüman ve mülteci avına dönüşmemesi lazım, Fransa ve Avrupa böyle bir sınavla da karşı karşıyadır.
Bu saldırının İslamofobiyi tetiklemesi söz konusu olabilir mi?
İslamofobiyi körükleyen karanlık odak meseleye 'elimiz kuvvetlendi' diye bakacaktır. Belki Müslümanların bulunduğu yerlere yönelik saldırılar da vuku bulacaktır. Dolayısıyla Fransa sadece IŞİD'in bir saldırısıyla karşı karşıya kalmadı, aynı zamanda insanların vicdanına yönelik de bir saldırı yapılmış oldu. Bu bir İslam düşmanlığına dönüştürülmek istenebilir. Fransa halkının uyanık, sağduyulu ve Fransa Devleti'nin de çok tedbirli olması lazım.
Barış süreci için Esed'siz Suriye
Fransa son bir yılda ikinci büyük terör saldırıyla karşı karşıya. Neden hedef alındı Fransa?
Aslında büyük oyunu, büyük resmi görmek lazım. Bu da yeni bir Sykes-Picot'tur. Ortadoğu'da sınırlar yeniden çiziliyor ve güç dengeleri yeniden kuruluyor. Bu yeni denklem içinde Ortadoğu haricinde çok sayıda ülkenin de etkin olma mücadelesi verdiğini görüyoruz. Fransa'nın öteden beri Ortadoğu ile yakın ilişkileri var. Ana resimden gidersek; Fransa'nın Ortadoğu üzerindeki etkisini azaltmak için ortaya konulmuş bir takım saldırılar da olabilir. Meseleyi çok boyutlu ele almak lazım. Ama çok açık olan bir şey var ki terör olaylarının ve Ortadoğu'daki gelişmelerin tamamı bir tek ana nedenden kaynaklanıyor. Bu da Ortadoğu'da haritaların yeniden çizilmek istenmesiyle ilgilidir. Dolayısıyla burada sadece terör örgütleri arasında değil, aynı zamanda dünyada etkili olan devletler arasında da çok yönlü, tabirimi caiz görün bir kemik kavgasının olduğu da açıkça görülüyor.
G-20, Viyana'daki Suriye toplantısı arifesinde gerçekleşen saldırının zamanlaması enteresan değil mi?
Hayır değil, aslında çok açık. Bu saldırının Suriye'de yaşanan gelişmelerle birebir ilişkisinin olduğu çok açıktır. Terör örgütünün kendi açısından 'Suriye'de atacağınız adımlara dikkat edin. IŞİD'e yönelik operasyonlarda da dikkatli olun biz öyle kolay lokma değiliz' mesajı vermek istiyor olduğu düşünülebilir. Uluslararası camianın artık Suriye'deki savaşın bir kazananı olmayacağını görmesi ve barış için bir yol aramasına yönelik müdahale amacının da gözetildiği anlaşılıyor.
Suriye meselesinin çözüme kavuşmasında Türkiye'nin yaklaşımı nedir?
Önemli olan halkın benimsediği demokratik yeni bir Suriye'nin önünü açacak adımların atılmasıdır. Bu da öncelikle Esed'siz bir Suriye'nin yolunun açılmasıyla mümkün... 350 bin insanı katletmiş zalim bir rejim devam edemez. O yüzden burada önce bir barış sürecinin başlatılması şarttır. Bunun olabilmesi için uluslararası camia demokratik bir ortamın önünü açmalıdır.
Zafer sarhoşu olmayacağız
Her iki kişiden birinin oyunu alan AK Parti üzerinde nasıl bir sorumluluk hissediyor?
1 Kasım seçiminde en yukarıdan en aşağıya herkes çok çalıştı ama bu zafer Allah'ın lütfunun ve milletin derin ferasetinin bir sonucudur. Biz AK Parti olarak bunu hiç unutmayacağız ve hiçbir zaman zafer sarhoşu olmayacağız. Bu zafer Allah'ın ülkemize ve İslam ümmetine bir lütfudur, bunun sorumluluğunu hep üzerimizde hissedeceğiz. Siyasette aslolan millettir, siyasetçiler millete hizmetle mükelleftir. Bu konuda biz de milletimizle bir kez daha ahitleşmiş olduk.
Vaat ve reformlar peki?
Reformlara hızlı bir şekilde devam edeceğiz. Türkiye'nin bir üretim devrimine ihtiyacı var. Öte yandan demokrasi alanında çok ciddi adımlar atıldı ancak Türkiye'nin önünde dört alanda büyük devrimlere ihtiyacı var. Bunlar; yeni anayasa, Meclis İç Tüzüğü'nün değişmesi, Siyasi Partiler Yasası'nın demokratikleşmesi ve seçim sistemi ilgili değişiklikler. Bunlar değişmeden Türkiye'de kim demokrasiyi sağlarız derse doğru söylemiş olmaz. Vaatlerimizin hiç birinden geri dönüş olmadı. Asgari ücret, emekli maaşı benzeri tüm konularda her ne vaat ettiysek bunların hepsi de gerçekleşecektir. İki kişiden birinin oyunu aldık ama birinin de oyunu alamadık. Bu seçimden sonra oyunu alamadığımız yüzde ellilik kitle içindeki tüm siyasi parti mensupları bizim vatandaşımızdır. Bu insanların da iktidarı olduğumuz bilinciyle yüzde yüze hizmet edecek bir kapsayıcılıkla siyasetimizi sürdüreceğiz.
Yeni göçmen dalgası olabilir
Suriye sorunu çözüme kavuşmadıkça yeni mülteci akınları olabilir mi?
Durumun daha kötü hal alması mesela; rejim ve/veya Rusya, Halep ve Şam çevresini bombalamayı sürdürürse, Allah muhafaza yüz binlerce yeni göçmen dalgasının Türkiye'ye geleceği aşikardır. Buradan da Avrupa'ya, dünyaya taşacak demektir.
Avrupa bu meselenin dışında ne kadar kalabilir?
Türkiye bu konuda elinden geleni yapıyor ama Türkiye'nin de takati bir yere kadar. Bu durum artık Türkiye sınırlarını aşan Avrupa'yı da tehdit eden bir durum haline gelmiştir. Bazı ülkelerin sınırlarına tel örgüler çektiğini görüyoruz. Duvar örseler, çelikten telleri sadece sınırlara değil ülkenin üzerine de çelikten kubbe yapsalar bu insanlar bir yanda açlık-kıtlık, küresel adaletsizlik, ölüm tehdidi, öbür yanda savaşlardan Avrupa'ya kaçıp iyi yaşamak için bu baskıyı sürdüreceklerdir. Dolayısıyla mülteci meselesi 'Biz istemiyoruz, kapımızı kapattık' diyerek kolay şekilde çözülebilecek bir mesele değildir.