Sabah gazetesinden İsa Tatlıcan'ın röportajı şöyle;
- 2012 yılından bu yana AK Parti'de Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyorsunuz. Bu seçim diğerlerinden daha zor mu geçiyor?
Türkiye, üç seçimden oluşan bir seçimler zincirinin son halkasında. Görevi üstlendiğimde de yaklaşan sürecin zorlu geçeceğini öngörüyorduk. Türkiye'nin büyüyen, bölgesinde ve küresel ölçekte iddialarını yükselten bir ülke olarak bazı odaklarca hedefe konması kaçınılmazdı. Tecrübeler de gösteriyor ki, Türkiye'nin gidişine müdahale etmenin en kestirme yolu, siyasete ve dolayısıyla seçimlere müdahale etmektir. Bu bakımdan, zor fakat gereği yapılmış bir 2.5 yıl geçti.
MUHALEFET HAYAL DÜNYASINDAN VAATLER VERİYOR
- Ve üç seçimlik seçim maratonunun son aşamasındasınız. Nedir son durum?
AK Parti her seçimde milletin karşısına icraatlarından aldığı güçle çıkmıştır. Bu seçim için de durum aynı. Türkiye'ye AK Parti'nin getirdiği en büyük yenilik, tepeden tırnağa zihniyet değişikliğidir. AK Parti'den sonra seçimlerin atmosferi değişti. Artık icraatlarını anlatan bir AK Parti ve bunun karşısında fantastik ve liderlerin hayal dünyasına göre çeşitlenen vaatleriyle muhalefet partileri var. Seçim kampanyamızda kullanılan 'Onlar konuşur, AK Parti yapar' sözü, reklam ajanslarının keşfettiği bir propaganda cümlesi değil, milletin AK Parti iktidarına dair tespitidir.
PARALEL ÖRGÜT AK PARTİ'NİN GÜCÜNÜ HESABA KATAMADI
- Bu seçimlere 30 Mart ve 10 Ağustos ile kıyaslandığında daha sakin bir tempoda gidilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
30 Mart ve 10 Ağustos seçimleri, AK Parti iktidarına dönük gayrıtabiî ve olağandışı müdahaleler sebebiyle biraz hararetli geçmişti. Fakat AK Parti liderliğinin dirayetli yönetimi sayesinde Paralel Yapının taşeronluğunu üstlendiği kumpas savılmış, şer şebekesi büyük ölçüde dağıtılmıştır.
- Paralel Yapı, yargıyı, emniyeti ve bürokrasiyi sabote edip bunun sorumluluğunu da AK Parti'ye yüklemeye çalışıyor. Sizin yorumunuz nedir?
Paralel Yapının son iki yıldır yaşananları sağlıklı değerlendiremediği ortada. Eski Türkiye'nin gerçeklerine uygun bir hareket planı çizmişlerdi. Buna göre, askerî ve sivil bürokrasinin belli konumlarını ele geçirmek, devletin sahibi olmak için yeterliydi. 1960 darbesiyle kurulan bu siyaset tasarımını kendince çözümleyen Paralel Yapı, belli konumları ele geçirmek yoluyla devleti ele geçirme çabası içine girdi. Bu konumların bir kısmını ele geçirmeyi başardı da. Fakat bu noktada, hiç hesaba katmadığı, siyasal körlükten kaynaklanan bir hata yaptı. Türkiye'nin dönüşümünü, sivil siyasetin güçlendiğini farkedemedi.
CİLANIN ALTINDAN HDP'NİN GERÇEK RENGİ SIRITIYOR
- Bir dönem ortadan kaldırmaya çalıştığı Kürt siyaseti ile işbirliği yapması çelişki değil mi?
7 Haziran, bu yapının tasfiyesi için son dönüm noktasıdır. HDP gibi bir partinin barajı geçmesi için gösterdikleri canhıraş mücadele, bu akıbeti sezmiş olmalarından kaynaklanıyor.
- Söz buraya gelmişken sorayım: HDP'nin seçim kampanyasını ve söylemlerini nasıl buluyorsunuz?
Son bir buçuk yılda Selahattin Demirtaş'ın sempatik bir siyasi figür olarak kamuoyuna pompalanmaya çalışıldığını görüyoruz. Yüzeysel, üstünkörü bakıldığında bu ambalajın alıcısı olabilir. Ama biraz daha dikkatli ve geriye dönük incelediğimizde bu cilanın altından HDP'nin gerçek rengi sırıtır. Demirtaş'ın tuluatla ve esprilerle süslediği konuşmalardaki barış ve Türkiyelileşme vurgusu, 6-7 Ekim olaylarının vehametini, yapmış olduğu şiddet çağrısını örtmüyor. Siyasal şiddet ve terör özeleştirisini yapmadıkça, Türkiye'nin sorunlarına uzaktan kumandalı siyasetle değil, içeriden çözüm bulmak gerektiğini anlamadıkça, Demirtaş'ın o çalışılmış, yapay sempatik tavırlarla bir yere ulaşması mümkün değil. HDP ve Demirtaş çalışılmış bir projedir. Canhıraş bir Medya ve Paralel Yapı desteğine rağmen HDP barajı aşamayacaktır. Hormonlu destek siyasette işe yaramaz.