Kamu Denetçiliği Kurumunun davetiyle 50 ülkenin Ombudsmanları ve İnsan Hakları Temsilcilerinin katıldığı Uluslararası Ombudsmanlık Konfreransı'nın Ombudsmanlığın Rolü ve Etkinliği: Ülke Deneyimleri konulu ilk oturumu gerçekleştirildi. Oturuma, Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Christian Berger, Merkezi Finans ve İhale Birimi Başkanı Mehmet Selim Uslu, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç ve davetliler katıldı. Oturumda bir konuşma yapan Başdenetçi Malkoç Türkiye'nin mülteciler konusunda önemli deneyime sahip olduğunu ifade etti. Malkoç, "Suriye iç savaşında yerinden mağdur edilen 11 milyon insan var. Bunların bir kısmı kendi içerisinde göç etmiş. Önemli bir kısmı da ülkesinin sınırlarının dışına çıkmış. Bunlardan 3 buçuk milyonu Türkiye'dedir. Yani BM kayıtlarına göre mültecilerin yarıdan fazlası Türkiyededir. Sevdiğimiz husus şu; bu mağdur ve mazlum insanlara Türk halkı kucağını açmış, ekmeğini bölüşmüş ve bunların hayatlarını devam ettiriyorlar. Sağlık hizmetleri yine aynı şekilde karşılanıyor. Bu bahsettiğimiz Suriyeli mültecilerin yüzde 70'e yakını kadın ve çocuklardan yani en mağdur mültecilerden oluşuyor. Türk okullarında 600 bin Suriyeli öğrenci okumaktadır. Norveç 371 ilk ve ortaokul öğrencisi vardır" dedi.
"GAYRETİMİZİ ARTIRIRSAK ÜLKEYİ YÖNETENLER ÜZERİNDE ETKİMİZ DAHA FAZLA OLUR"
Mültecilerden memnun olduğunu ifade eden Başdenetçi Malkoç, "Biz bundan memnunuz ama arzumuz isteğimiz şudur; Akdenizin değişik yerlerinde Avrupa'ya ulaşmak için sağlıksız botlara ya da araçlara binen insanlar ölüyor veya mağdur oluyor. Afrika çöllerinde ve içlerinde milyonlarca mülteci var. En son Arakan'da yaşanan sıkıntılar ve zulüm var. Biz insan hakları savunucuları bu konularda gayretlerimizi ne kadar artırırsak inanıyorum ki siyasetçiler ve ülkeleri yönetenler üzerindeki etkimiz daha fazla olur. Onlarda gündemlerine bu konuyu aldıklarında bu konular önemli ölçüde çözülür" ifadelerini kullandı.
"MÜLTECİLER İNANILMAZ İNSAN HAKLARIYLA KARŞILAŞTILAR"
Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, "Politik birliktelikler ya da sebepler, konjektür bir ülkedeki insan hakları ihlalini çok ön plana çıkartırken, bir başka ülkedeki insan hakları ihlalini görmezden gelmemelidir. Bu çifte standarda ben asla tahammül edemiyorum. Bu kabul edilemez bir durumdur. Bugün Türkiye 3 milyon 200 bin civarında kayıtlı Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. Bu kişiler bir şekilde şu ya da bu sebeple Türkiye'nin dışında başka bir ülkeye gitmek istediklerini müthiş insan hakları ihlalleriyle karşılaştılar. İnanılmaz insan hakları ihlalleriyle karşılaştılar. Aynı bölgede yaşıyoruz. Türkiye bu kadar insana ev sahipliği yaparken yanı başımızdaki Avrupalı dostlarımızın bu meseleye çok daha ciddiyetle sahip çıkmalarını bekliyoruz" dedi.
"SURİYELİ ÇOCUKLARI AŞILASAK, BU KEZ AŞILI ÇOCUKLARIN BAŞINA BOMBA DÜŞECEKTİ"
"Meselelere toplu olarak bakmak gerekir" diyen Başbakan Yardımcısı Akdağ, "İnsan hakları dediğimiz zaman özellikle terörün ve teröristlerin oluşturduğu ya da terörist vasıflı devletlerin oluşturduğu insan haklarına odaklanmalıyız. Yanı başımızdaki Suriye'de büyük bir yara var. Umarım ki bu toplantının sonucunda bu yaraya da parmak basılır. Birincisi dedim ki iyi, güzel kimyasal silah kullanıldığını insanlık suçu olarak anlıyorum. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar günahsız yüzbinlerce insan konvansiyonel silahlarla öldürüldüğünde bunu normal mi göreceğiz? Kimyasal silah evet çok yanlış ama konvansiyonel silah sanki biraz doğru mu olmuş oluyor. Biz çocukları aşılasaydık, bunu başarabilseydik, başarabildiğimiz tek şey aşılı çocukların kafasına bombaların, varillerin atılması olacaktı. Ancak bunu başarabilecektik" şeklinde konuştu.
"HEM TERÖRİSTLERİN DOSYALARINI YOK SAYIYORLAR, HEM DE ONLARA KUCAK AÇIYORLAR"
Akdağ, "Batılıların Gülen örgütü bizim ise FETÖ dediğimiz bir örgüt Türkiyenin bilmem kaçıncı terör örgütü olarak sahneye çıkıyor. Ondan öncede başka terör örgütleri vardı. PKK, DHKP-C diye terör örgütü var. Dünyanın çok az ülkesinde bu kadar çok terör örgütü insanların canına kasteder. Bu terör örgütlerinin mensubu bugün maalesef hem ABD'de hem de Avrupanın birçok ülkesinde elini kolunu sallayarak geziyorlar. Bunlara kucak açılıyor. Kendileriyle ilgili dosyalar bu ülkelere gönderildiğinde yok sayılıyor. Bu insan hakkı ihlali olarak kabul edilmiyor. Türkiye'de OHAL'den dolayı insanların bir kısmı yargılanmış veya tutuklanmışsa bunlar ihlal olarak kabul ediliyor. İş Fransa'ya geldiğinde ülkelerinde terör saldırıları yaşandığında 2015 tarihinde ilan edilen OHAL'in halen devam etmesi normal karşılanıyor, muhtemelen daha da uzatılacak. Bununla kıyaslanamayacak ağır bir darbe geçiren Türkiye'de OHAL ilan edilince acımazsıza eleştiriliyor. Bu durumun nedeni Gülen örgütünün dünyada etkili medya kampanyalarıdır. Bunu Türkiye olarak reddediyoruz. Türkiye'de OHAL normal bir vatandaşın hayatına hiçbir olumsuz etki de bulunmamaktadır. OHAL teröristlere karşı bu halkı korumak içindir" diye konuştu.