Babacan, sosyal medya hesabından yaptığı video paylaşımıyla birlikte şu ifadeleri kullandı:
Sayın Erdoğan'ın İsrail konusundaki tutumunu değerlendirelim.
Öyle anlaşılıyor ki, arabuluculuk veya garantörlük çabaları sonuç vermeyince Erdoğan, İsrail'e karşı tutumunu sertleştirdi. İsrail'in yaptıkları gerçekten en sert tutumu hak ediyor.
Ancak ben buradan Sayın Erdoğan'a şunu sormak istiyorum:
Siz önce İsrail ile Türkiye'nin ilişkilerini tamamen bozdunuz. Bunun gerekçesi de Filistinli kardeşlerimizin karşı karşıya kaldığı tecrit, zulüm, kutsal mekanlara karşı yapılan her türlü saygısızlık, her türlü provokasyon ve yine İsrail'in yerleşke sayılarını çoğaltması ve genişletmesiydi. İlişkileri bozmanın sebebi buydu, özü buydu.
Daha sonra, siz tuttunuz ilişkileri düzeltmek için büyük bir çaba içerisine girdiniz. Büyükelçi gönderdiniz. Büyükelçi göndermelerini talep ettiniz.
Bakın, bu ilişkileri düzeltme çabası Türkiye tarafından geldi. Türkiye, ilişkileri düzeltmek için İsrail'in peşinden koştu.
Yetmedi, daha geçtiğimiz ay Sayın Erdoğan gitti, New York'ta Netenyahu'nun elini sıktı.
Peki, şimdi Sayın Erdoğan'a soruyorum:
Siz, İsrail'le ilişkileri bozduktan sonra İsrail hangi adımları attı da ilişkileri düzelttiniz?
İlişkileri bozduktan sonra Filistinli kardeşlerimizin hayatlarında nasıl bir düzelme oldu da ilişkileri tekrar düzeltmek için gayret gösterdiniz?
İsrail'in kutsal mekanlara saygısızlığıyla alakalı hangi düzelme oldu? Mescid-i Aksa'nın hemen hemen her gün taciz edilmesi söz konusu değil miydi?
Yerleşkelerin sayısı çoğalmıyor muydu? Yerleşkeler genişlemiyor muydu?
Bütün bunlar devam ederken ilişkileri bozmak için gerekçe gösterdiğiniz her şey yerinde dururken ve büyürken niçin tuttunuz, ilişkileri birdenbire düzeltmeye karar verdiniz?
Özetle; Erdoğan önce ilişkileri bozdu. İlişkileri bozmak için gerekçe gösterdiği hiçbir şey düzelmeden gidip ilişkileri düzeltme gayretine girdi. Şimdi de büyük bir açığa düştü.
Bakın, bu çok büyük bir tutarsızlıktır. Bu ülkemiz için çok büyük bir itibar kaybına sebep olmuştur. “Bir sarıl, bir bağır”. İtibarlı ülkeler bunu yapmaz. Tutarlı bir dış politika çizgisi olur itibarlı ülkelerin.
Ülkemiz adına gerçekten üzülüyorum.
Avrupa Birliği Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı yapmış bir insan olarak bu tabloya gerçekten çok üzülüyorum.
Yazık, çok yazık diyorum."