TİMETURK I HABER MERKEZİ
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eski başdanışmanı Ahmet Sever'in, Cumhuriyet Gazetesi'ne dün verdiği röportajın bir kısmı dün yayınlanmıştı. Röportajın ikinci kısmı da bugün yayınlandı.
Sever'in dünkü ifadeleri gündem oluşturmuş, akşama doğru Abdullah Güül, internet sitesinden bunu yalanlamıştı. Sever'in bugünkü iddialarının arasında ise en çok dikkat çeken ifade şu şekilde: "Erdoğan ve Erdoğan başka biri yok."
Ahmet Sever'in Cumhuriyet Gazetesi'nden Selin Ongun'a verdiği yanıtların ikinci bölümünün ilgili kısımları:
"GÜL BU YÜZDEN AYRILDI"
Ahmet Davutoğlu'nun akıbetinin böyle sonuçlanması hakkında Gül ne düşünüyor?
Artık Abdullah Gül'ün sözcüsü değilim. Ama işin bu noktaya geleceğini o da biliyordu. Biraz da bu nedenle çekilme kararı aldı zaten. Görevi devretmeden birkaç ay önce Kütahya'da “Mevcut şartlarda siyaset planım yok” derken aslında bunu kastediyordu. Siyasete girse benzer sıkıntıları kendisinin de yaşayacağını ve ciddi bir çatışma çıkacağını öngörüyordu. Dolayısıyla bugün gelinen noktaya şaşırmış görmedim kendisini.
"AK PARTİ BARIŞ ve HOŞGÖRÜ İÇİNDE YAŞAMA DUYGUMUZU ALDI"
Sadece şahsınız için sormayalım, AK Parti sizlerden en çok neyinizi aldı; birlikte yaşama umudunu mu, adalet duygusunu mu?
Birlikte barış ve hoşgörü içinde yaşama duygusunu, gerçek anlamda demokratik bir ülke olma arzusunu... Ve bu kayıplar sadece liberaller ya da içeride AK Parti'yi destekleyenlere özgü değil. Hatırlayın, dünya basını da Türkiye'yi yere göğe koyamıyordu. Batı basını, Türkiye sessiz devrim geçiriyor, diyordu. Avrupa'da politikacılar da, sosyal demokratlar, özellikle Yeşiller, Türkiye'ye övgü yağdırıyordu. Şimdi onlarda da hayal kırıklığı var. Kendini kandırılmış hissetme hali hem içeride hem dışarıda mevcut.
"ERDOĞAN'I SAVUNANLAR MEDYANIN PARALI ASKERLERİ"
“Sadece Ahmet Davutoğlu değil, Davutoğlu'nun basını da tasfiye edilecek” kabadayılıklarına ne diyorsunuz?
Belki Davutoğlu'ndan yana konumlanan bazı yazarlar olabilir ama bir Davutoğlu medyasından bahsetmek abartılı. O cenahta tek medya var; o da Erdoğan medyası. Ben bunlara gazeteci diyemiyorum. Bunlar paralı asker. Neyi nasıl yazacakları belli olan, talimatları harfiyen yerine getirenler. 28 Şubat sürecinde bile basın bu durumda değildi. Aydın Doğan'a Çevik Bir bir liste götürüp “Bunları işten atın” demişti. Aydın Doğan hiçbirini atmadı. Basın askere bile direnebiliyordu. Bugün gelinen noktaya bakar mısınız? Cumhurbaşkanı devletin tüm imkânlarını sindirme ve susturma aracı olarak kullanıyor. Medya da öyle, yargı da öyle, maliye bile öyle. Mutlak otoriterliğini kurabilmek için devletin tüm mekanizmalarını araç olarak kullanıyor.
"ERDOĞAN VE ERDOĞAN, BAŞKA BİRİ YOK"
Davutoğlu'nun gidişi Suriye politikasında anlamlı bir değişikliğe neden olur mu?
Sanmıyorum, o sadece Davutoğlu endeksli bir politika değildi. Birlikte oluşturdukları ve uyguladıkları bir politikaydı. Oradan dönüş biraz zor görünüyor. Bugünlerde Suriye'ye girmekten bahsediliyor. Bu nasıl olacak? Suriye'deki tüm taraflarla düşman bir Türkiye var. IŞİD ile düşman, PYD ile düşman, Esad ile düşman. Oraya girer ise Türkmenler dışında bir müttefiki yok. Bunlara ilave dış faktörler var. Rusya var, İran var, Çin var. Onlar da size karşı. Dolayısıyla tek başına Suriye'ye girmesi bana imkânsız gözüküyor.
ERDOĞAN'IN AB'YE RESTİ
Ve son olarak “sen yoluna biz yolumuza” diyerek AB'ye de rest çekti Erdoğan.
Avrupa Birliği de size dönüp, “uğurlar olsun” derse ne yapacaksınız? Ayrıca, Türkiye tek başına hangi yolda yürüyecek? Bu yol Türkiye'yi nereye götürecek? Bu rest çekme, meydan okuma ve tehdit etme yöntemiyle istenilen sonuç elde edilemez. Mülteci tehdidiyle AB'den para alabilirsiniz, Türkiye'deki insan hakları ihlallerine bazen göz yummasını sağlayabilirsiniz. Ancak üyelik yolunda bir adım mesafe alamazsınız.
HABERLERE GİTMEK İÇİN FOTOĞRAFLARA TIKLAYINIZ