AHMET ÖZTÜRK | TIMETURK
Türkiye son 6 gündür CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun Türk Silahlı Kuvvetleri'ni kimyasal silah kullanmakla itham ettiği sözlerini tartışıyor. Benzer açıklamayı Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve eski HDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş da yaptı ve onlar da tepki gördü; ancak onlar Tanrıkulu gibi adeta partisinin satışına uğramadı…
CHP İÇİ TEPKİLER
Tanrıkulu'nun açıklamaları 20 Ekim günü sosyal medya ve ertesi gün de gazete manşetlerini süsledi. Hemen ardından partisinden gelen açıklamalar Tanrıkulu'nu adeta ‘teröristlik'le itham eder boyuttaydı. Parti Sözcüsü Faik Öztrak, iddiaların yanlış olduğunu vurgulayarak, “TSK, terörün en sıcak günlerinde bile kimyasal silaha asla tevessül etmemiştir. Mehmetçiğimizin sicili temizdir. Böyle hassas ve istismara açık bir konuda ulu orta açıklama yapılması yanlış olmuştur. Doğru bulmuyoruz”dedi. Ardından partinin yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı Seyit Torun “Olumsuz ithamları kabul etmeyiz” şeklinde bir açıklama yaptı. Son olarak CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, partinin MYK'sında konunun gündeme geleceğini belirterek “Hiçbir şartta ve koşulda, sınır ötesinde sınır içinde yapılan teröre karşı operasyonlarda silahlı kuvvetlerin eylemleri sorgulanamaz, eleştirilemez asla. Ben bunu doğru bulmuyorum ve o eleştirileri de sorumsuzca buluyorum. CHP'nin geçmişini, tarihini, köklerinin nereye dayandığını bilmeyenlerin bu şekilde açıklama yapması silahlı kuvvetlerimizi töhmet altında bırakmasını asla doğru bulmuyorum” açıklamasını yaptı.
Aslında eleştiriler bununla da sınırlı kalmadı. Tanrıkulu'nun 6'lı masadaki ortaklarından olarak zikredebileceğimiz Demokrat Parti Milletvekili Cemal Enginyurt da bir canlı yayında Tanrıkulu'na, "Sezgin Bey hukukçu olabilirsin, insan hakları savunucusu olabilirsin ama altılı masadaki bir partinin milletvekilisin. Böyle bir iddiayı sorduğunuzda insanlar da haklı olarak bize 'Bunlarla mı birlikte yürüyorsunuz? Bunlar PKK savunucusu.' diyor. Biz PKK'yı lanetleyenlerdeniz. Bizi niye töhmet altında tutuyorsunuz. Hâlâ sözlerini savunuyorsun. İnsan hakları adına sordum diyorsun" şeklinde tepki gösterdi.
TANRIKULU'NU SATIŞA MI GETİRDİLER?
Aktarımlar için bu kadarı kâfi olsa gerek! Ancak bu açıklamalardan çıkan tek sonuç, Sezgin Tanrıkulu'nun CHP içinde günah keçisi ilan edildiği gerçeğidir. Zira seçim sath-ı mahalline girilmiş şu günlerde CHP'nin bir milletvekilini yıllardır savunduğu görüşleri üzerinden adeta ‘satışa getirmesi', günah keçisi ilan etmekten başka bir şey değildir. Tanrıkulu, TSK'ya kimyasal silah iftirasını atması öncesinde defalarca bu ülkenin milli güvenlik politikalarını hedef aldı. Türkiye'nin bin bir emekle ürettiği İHA'larını, SİHA'larını hedef aldı. Milli güvenlik politikalarını hedef aldı. Ve tüm bunlar olurken CHP yönetimi bu açıklamaları kınayan bir açıklamada bulunmadı. Tam tersine Tanrıkulu bu açıklamaları yaparken, bugün TSK'ya Tanrıkulu ile aynı iftiraları atan Şebnem Korur Fincancı defalarca kez CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından ağırlandı. Bugün Sezgin Tanrıkulu'nu kınayan CHP yönetimi, hem Tanrıkulu'nunhem de Fincancı'nın Türkiye'nin milli güvenlik politikalarına karşı çıkan açıklamalarını ve duruşunu biliyordu. Bunları bilerek aday gösterdiler, yanlarında tuttular ve Tanrıkulu'nu genel başkan yardımcısı yaptılar. Tanrıkulu ve Fincancı'nın yanında Selahattin Demirtaş da CHP için benzer bir eleştiri konusu yapılabilecekse de şimdilik HDP'nin sorunu olarak okuyalım.
PYD'DEN MAVİ VATAN VE SURİYE'YE…
Elbette, her partinin her konuda aynı siyasi duruşu göstermesi siyasetin tabiatine aykırı… Ancak milli güvenlik politikaları gibi siyaseti doğrudan etkileyen bir konuda CHP gibi eski bir partinin esneklik kazanmaya çalışırken sergilediği tutarsızlıklar, şimdilik Tanrıkulu'nun parti içinde hedef gösterilmesinden ibaret gibi düşünülebilir. Peki bu durumda “Maalesef gelen haberlerde, Türkiye'den Azerbaycan'a silah yardımı yapıldığı ve söylentilere göre cihatçı grupların da Azerbaycan'a gönderildiği ifade ediliyor” diyen Ünal Çeviköz'ü nereye koyacağız? PYD'yi Türkiye'ye sekülerliği üzerinden pazarlayarak “O bölgede radikal İslami örgütler olacağına iyi ilişkilerimizi geliştireceğimiz güçlü merkezi otoritenin egemen olduğu federatif bir yapı içinde Kürler olsun daha iyi. Laik yapısını biliyoruz zaten PYD'nin”diyen Türker Ertürk de CHP'de siyaset yapmıyor muydu? CHP bu isimlere karşı ne yaptı? El-Cevap: Hiçbir şey!
CHP'ye yönelik milli güvenlik politikaları üzerinden yapılacak eleştiriler bir yazı konusundan ziyade kitap olacak hacimde geniştir. Zira Mavi Vatan'dan Suriye'ye, Doğu Akdeniz'den AB-ABD-Rusya politikalarına kadar bizzat CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ağzından sadır olan açıklamalar sayfalar tutacak boyutta… Sezgin Tanrıkulu'nun TSK'yı kimyasal silah kullanmakla suçlayan ipe sapa gelmez açıklamaları ise buzdağının sadece görünen kısmı…