TİMETÜRK I HABER ANALİZ I Melahat Kemal - Mustafa Şahin - Levent Kemal
SSCB işgaline kadar gelinen sürede Zahir Şah[1] egemenlik dönemi içinde Davud Han[2]'ın başbakanlık sürecinde SSCB ile yakınlaşan işgal öncesi Afgan hükümeti ülkenin Pekin ile Moskova arasındaki çekişme sahası haline gelmesine neden olmuştu. Müslüman Afgan toplumu Parçam[3] (Moskova) ile Şule[4] (Pekin) arasında yıpratılmaya çalışılıyordu. Zahir Şah ise bu evrede anayasal düzenlemeler için çeşitli girişimlerde bulunuyor, halkın Davud Han döneminden gelen sorunları yerine uluslararası topluma karşı “imaj” çalışmaları yürütüyordu.
Davud Han'ın darbe ile başa gelmesinden ve görevi bırakmasına kadar geçen sürede yıllarca Deoband[5][6] medreselerde Sünni İslam ile harcı örülmüş Afgan toplumunda Marksist bazı oluşumların güçlenmesine ve ortaya çıkmasına neden olmuştu.[7] Bu oluşumlardan Davud Han tarafından yönlendirilen Marksist Badakşi[8] hareketinin Davud Han'ın iktidarından sonra Afgan köylerindeki Maocu faaliyetleri hali hazırda bir öfkeye neden olmuştu. Badakşi'nin Moskova yanlısı olan karşıtları ise Afganistan içinde KGB adına çalışan birer ajana dönüşmüştü.
Davud Han'ın 1973[9] yılında yeni bir darbe ile iktidara gelişinin hemen ardından Zahir Şah monarşisini devirmesi Marksist ve ulusçu sol hareketlere geniş bir alan sağlamıştı. Çünkü Davud Han'ın darbesi Rusya'da eğitim görmüş askeri personel ve Marksistlerce desteklenmişti.
Davud Han'ın darbesi birkaç yıl içinde klasik şekilde sol içi mücadeleler üzerinden Taraki[10] hükümetinin kontrolüne geçtikten Amin hükümetine kadar Afganistan'da sayılarının 4800 civarında Rus teknik uzmanıve yirmi bin Rus askeri üslenmişti.[11]
Bu gelişmeler olurken Afganistan halkının içinde ciddi bir anti-komünist damar gelişmiş, milliyetçi ve Müslümanlardan oluşan özellikle kırsal kesime dayalı kitlesel bir öfke birikmişti. 1978 yılına gelindiğinde Sovyet Rusya ile imzalanan dostluk anlaşmasının ardından bazı bölgelerde küçük olaylarla milliyetçi ve Müslüman Afganların hareketi kendisini göstermeye başlamıştı. 1979 yılının Mayıs ayının sonuna gelindiğinde Mücahidin adı altında örgütlenen Milliyetçi ve Müslüman Afgan hareketi İslami tabanı medreseler üzerinden giderek genişleyen anti-komünist bir harekete dönüşmüştü. Taraki hükümetinin güçleri Mücahidin karşısında dağılması sonucu Eylül 1979'ta Rusya iktidara HafızullahAmin'i getirdi. Ancak bu da Sovyetler için bir çözüm geliştirmeyince 1978 anlaşmasının dördüncü maddesi üzerine; İslami kalkışma ve Afganistan'ın bütünlüğü gerekçeleri ile Sovyet Rusya, 1979 Aralık'ında Afganistan'ı işgal kararı aldı.
TALİBAN KAVRAMI VE SİYASAL DÖNÜŞÜM
Taliban kavramı
Taliban kavramı Arapça talebe kökünden türemiştir. Talebe Arapça'da (bir şeyi) aramak, (bir yerin) yolunu tutmak, (bir şeyi) rica etmek ve istemek anlamına gelir. Talip kelimesi Talebenin ism-i failidir, Arapça sözlükte talepte bulunan, başvuruda bulunan, aday, öğrenci özellikle dini ders alan medrese öğrencisi manalarına gelmektedir.[12]
Öğrenciler manasına gelen Taliban Arapça Talip kelimesine Farsça çoğul eki eklenerek meydana gelmiştir.(طالب + ا +ن =طالبان) Taliban hareketinin insan kaynaklarını medrese öğrencileri oluşturdukları için söz konusu hareketin ortaya çıkması ile birlikte medya tarafından Taliban veya Taliban İslami Hareketiolarak anılmıştır.
Taliban'ın tek başına siyasi bir şekilde değerlendirilmesi ne kadar yanlışsa tek başına dini bir hareket olarak düşünülmesi de o kadar yanlıştır.Ancak Taliban'ın siyasi dönüşümü konusunda belli bir perspektifin oluşması bakımından siyasal süreci Taliban'ın inanç temellerinden görece ayrı şekilde ele almak gerekmektedir.
Taliban'ın Siyasal dönüşümü
Sovyet Rusya, Afganistan'daki anti-komünist Mücahidin[13] ve Taliban hareketini delil göstererek işgale girişmiştir. Bu dünya tarihi açısından önemli bir noktadır. İşgalin ardından medreselerdeki Taliplerin mücahid olarak savaşa girmesi Taliban'ı bilinen ilk anlamı ile tarihin siyasi sahnesine taşımıştır.
Uruzgan[14]kökenli talebelerin, genellikle Kuetta[15]'daki istişareler ile Kabil ve Kandahar'da SSCB'ye karşı direniş zamanlarından ve Sovyet Rusya'nın işgaline son verilmesinin ardından mücahidin paktı bazı sorunlar yaşamıştır. Afgan hükümeti sırasında, SSCB işgali sonrasında, Pakistan ve Hindistan çekişmesinin bir yansıması olarak ABD'nin de etkisinde bölünen bazı savaş lordları ülkedeki işgal gerilimini canlı tutmuştur.
SSCB işgali sırasında Afganistan'ı ele geçirmekle Sovyet Rusya'nın Ortadoğu petrollerine doğru adım atması Batı'da ve ABD'de endişe ile karşılandı. Sapık Humeyni devrimi[16] nedeniyle İran karmaşa içinde olduğundan Sovyet Rusya'nınAfganistan'ı işgali Basra körfezi ve Hint Deniz'i art bölgesini Batı için savunulması gereken bir hale sokmuştu. Bu evrede Pakistan ve Hindistan'ın güç kazanma politikası nedeniyle Batı devletleri ve ABD bu iki ülke üzerinden Afganistan içinde vekil arayışlarına girmişti.
Afganistan'ın kabilelere ve parçalı etnik gruplara[17] dayanan yapısını bu evrede oldukça etkin şekilde kullanan ABD ve onun yanı sıra işgali sırasında kalıcı izler bırakan Ruslar, işgal sonrasında vekâlet unsurlarını yok etmek yerine hükümeti ele geçiren Taliban'a karşı kullanmayı seçtiler.
SSCB işgali sonrası Afgan hükümetinin ülke içinde SSCB ve ABD etkisindeki savaş lordlarına karşı mücadelesi sırasında Taliban içinden bilinen bir aktör oyuna giriyordu: Molla Ömer.
1994 yılında Kandahar'da bir medresede Molla ve imam olan, Sovyet Rusya'ya karşı mücadelenin de bilinen isimlerinden Molla Ömer şu sözlerle mücadele etmeye kara verdi: “Yaklaşık yirmi öğrenci arkadaşımla birlikte Kandahar'daki bir medresedeydim. Fesat, hırsızlık, yağmacılık ve cinayet çok yaygınlaşmıştı. O günlerde kimse her şeyin daha iyi olabileceğine inanmıyordu. Allah'a tevekkül ettim ve bu öğrenci arkadaşlarımla birlikte çalışmaya koyuldum”[18]
Afganistan'da ABD ve Rusya arasında kabileler ve savaş lordları üzerinden süren ve etkisiz ve kimliksiz hiçbir yetkisi ve gücü olmayan bir kukla hükümetin baskısı arasında bunalan halkın Molla Ömer ve arkadaşlarına cevabı da olumlu oldu. Afganistan'ın işgalden sonraki düşük yoğunluklu iç savaşında İslam, şeriat ve adalet kavramları ile yola çıkan Taliban 1996 yılında Kabil'i ele geçirdi.[19]
Kabil ele geçirildiğinde BM nezaretinde ülkenin sözde cumhurbaşkanı olan Necibullah Taliban tarafından idam edildi. Vatana ihanet suçu ile infaz edilen hüküm dünya medyasında Taliban'ın vahşi bir örgüt olarak lanse edilmesine yol açtı. Ancak kimse 1963 ile 1996 yılları arasındaki işgal ve sonrasındaki vekâlet savaşları dönemini konuşmadı.[20]
Diğer yandan Taliban'ın Afganistan'da Molla Ömer ile sahneye çıkışı Afganistan içinde savaş lordları ve ticari mafyalar ile vekâlet çetelerinin halka ve tüccarlara yaptığı zulmü de sonlandırmıştı. Haraç ve yağma yasaklanmış, bu suçları işleyenler için şeriatın belirlediği cezalar işletilmeye konmuştu. Ancak konu haraç ve yağmanın bitirilmesi değil Taliban'ın şeriat ilanı olmuştu.
Kandahar, Çarasyab ve ardından Kabil'in ele geçirilmesi ile Sovyet işgalinin önemli figürlerinden olan Hikmetyar[21] ile arası açılmasına rağmen Taliban 1996 son çeyreğine Afganistan'a egemen olarak girdi. Bu saatten sonra Hikmetyar ile Taliban arasında zaman zaman mahallî ve genelde vekâlet çetelerinin siyasi uzantıları ya da istihbarat örgütlerince çıkarılan suni gerilimler yaşandı. Ne var ki Taliban'ın Hikmetyar'ın etkin olduğu Çarasyab'ı ele geçirmesinin ardından Hikmetyar güçlerinden asker devşirmediği, bölgede mahallî kontrolü şeriat hükümlerinin uygulanması dışında değiştirmediği gerçeğini kimse dikkate almadı.
Taliban'ın Afganistan genelinde hâkimiyetini kurması ile ABD ve Rusya vekâletinde hareket eden savaş lordları Taliban'a karşı Kuzey İttifakı adı altında toplandı. Özbek asıllı Raşid Dostum'un Cünbüş-ü Milliyi İslamiyi Afganistan hareketi, lideri İran'da yaşayan Muhsini olan Hizbi Hareketi İslamiyi Afganistan, Müceddidi'nin çevresinde toplanan Ezher öğrencileri birliği, İran destekli Hizbi Vahdeti İslami gibi grupların başını çektiği ittifak Ruslar ile de işbirliği yapmaktan çekinmedi. Ancak ittifakın temelini Hazara, Tacik ve Özbekler oluştururken dini temellerini İran Şiiliğinin vahdet politikası ile betimlediler.[22] Kuzey İttifakı kabileci ve Şii tandanslı bir politika izlemiş, bu durum Nadir Şah döneminden bu yana gelen kabilecilik anlayışını derinleştirmiştir. Çatışmalara da yansıyan bu durum nedeni ile Taliban ve Kuzey İttifakı'nın çatışma alanlarından Peştun, Hazara ve Tacik olmaları nedeniyle pek çok kişi hayatını kaybetmiştir.
Burhaneddin Rabbani ve eski Savunma Bakanı Ahmed Şah Mesud tarafından kurulmuştur. Başta çoğunlukla Tacikleri kapsamasına rağmen 2000 yılından itibaren Abdul Raşid Dostum, Muhammed Muhakık, Abdul Kadir, Sayid Hüseyin Envari'nin de katılımı[23] ile genişleyen Kuzey İttifakı Taliban'a karşı ABD bombardımanlarının da yardımı ile ilerlemiş 2001 yılı son çeyreğinde yönetimi ABD güdümlü hükümete devretmiştir.[24]
İran ve ABD'nin 11 Eylül sonrası işbirliği üzerine ABD'nin Afganistan'da gerçekleştirdiği askeri operasyonların nedeni olarak Taliban'ın El Kaide'ye destek vermesi gösterilmiştir. Ancak konunun detayları pek çok kez gerek El Kaide sempatizanlarınca gerek ABD ve Batı medyasınca örtülmüş, pek az kısmı konuşulmuştur.
Taliban ile El Kaide arasındaki ilişki dini olarak selefilik ya da pek çok kez selefilik ile karıştırılan Vahhabilik ile bir ilişkilendirilse de Taliban ile El Kaide arasında bu türden bir ortaklaşma yoktur.
Bir sonraki bölümde açıklanacak olan Taliban'ın İslam anlayışı El Kaide'nin anlayışı ile çok farklıdır. 11 Eylül olaylarından önce ise Taliban El Kaide ile mezhep tavrı nedeniyle çatışmaktadır. 11 Eylül'den hemen önce ABD ve Afganistan'daki işbirlikçilerinin Taliban'a karşı yürüttüğü saldırı kampanyası ve El Kaide lideri Usame Bin Ladin'in Taliban ile iletişime geçmesi iki hareket arasındaki çatışmayı sonlandırmıştır.
Deoband – Hanefi bir Sünni anlayışa sahip olan ve şeriatı yönetim biçimi olarak kabul eden Taliban lideri Molla Ömer ile Usame Bin Ladin arasında varılan anlaşma kısaca şu şekilde özetlenebilir. El Kaide Afganistan içindeki tüm eylemlerinde Taliban liderine bağlı olacak, Afganistan içinde mezhep üzere propaganda yapmayacak ve Afganistan'da bir eylemde bulunacaksa bu konuda Taliban'a başvuracaktı. Dış operasyonlar konusunda ise Taliban'a sadece bilgi verecek bunlar karşılığında Taliban İslam'ın emrettiği üzere Usame Bin Ladin'i koruyacaktı[25]
Temel ilkeleri bu şekilde özetlenebilecek olan anlaşmadan sonra gerçekleşen 11 Eylül saldırılarının ardından ise Molla Ömer'in Usame Bin Ladin'i teslim etmeme nedeni iki temele dayanmaktadır. Birinci temel kelime-i tevhid ile müstesna şekilde imanını ilan etmiş bir Müslümanın düşmana teslim edilmemesi üzerine emirler ve diğeri de Molla Ömer'in Amerika'nın Sesi ile gerçekleştirdiği röportajda ifade ettiği şu durumdur : “Bu, Usame bin Laden'in meselesi değil. İslam'ın meselesi. Mevzubahis olan İslam'ın saygınlığıdır. Yani Afganistan geleneğidir[26].Bunu yapamayız. Eğer bunu yaparsak bu, bizim Müslüman olmadığımız[27], İslam'ın da tükendiği anlamına gelir. Eğer saldırıdan korkuyor olsaydık tehdit edilip saldırıya uğradığımız geçen sefer onu teslim edebilirdik. Yine de Amerika tekrar bizi vurabilirdi, fakat bu sefer bir tek dostumuz dahi olmazdı”[28]
Taliban ile El Kaide arasında inanç bağlamında kasıtlı koşullandırmalara[29] karşı aşağıda Taliban'ın temel olarak geldiği Deoband medreseleri ve Deoband – Sünni / Hanefi inancı kısa detaylar ile verilecektir.
Taliban'ın Dini Kökleri
Taliban Hareketi Hint Alt Kıtasında geleneksel anlayışın en önemli temsilcisi olan Deobandi ekolüne bağlıdır. Deobandi ekolü Veliyyullah ekolüne bağlı bir grup âlimin 1866 yılında Hindistan'ınUttarPradeş eyaletinin Sehârenpur iline bağlı Deobend kasabasında bir grup alim tarafından ortaya çıkarılmıştır. Daha sonraları ise Muhammed Kasım Nanotavi (1832-1880) tarafından geliştirilen küçük ve sistemli medrese düzeni ile kısa zamanda seviye kat ederek yükseköğretim düzeyine kadar eğitim - öğretim yapan meşhur “Dârululûm-u Deobend” medresesine dönüşmüştür. Kuruluş amacı “Âlimler ve avam arasında bir bağ kurmak ve Müslüman toplumu dini ve kültürel kimliğine yönlendirmek” şeklinde ifade edilmiştir. Medrese tüzüğünde ise amaç : “İslâmî ilimleri ve İslâmî ahlâkı öğretmek; İslâm dininin korunmasına ve yayılmasına yazılı ve sözlü olarak hizmet etmek; devletin yönlendirmesinden uzak kalarak ilim ve fikir özgürlüğünü korumak; Deobend'e bağlı olarak Arapça eğitim yapan medreselerin sayısını arttırmak.”[30]olarak ifade ediliyor.
Bilinenin ve söylenilenlerin aksine Taliban hareketi Selefi yahut Vahhabiusülünü benimsemiş değildir. Aksine Hanefi fıkhını benimser ve uygular. Taliban Hareketi bağlı bulunduğu Deoband ekolüne uygun olarak Kuran-sünnet-icma-kıyas prensiplerini benimseyen ehl-i sünnet fırkasına mensuptur, kendilerini “İtikaden Eş'arî ve Maturidî, amelen Hanefî, meşreben sûfî, fikren Veliyyullahî, usulen Kasımî” olarak nitelerler.[31]
Taliban Hareketi Mensuplarının İlmi Eğitim Programları
Hint kıtasında İngiliz sömürgesi ile beraber sekülerleşme sürecine giren eğitim-öğretim faaliyetleri sömürge yıllarında Müslümanları rahatsız etmeye başlamış, inanç esasları ve ilmi usullerini muhafaza edebilecekleri yeni yollar aramaya yöneltmişti. Bu süreçte Taliban Hareketinin bağlı bulunduğu Deobandi ekolü âlimleri İngiliz karşıtı, İslâm birliği ve Osmanlı hilafeti yanlısı bir politika izlemiş ve 1857 bağımsızlık savaşında İngilizlerle silahlı mücadeleye girmiştir.[32] Başarısızlıkla sonuçlanan bu mücadele sonrasında da ülkede bağımsızlık fikrini canlı tutmuş, Hıristiyan misyonerleri ile mücadele etmiş, İslâm'a yönelik saldırılara cephe olmuş, dinin korunması ve yayılması için çalışmıştır Deobandi âlimleri bölge Müslümanları açısından tutunacakları bir dal teşkil ediyor ve bölgede geleneksel din eğitiminin yaşatılarak bugüne taşınmasında büyük rol oynuyordu. Taliban Hareketi ilmi eğitimlerinde yazılanların ve sanılanın aksine dini bilgi ile entelektüel bilgi ve pozitif ilimleri bir arada sunmaktadır.[33] Taliban Hareketi ilmi eğitimin idari yapısı bünyesinde merkezi kütüphaneye yer vermiş,[34] sınıf sistemine geçmiş ve düzenli yıllık raporlar yayınlanmıştır. Müfredatta ise Şah Veliyullah'ın biçimlendirdiği ve sonraları Hint Kıtasında medreselerin neredeyse tümünde uygulanacak olan “Dersi Nizami”[35] programını uygulamaktadır. Tefsir ve Hadis derslerinin ağırlıklı olduğu Dâru'l Ulum-u Deoband Medresesi'nin öğretim programında kurulduğu dönemde: Kur'an-Tecvid – Kıraat, Tefsir, Usul-ü Tefsir, Hadis, Usul-ü Hadis, Fıkıh, Usul-ü Fıkıh, Akaid, Kelâm, Tasavvuf, Arap Edebiyatı, Sarf, Nahiv, Maânî, Beyan, Mantık, Felsefe, Aruz, Münazara, Astronomi, Matematik, Tıp, Coğrafya, Tarih dersleri yer almaktaydı. Programa ilerleyen yıllarda Hindistan Tarihi, İslâm Tarihi, Şehircilik, Coğrafya, Zooloji, Botanik, Hindistan Anayasası, İktisat gibi dersler de eklenmiştir. [36]
Taliban Hareketi'nin bağlı bulunduğu ve yetiştiği Deobandi medreselerinde Devre-i Hadis derslerinde Nesâî, İbn-i Mâce, Tirmîzî, Buharî, Ebu Dâvud, Müslim, Tahâvî, Muvatta-i İmam Mâlik, Muvatta-i İmam Muhammed gibi kaynak eserler okutulmaktadır. Tefsir derslerinde ise Celaleyn, Beyzâvî ve İbni Kesir tefsirlerinin tamamı okutulmaktadır.
Ekolün, özellikle Lahor ve Karaçi'deki medreseleri üniversite düzeyindedir ki, bunlardan 1947'de Lahor'da kurulan “Camia Eşrefiyye” ve 1951'de Karaçi'de kurulan “Camia Dâru'l-Ulûm” modern binalardan oluşan kampüslerde İslâmî ilimlerin pek çok dalında eğitim ve araştırma imkânı sunmakta ve din adamı yetiştirmektedir.[37]
Deobandi ekolü medreseleri bugün Pakistan ve Afganistan da kurulduğu günden bu yana muhafaza ettiği eğitim öğretim programlarını korumakta, bulundukları bölgelerde avamı ıslah açısından önemli işler yapmaktadırlar. Ayrıca bu medreseler dışarıdan, İslami eğitim görmek için gelen bir çok öğrenciye de ev sahipliği yapıyor. Deobandi medreselerinden mezun olmuş bir Deoband bugün Pakistan ve Afganistan'da öğretim üyesi olarak görev yapabilmektedir.
Kahir ekseriyetin bilmeden “terörist” olarak nitelediği Taliban Hareketi ve mensuplarının bulundukları bölgelerde Davet çalışmaları ile halkın İslamlaşmasına[38] yaptığı katkılar göz ardı edilemeyecek derecede büyük ve önemlidir.[39] Geçtikleri ilmi eğitim programları onları “beyinleri yıkanmış vahşi teröristler” olarak yaftalayamayacak kadar geniş ve kapsamlıdır. ilmi anlamda beslendikleri kaynaklar, dini açıdan (İtikad, Akaid, Usul) temel alıp amel ettikleri ekoller, önder kabul ettikleri Müçtehit imamlar ile dışlanamayacak, yan yana görülmekten ve hatta anılmaktan tabiri kadar bizden, bizim içimizden bir harekettir. Bu minvalde Taliban Hareketini yalnızca silahlı bir “radikal” örgüt olarak görmek, hareketin bağlı bulunduğu köklü geleneğe saygısızlıktır.
Kaynakça
[1]Muhammed Zahir Şah, 1933-1973 arasında Afganistan şahı. Nadir Şah'ın oğlu. Şahlık dönemi boyunca ülkesini Sovyet etkisinden korumak için çok cepheli ve tutarsız politikalarını görece şiddet ile sürdüren Afgan yönetici. Şiddeti bir yönetim biçimi olarak ele almasının temel sebebi Şah ailesinin iktidara gelirken Pakistan ve İngiliz destekli Peştuların desteğini alarak Afganistan içinde kabilecilik / kavmiyetçilik anlayışını derinleştirmesi olarak da yorumlanmaktadır. Bkz: PashtunTribal Dynamics – 2009
[2] Afganistan'da 1953 ve 1973 yıllarında darbe yaparak önce başbakanlık sonra ise Cumhuriyet dönemini ilan ederek başkanlık yapan Sovyet yanlısı ulusal sol – Marksist akım asker / siyasetçi.
[3] Davud Han iktidarı sonrasında Marksist solun merkezi haline gelen Halk gazetesinden ayrılarak Moskova yanlısı bir çizgide yayın yapan gazete. http://www.marxist.com/languages/turkish/afghan_history.html
[4] Halk gazetesinden ayrılan ve Afganistan kırsalında Çin Marksist ekolü kurucusu Mao'nun tezleri ile örgütlenmeye çalışan Marksist dergi. http://www.otago.ac.nz/politics/otago110572.pdf
[5]http://www.globalsecurity.org/military/library/report/2001/Deobandi_Islam.pdf
[6]http://faridqarizadah.blogfa.com/post-41.aspx
[7] Komünist Maoist Parti, Afganistan Demokratik Vatan Partisi, Demokratik Halk Hareketi, Sonsuz Ateş Maoist Hareketi.
[8]FredHalliday - War and Revolution in Afghanistan - Parçam adlı Moskova yanlısı dergi çevresinden ayrılarak Sitem-i Milli adı altında örgütlenen ancak gizli şekilde çalışan Afganistan İşçilerinin Devrim Örgütü üyesi siyasetçi, aktivist.
[9]http://www.clinecenter.illinois.edu/research/documents/CoupEventDescriptions.pdf
[10]FredHalliday - a.g.e - Nur Muhammed Taraki, Peştun asıllı sol siyasetçi. Davud Han darbesinden sonra yönetimi ele geçiren ve Rus işgaline yol açan siyaseti ile bilinmektedir.
[11] Fahir Armaoğlu – 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
[12] Serdar Mutçalı – Arapça Türkçe Sözlük – Dağarcık Yayınları – İstanbul
[13] Afganistan'ın Sovyet Rusya tarafından işgalinden önce ortaya çıkan Davud Han, Taraki ve Amin hükümetlerinin sovyetik uygulamalarına karşı oluşan milli birlik komiteleri Rus işgali ile “ülkelerini savunma amacı ile cihad eden” anlamında mücahid adı altında anıldı.
[14] Afganistan'ın orta güneyinde bir vilayet.
[15] Pakistan'ın kuzeyinde Belucistan adı ile anılan Sünni Deoband Belucların yaşadığı, Afganistan sınırına yakın şehir.
[16] İran'da 1979 yılında Şah yönetimine karşı Şii ulemanın başındaki Humeyni önderliğinde gerçekleşen devrim. İran, Humeyni devrimi sırasında yaklaşık iki yıl aktif iç çatışmalara sahne olmuştur.
[17] Afganistan Peştun, Hazara, Tacik, Özbek ve Beluclar gibi baskın grupların içinde bulunduğu yaklaşık yirmi etnik yapıyı içinde bulundurmaktadır. http://www.umsl.edu/services/govdocs/wofact92/wf930006.txt
[18] Ahmed Muvaffak Zeydan - Taliban'ın Yükselişi
[19]http://www.nytimes.com/1996/09/29/weekinreview/muslim-rebels-overrun-kabul.html
[20]28 Eylül 1996 tarihli Milliyet gazetesinin Necibullah'ın idamı ile ilgili haberi bu konuda oldukça açık bir ifadeye sahiptir. Gazete haberinde Necibullah için “Kabil Kasabı” ifadesini kullanmıştır. Gazete haber metni: Kabil kasabı Necibullah'ıastılar. İSLAM Şeriatını hemen yürürlüğe koyan Taliban hareketinin ilk infazı, kukla komünist düzenin son Devlet Başkanı Dr. Necibullah'ı idam etmek oldu - http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/Ara.aspx?araKelime=Necibullah&isAdv=false
[21] Afganistan direniş gruplarından Hizb-i İslami'nin lideri. Pencir Aslanı lakabıyla ünlü Rus işgaline karşı savaş figürü. İslami kişiliği ve sert tutumları ile tanınır.
[22]http://www.aksiyon.com.tr/dosyalar/zoraki-ittifaktan-zoraki-koalisyona_507876
[23]Afganistan: Asya'dakiStratejik Çıkmaz Merve Nur Lüleci Karadere – İHH İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi
[24] 7 Ekim 2001 tarihinde ABD 11 Eylül'de yapılan saldırılar nedeniyle Afganistan'a Kalıcı Özgürlük adı altında operasyon başlatmış ve Kuzey İttifakı bileşenlerinden oluşan bir hükümeti iktidara getirmiştir.
[25] Bu durum 2007 yılında Brookings Enstitüsü için Kenneth Pollack ile Daniel Byman'ın kaleme aldığı ve küresel ölçekte çatışma sahaları ve özelde Irak konulu raporda şu şekilde itiraf edilmişti : “Terörist müttefikleri iç düşmanlarına karşı mücadelelerinde onlara yardımcı oluyor. Onlar da karşılık olarak teröristlere dışarıda eylem yapabilmeleri için hatırı sayılır yardımda bulunuyorlar. Tıpkı Taliban'ın El Kaide'ye bulunduğu gibi.” Things Fall Apart: Containing the Spillover From an Iraqi Civil War – Ocak 2007
[26] Afganistan geleneğine göre size sığınan bir düşmanınız da olsa onu evinizde ya da size sığındığı hal, yer ve zamanda korur ve gözetirsiniz.
[27]“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.” - Buhârî, Mezâlim 3
[28] 22 Eylül 2001 – Amerika'nın Sesi – Röportaj ABD Savunma Bakanlığı tarafından yasaklanmıştır.
[29] Türkiye'deki pek çok tasavvufçu Taliban'ı El Kaide'yi dini emirler ve sosyolojik bileşenler ile korumaya alması nedeniyle Selefi saymakta, hatta birçoğu Taliban'ı El Kaide'nin bile eleştirilerde bulunduğu Vahhabilik ile itham etmektedir. Bu ‘kasıtlara” ve bilinçsiz yaklaşımlara karşı Taliban'ın inanç anlayışı tarihsel olarak anlatılacaktır.
[30] Programında ağırlıklı olarak geleneksel İslâmî ilimlerin okutulduğu medrese mezunları halk arasında. Deobendî şeklinde anılmış ve böylece medrese mensuplarının görüşleri etrafında geleneksel anlayışta yeni bir ekol ve yeni bir cemaat ortaya çıkmıştır
[31]Birışık, 2001, s.143
[32] İngilizlerle verilen mücadele ilerleyen zamanlar için “silahlı mücadele” konusunda medrese öğrencilerine ve âlimlerine tecrübe olacak, Rus-Afgan savaşında ise bu tecrübeler etkili biçimde kullanılacaktı. www.aljazeera.com.tr/dosya/talibanin-ortaya-cikisi-ve-gelisimi
[33] Dârululûm-ı Deoband ile Aligarh Koleji arasında hoca ve talebe değişimi anlaşması yapılmasını temin etti. Buna göre Aligarh müfredatındaki dinî bilgi eksikliğini Deoband, Deoband' daki müspet ilim ve İngiliz dili eksikliğini Aligarh karşılayacaktı. (Birışık, İlmi Araştırmalar sy.17 syf. 11)
[34] Dârululûm-ı Deobend'e bir eğitim ve araştırma kurumu hüviyeti kazandıran bir diğer unsur, bin beş yüzü aşkın nâdir yazmayı ihtiva eden yaklaşık yüz otuz bin kitaplık kütüphanesidir. Muhammed Zafirüddin Te‘âruf-i Mahtûtât-i Kütüphane-i Dârululûm
[35] Ders-i Nizâmî: Molla Nizameddin Sihalvî (ö. 1748) tarafından hazırlanarak Firengî Mahal Medresesi'nde uygulanan ve alt kıtadaki tüm medreselere ‘Ders-i Nizâmî' adıyla yayılan öğretim programıdır. Program, aklî ve naklî ilimlere yönelik 16 ayrı dersi ve bu derslerde okutulan 84 kitabı içermektedir. Ders-i Nizâmî hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Pakdemirli ve Birışık, 2013
[36] Öğretim sürecinde 15 ders, 68 kitap, 106 metin yer almaktadır, eğitim süresi ise 6 yıldır. Birışık, 2003, s. 333
[37] Pakistan'ın kurulmasıyla daha rahat bir teşkilatlanma imkânına kavuşan Diyobendî ekolü mensupları Pakistan'ın her bir tarafına medrese ve dârululûm açmaya başladılar. Bu ekol mensuplarınca açılıp ekolün düşünceleri doğrultusunda faaliyet gösteren medrese ve okulların 1970'li yıllardaki sayısının dokuz bini aştığı bildirilmektedir.
[38] Eğitim-öğretim hizmetleri ve yayınları ile toplumun İslâmlaşmasına büyük katkı sağlayan Deobendî âlimleri halktan gelen talepler üzerine pekçok yerde yükseköğretim düzeyine kadar eğitim-öğretim yapan medreseler açmıştır. En önemli medreseler şunlardır: Medrese-i Mazahir'ul-Ulûm (1866 -Seharenpur); Camia Kâsimiyye (1878 - Muradabad); Camia İslâmiyeArabiyye (1880 - Amroha); Camia Reşidiyye (1895 - Raypur);
Medrese-i Eminiye (1897 - Delhi); Dârululûm Haliliye Nizamiye (1899 - Tonk); Camia ArabiyyeTa'limüddin (1908 - Dabhel); Camia Hüseyniyye (1917 - Rander); Camia ArabiyyeTa'limü'l-İslâm (1919 - Tarapur); Hayru'l-Medâris (1931 - Calender)
[39] Dârululûm-ı Diyobend ve bağlı medreseler tarafından neşredilen elKâsım (1328/1910) er-Reşîd (1921), Dârululûm (1941), el-Furkân (Leknev), Burhân (Delhi) adlarıyla Urduca Da‘vetü'l-hak, ez-Ziyâ, elYakaza ve ed-Dâ‘î gibi dergiler ilk yılların ürünüdür. Diyobendîler tarafından 1980 yılına kadar çıkartılan Urduca, Arapça ve İngilizce dergi ve gazetelerin sayısı yüz otuzdan fazladır. (Birışık, Divan, İlmi Araştırmalar Merkezi sy.17 syf.13)