Dolar

34,5424

Euro

36,0063

Altın

3.006,41

Bist

9.549,89

Yüksekdağ: Bırak saraylarda mermer olmayı...

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, AK Parti'nin planlanmış bir kaos sürecini de devreye koyduklarını savundu.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-11-08 16:34:20

Yüksekdağ: Bırak saraylarda mermer olmayı...

Ajansların haberine göre, "Sandıkların kurulmuş olması, bu sandıklardan çıkan sonucun tartışmasız olduğu anlamına gelmez." diyen Yüksekdağ, "Bu seçim sürecinin ve bu seçimde AKP-saray iktidarının elde ettiği başarının meşru olduğu anlamına gelmez. Eğer bir mücadeleyi bir yarışı gayrimeşru yollardan kazandıysanız elde ettiğiniz sonuçla övünmeye hakkınız yoktur. Bugün saray ve AKP iktidarının elde ettiği yüzde 49'lık başarıyla övünmeye hakkı yoktur" ifadelerini kullandı.

HDP Genel Merkezi'nde Parti Meclisi toplantısı öncesi konuşan Yüksekdağ, 1 Kasım seçimleri sonrası yeni bir mücadele sürecine başladıklarını belirtti. Her kritik eşikte, karşı karşıya kalınan her zorlu mücadele döneminde yeniden başlamayı ve gözden geçirmeyi, yeniden daha güçlü ilerleme kararlılığını ortaya koymayı bildiklerini vurguladı. HDP'yi diğer partilerden ayıran en temel özelliğin de bu olduğunu dile getiren Yüksekdağ, umudun ışığı olmak istediklerini anlattı.

"1 Kasım seçimleri gibi tarihte ender görülen, anormal bir seçimin arkasından bütün Türkiye halklarının bu onormaliteye karşı, seçim sürecinde karşımıza çıkarılan zorluk, baskı ve antidemokratik uygulamaya karşı yeniden başlama iradesini ortaya koyuyoruz." diyen Yüksekdağ, 1 Kasım seçim sürecini hazırlayan bir 7 Haziran seçim sürecinin tarihe kazınan temel noktalardan biri olduğuna dikkat çekti. 7 Haziran sonrası 5 aylık sürece de oldukça keskin bir mücadele yaşandığını belirten Yüksekdağ, bu mücadelerin değişimle statükonun mücadelesi olarak gerçekleştiğini ifade etti.

Şiddeti, inkarı, zoru, zulmü öne çıkararak, savaştan siyaset yaparak bir yöntem kullandıklarını iddia eden Yüksekdağ, şunları kaydetti: "Geride bıraktığımız 5 aylık dönem, halkın demokratik iradesine karşı açılmış bir savaş süreciydi ve Türkiye adeta dört bir yanıyla, bütün kentleriyle bir savaş alanına dönüştürüldü. Bu savaş meydanında ölenler, halklarımızdı. 5 aylık sürecin sonunda 1 Kasım seçimlerine gidildi. 7 Haziran öncesi ve sonrasında bizlere, 'Eğer AKP tek başına iktidar olmazsa kaos olur' diyenler, 7 Haziran seçimlerinin hemen ardından 'Türkiye, millet kaosu seçti' dedi ve planlanmış bir kaos süreci de devreye konuldu. Sandıkların kurulmuş olması, bu sandıklardan çıkan sonucun tartışmasız olduğu anlamına gelmez. Bu seçim sürecinin ve bu seçimde AKP-Saray iktidarının elde ettiği başarının meşru olduğu anlamına gelmez. Eğer bir mücadeleyi bir yarışı gayrimeşru yollardan kazandıysanız elde ettiğiniz sonuçla övünmeye hakkınız yoktur. Bugün saray ve AKP iktidarının elde ettiği yüzde 49'lık başarıyla övünmeye hakkı yoktur. Onların övündükleri ve sürdürmekte ısrar ettikleri tek şey savaş ve zor politikalarıdır."

Başkanlık ve diktatörlük siyasetine izin vermeyeceğiz

Seçim sonrası bir haftada sergilenen siyasi çizginin şiddet ve çatışmayı sürdüreceklerini gösterdiğini dile getiren Yüksekdağ, Yeni Türkiye-2023 vizyonunun zorla, baskıyla sandığa götürülen, gözü korkutularak, tehdit ve şantajla oyu alınan bir toplum oluşturmak olduğunu savundu.

1 Kasım öncesi kamu düzenini tehdit eden bir terör canavarı yarattıklarını ifade eden Yüksekdağ, kendi yarattıkları canavarı oy almak için bir zemin olarak kullandıklarına dikkat çekti. Bu canavarın bugün bütün toplumu tehdit eden ve kontrol edilemez bir boyuta geldiğini anlatan Yüksekdağ, yapılan operasyonları eleştirdi.

Başkanlık rejiminin 92-93 yıllık Cumhuriyetin daha otoriter ve faşizan bir anlayışla tahkim edilmesinden başka birşey olmadığının altını çizen Yüksekdağ, 93 yıllık tarih boyunca Türkiye halklarının değişim, demokratik cumhuriyet isteğini her ortaya koyduğunda darbe, baskı, sıkıyönetim ve OHAL uygulamalarıyla karşı karşıya kaldığını hatırlattı. Bugün devlet geleneğini omuzlayan, devlet geleneğiyle sımsıkı kenetlenmiş saray-AKP iktidarının yine aynı şeyi yaptığını öne süren Yüksekdağ, darbe anlayışının, pratiğinin dayatılmak istendiğini öne sürdü. Yüksekdağ, bir kere daha aynı şeyin olmasına izin vermeyeceklerini belirterek, Başkanlık ve diktatörlük siyasetine izin vermeyeceklerini kaydetti.

"Artık ölümü gösterip sıtmaya razı etmek mümkün değildir." diyen Yüksekdağ, çoğulcu bir siyaset istediklerini söyledi. Seçim sonuçlarına dayanarak çok büyük ve riskli bir oyun oynadıklarını ifade eden Yüksekdağ, bir savaşın içine çekme siyasetinin izlendiğine dikkat çekti.

Karşımızda siyasi bir iktidar değil, operasyon, şiddet iktidarı var

Zulmün, savaşın, ölümlerin, acıların her biçimini gördüklerini dile getiren Yüksekdağ, "Ama onlar daha bugüne kadar gerçek bir anamuhalefet partisi görmediler. Görecekler, HDP bizler Meclis'te de sokakta da yaşamın her bir alanında da bir anamuhalefet partisi olarak barışın, demokrasinin ve Türkiye halklarının hak ettiği yeni yaşamın sözcüsü, mücadelecisi olmaya devam edeceğiz." dedi.

1 Kasım sonrası 9 sivilin katledildiğini dile getiren Yüksekdağ, bu savaşta ısrar eden iktidarın ne yapmak istediğinin de en açık göstergesi olduğunu savundu. Silvan'da babası öldürülen 8 yaşındaki Poyraz adlı çocuğu hatırlatan Yüksekdağ, Poyraz'ın babasının cenazesinin başında 'Biz Kürdüz, biz halkız, siz vurdukça, öldürdükçe çoğalırız ve bunun hesabını soracağız' dediğini aktardı. Yüksekdağ, "8 yaşındaki bir çocuğa bu sözleri söyleten zulüm, yenilmeye mahkumdur. Bu sözleri söyletiyorsanız, sizin iktidarınız gayri meşrudur ve bu sizin zulüm iktidarınızı 8 yaşındaki o çocuk nasıl tanımıyorsa biz de tanımıyoruz, bu zulüm iktidarını tanımayacağız." ifadelerini kullandı. Yüksekdağ, 5 Nisan'dan bu yana Öcalan'a sistematik bir tecrit uygulandığını savundu.

Seçim sonrası da operasyonların her yerde devam ettiğini anlatan Yüksekdağ, basına ve halklara karşı her yerde susturma, teslim alma, gözaltına alma, hapsetme operasyonlarının sürdürüldüğünü öne sürdü. Yüksekdağ, karşılarında siyasi bir iktidar değil, operasyon, şiddet iktidarı olduğunu iddia etti.

Yüksekdağ, konuşmasını Mevlana'nın ''Bırak saraylarda mermer olmayı, toprak ol bağrında güller yetişsin'' sözleriyle bitirdi.

Haber Ara