TIMETURK | 5 SORU
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamaları ile başlayan 'istifa' krizi Ankara, Bursa ve Balıkesir'in büyükşehir belediye başkanları ekseninde sürüyor. Erdoğan'ın açıklamalarının üzerinden üç hafta geçmesine rağmen istifa etmeyen başkanların ortak hareket ettiği, Ak Parti'yi yıpratmaya çalıştıkları yönünde iddialar dillendiriliyor... İktidar partisindeki istifalar konusunu 5 SORU'nun bugünkü konuğu Yeni Akit Gazetesi Yazarı Abdurrahman Dilipak ile konuştuk.
İşte Dilipak'ın açıklamaları:
"ESKİ HAL MUHAL, YA YENİ HAL, YA İZMİHLAL"
1- Ak Parti'de belediye başkanlarının istifasının istenmesi ve aradan geçen günlere rağmen başkanların istifa etmemesi siyaseti hareketlendirdi. Yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Değişime direnmenin kimseye faydası yok. AK Parti yenilenmek zorunda. Bu konu ertelene ertelene bugüne gelindi. “Mahkeme kadıya mülk değildir.” AK Parti 2019'a daha genç ve dinamik bir kadro ile girmek zorunda. Seçme ve seçilme yaşını 18'e çekeceksiniz ama pratikte bunun bir karşılığı olmayacaksa bunu insanlara açıklayamazsınız. Her alanda değişimden söz edecek ama siz kendi içinizde bunu gerçekleştirmeyeceksiniz, bu olmaz. Değişim aynı zamandan toplumdan gelen bir talep. Bir OHAL süreci yaşanıyor. Bazı belediyeler FETÖ operasyonu konusunda üzerine düşeni yapmıyor. Yolsuzluk iddiaları şüyu buldu. Bazı şeylerin şüyuu vukuundan beterdir. AK Parti belediye tecrübesi ile halkın güvenini kazandı. Ama eğer halka umut, heyecan veremezse, en başta da belediyelerdeki icraatları sebebi ile geldiği gibi gidebilir de. “Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal”
"BAŞKANLAR GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER"
2- Ak Parti neden böyle bir adım atıyor ve başkanlar istifa etmezse neler yaşanabilir?
Biz kendimizi değiştirmedikçe, Allah bizi değiştirmeyecek. Sağır sultanın duyduğu şeyler var. Bunları görmezden, duymazdan, bilmezden gelemezsiniz. Her alanda değişim isteyenler, önce kendilerini değiştirecek. Merkezi hükümet, yerel yönetimler, bürokrasi, her alanda değişim... Başkanlar istifa etmezse ne olur? Ederler, etmezlerse bunun hukuki yolu vardır, siyasi yolu vardır, idari yolu vardır. Sonuçta geldikleri gibi giderler. Tabi burada aslolan halkın ne dediği. Genel Başkan bir “Metal yorgunluğu”ndan söz ediyor. Bu durum bugün ortaya çıkan bir durum değil. Bu bekleniyordu, birileri bu işi üzerine almak istemedi. İşmardan anlamak istemediler. Bu sembolik, sadece birilerinin kurban seçilmesi hadisesi değil. Bu süreç devam edecektir diye düşünüyorum. Ama direnen, oyalanan birileri olursa, yel kayadan ne aparır! Sadece halkın öfkesini artırırlar. Çünki değişimi isteyen halk.
"SANDIKTAN ÇIKTILAR AMA SANDIĞA ATILAN LİSTEYE ADLARINI KİM YAZDI?"
3- Belediye başkanlarının istifa süreci için “AK Parti siyasi geleceği açısından tehlikeli bir başlangıç” yorumlarına katılıyor musunuz?
Hayır! Bundan çıkan şu, AK Parti değişim istiyor, AKP'liler direniyor... Direnmek yerine, hiç görevden alınmayacak olanlar da dahil, “biz partimizin hizmetindeyiz, her kademede, her şekilde hizmete hazırız” deseler ne olurdu. Kendileri kazanırdı. Sandıktan çıktılar ama, sandığa atılan listeye adlarını kim yazdı. O isimler nasıl tesbit edildi, bilinmiyor mu? Gerçek bir istifa değil, tarihsiz bir istifa jesti.
"BU DÜNYA SULTAN SÜLEYMAN'A DA KALMADI"
Kendilerini vazgeçilmez sanan o kadar çok kişi var ki, siyaset ve bürokrasi de. Her şeye müdahele edecekler, bütün unvanlar onların hakkı, her şey onlardan sorulmalı.. Onlar olmazsa dava zarar görür. Geç efendim, bu dünya sultan Süleyman'a da kalmadı. Hz. Ali, Allah'ın arslanı, ilmin kapısı idi ne oldu. Hz. Yakub'un çocukları kardeşlerini kuyuya attılar, Hz. İbrahim'in yeğeni, Hz. Lut'un karısı iman etmedi. Ama Firavun'un hanımı Müslümanların annesi, Firavun'un sarayında bir Hz. Musa, bir Hz. Harun, bir Hz. Yuşa vardı. Kimse olup-bitenleri kendi irade ve çabalarının eseri zannetmesin! Bu konuda kafası karışıklar Belam'ın ve Karun'un lanetlenmesinin sebebine baksınlar.
"SORUN, DEĞİŞİME DİRENENLER KAZANIRSA YAŞANIR"
4- Bu sürecin Ak Parti seçmeni üzerindeki etkisi nasıl olacaktır?
Seçmen tedirgin. Biraz da yorgun. Asıl sorun değişime karşı direnenlerin kazanması durumunda yaşanır. Birilerinin ihtirası yüzünden parti zarar görür. Onlar da parti ile birlikte zarar görürler. Bu durumda “içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah'ım” diye düşünmemiz gerekir. Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytandır biliyorsunuz..
Ve tabi, bir de gelenin gideni aratmaması gerek. Tayyib beyin etrafının itibarsız insanlarla kuşatılması ya da yalnızlaştırılması da ciddi bir sorun. Erdoğan'ın karizması halkla bütünleşmesinde gizli, ama birileri Cumhurbaşkanı'nı fildişi kuleye hapsetmek istiyor sanki. Erişilmez, ulaşılmaz yapmaya çalışıyor. Keskin sirke politikası uyguluyorlar. Sosyal medya ve yazlı basın, Tv'de, internet medyasında bunu görmek mümkün.
Ayette ne diyor: Âl-i İmran-159: “Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”
Bizim merhametimiz gazabımızdan, sevgimiz nefretimizden büyük olacak. Kibirli insanlardan, cahil, fasık, zalim insanlardan uzak duracağız. Onlar nimet verilenler değil, gazaba uğrayacak olanlardır. Onları çevremize toplar ya da onlarla hemhal olursak, korkarım ateş bize de dokunur.
"CHP'NİN POLİTİKASI KENDİ KÜPÜNE ZARAR VERİR"
5- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ak Parti'yi “seçimle gelen seçimle gider” ifadeleri ile eleştirirken; bu tavrı partisi içerisindeki vekiller tarafından “Ak Partili başkanlara sahip çıkmak” şeklinde değerlendirildi ve tepki topladı. Muhalefetin tutumu ve içeride yaşadığı tartışma ile ilgili neler düşünüyorsunuz?
CHP CHP'liğini, Kılıçdaroğlu Kılıçdaroğluluğunu yapıyor. CHP cephesinde yeni bir durum yok. Bu benim için sürpriz değil. Kendi içlerinden güç devşiremedikleri için zaferi, rakiplerinin zaafında arıyorlar. Bu durumdan çıkacak olan sonuç şu: Kim CHP'nin umudu oluyor ve onların ekmeğine yağ sürüyorsa ne duruma düştüklerini bir kere daha düşünsünler.
İyi bir politikacı, ne dediği kadar sözlerinin nasıl anlaşıldığını, müfsit kişi ve topluluklar tarafından nasıl çarpıtılabileceğini de hesaba katarak bu anlamda sözlerine dikkat etmesi, düşüncelerinini efradına cami, ağyarına mani bir şekilde ifade etmesi gerektiğini bilir. CHP'nin bu yaklaşımı bir hak savunusu değil, hin'liktir ve hin'lik geri teper. CHP'nin “keskin sirke politikası” küpüne zarar verir.
KİMDİR?
1949 yılında Osmaniye'nin Düziçi ilçesine bağlı Haruniye'de doğan Abdurrahman Dilipak, 1969 yılında Konya İmam-Hatip'te okumaya başlayan Dilipak, 1980'de İstanbul Ticari İlimler Akademisi Gazetecilik Halkla İlişkiler Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. 1964 yılında kısa süreli "Düziçinde Kasırga" adlı bir gazete çıkartan Dilipak, 1972'de “Fetih Yayınevini” ve “Hertür Yayın Dağıtım Şirketi”ni kurdu. 1977 yılında “Adım Dergisi Genel Yayın Müdürü” olarak göreve başlayan Dilipak, 1994 yılında “Cıngar Mizah” dergisinde, 1990 yılından itibaren haftalık “Cuma Dergisi”nde, 1993 yılından itibaren “Akit” gazetesinde, 1996-1997 yıllarında ise haftalık “Selam” gazetesinde, 1996 yılında “Yeni Şafak” gazetesinde, “Aylık Görüş (Almanya), Aylık Pir” dergilerinde yazarlık yaptı. 40'a yakın kitap yazan Dilipak, halen Yeni Akit gazetesinde yazarlık yapıyor.