FAHRETTİN DEDE | TIMETURK
Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsünce bu yıl dördüncüsü düzenlenen ‘IV. Ortadoğu'da Siyaset ve Toplum Kongresi' gerek ilk gün konuşmaları, gerekse akademisyen sunumlarıyla dolu dolu geçti. İstanbul'da Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda ‘kaybedilen' Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'dan Kuzey Afrika ve Suriye'nin kuzeyindeki gelişmelere kadar pek çok konu 3 gün boyunca Sakarya Üniversitesi'nde tartışıldı. Kongrenin misafir konuşmacılarından Al Jazeera Center for Studies (El-Cezire Araştırma Merkezi) araştırmacısı Haoues Taguia'yı da konuşmasının ardından bulup, mikrofonumu uzattım. İşte, Katar'ın başkenti Doha'da yaşan Cezayirli araştırmacı Taguia ile 1 saatlik söyleşimizden yansıyanlar:
Sıcak gündemle başlayalım... Dünyaca ünlü Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı, ülkesinin İstanbul'daki konsolosluğuna girdi ve bir daha çıkmadı. Neler oluyor?
Cemal Kaşıkçı hadisesi üzücü ve trajik bir durum. Gazetecilik yapan bir arkadaşımızdı, tanışırdık. Suudi hükümeti, kendisi hakkında gerek adli gerekse başka bir suçlamadan her hangi bir soruşturma olmadığını açıkladı.
Suudi Arabistan tüm dünya kamuoyu tarafından cinayetin faili olarak gösteriliyor. Ne dersiniz?
Suudi Arabistan başkonsolosluğuna giren bir adam ortadan kayboluyor. Ortadan kaybolmasının akabinde gerek Avrupalı gerekse Amerikalı siyasetçiler, Suudi Arabistan'dan bu adamın nerede olduğunu açıklamasını bekliyor. “Çıktı” diyorsunuz, normal yollardan çıktığına dair bir ispat getiremiyorsunuz. Ama öbür taraftan Türkiye, Cemal Kaşıkçı'nın kendi rızasıyla konsolosluğa girdiğine dair görüntüleri paylaşıyor. “Konsolosluğa doğal bir şekilde giriyor ama doğal bir şekilde çıkamıyor.” Söylenebileceklerin en azı; Kaşıkçı kayboldu.
SUUDİ ARABİSTAN İNANDIRICI AÇIKLAMA GETİREMİYOR!
Tabii bunun yanında çok sayıda gösterge Kaşıkçı'ya çok kötü şeyler yapıldığını gösteriyor. Suudi yönetiminin davranışları, bir şeyler gizlediklerini açık ediyor. Pek çok şeyin yaşandığı ama bunların açıklanamadığı görülüyor. Kameralar o gün çalışmamış. Bu acayip bir durum. Dünyanın her yerinde bütün temsil makamlarındaki kameralar 24 saat çalışır. Konsoloslukta kameraların çalışmaması durumu da inandırıcı değil. Sonra aynı gün Suudi Arabistan'dan gelen heyet; ki içinde adli tıp uzmanı filan var... Cemal Kaşıkçı ile aynı vakitlerde konsolosluktalar. Yine Muhammed Bin Selman'ın Bloomberg tv'de yaptığı açıklamada “Türk yetkililere izin vermeye hazırız” dediğini gördük. Ancak daha sonra bu izni geri çektiğine şahit olduk. Aynı şekilde o gün Türk çalışanlara izin verilmesi. Bunların hiç birine inandırıcı bir açıklama getirilemiyor. Eldeki deliller, Kaşıkçı için Suud rejiminin plan yaptığını gösteriyor. Yani öldürülmesi için mi, yoksa kaçırılması için mi plan yapıldı bilinmiyor ama Suudi Arabistan'ın Kaşıkçı'ya yönelik bir plan yaptığı anlaşılıyor. Aynı şekilde tüm dünya gazeteleri, Türk istihbaratının Kaşıkçı'nın cesedinin içeride parçalanarak dışarı çıkarıldığı görüşünü paylaştılar.
KAŞIKÇI SUUD İÇİN BAŞAĞRISIYDI!
Ama Suud rejiminin Kaşıkçı'yı yol ortasında öldürmesi ve bir fail-i meçhul görüntüsü vermesi daha akıllıca olmaz mıydı. Suud rejimi neden böyle bir yöntem izlemiş olabilir? Hedefleri nedir?
Önce Kaşıkçı neden öldürüldü? Daha öncesinde neden Kaşıkçı? Öldürülmesinin anlamı nedir? Sonra, öldürülme yöntemi. Kaşıkçı, Suudi Arabistan için baş ağrısı... Yani Kaşıkçı, Amerikan gazetelerinde yeri olan bir adam. Washington Post gazetesinin düzenli yazarı ve söz konusu gazete de Amerikan kamuoyunda oldukça etkili bir gazete... Muhammed bin Selman da Amerikalılarla ilişkisine özel önem gösteriyor. Amerika'daki Suudi kraliyeti algısını değiştirmek için çok para harcadı. Kendisini ‘reformist bir lider olarak terörün kökünü kazıyacak kişi' olarak gösterdi. Burada Amerikan kamuoyu ikilemde kalıyor. Kendisini reformist olarak gösteren Muhammed bin Selman, son olayda göründüğü şekliyle diğer baskıcı yönetimlerden hiç bir farklılık arzetmiyor.
FRİEDMAN, MBS'YE İNANMAYA DEVAM EDER Mİ?
Peki Amerikan kamuoyu...
Tabii bir de şu durum var: Cemal Kaşıkçı'yı herhangi bir şekilde etiketleyemiyorlar. Kaşıkçı “İhvancı” değil. Ayrıca klasik bir rejim muhalifi değil; bilakis kendisi “nasihatçi” olarak tanımlıyor. İdeolojik olarak suikasta tabi tutulması kolay bir isim değil. Çünkü Kaşıkçı, Amerikan seçkin elitlerinin saygısını kazanmış bir isimdi. Esas olarak Selman'ın da önemsediği kesim, Amerikan seçkin elitleri... Dolayısıyla burada Suud için büyük bir sorun var, Muhammed bin Selman bu saatten sonra Amerikalıları nasıl etkileyecek? Thomas Friedman; ki önemli bir Amerikalı gazetecidir, Muhammed bin Selman'la yaptığı röportaj sonrası “Aradığımız adam budur” demişti. Şimdi Thomas Friedman, Muhammed bin Selman'a inanmaya devam eder mi?
Suudi Arabistan, tam olarak muhaliflere mesaj mı verdi yani bu cinayetle?.. Nedir tam olarak çıkartılması gereken mesaj?
Muhammed bin Selman, şüphesiz bu ‘kaybetme' ile elinin uzun olduğu mesajını verdi. “Hayal edemeyeceğiniz kadar ellerim her yere uzanır” diyor. “Dışarıda da olsanız sizi bulurum” mesajı... “Cemal Kaşıkçı'ya yaptığımı size de yaparım” mesajı.
ERDOĞAN ÇOK ZEKİ, TÜRKİYE SÜRECİ ÇOK İYİ YÖNETTİ!
Diğer taraftan Türkiye'de çok yönlü bir soruşturma yönetiliyor. Soruşturmayı nasıl değerlendirirsiniz?
Türkiye bu dosyada çok zekice davrandı. Erdoğan çok zeki bir adam. Erdoğan, bu dosyayı Türkiye-Suudi Arabistan sorunu olmaktan çıkararak bütün dünyanın sorunu haline getirdi. Kaşıkçı dosyasında bütün yaşananlar dünya kamuoyuna Amerikan gazetelerinden paylaşıldı. Bu durumda Amerikan Kongresi toplandı ve Trump'a baskı uyguluyor. Ve dava bugün Amerika Birleşik Devletleri-Suudi Arabistan meselesi haline geldi. Ne Türk Dışişleri Bakanı, Suudi Dışişleri Bakanı'nı aradı ne de Erdoğan, Muhammed bin Selman'ı aradı. Ama Trump, kendisi Suudi yetkililerle görüştüğünü açıkladı. Bugün Amerikalılar, Suudi Arabistan'ı arıyorlar. Yüzü aşkın Kongre üyesi Trump'a mektup yazarak Suud için harekete geçmesini istedi. Demokratlar, Amerikan halkına “İnsanları kaçıran, öldüren, suikastlar düzenleyen Suud rejimi bu Trump'ın dostları” diyor. “Övündüğün arkadaşların bu suçlular mı?” diyor demokratlar. Trump'ın da bu tasvire razı olmaması gerekiyor. Çünkü razı olduğu takdirde Cumhuriyetçiler suçluları destekleyen parti olarak sunulacak. ABD Dışilişkiler Konseyi yürütüyor bütün süreci... Son tahlilde, Türkler bu konuyu ABD-Suudi Arabistan arasında bir mesele haline getirerek süreci çok başarılı yürüttüler. Uluslararası bir mesele haline geldi. Şimdi Fransızlar da olayın açıklığa kavuşması için açıklama yapıyorlar.
Amerika Birleşik Devletleri'nin Kaşıkçı olayında bir parmağı olması ihtimalini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yok, öyle bir ihtimal yok. Sadece Amerikan istihbaratının Cemal Kaşıkçı'yı neden uyarmadığı konusunda bazı soru işaretleri var. Ama onun haricinde Amerika'nın burada bir dahli olmadığı düşüncesindeyim.
TÜRKİYE'NİN AHLAKİ BİR DURUŞU VAR!
Kaşıkçı olayı Türkiye'nin başındaki son büyük dert olsa da Ankara belli başlı bazı alanlarda büyük mücadeleler veriyor. Bir yanda ABD'de Türkiye aleyhine yürütülen davalar, bölgesel denklemde Türkiye karşıtı ittifaklar ve bunların başında da Suriye'de çıkmazdaki durum... Neler söylersiniz?
Türkiye için Suriye'deki birincil tehdit YPG-PYD konusu... Çünkü direkt olarak PKK'ya bağlılar. Bu Türkiye için bir tehdit. İkincil olarak Esed rejiminin varlığını istemiyor; çünkü rejimin de Türkiye'yi aslında hedef aldığını biliyor. Türkiye için çözüm, güneyinde dost bir bölgenin olması... Tek taşla iki kuş hesabı; Türkiye'ye karşı savaşan Kürtlerin bölünmesi ve diğer yandan da İdlib gibi bölgelerde yürütülen operasyonlar. Öbür taraftan Türkiye şimdiye kadar muhaliflere verdiği sözleri tutmak için çabalıyor. Türkiye'nin ahlaki bir duruşu var. Ayrıca sözünü tutmadığı takdirde, halklar tarafından kendisiyle iş yapılmayacak bir ülke olarak damgalanabilir. Türkiye, saygınlığını koruyor.
TÜRKİYE, RUSYA'NIN KENDİSİNE DUYDUĞU İHTİYACI GÜZEL KULLANDI
İdlib'deki süreç nasıl yürüyor?
Türkiye, Rusların kendilerine duyduğu ihtiyacı güzel kullandı. Ruslar Türkiye'ye uzak gelecekte stratejik açıdan ihtiyaç duyuyorlar. Tartus'ta Rusya'nın deniz üssü var. Türkiye, Rusya'nın denizden geçişini engelleyecek olsa, Tartus üssünün bir anlamı kalmıyor. Yakın gelecekte ise; yani şu an yürüyen süreçten bahsediyorum, Türkiye'nin Astana sürecinde varlığı Rusya'nın işini kolaylaştırıyor. Çünkü Türkiye, Suriyeli muhalifleri anlaşmaya zorlayabilecek ve buna ikna edebilecek tek güç. Suriye'de savaşa son vermek için siyasi geçiş süreci, Rusya açısından Türkiye'nin önemini ortaya koyuyor. Rusya da zaten bu yüzden İdlib'deki Türkiye varlığına izin verdi.
Ortadoğu uzmanları özelde Ortadoğu'da genel olarak dünyada Rusya'nın hakimiyet alanları artarken, Amerika Birleşik Devletlerinin ise zayıfladığına dikkat çekiyor. Ortadoğu'da da pek çok güç, Rusya ile temas halinde... Sizin okumanız nedir?
Rusya, böyle bir güçte değil. Ukrayna, Rusya'nın komşusu ve Moskova'ya çok yakın. Ukrayna'dan atılacak basit bir füzeyle Moskova hedef alınabilir. Ama Rusya, Ukrayna'yı koruyamadı. Ulusal güvenlik açısından da Ukrayna, Moskova iç in çok daha önemli. Rusya, Ukrayna'da başarısız oldu. Ayrıca Rusya'nın Suriye'deki artan önemi de Amerika ile koordinasyonlu olarak artan bir önemdir. Yani Amerika'nın karşısında olarak değil. Artan IŞİD tehdidi sonrası bir araya geldiler ve Rusya orada etkinliğini artırdı. Lavrov, Kerry anlaşması sonrası gelişmiş bir süreçtir bu. Öte taraftan görece başarılı olsa da henüz Suriye'nin üniter yapısının korunduğu ve Esed'in varlığını sürdürdüğü bir Suriye göremiyoruz.
BAŞARISIZ OLAN DEVRİMLERİN İLK DALGASI; ARAP BAHARI BAŞARISIZ DEĞİL!
Bütün bu sorun yumağının kökeninde 2011'de başlayan Arap Baharı devrimlerinin kısa sürede başarısız olması yatıyor. Devrimler defteri kapandı mı?
Tunus'ta durum iyi. Bazı sorunlar yaşanıyor ancak kurumlar oluşuyor. Seçimler var, kurumlar var. Tabii bazı ülkelerde sorun var; Mısır'da, Yemen'de, Suriye'de... Ama bu, devrimlerin ilk dalgasıdır. Son dalga değil. Devrimleri ortaya çıkaran sorunlar ortadan kalkmadı ki, devrimlerin başarısızlığından bahsedelim. Suistimal, yönetici tekeli, baskı, yolsuzluklar, rüşvet çarkı; aynı şekilde devam ediyor. Neden devrimlerin sona erdiğinden bahsedelim ki? Fransa'da bu nasıl oldu? Aynı şekilde oldu. Fransa'da şu an 5'inci Cumhuriyet var. 4 Cumhuriyet yıkılmış. Türkiye üzerinden konuşalım. Kaç defa darbe oldu? Ama şu anda demokratik bir ülkede yaşıyor vatandaşlar Türkiye'de... Devrimse; başarılı oldu.
BÖLGEYİ DİZAYN ETMEYE SUUD VE BAE'NİN NE GÜCÜ YETER NE DE PARASI!
Peki bölgede yaşanan bütün olaylarda bir Suud-BAE (Birleşik Arap Emirlikleri) parmağı görüyoruz. 3 Temmuz Mısır darbesinden tutun da 15 Temmuz'da Türkiye'deki darbe girişimine kadar. Suud ve BAE'nin bütün bölgeyi dizayn etme hırsları nereden geliyor?
Bilinen bir kuraldır: Hırslarınız ve gücünüz birbirini dengelemeli... Yani bugün Amerika bölgeden çekilse Suud ve BAE burada yönetim kurabilecek mi? En başta kara kuvvetleri yok. Yani bölgede hegemonya kurmak istiyorsanız önce gücünüzü gösterebileceğiniz bir kara kuvvetleriniz olması lazım. Şu an Suudi Arabistan, Yemen'de savaşıyor. Sadece 2 bin askerini sahaya sürdü. Ve bu 2 bin kişi sadece sınır bölgesinde... Cemal Abdünnasır on binlerce askerle Yemen'i kontrol altına almayı başaramadı. Yani 2 bin askerle mi bütün bir bölgeyi yöneteceksiniz? Eritre ve Sudan askerleriyle savaşıyorsunuz. Mısır ve Pakistan reddetti. BAE, güneydeki kuvvetlere dayanıyor ki bunlar Suudi Arabistan ile birlikte çatışan askerlerle çarpışıyor. Yani bu şekilde mi İran'a karşı koyacaksınız. Kasım Süleymani, sahaya çıkıyor, İran adına çarpışıyor. Suudi Arabistan'ın bir Süleymani'si yok. Bir de malî güç! Bugün Suudi Arabistan bütçesi açık veriyor. Suudi Arabistan bugün borçlanıyor. Ülkenin yüzde 20'si fakirlik sınırının altında. Suudi Arabistan ve BAE'nin hırsları var ama herkesin hırsları var. İstediğini yap!