TIMETURK | HANDE ORTA
20. yüzyıl Türkiye'sinin yasaklı dillerinden Arapça, 2000'li yıllarda her geçen gün ilerleme kaydediyor. İmam-Hatiplerin önündeki katsayı engelinin kaldırılması, İlahiyat Fakültelerinin sayısının 80'leri bulması, Türkiye'de çeşitli sebeplerle yaşayan milyonlarca Arap, doğal olarak Arapça'yı da gündeme getiriyor.
UNESCO Yürütme Kurulu, 2012 yılında aldığı bir kararla 18 Aralık'ı tüm dünyada “Arapça günü” olarak ilan etti. Bugüne özel etkinlikler, programlar düzenleniyor; yayınevleri bugüne özel indirimler gerçekleştiriyor. Peki Türkiye'de Arapça'ya yönelik ilginin boyutları ne durumda, İmam-Hatipler nerede duruyor, verilen eğitimin kalitesi beklentiyi karşılıyor mu ve nelere odaklanılması gerekiyor?
Bu soruları, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belagati Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç . Dr. Abdussamet Bakkaloğlu ve Ondokuzmayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Arap Dili Edebiyatı ve Belâgati Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Murat Yıldız ile konuştuk.
NEREDEN NEREYE GELDİK?
1928 yılında kullanılan alfabenin değiştirilerek Latin alfabesine geçilmesi ile Anadolu topraklarında Arapça öğretimi çok zorlu bir sürece girdi. 18 yıl boyunca minarelerden yükselen ‘Tanrı Uludur' seslerinin yanında Kur'an, dini kitaplar ve dolayısıyla Arapça eğitimine de kısıtlamalar getirildi. Ancak son yıllarda İmam Hatip okullarının sayısının artması, İlahiyat fakültelerine ayrılan kontenjanın yükselmesi ile birlikte Arapça öğreniminde de artış oldu.
Bu durumu değerlendiren Yrd. Doç. Dr. Abdussamet Bakkaloğlu, “Türkiye'nin şu anda geldiği noktanın iyi bir nokta olduğunu düşünüyorum şuanda en azından Kuran-ı Kerim okumayı ve Arapça öğrenmek isteyenlerin önünde kanuni herhangi bir engel mevcut değil. Aslında Türkiye'deki Arap nüfusun artması ile birlikte Arapça günlük konuşma dilini öğrenme ve pratik yapma imkânı gelişmiş durumdadır.” diyor. Aynı konuda Yrd. Doç. Dr. Murat Yıldız da “Tabii ki Kur'ân-ı Azîmüşşân'ın ezanın yasaklandığı bir Türkiye'den kimsenin memnun olduğu düşünülemez. Elhamdülillah diyor ve bir daha Allah o günleri bu millete bir daha yaşatmasın.” şeklinde konuşuyor.
İMAM HATİPLER DOĞRUDAN ETKİLEMİYOR
Peki İmam-Hatiplere olan ilgide Arapça bir faktör olarak zikredilebilir mi? Murat Yıldız, “İmam Hatiplere olan ilgi Arapçadan değil, insanların çocuklarının dinlerini öğrenme arzularından kaynaklanmaktadır. Yoksa maalesef bir kaç proje İmam Hatip dışında Arapça öğretimi istenilen seviyede değildir. Her ne kadar çok ama çok samimi gayretler gösterilse de İlahiyat Fakültelerinde bile istenilen seviyede değildir.” derken, Bakkaloğlu ise “İmam-Hatip'lere artan ilgide ebeveynlerin çocuklarına din ve diyanet hakkında bilgi kazandırma istekleri önemli bir rol oynamaktadır. Her ne kadar ‘Arapça' faktörünün tek başına İmam-Hatip tercihinde rol oynadığını söylemek mümkün değilse de, tercihe etki eden faktörler arasında yer aldığını söyleyebiliriz.” ifadelerini kullanıyor.
YÜZDE YÜZ EĞİTİM DİLİ ARAPÇA GEREKLİ!
Peki var olan eğitimin kalitesi ne durumda? İlkokul 3'üncü sınıftan üniversitenin 4'üncü sınıfına kadar İngilizce dersi alıp da tek kelime İngilizce konuşamayanlar herkesin malûmu… Arapça'da takip edilen metodoloji ve pratiği uzmanlar nasıl değerlendiriyor?
Yrd. Doç. Dr. Bakkaloğlu, “Genelde Türkiye'deki Arapça öğretiminin ve özelde İmam Hatiplerdeki Arapça öğretiminin istenilen seviyede olduğunu söylemek en azından şu an için mümkün gözükmüyor. Fakat bu, ilerisi için karamsar olmamızı gerektirecek bir durum değildir. Gerek bu sahadaki çalışmaların ve ortaya konulan eğitim-öğretim materyallerinin ve gerekse bu konu üzerinde kafa yoran insanların sayısının giderek artması bizi gelecek hakkında ümitvar kılmaktadır.” diyor.
Yrd. Doç. Dr. Murat Yılmaz ise bu konuda takip edilen müfredatın sıkıntılı olduğu görüşünde ve radikal adımların atılmasından yana… “Bu konu neredeyse artık kadim bir varoluş sorununa dönmüş durumda. Türkiye'de neden yabancı dil öğretilemiyor sorusunun cevabını bulmak için kütüphanelerde kitap okumanın bir anlamı yok. Evet eğitimi yüzde yüz yabancı dil olan okullarda bu iş yapılır ancak eğer sadece hazırlıkla yetinilirse ve hazırlığı geçen çocuk hazırlığı geçmenin sevincini cennetle müjdelenmişçesine sevinerek karşılıyorsa öğretemezsiniz. Bunun için çok samimi gayretler olsa da maalesef istenilen seviyede değiliz. Öncelikle o dili öğrenmedeki hedefiniz nedir? Metin okumak mı, soru çözmek mi yoksa konuşabilmek mi? Her dil için geçerli olan 6 basamaktan bahsedebiliriz: okumak, yazmak, gramer, kelime ezberi/hazinesi, konuşmak, dinlemek.” diyen Yılmaz, şunları söylüyor:
AMERİKA'YI YENİDEN KEŞFE GEREK YOK, BU İŞİN TEMELİ EMSİLE BİNA!
“Diğer İmam Hatipler ve İlahiyat Fakülteleri ise maalesef metodsuzluktan hiçbirini gerçekleştirememektedir. Amerika'yı yeniden keşfetmeye çalışmanın bir anlamı yok elimizde muhteşem pedagojik bir formasyonu olan sistem -emsile-bina-avamil- gibi temel eserlerden bahsediyorum, yeni yeni metotlar aramak zaman kaybından başka bir şey olmamıştır. Sadece İlahiyat Fakültelerini medreseye dönüştürdünüz suçlamasıyla karşı karşıya kalmamak adına bu yöntemin incelenip akademik bir formatta öğretilme yolu denense ve ondan sonra sadece metin değil konuşma diline de ağırlık verilse bu iş çözülür. Nitekim bütün hocaların neredeyse tümü bu metotlarla Arapçayı öğrenmiştir. Ayrıca ders saatlerinin de ona göre arttırılması gerekir. İmam Hatiplerde toplamda 3 senede 150-200 saatle bu iş olmaz. İlahiyat fakültelerinde ise haftada en az 8 saat zorunlu olmalıdır. Bologna süreci bizi şekillendiremez kısıtlayamaz elimizi kolumuzu bağlayamaz bağlamamalıdır…”
AMMİCE KABUSU BÜYÜTÜLECEK KADAR BÜYÜK BİR SORUN MU?
Uzmanlar, Türkiye'den Arapça öğrenmek için yurtdışına giden öğrencilerin en fazla yakındıkları konu olan “Ammice” konusunun da abartıldığı görüşünde… Yrd. Doç. Dr. Yıldız; Türklerin Arapça konuşma konusunda daha cesaretli olması gerektiği görüşünde… Yıldız, Evet esnafımız filolog olmayabilir ancak öğrencilerimiz esnafımızın gösterdiği medeni cesareti göstermezse bu iş olmaz. Arapçayı bilen biri bu lehçe işini çok kısa zamanda çözebilir. Unutmayalım ki, yazım dili yine fasih yani gramere uygun olarak kullanılan bir dildir. Bu tıpkı Türkçede olduğu gibi yazım dili ile sokakta karşılığı olan dil Uzmanlar, Türkiye'den Arapça öğrenmek için yurtdışına giden öğrencilerin en fazla yakındıkları konu olan “Ammice” konusunun da abartıldığı görüşünde…
Yrd. Doç. Dr. Yıldız; Türklerin Arapça konuşma konusunda daha cesaretli olması gerektiği görüşünde… Yıldız, “Evet esnafımız filolog olmayabilir ancak öğrencilerimiz esnafımızın gösterdiği medeni cesareti göstermezse bu iş olmaz. Arapçayı bilen biri bu lehçe işini çok kısa zamanda çözebilir. Unutmayalım ki, yazım dili yine fasih yani gramere uygun olarak kullanılan bir dildir. Bu tıpkı Türkçede olduğu gibi yazım dili ile sokakta karşılığı olan dil farklıdır. Bizler de Türkçeyi konuşurken öznesini yüklemini düşünerek saray Türkçesiyle konuşmuyoruz.” diyor. Yrd. Doç. Dr. Bakkaloğlu, “Bilindiği gibi ‘Âmmîce' halkın kendi arasında konuştuğu dildir. ‘Fusha' ise ‘akademik' diyebileceğimiz ve resmi ortamlarda konuşulan dildir. Tıpkı ülkemizde olduğu gibi, günlük dil ile yazı dili, hemen hemen her ülkede farklılık arz etmektedir. Fusha'yı öğrenen bir kişi kısa süreli bir çabayla hangi yörenin Âmmîcesini (yerel lehçesini) öğrenmek istiyorsa onu da rahatlıkla öğrenebilir.” değerlendirmesinde bulunuyor.