Karar sitesinden Melek Gedik'e konuşan AK Parti'den milletvekili adayı olan Sabah yazarı Övür"Başörtüsü yasağına karşı çıktım ama ceberrut yapı yüzünden 'hizmet verenler başörtülü olmasın' gibi bir görüşü de savunmak zorunda kaldım" diyor.
Övür, 1970'li yıllardan beri CHP'nin içinde siyaset yapmış, ardından kişisel sorgulamalala sol ideolojiden kopmuş bir isim. AK Parti'ye kuruluşundan itibaren sıcak baktığını belirten Övür "367 krizi ile tamamen sol ve CHP'den ayrıldım" dedi.
SOLU SORGULADIKÇA MESAFEM ARTTI
Yıllarca sol geleneğin içinde yer alan Gazeteci Mahmut Övür'e "Kendinizi 'siyasi' açıdan nasıl tanımlıyorsunuz" diye sorduğumuzda "demokrat" olarak cevap veriyor.
Dev-Sol'dan geldiğini ve farklı sol fraksiyonların içinde yer aldığını söyleyen Övür, sol ideolojideki ilk kırılmasını şu sözlerle anlatıyor:
Mahmut Övür, Türkiye'deki sol ideolojinin
Kemalist ve İttihatçı olduğunu söylüyor.
1978'den sonra kişisel hayatımda solu sorgulamaya başladım. Özellikle Sovyetler'de ve Çin'deki yapıları sorguladım. Bu yapıların ceberut yapılar olduğunu anladım. O süreçten sonra sola karşı mesafeli durmaya başladım ama yine de solun içinde kaldım. 1980 darbesiyle sola olan mesafem daha da netleşti. Tabi her zaman sola yakın olmuştum ama solun şiddete meyilli hiçbir grubuyla ilişkim olmamıştı.
SOVYETLER DAĞILINCA ORTAYA ÇIKAN SEFALET BENİ BİTİRDİ
1977'de CHP'nin içinde yer aldığını söyleyen ama hiçbir zaman Kemalist olmadığını belirten Övür,"Parti (CHP) içine girince anladım ki; CHP'nin tek amacı tek-tip toplum yaratmakmış" diyor.
Türkiye'de 1970'li yıllarda gördüğü Kemalist ve İttihatçı bir CHP ile karşılaştığını söyleyen Övür, o dönemi çarpıcı ifadelerle anlatıyor:
CHP içinde var olan Kemalist- İttihatçı kanatla sürekli tartışmalar yaşıyordum. Örneğin, CHP istediği kadar Kürt raporu yazsın, Kürtlere karşı olan bakış açıları hiçbir zaman değişmedi. Bir yandan solu sorgulayan bir yandan da sol içindeki siyasi faaliyetlerine devam eden Övür,1989'da Sovyetler'in dağılmasıyla büyük bir şok yaşadığını söyleyerek, sola olan umudunun bittiğini şu sözlerle açıklıyor: Sovyetler Birliği'nin yaptığı bütün yanlışlıklara rağmen inanıyorduk. Çünkü Sovyetler Birliği bizim için sosyalizmin hayata geçtiği yerdi. Sovyetlerin yıkılmasıyla ortaya çıkan sefalet benim de sola karşı olan bütün umudumu tamamen bitirdi.
CHP HEP DİNDARLARA KARŞI OLDU
1990'lı yıllarda yaşanan siyasi atmosferi hem anlamaya çalışan hem de CHP'ye ve sola karşı ikinci kırılmasını yaşayan Övür, CHP'nin halka bakışını şu sözlerle ifade ediyor:
O dönemde parti içinde özellikle dindarlara ve Kürtlere karşı olan tutumun hep karşında oldum. CHP'lilerin, solcuların dindarlara olan ötekileştirici bakış açılarını hep gördüm. 1990'lı yıllarda bu durum tavan yaptı. CHP'liler sadece İslami siyasi akımlara değil, İslami grup ve cemaatlere de karşı hep önyargılıydılar. Sanırım sol- CHP ile ilgili ikinci kırılma 90'larda oldu. Dindarlara yapılan yasaklara çok net tavır koydum.
'367 KRİZİYLE CHP VE SOLLA İLİŞKİM TAMAMEN KESİLDİ
Yıllarca CHP içinde siyaset yapan, sol ideoloji fikrini savunan fakat yaşadığı ideolojik kırılmalarla sol düşünceye olan mesafesi artan Övür'e Türkiye'deki sol yapıyı tanımlamasını istiyoruz.
Türkiye'de hayal ettiği solun; daha demokrat, daha sivil olması gerektiğini söyleyen Övür mevcut durumu şöyle anlatıyor:
Türkiye'de sol, pozitivizm, İttihat Terakki ve modernizm birbirine karıştırılmış bir ideolojisidir. Resmi ideoloji solu her zaman "şeriat" tehlikesiyle korkuttu. Bu algı solun Kemalist olmasındaki en büyük etkenlerden biridir. Kemalizm; bütün sol fraksiyonları kendi içinde toplamaya çalışmıştır. Dünya'daki gibi demokrat bir sol Türkiye'de çıkmadı.
Mahalle baskısı yüzünden 'orta yollu' konuşmaya mecbur olduğunu anlatan
Mahmut Övür, baskıcı zihniyeti 'ceberrut yapı' olarak tarif ediyor.
PSİKOLOJİK SİNDİRME GERİ ADIM ATMAYA ZORLUYOR
Gazeteci Mahmut Övür'ün yaşadığı mahalle baskısı daha 90'lı yıllara dayanıyor. Özellikle başörtüsü tartışmaları sırasında yasaklara karşı tavır aldığı için yaşadığı "mahalle baskısı"nı Övür şu sözlerle anlatıyor:
O dönemde aslında başörtüsü her yerde serbest olmalı inancını taşıyordum. Ama hizmet alan/veren tartışmasında "Hizmet veren başörtülü olmasın" diyerek yaptığım söylemler vardı. İşte bana bu orta yollu konuşmaya iten duruma "mahalle baskısı" diyebiliriz. "Başörtüyü savunuyorum" ama karşımda öyle bir ceberrut yapı var ki en basit insani değerlere bile saygı göstermiyor. Karşımdaki "ceberrut yapı" seni geri adım attırıyor. Sürekli orta yol bulmaya çalışıyorsun. Karşı taraf orta yola izin vermeyince sen düşüncenden taviz veriyorsun. Seni psikolojik olarak sindirmeyle alışıyorlar.
"GEZİ YENİLMİŞ LAİKLERİN ÖFKE PATLAMASIYDI"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 1994 yılında İstanbul Belediye Başkanı seçilmesinin sol mahallede bir şok etkisi yarattığını belirten Övür, bu zihniyetin tavrını şu sözlerle açıklıyor:
Dindar bir kişinin seçilmesiyle şok oldular ve "Nereden çıktı bu insanlar?" diyerek dindarları küçümsediler.
Solda ciddi kırılmalara neden olan Gezi olaylarını da değerlendiren ve yaşananları en başından beri tezgah olduğunu söyleyen Övür şöyle konuşuyor:
Kentte çevreye yoğunlaşmış bir kesim olduğunu biliyoruz ama bu çevre hassasiyeti her kesimde vardır. Tabi Gezi bir 'doğa hassasiyeti' buluşması değildi. Bu durum 3 gün sonra belli oldu. Gezi Parkı'nda sol değil, laik bir kaların yenilmişlik sendrokışma vardı. Gezi tamamen laik yaşam biçimine sahip insanlmlarıyla kalkıştıkları bir öfke patlamasıydı.