TİMETÜRK I HABER MERKEZİ
Röportaj: Muhammet İkbal KÖSEOĞLU @mikbalkoseoglu
'Şam Orduları İslam Birliği resmi sözcüsü Vail Ulvan'la yaptığımız röportajın 3. bölümü:
“Düşmanımız selefiyi de selefi olmayanı da vuruyor. Çocuklarımızı vuruyor. Çocuğun selefisi mi olur?”
“Eşim bana dedi ki: "Burası Ğûta'dır. Burası Şam'dır ve burada ölen direk cennete gider. Ben sadece burada ölmek istiyorum"”
Timetürk: Rejimle muhalifler arasındaki savaşta tanklar önemli bir sorun teşkil ediyor. Mesela kuzeydeki muhaliflerin elinde anti tank füzeleri var. Rejimin tanklarıyla nasıl mücadele ediyorsunuz?
Cevap: Doğu Ğûta'da bizde RPG, Konkurs, Kornet gibi her türlü silah var fakat roketlerini alacak imkânımız yok. Biz çok zor olsa da roketleri sokabiliriz ama destek ve imkân gerekiyor. Sen kuzeydeki gruplardan bahsediyorsun mesela; o gruplar gıdaya çok az para verdiği için silah ve mermi alacak parası kalıyor. Yolların açık olmasından dolayı çok da kolay temin ediyor. Bir de fiyat farklılığı var. Kuzeyde şekerin kilosu 100 S.L. iken Ğûta'da 4000 S.L. dır. O sebeple kuzeye yüz dolar gönderiyorsan, Ğûta'ya dört bin dolar göndermelisin ama yapılmıyor. Üçüncü bir sebep ise yoldur. Kuşatma altında olduğumuz için daha fazla masraf gerekiyor. Sürekli tüneller açılmalı ve tünel açmak çok masraflı bir iş. Bazen rejime rüşvet vermek zorunda kalıyoruz. Ğûta'nın başka bölgelere göre desteği çok az. O yüzden Ğûta'nın devrimcileri sürekli kan kaybediyor. Acil yardıma ihtiyaçları var. Ğûta'daki gruplar arasında anlaşmazlıklar vardı: selefi ayrımı gibi. Her yerde mevcut olan normal bir durum bu. Fakat biz savaş durumundayız. Düşmanımız selefiyi de selefi olmayanı da vuruyor. Çocuklarımızı vuruyor. Çocuğun selefisi mi olur? Bak! (Fotoğraflar gösteriyor.) Bu caddeyi uçak vurdu. Parçalanan insanları görüyor musun? Şu çocuklara bak! Hepsi öldü. İşte Ğûta bu!
Bu çocuk benim yeğenim. 10 yaşındaydı. Kurban bayramında berbere gitti. Füze isabet etti ve öldü. (Gözleri doluyor ve sesi titriyor.)
Kısaca insanlar ölüyor. Ceyşu'l-İslâm gibi gruplara "Çocuklar ölüyor, birlik olmalıyız." dedik. Hepimiz, bizi öldüren rejime karşı birlik olalım diye planlarımızı boş verdik. Bir kaç toplantı sonucunda ‘yargı birliği' oluşturmaya karar verdik ve bir Yargı Meclisi kurduk. Fakat daha sonra Ceyşu'l-İslâm gibi bazı gruplar Meclis'in kararlarına uymadılar. Mesela Ceyşu'l-İslam, mahkeme kararını beklemeden Ceyşu'l-Umme'ye müdahale etti. Hâlbuki kanun herkesin üstünde olmalıdır. Bu olağan bir durum fakat sonuçta düzeltilmesi gereken bir yanlıştı. Cephetu'n-Nusra da yargı meclisini kabul etmedi. Onların ayrı bir meclisi var. Biz birlikte hareket etmeye çalışırken Cephetu'n-Nusra ayrı takılıyor. Yargı meclisinden sonra, tekrar bir araya gelerek “Savaşı beraber idare etmeliyiz.” dedik. Orduyu idare edecek tek bir komutanımız olmalı. Ancak bu şekilde kazanabiliriz. Ayrı ayrı olursak galip gelemeyiz. Bu nedenle Askeri Komuta Birliği'ni oluşturduk.
Timetürk: Yani kuzeydeki Fetih Ordusu gibi bir oluşum mu kurdunuz?
Cevap: Evet. Cephetu'n-Nusra yine "Yok!" dedi. İstemediler...
Timetürk: Neden istemiyor?
Cevap: Onlar "Ben İslami Emirlik kurmak istiyorum. Hâkimi ben olacağım. Siz yanlışsınız." diyorlar. Biz "Hayır, hepimiz bir olmalıyız!" derken, onlar "Doğru menhec ve Hak sahibi biziz, siz değilsiniz." diyorlar. Ne yapalım, zihniyetleri böyle. Her hangi bir proje ya da müessese ilk başta zayıf olur, zamanla güven kazanır. Bugün, Askeri Komuta Birliği'nin durumu çok daha iyi. Bugün Birlik, tüm Doğu Ğûta'nın askeri güçlerini kapsıyor diyebilirim. Fakat daha da güçlü olmalıdır. Hatta Fetih Ordusu askeri komutanlığı gibi Batı Ğûta, Kalamun ve Yermuk Kampında da komutanlıklar oluşturulup kendi aralarında bağlantı kurmalı, daha sonra Şam'a yürümelidirler. Söylediğim bölgelerdeki gruplar Fetih Ordusu gibi olamıyorlar çünkü aralarında ihtilaf var. Doğu Ğûta'da durum güzel ama kuşatma altında olduğumuz için maddi imkânlarımız yok.
Timetürk: Doğu Ğûta'da birlik var ama destek yok değil mi?
Cevap: Ceyşu'l-İslâm maddi ve askeri anlamda bizden çok daha iyi durumda. Feylaku'r-Rahman da iyidir. el-İttihâdu'l-İslamî li Ecnâdi'ş-Şâm ise bu açıdan zayıf çünkü Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan bize İhvan-ı Müslimin deyip desteklemezler. Biz İhvan-ı Müslimin değiliz fakat mutedil bir grubuz. Suudi Arabistan, Ceyşu'l-İslâm Selefi olduğu için onları çok destekliyor. Bizi avantajlı kılan şey ise ekibimiz içinde üç yüz lisanslı -üniversite mezunu- kişinin var olmasıdır. Ahraru'ş-Şam'ın desteği de gerçekten iyidir. Cephetu'n-Nusra el-Kaide'dir. El-Kaide'nin de parasal imkânları iyidir. Bununla birlikte bu grupların sahip olduğu tüm imkânlar Ğûta'daki savaşın ihtiyaçlarının yanında çok azdır.
Timetürk: Neden kendinize destek bulamadınız?
Cevap: Çünkü bizim insanlarla bağlantılarımız zayıf. Kuşatmadan dolayı çıkamadık. Kimseyle ilişkiye geçemedik. O yüzden herkesle görüşüp, hem Doğu Ğûta'da yaşananları hem de grubumuzun fikirlerini açıklamak için, yüksek tehlikeye rağmen Doğu Ğûta'dan çıktım. Ğûta'da maddi durum ve destek eksikliğinden en çok sıkıntı çeken insanlardır. Aç kalan bir sürü fakir insan var. Tabi gruplar da destek eksikliği yaşıyor. Çok desteğe ihtiyaçları var.
Timetürk: İnsanların aç olduğundan bahsediyorsun. Beş yıldır süren bir savaş var. Yaklaşık iki buçuk yıldır kuşatma altında olan Kalamun, Doğu Ğûta gibi bölgelerde halkın bir tepkisi yok mu muhaliflere? Halk bıkmadı mı açlıktan, pişman olmadı mı?
Cevap: Az… Eskiden Ğûta'nın nüfûsu bir buçuk milyon idi. Bir kısmı açlıktan dolayı bıkıp yurt dışına çıktı. Geriye kalan bir milyon aç kalıyor, sabrediyor ve sonuna kadar savaşacağız diyor. Bugün Ğûtalıların karınları aç olsa da kalpleri güçlüdür. Allah'a umutları yüksektir. Dünya şartları zorlaştıkça ve insanlar yalnız kaldıkça Allah'a imanları artıyor. Onlar inançlı oldukları için açlıktan etkilenmiyorlar. Ben Ğûta'dan çıkmak istemiyordum. Grubum bana “Yurtdışına çık ve bizi orada temsil et. Açlığı ve ölümleri anlat.” dediler. Eşime ve çocuklarıma “Türkiye'ye gidiyorum. Benimle gelin. Orada yemek ve içecek var.” dedim. Kabul etmediler. Eşim bana dedi ki: "Burası Ğûta'dır. Burası Şam'dır ve burada ölen direk cennete gider. Ben sadece burada ölmek istiyorum". Ğûta'daki insanlar inançlıdır.
Timetürk: Aileni Ğûta'da mı bıraktın?
Cevap: Evet, eşim ve iki evladım Enes ve Leyla, şu anda Ğûta'nın Duma semtindeler. (Hüzünleniyor.)
Timetürk: Röportajda ailenle ilgili bilgileri paylaşayım mı?
Cevap: Sorun yok. Paylaşabilirsin.
Timetürk: Ürdün'de bir operasyon merkezi kurulmuştu. Şam merkezli gruplara Ürdün, Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve ABD yardım edecekti. Nedir durum?
Cevap: Ürdün'de "Güney Operasyonlar Odası" (MOK) var. Türkiye'de ise “Kuzey Operasyonlar Odası" (MOM) var. MOK'tan talep etmemize rağmen bizi desteklemediler. Maalesef Ceyşu'l-Umme'yi desteklediler. Önce Ceyşu'l-Umme'yi sonra Feylaku-Ömer'i desteklediler. Ama şimdi Feylaku-Ömer Ceyşu'l-İslam'a katıldı. Bu gruplardan başka herhangi bir grubu desteklemezler.
Bu arada bazı resimler göstermek istiyorum. Bak bu benim oğlum. Adı Enes! Bak bu içtiğimiz çay! Çay diyorum ama bildiğin odun demliyoruz. Ğûta'da dört seneden beri ne yakıt ne de elektrik var. Odunla yemek pişiriyoruz. Ağaçları kestiğimiz için ağaç kalmadı neredeyse. Çok nadiren yemek pişirebiliyoruz.
Timetürk: Şam bölgesinde uzun süredir Zehran Alluş'la (Ceyşu'l-İslam'ın lideri), daha önce bahsettiğiniz, grupların kurduğu mahkemenin arasında sıkıntılar yaşanıyor. Alluş ile Cephetu'n-Nusra başta olmak üzere bazı grupların sorun yaşadığı da gelen haberler arasında. Bu sorunlarla ilgili düşünceniz nedir?
Cevap: Fikirsel anlaşmazlıklar var ama çatışma yok. Mesela Cephetu'n-Nusra onlara “Suud adamı” diyor. El-Kaide'nin Suudi Arabistan'la ilişkileri iyi değil.
Timetürk: Peki, Ahraru'ş-Şam'la Feylaku'r-Rahman arasında yaşanan sorunlara nasıl bakıyorsunuz?
Cevap: Ben şahsen olaya şahit oldum. Kuzeyde Ahraru'ş-Şam'ın komutanları öldürüldüğünde örgüt çok büyük sıkıntılar yaşadı. Ahrar'ın Ğûta'daki kısmı maddi sorun yaşıyordu. Kuzey kısmıyla destek almak için iletişime geçtiler. Ama kuzey kısmı "Komutanlığı taşıma süreci" yaşadığı için destek veremedi. Bu sebeple Ğûta'daki Ahraru'ş-Şam, uzun Meliha savaşından sonra Feylaku'r-Rahman'a katıldılar. Ahraru'ş-Şam'ın şartı; bir "Şura Meclisi" oluşturulması ve müesseselerin çalıştığı gibi kararların da beraber alınması şeklindeydi. Feylaku'r-Rahman bu şartı kabul etti ama onlar da şu şartı ileri sürdüler: Ahraru'ş-Şam sonradan çekilmeyecek, eğer çekilirse silahları ve bütün malzemeleri Feylaku'r-Rahman'da bırakıp gitmeleri gerekecek. Kısa bir süre sonra sıkıntılar çıktı. Ahraru'ş-Şam, şura meclisi oluşturulmadığını ve kararların sorulmadan alındığını söyledi. Bu sebeple ayrılmak istediler. Bunun üzerine Feylaku'r-Rahman “Silahları bırakıp gidersiniz.” dedi. İhtilaf çıkınca aralarına el-İttihâdu'l-İslamî li Ecnâdi'ş-Şâm ve Ceyşu'l-İslâm girdi ve iki gruba da “Yargıya gidin.” dediler. Mahkeme ne derse yapmak koşuluyla iki taraf da bu teklifi kabul etti. Yargı komitesi oluşturuldu. 7 gün süren görüşmeler sonucunda mahkeme, Ahraru'ş-Şam'a silahı bırakmaları hükmünü verdi. Ahraru'ş-Şam zulme uğradığını düşündü fakat kanun herkesin üstünde olduğu için silahlarını verdiler. Sonra kuzeyden destek alarak tekrar silah satın alıp, Ahraru'ş-Şam hareketini yeniden oluşturmak istediler. Fakat Ceyşu'l-İslâm ve Feylaku'r-Rahman'ın itirazları oldu. Peki, sorun nasıl çözüldü? Ğûta'nın diğer tarafında, Kabun'da, yaklaşık 300 kişiden oluşan bazı gruplar Ahraru'ş-Şam'ın merkezine tabi olarak sorunu çözdüler. Sonuç olarak bu ihtilaf, Suriye devriminde gördüğüm en iyi ihtilaftı. Çünkü iki taraf birbirine silah çekmediler. Yargıya gittiler ve yargının kararına tabi oldular.
Timetürk: Işid hakkındaki fikriniz nedir? Nereden çıktı bu Işid?
Cevap: Işid, Doğu Ğûta'da da vardı. Onları önce medyadan tanıdık. Radikal ve katil olduklarını anladık. Şunu net bir şekilde biliyoruz ki Işid İran istihbaratının yapımıdır. Rejimle savaşmaz hatta tam tersi devrimciler ne zaman rejime karşı operasyon yapsa Işid arkalarından vurur. Bunları medyadan öğrendik. Fakat Ğûta'da tam olarak ne yaşadığımızı anlatacak olursam; şiddetli Meliha savaşında bizi yalnız bıraktılar. Üstüne bazı mücahitleri öldürdüler. Biz Işid'in amacının halkı öldürmek olduğunu biliyoruz. Aslında uzak oldukları İslam bahanesiyle, radikal fikirleriyle haklı olduklarını iddia ediyorlar. Fakat emin olduğumuz şey: İran istihbaratı onların arasındadır. Bundan dolayı rejimle Işid'i aynı olarak görüyoruz. İkisi de bir madalyonun iki ayrı yüzü gibidir.
Timetürk: Bir gün Esed rejimi yıkılırsa el-İttihâdu'l-İslamî li Ecnâdi'ş-Şâm Suriye'de nasıl bir devlet modeli istiyor?
Cevap: Bizim el-İttihâdu'l-İslamî li Ecnâdi'ş-Şâm olarak bir görüşümüz var fakat bu görüş temel alınmalı diyemeyiz. Çünkü devlet sadece bizden oluşmuyor. Yalnız biz İslami temellerle eğitebileceğimiz bir toplum oluşmasını arzu ederiz. Şu an itibariyle tüm gruplar gelecekteki projelerini rafa kaldırmalı çünkü hala katil rejim ve Işid'den oluşan iki düşmanımız var. Yani öncelikle hepimiz tek bir hedefe karşı ittifak içinde olmalıyız. O da insanımızı vahşice katleden bu katil rejimi bütün unsurlarıyla devirmek ve onun tüm destekçilerini defederek ülkemizi bu güçlerin istilasından özgürleştirmektir. Rejim düşerse Işid de düşer. Bu konuda ittifak etmeliyiz. Esed rejimi düşerse bir geleceğimiz olacak. Bu geleceği oluşturacak olan ne sadece biziz ne de diğer gruplar. Hep beraber bu geleceği inşa etmeliyiz. Siyasi partiler gibi… Örneğin AK Parti de diğer partiler de programını, projelerini açıklıyor. Halk da istediğine karar verip destekliyor. Böyle olmalıyız. Fikirlerimizi, idarî projemizi topluma anlatacağız. Toplumumuz Müslüman olduğu için sadece İslam'ı kabul eder. Yani biz halk seçmeli dediğimizde şunu kastediyoruz: Halkımız ne istediğini biliyor. Halk İslam'ı istiyor. Radikal olmayan, adaletli olan bir İslam'a inanıyor. O İslam ki sevgiyi yayan, ilmi yayan, başkalarını da kabul eden ve insanları zulmederek kesmeyen, öldürmeyen bir dindir. Tabi her şeyden önce İslâmî projeyi taşıyacak güçlü bir İslâm toplumu, halk tabanı inşâ etmek için tüm imkânlarımızla çalışmamız gerekmektedir. Çünkü idareyi taşıyacak olan halk tabanıdır. Rabbimizin buyurduğu gibi: “Önce toprağı yarıp filizini çıkaran, ardından onu güçlendiren, sonrasında kalınlaşan-sertleşen(bunun için çabalayıp) sonunda ise gövdesi üzerinde dimdik durarak ekincinin/ekenlerin hoşuna giden ve bu hâliyle kâfirleri öfkelendiren bir ekin misali”. Yani bizler henüz 50 yıldır üstümüzü örten toprağı yarıp filiz vermenin mücadelesini veriyoruz. Bu müminler için verilmiş ilâhî bir misal ve sünnetullahtır. Sünnetullah'da ise değişiklik bulamazsın. Aksi halde Rasûlullah'ın(s.a.v.) buyurduğu “(Bineğini zorlayarak) kesilip yarı yolda kalan, ne yolunu kat etmiş hedefine varmış ne de (üzerinde yola devam edecek) binek bırakmıştır” neticesinin yaşanması da aynı şekilde ilâhî bir sünnetullah olarak kaçınılmazdır.
Timetürk: Esed rejiminin yıkıldığı gün gelirse israille savaşacak mısınız? Batının böyle bir korkusu var.
Cevap: Biz şu anda bizi katleden Esed rejiminden halkı kurtarmak için savaşıyoruz. Sonradan bazı anlaşmalar olacaktır. Biz kesinlikle Filistin halkının haklarını savunuyoruz. israilin yanında durmayacağız. Çünkü israil de Esed rejimi gibi zalimdir. Fakat israille savaşacak mıyız diye sorarsan: israil bizden uzakta. Yapılan anlaşmalara saygı duyuyoruz ama israilin Filistin'i işgaline ve Filistinlileri öldürmesine saygı duyamayız. Hakkını savunan Filistin direnişini destekliyoruz.
Timetürk: Fakat israil işgali altında Golan tepeleri var. Golan Suriye'ye ait değil mi?
Cevap: Golan, Suriye halkına aittir. Önemli uluslararası örgütler ve Birleşmiş Milletler de Golan Suriye'nindir diyor. O yüzden israil Golan'ı geri vermeli. Ülkenin bir parçasını işgal eden herhangi bir devletle her şartta doğrudan savaşmak zorunda değilsin. Başka mücadele yöntemleri de var. Bu kadar uzun savaşlardan sonra Suriye halkının bir daha savaşmak isteyeceğini zannetmiyorum. Suriye halkı çok yoruldu. Esed'in yıktıklarını yeniden inşa etmemiz yıllar sürecek.
Timetürk: Esed rejimi devrilirse İslami bir yapı kurma niyetinde olan gruplar olduğu için Amerika kesin müdahale eder diye bir kanaat var.
Cevap: Ahrar ya da Ceyşu'l-İslâm gibi İslami gruplar halkın bir parçasıdır. İslâmî guruplar halkla bir olur kaynaşırsa siyaseten Amerika'nın bütün bir halkla savaşması zor olacaktır.
Timetürk: Fakat Amerika Ahraruş-Şam vb. grupları Özgür Suriye Ordusu gibi olmadıkları için desteklemiyor. Batılı güçler sahadaki grupların ne olduğunu veya ne olmadığını çok iyi biliyor.
Cevap: Fakat Amerika onlarla anlaşmak zorunda çünkü halk onları destekliyor. Mesela el-Kaide'nin Suriye kolu olan Cephetu'n-Nusra'nın zannedildiği gibi halktan desteği yok. Nusra gibi halkın desteğine sahip olmayan bazı gruplar var. Ama Ahraru'ş-Şam, Ceyşu'l-İslâm ya da el-İttihâdu'l-İslamî li Ecnâdi'ş-Şâm gibi gruplar halk tarafından seviliyor ve benimseniyor. Amerika bu grupları halkın resmi temsilcisi olarak görmek zorunda. Özgür Suriye Ordusu kim? Özgür Suriye Ordusu biziz. Özgür Ordu; el-İttihâdu'l-İslamî li Ecnâdi'ş-Şâm, Ceyşu'l-İslâm ya da Ahraru'ş-Şam gibi gruplardır. Yoksa Cemal Maruf ya da Ceyşu'l-Umme gibi gruplar değil. Onlar hırsız. Biz hırsızlara Özgür Ordu denmesini kabul etmiyoruz. Suriye'de Özgür Ordu varsa bu biziz demektir. Rejim düştükten sonra eğer Ceyşu'l-İslam, Ahraru'ş-Şam veya el-İttihâdu'l-İslamî li Ecnâdi'ş-Şâm gibi gruplar ayrı hareket ederse Amerika tabii ki onlarla savaşabilir. Tek ordu ve tek halk olmalıyız. O zaman Amerika ya da bir başkası bizimle savaşamaz. Aksine "Zalim rejimi düşüren Suriye halkıdır." diyeceklerdir.
Timetürk: Dışarıda temsil ediliyor musunuz? Mesela Cenevre görüşmeleri gibi toplantılarla Suriye Devrimini temsil edecek bir muhalefet oluşturulmaya çalışılıyor. Sizin bu toplantılarda temsilciniz var mı?
Cevap: Bizim askeri kanatın yanı sıra siyasi kanadımız da var. Her türlü toplantıya gitmeye hazırız fakat halkımızın koyduğu bir şartla: rejimin oturduğu bir masaya oturmayız. Çünkü rejim katildir. De Mistura bizi de, Ahrar'ı da, Ceyşu'l-İslam'ı da davet etti. Ama kimse gitmedi. Çünkü toplantıya kimlerin katılacağını sorduk. Kimin geleceğini söylemediler. Doğru sözlü değillerdi. Biz siyasi çözüme “Hayır” demeyiz ama katil rejim kalacaksa onun adı siyasi çözüm değildir. Bu pes etmek, vazgeçmek demektir.
Timetürk: Röportaj için teşekkür ediyorum.
Cevap: Hem rejimin hem de Işid'in hakkımda infaz kararı olmasına rağmen size bunları anlatmak için geldim. Tehlikeli bir yolculuktu. Umarım faydalı olmuştur.
Timetürk: Yolun çok tehlikeli olduğunun farkındayım. İyi bir röportajdı. Tekrar teşekkür ederim.
[1] Ceyşu'l İslam Grubunun lideriydi. 25 Aralık 2015 tarihinde Rus uçaklarının saldırısı sonucu Doğu Ğuta'da hayatını kaybetti. Zehran Alluş, bu röportaj yapıldığında hayattaydı.
[2] Fetih, 48/29
[3] Abdullah b. Mübârek, ez-Zühd, sf:469.