Emekli Kurmay Albay Baki Kaya: Türkiye, Barzani ve HTŞ'yi karşısına alırsa müttefiksiz kalır
Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde Barzani yönetimiyle çatışması ve Suriye’de İdlib bölgesinde HTŞ’yi karşısına alması ihtimallerini eleştiren Emekli Kurmay Albay Baki Kaya, bu adımların atılmasının Ankara'nın bölgede müttefiksiz kalmasına ve son beş yıldır izlediği Suriye politikasına inanan bölge halkının güvenini kaybetmesine yol açacağını söylüyor.

Oluşturma Tarihi: 2017-09-25 10:48:21

Güncelleme Tarihi: 2017-09-25 10:48:21

TIMETURK | 5 SORU

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) tartışmalı referandum için bugün sandık başında! Türkiye, Irak ve İran'da ise hareketlilik yaşanıyor. Ankara'nın Habur sınır kapısını kapatma kararı aldığı konuşurken, İran, Bağdat'ın isteği üzerine tüm hava sahasını kapatmış ve dün Erbil'in dağlık bölgelerini bombalamıştı. Sandıkların kurulduğu Erbil için en çok merak edilen ise 'askeri seçeneğin' masada olup olmadığı... 5 SORU'nun bugünkü konuğu Emekli Kurmay Albay Baki Kaya ile kritik referandumu konuştuk.

İşte Kaya'nın açıklamaları:

1. Ortadoğu'nun sıcak gündemi Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi referandumuna başta bölge ülkeleri olmak üzere birçok ülke karşı çıkıyor. Fakat referandum mitinglerinde açılan İsrail bayrakları ve ABD'nin geçtiğimiz günlerde 650 özel kuvvet askerini Erbil'e indirdiği haberleri de gözönünde bulundurulursa referandum konusunda kim nerede duruyor?

Bilindiği gibi Suriye ve Irak'ta DAEŞ diye bir örgüt ortaya çıktığında -Musul Konsolosluğunun işgali hariç- Türkiye'ye yönelik doğrudan bir eylemlilik içinde değildi. Hatta Türkiye içinde bazı aklı evveller DAEŞ'i Türkiye'nin kurduğu ve kontrol ettiğini bile ileri sürdüler. Türkiye, üzerinde kurulan uluslararası baskılara ve sınırına kadar gelen DAEŞ'in terör eylemlerine kayıtsız kalamadı. Ve El-Bab operasyonu sonuçlanana kadar neredeyse DAEŞ'in eylemlerinin büyük oranda yöneldiği ve örgütle karada savaşan tek güç haline geldi. Bununla şunu demek istiyorum. Oyun kuranlar sizi çok iyi analiz ediyorlar ve sizi sizden daha iyi biliyorlar. Ve oyunu kurgularken sizin için öncelikli olmayan, veya başkaları için daha öncelikli olması gereken bir sorunu kolayca sizin sorununuz haline getirme getirebiliyorlar. Dolayısıyla her defasında bu oyuna düşüldüğü görülüyor. Yani siz hem DAEŞ'in en öncelikli hedefi oluyorsunuz, hem DAEŞ'le karada savaşan en önemli güç oluyorsunuz, hem de DAEŞ'le işbirliği yaparak, petrol satmasına aracılık etmekle suçlanıyorsunuz.

Şimdi, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi neredeyse Türkiye'nin bölgedeki tek müttefiki haline dönüşmüşken, ekonomik olarak kendi pazarınızın bir parçası haline gelmişken, bu durumun bölgeyi şekillendirmeye çalışan emperyal ve bölgesel güçleri rahatsız ettiği ortadayken, son tahlilde bölgedeki PKK/PYD devletleşmesine karşı birlikte hareket edebileceğiniz tek kuvvetin Kürt Bölgesel Yönetimi olmasına rağmen; ne oldu da biz Irak Kürtleriyle savaş noktasına geliverdik?

Bu durum bana Suriye'de Beşar Esed yönetimiyle yaşadığımız tecrübeyi hatırlatıyor. Neredeyse tek devlete dönüşmüş gibiydik Suriye ile. Hatta Esed, bazı konuları konuşmak için Suriye'ye gelen Sarkozy'ye Türkiye'yi işaret etmişti. Fakat biz bu kadar yakınlıktan şimdi düşmanlığa savrulduk. Anlayan varsa beri gelsin. Türkiye'nin Irak Kürtleri ile, Barzani yönetimiyle, arasını bozan, onları küçümseyen, onlara yaptığı yardımları hemen ilk sorunda baş kakıncı yapan üslubu, kendi Kürtleriyle de arasını bozma riskini barındırır. Türkiye'nin devlet aklını, kaldıysa, yeniden devreye alarak, tabiri caizse dolduruşa gelmeden hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum.

"TÜRKİYE, BARZANİ'Yİ KARŞI CEPHENİN KUCAĞINA İTMEMELİ"

2. IKBY'nin bağımsızlık referandumu için vazgeçilmediği takdirde sınır ötesi operasyonların masada olduğu konuşuluyordu ve vazgeçilmedi, sandılar kuruldu. Türkiye, İran ve Irak ordularının Erbil'de görülme ihtimali nedir?

Bir defa Irak'ın böyle bir gücü yok. İran ise doğrudan silahlı kuvvetlerini sevk etmeye ihtiyaç duymaz. Bölgede aktif 150 bin civarında silahlı milisi var. Türkiye'nin de Silahlı Kuvvetlerini böyle bir maceraya atmayacağını düşünüyorum. Silahlı kuvvet kullanmadan önce yapacağınız çok şey var. Size her yönüyle muhtaç ve bağımlı bir yapıdan söz ediyoruz. Türkiye her ne yaparsa yapsın, bölgedeki en yakın muhatabını incitmeden, aşağılamadan ve tam karşı cephenin kucağına itmeden yapmalı.

"EN ÖNEMLİ TEHDİT, SURİYE'DEKİ TERÖR BÖLGESİDİR"

3. IKBY referandumu MGK'dan Bakanlar Kuruluna kadar Türkiye'nin gündemini meşgul etse de eş zamanlı olarak Suriye'de federasyon kurmayı amaçlayan PYD'nin düzenlediği bir oylama da sürdürülüyor. Sınırların ve demografilerin değiştirilmeye çalışıldığı bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben asıl oyunun Suriye'de oynandığını düşünüyorum. Türkiye de bilinçli ya da bilinçsiz, bütün dikkatini Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ne teksif ederek, oyuna geliyor. Üstelik Suriye'deki oyun sadece PKK/PYD teröristlerinin devletleştirilme çalışmalarıyla da sınırlı değil. Öte yandan Astana'da varıldığı söylenen uzlaşı sonucu Rusya ve İran'ın İdlib bölgesinde giriştiği operasyonlar da gündemimizden kaçırılıyor. Rusya'nın İdlib'te hastaneleri hedef aldığı, bölgede neredeyse hiçbir hastanenin ayakta kalmadığı bildiriliyor. Suriye'de oluşturulan “terör koridoru”nda yapılan seçimler ve özerklik referandumu gibi girişimler konusunda bir şey yapamadığımızdan, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'yle, aramızı kalıcı olarak bozmak pahasına, idare ediyoruz gibi bir durum var. Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye'nin sınırlarına bitişik bir şekilde oluşturulan, ve sözde müttefikimiz ABD tarafından, gözümüzün içine baka baka cömertçe ve arsızca silahlandırılan terör bölgesi Türkiye'nin geleceği ve bugünü açısından en önemli tehdittir ve silahlandırılmasındaki aşırılık dikkate alındığında bölgede hedeflediği tek devlet Türkiye'dir. Düşmanın yığınaklanmasına, eğitim görmesine, size karşı mevkileri işgal etmesine müsaade ederseniz, bunun bedelini çok ağır ödersiniz. Maalesef Türkiye PKK/PYD terör kuşağı konusunda çok geç kalmıştır. Boş retorik, hamaset ve efelenmelerin karşılığını milletin çocukları öder, ödemektedir.

4. Türkiye S-400 satın alarak hangi kazanımları elde etti? Bu alış-verişin batı kamuoyunu bu kadar rahatsız etmesinin sebepleri nelerdir?

Türkiye bölgede hava savunması açısından en zayıf ülkedir. Uzun yıllar, özellikle yüksek irtifa hava savunmasında, kullanım sürelerini doldurmuş ve imha etme maliyetinden kaçınmak için hibe olarak size itelenmiş demode ABD silahlarıyla "mış" gibi yaptık. Bunda TSK'yı yöneten bütün geçmiş komutanların ve tabii, hükümetlerin kabahati var. Ama ülkemizde alınan çok hayati kararlar bile, konunun uzmanlarının görüşüne başvurulmadan, haberleri bile olmadan, siyasilerce alınıvermektedir. Ama şu unutulmasın ki, asker üniforma giyen insan demek değildir. Askerlik her şeyden önce bir kişilik, bir tecrübe, bir bilgi birikimi ve son derece uzmanlaşmış disiplinlerarası bilimsel yaklaşım gerektiren bir meslektir. Siz en yüksek menzile sahip füzeye sahip olabilirsiniz. Ama “Hava Savunması” bilimsel yöntemlerle ele alınması gereken bir konudur. Alçak, orta ve yüksek irtifa hava savunmasıyla birlikte ele alınıp, bütünleşik bir hava savunma sistemi kuramazsanız hava savunmasını sağlayamazsınız. Dolayısıyla S-400'lerin alınması bir şeydir, ama hava savunmanızda hala boşluklar vardır. Tabii bu silah sisteminin, yıllarca size atık, çöp silahlarını hibe ya da dışsatım yoluyla itelemiş ve bunların yedek parça ve mühimmatlarını astronomik rakamlarla satarak ballı paralar kazanan sözde müttefiklerimizi rahatsız etmesi gayet normaldir. Hastanın narkozdan çıkma ihtimalini yansıtması açısından, dikkat çekicidir.

"TÜRKİYE'NİN BARZANİ'YLE ÇATIŞMASI, İDLİB'DE HTŞ'Yİ KARŞISINA ALMASI MÜTTEFİKSİZ KALMASINA YOL AÇACAK..."

5. Suriye'de devam eden savaş yedinci yılında da sürerken İdlib ile ilgili önemli bir karar alındı. Astana'daki 6. Suriye görüşmelerinde alınan kara göre Türkiye Rusya'nın hava desteği ile İdlib'e girecek. Şehrin içerisinde 'sivil inisiyatif' girişimleri olduğu ve Heyet'ut Tahrir'uş Şam'ın yönetimi devretmesine dair çalışmalar yürütüldüğü ifade edilse de HTŞ'nin buna sıcak bakmadığı biliniyor. Örgüt, şehre girecek unsurları 'işgalci' olarak değerlendirip mücadele edeceğini açıkladı. 20 bin Türk askerinin ise sınırda beklediği ifade ediliyor... Alınan karar ve gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bölgede at koşturan her ülkenin bir taşeron örgütü var. Biz bu taşeron örgütlere terör örgütü falan diyoruz. Ama sesimizi kimseler duymuyor. Aslında vekalet şavaşları onlarca yıldır yürütülüyor. Türkiye, maalesef, kendi periferisinde herhangi bir taşeron yapı oluşturmak için çok geç kaldı. Suriye harekat alanında da durum aynı. ÖSO denen yapı bir lideri, ideolojisi, ortak gayesi olmayan parçalı bir yapı. Çok kolay saf değiştiren, bir direnç ve direniş geleneği olmayan ve organik bağlardan mahrum böyle bir yapıyla Türkiye varabileceği azami noktaya varmıştır. Batılılarca ve Esed yanlılarınca terörist olarak nitelenen HTŞ, bugüne kadar Türkiye'yi hedef alan bir söylem ya da eylemde bulunmamıştır. Hatta Türkiye'ye rağmen Türkiye yanlısı bir duruş sergilemiştir. Bu örgütün El Kaide ile bir bağlantısının kalmadığını ve konjonktürel olarak Türkiye'nin tezlerine yakın durma potansiyeli taşıdığı biliyoruz. Şimdi başımızda PKK/PYD terör koridoru özelinde Afrin bölgesi gibi bir sorun varken, Türkiye neden gayretlerini İdlib'i Esed yönetimine devretmeyi amaçlayan bir oyunun parçası, destekleyicisi olsun? Soruların başına dönersek, Türkiye'nin Irak'ın kuzeyinde Barzani yönetimiyle çatışması ve Suriye'de İdlib bölgesinde HTŞ'yi karşısına alması bölgede müttefiksiz kalmasına; son beş yıldır izlediği Suriye politikasına inanan bölge halkının güvenini kaybetmesine yol açacaktır.

EMEKLİ KURMAY ALBAY BAKİ KAYA KİMDİR? 

1986 yılında Kara Harp Okulundan, 1987 yılında Topçu ve Füze Okulundan mezun olan ve sonrasında bir çok önemli görevde bulunan Kurmay Albay Baki Kaya, Genelkurmay İletişim Dairesi, Kara Harp Okulu ve Kara Kuvvetleri Eğitim Doktrin Komutanlığında görev yapmaısnın ardından kendi isteği ile emekliye ayrıldı.