TIMETURK | HABER MERKEZİ
Riyad ve Tahran arasına sıkışmış Yemen'de şimdi en kuvvetli aktörlerden biri olan Husiler'in başkent Sana'yı ele geçirerek gerçekleştirdikleri 'devrim'in üzerinden 3 yıl geçti. Gündemimize sıklıkla açlık, yoksulluk, salgın hastalıklar ve BM Çocuklara Yardım Fonu UNİCEF'in yaptığı uyarılarla giren Yemen'de aslında büyük bir dram yaşanıyor. Uluslararsı kamuoyunun tepkisizliği sebebiyle her geçen gün daha da kötü bir hal alan Yemen'deki durumu 5 SORU'nun bugünkü konuğu ORMER Ortadoğu Enstitüsü Araştırmacısı Feyza Özçelik ile konuştuk.
İşte Özçelik'in açıklamaları:
YEMEN'İN KRİNİKLEŞEN ÜÇ SORUNU: HUSİ İSYANI, AYRILIKÇILAR ve el-KAİDE
1. Tarihi arkaplanı ve siyasi atmosferi Yemen'de ile neler yaşandığını anlatabilir misiniz? Kim kiminle savaşıyor?
Arap dünyasındaki devrim hareketlerinin etkisiyle 2011'de ayaklanan Yemenliler, 33 yıldır iktidarda olan Ali Abdullah Salih'i devirmeyi başardılar. O dönemde Yemen, Arap devrimlerinin başarılı ve umut vadeden bir örneği olarak görülüyordu. Ancak yönetimde söz sahibi olma umuduyla ayaklanan halk, bugün kendini tarihinin en kanlı iç savaşının ortasında buldu. Yemen'in bugünkü konumuna gelmesinde birçok faktör etkili.
Öncelikle devrim sonrasında siyasi geçiş sürecinin iyi yönetilememesi nedeniyle oluşan otorite boşluğu, Yemen'in kronikleşen üç sorunun daha da gün yüzüne çıkmasına neden oldu: Kuzey'de 2004'ten beri devam eden Husi isyanı, Güney'de bağımsızlık talebinde bulunan ayrılıkçılar ve ülkenin güneyinde giderek güç kazanan el-Kaide (son dönemde DEAŞ'ı da eklemek lazım).
YEMEN: BÖLGESEL HESAPLAŞMA ALANI
Diğer bir sebep de, Yemen'in bölgesel hesaplaşmaların bir parçası haline gelmesi. İran'la yakın ilişkisi olduğu bilinen Husiler'in 2014'ten itibaren giderek güç kazanması, başta Suudi Arabistan olmak üzere bölge ülkelerini alarma geçirdi. Böylece Suudi Arabistan öncülüğünde oluşturulan koalisyon, ülkenin meşru yönetimi olarak kabul edilen Hadi hükümetini desteklemek üzere 2015'te Yemen'e askeri bir müdahale başlattı.
HUSİLER KİMDİR?
2. Yemen'de yaşanan Husi devriminin üçüncü yılı da bir kaç gün önce geride bırakıldı. Husilerin kim olduğunu, ne istediklerini ve nasıl etkili bir hareket haline geldiklerini açıklayabilir misiniz?
Husi hareketinin merkezi olan Sa'de vilayeti de dahil olmak üzere Kuzey Yemen, 1962 devrimine kadar Şiiliğin bir kolu olan Zeydi mezhebine mensup imamların hakimiyeti altındaydı. Bu tarihten sonra -her ne kadar devlet başkanları Zeydi olsa da- devlet yönetiminde Zeydi geleneklerinin etkinliğini kaybetmesi ve merkezi yönetimin kuzey bölgesine ilgisiz kalması 1990'larda Sa'de merkezli bir uyanış hareketinin doğmasına zemin hazırladı. Böylece bölgede Zeydi kimliğinin tekrar canlandırılması ve özellikle gençlerde dini-kültürel kimliklerine yönelik farkındalık oluşturulması için önemli faaliyetler yürütülmeye başlandı. O dönemde Husilerin lideri Hüseyin Bedreddin el-Husi, Sa'de vilayetinde yürütülen faaliyetlerde aktif olarak yer aldı ve çevresinde önemli bir kitle oluştu. Zamanla dini-kültürel düzlemden siyasal bir aktivizme yönelen el-Husi ve destekçileri 2004'te Ali Abdullah Salih hükümetine karşı silahlı bir isyan başlattı. Hükümeti ABD'nin ve İsrail'in çıkarlarına hizmet etmekle suçlayan Husiler, aynı zamanda Suudi Arabistan'la kurulan yakın ilişkiyi eleştiriyor ve Riyad yönetiminin hükümetle işbirliği yaparak ülkede Selefiliği yaymaya çalıştığını iddia ediyorlardı. Diğer taraftan ise Husiler, İran'la yakınlaşmak ve Zeydiliği bırakıp İran'ın da mensup olduğu İmamiyye Şiiliğine geçmekle suçlandı.
Husiler 2011'deki halk ayaklanmasına kadar kuzey bölgesiyle sınırlı bir isyan hareketi iken, devrim sonrasında hakimiyet alanlarını genişletip, ülke çapında etkili bir aktör olmaya başladı. Bu süreçte yerel kabilelerden sağladıkları destek, eski düşmanları Ali Abdullah Salih'le yaptıkları ittifak ve İran'dan sağladıkları silah yardımı ellerini daha da güçlendirdi. Eylül 2014'te başkent Sana'yı ele geçirdiler ve hiçbir tabanları olmamasına rağmen ülkenin güneyine doğru ilerlemelerini sürdürdüler. Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun müdahalesine rağmen bugün hala Sana başta olmak üzere ülkenin kuzeybatısındaki birçok şehirde hakim konumdalar. Ayrıca geçtiğimiz sene Ali Abdullah Salih'le ortaklaşa olarak Sana'da ‘Ulusal Kurtuluş Hükümeti'ni kurduklarını ilan ettiler. Ancak son zamanlarda Husilerle Ali Abdullah Salih ittifakının da ayrılma noktasına geldiğini belirtmek gerekir.
İÇ GÖÇ 3 MİLYONA ULAŞMIŞ DURUMDA
3. Yemen'deki sosyolojik yapıdan, ülkede savaşan örgütlerin nasıl taban bulduğundan ve savaş sonrasında yaşanan göç ile bu sosyolojik yapıda neler değiştiğinden söz edebilir misiniz?
Yemen'deki iç savaşın uzun vadede muhtemel en yıkıcı sonuçlarından biri de toplumsal kutuplaşmayı beraberinde getirmesi ve Yemen toplumunun birlikte yaşama kültürüne büyük zararlar vermesi. Ülkede Zeydiler ve Sünniler tarih boyunca uyum içinde yaşamış olmasına rağmen, son zamanlarda mezhepsel kimliklerin daha çok ön plana çıkarıldığı, bölge ülkelerinin de kendi çıkarları için mezhep dinamiklerine oynadığı görülüyor. Ayrıca 1990'da Kuzey ve Güney Yemen'in birleşmesinden sonra entegrasyon sorununun bir türlü aşılamadığı ülkede, iç savaşla birlikte bağımsızlık talepleri daha yüksek sesle dile getirilmeye başlandı. Güneyli ayrılıkçılar, Mayıs ayında ‘Siyasi Geçiş Konseyi'ni ilan ederek bağımsızlık yolunda önemli bir adım atmış oldu. Diğer taraftan ülkede yaşanan siyasi çöküş ve insani kriz radikalleşme eğilimini arttırırken, özellikle el-Kaide'nin kendini yerel halkın nezdinde Husiler ve Hadi Hükümeti'ne karşı alternatif bir yönetim olarak sunma çabası içerisinde olduğu görülüyor. Sonuç olarak ister mezhepsel (Zeydi/Sünni) veya bölgesel (Kuzeyli/Güneyli) ayrışma olsun, ister radikal grupların artan faaliyetleri olsun, Yemen toplumsal çöküşe ve parçalanmaya doğru sürüklenmektedir.
Göç meselesine gelince, Yemenlilerin ülkeyi terk etme imkanı oldukça sınırlı. Sınır komşuları olan Suudi Arabistan ve Umman'a sınırlı sayıda göç gerçekleşse de, çatışma bölgelerindeki halk ancak ülke içerisinde yer değiştirme imkanı bulabiliyor. Yemen'de iç göçün sayısı ise 3 milyona ulaşmış durumda.
YEMEN KRİZİ BİLİNÇLİ OLARAK GÖRMEZDEN GELİNİYOR
4. Yemen, dünyanın başka bölgelerinde de sürdürülen savaşlardan farksız değil. Her gün ölüm haberlerinin geldiği Yemen'e uluslararası kamuoyunun ise ilgisiz olduğu görülüyor. Bu ilgisizliğin nedeni nedir? Yemen'deki savaş karşısında İslam ve batı dünyasının nerede durduğunu açıklayabilir misiniz?
Küresel güçler; başta Suriye, Irak olmak üzere Ortadoğu ülkelerinde kurulacak yeni düzende söz sahibi olmanın peşinde. Yemen ise küresel güçlerin öncelik verdiği Suriye ve Irak gibi krizlerin gölgesinde kalıyor. Yemen'de yaşanan insani kriz tek başına uluslararası kamuoyunun ilgisini çekmede yetersiz kalıyor malesef. İlgisizliğin de ötesinde, Batı ülkelerinin Yemen krizini bilinçli olarak görmezden geldiğini söyleyebiliriz. Çünkü savaşın taraflarından biri olan Suudi Arabistan'a yöneltilen Yemen'de insan haklarını ihlal ettiğine yönelik suçlamalar, Suudi Arabistan'a silah satışı gerçekleştirilen İngiltere ve ABD gibi ülkeleri de doğrudan eleştirilerin hedefi haline getiriyor.
"İSLAM DÜNYASI, SORUNUN PARÇASI OLMUŞ DURUMDA"
İslam dünyasına gelince, malesef İslam ülkeleri ya sessiz kalıyor, ya da Yemen'deki soruna yaşanan insani kriz açısından değil, İran ve Suudi Arabistan'ın başını çektiği bölgesel çekişmelerin ışığından bakıyor ve bu nedenle çözüme katkı sunmak bir yana, sorunun da önemli bir parçasını oluşturuyor.
YEMEN'DE SON DURUM
5. Savaşta gelinen son duruma ve sonrasında neler olacağına dair değerlendirmeleriniz nelerdir?
2015'ten beri devam eden iç savaş Yemen'i her alanda çöküşe sürüklüyor. Şu an ülkede; uluslararası alanda meşruluğu tanınan “Hadi Hükümeti”, Kuzey'de Husilerle eski Cumhurbaşkanı Salih'in ortaklaşa kurduğu “Ulusal Kurtuluş Hükümeti ve Güney'de ayrılıkçı grupların ilan ettiği “Siyasi Geçiş Konseyi” olmak üzere üç ayrı hükümet var. Ayrıca Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinin İran'la olan bölgesel rekabetinin Yemen krizine olan yansıması, ülkedeki sorunun çözüme kavuşmasının önündeki en önemli engellerden birini oluşturmaktadır. Sonuç olarak devlet kurumlarının neredeyse tamamen işlevsizleştiği, sağlık hizmetlerinin ve eğitim faaliyetlerinin durma noktasına geldiği, salgın hastalıkların yaygınlaştığı ülkede savaşın ağır bedelini her zamanki gibi sivil halk ödüyor.
KİMDİR?
Feyza Özçelik lisans derecesini 2012 yılında Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde tamamladıktan sonra 2015'te Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü'nde (ORMER) yüksek lisans eğitimine başladı. Aynı yıl ORMER'de araştırma görevlisi olarak çalışmaya başlayan Özçelik; Yemen, İslam düşüncesi tarihi ve çağdaş İslami akımlar gibi konularda araştırmalarını sürdürüyor.