TIMETURK | 5 SORU
15 Temmuz darbe girişimine ilişkin FETÖ yargılamaları Türkiye'nin bir çok ilinde devam ediyor. Yargılamalara ilişkin gündemi işgal eden en önemli konu FETÖ sanıklarının mahkemelerde sergiledikleri rahat tavırlar. Sanıkların çok büyük bir kısmı aynı taktiği kullanarak 'her şeyi reddediyorlar.' Bunun yanı sıra sıklıkla başvurdukları tehditkâr ve alaycı üslup duruşmaların hareketli geçmesine sebep oluyor...
5 SORU'da bugün ağırladığımız isim Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu. Hacısalihoğlu ile FETÖ yargılamalarını, sanıkların mahkeme salonlarındaki rahat tavırlarını, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun gündeme getirdiği 'kontrollü darbe' iddialarını konuştuk. Hacısalihoğlu, kapalı kapılar ardında dillendirilen 'yeniden darbe' veya 'dış müdahale' ihtimaline ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.
İşte Hacısalihoğlu'nun açıklamaları:
1. 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin Türkiye genelinde süren yargılamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yargının, böylesine geniş kapsamlı kovuşturma ve soruşturma içiren bu süreci kılı kırk yararak, usûl hataları yapmadan, ihanet şebekesinin 'adil yargılanmama' konusunda propaganda zemini hazırladığını fark ederek sürdürdüğü kanaatindeyim. Çünkü biliyoruz ki bugün bu yargılamalardan çıkan sonuçlar var. O sonuç şu: Birincisi şebekenin elemanlarının örgütsel bir davranış sergiledikleri ve tek bir noktadan hareket edercesine davranıyor olmaları. Örneğin önlerine bir fotoğraf koyuluyor. 'Bu fotoğraf bana benziyor ama ben değilim' diyorlar ya da Whatsapp konuşmaları gösteriliyor. 'Ben yapmadım, başkası yapmıştır' diyorlar. Adeta akıllarımızla dalga geçercesine davranıyorlar.
2. Peki FETÖ'cülerin mahkemelerde sergiledikleri bu rahat tavırların sebebi ne? FETÖ üyeleri neye güveniyor?
Burada motivasyon kaynaklarının diri olduğunu görüyoruz. Dış bağlantılarına yaslanmış durumdalar. Kısa bir süre önce örgütün elebaşı (Fetullah Gülen) Wall Street Journal'a (Amerika'nın ünlü gazetesi) bir röportaj verdi. Gazete, bu ismi 'saygın' ifadelerle sayfalarına taşıdı. Ayrıca kullanılan fotoğrafta da iki ayrı mesaj gördük. Birincisi, seccadeye ayakkabılarıyla basarak, uşaklığını yaptığı o küresel efendilere 'Ben İslam'daki fitne-fesat rolümü sürdürüyorum, emrinizdeyim' mesajıydı. İkincisi ise açık olan ekranda yazan şeylerdi. Oradaki cümlelerin sonunda 'Gelecek çok iyi olacak' diyerek, bütün örgüt elemanlarına, tutuklu-tutuksuz, gri kadrolarına sesleniyordu. Diyordu ki "Küresel efendilerim benim hala arkamda, kuyruğunuzu dik tutun."
Bir tarih var burada. O da 2019. Örgütün elebaşı, verdiği mesajda üyelerinden 2019 seçimlerine kadar sabırlı olmalarını, davaları sulandırmalarını istiyor. İçeride de FETÖ'ye nefes olacak bir 'siyasi kulvar' yapılandırma telaşı var.
3. Siyaset ve halkın bir kesimi 15 Temmuz ve Yenikapı ruhu üzerinden siyaset şekillendirirken bir kesim ise “kontrollü darbe” söylemini kullanıyor. Kontrollü darbe söyleminin sosyolojiye yansıması nasıl?
Bu söylem tamamen FETÖ lügatinden çıkmış bir söylem. Maalesef Türkiye'nin ana muhalefet partisi lideri ve bazı sözcüleri bunun mikrofonluğunu yapar noktadalar. Bu 15 Temmuz'un üzerine bilinçli bir sis perdesi örme, dolayısıyla bir FETÖ icadıdır. 15 Temmuz'daki devlet-millet bütünleşmesi ile oluşan ruhu ayrıştırma çabasıdır. FETÖ'nün sözcülüğünü yapmaktır. 250 şehidin kemiklerini sızlatmaktır. Yapılan o yürüyüş sonunda bir HDP'li vekilin attığı Tweet'i unutmayalım. Ne demişti? "Yenikapı ruhu öldü, yaşasın Maltepe ruhu." Peki neydi Yenikapı ruhu? Orada büyük bir tohumu filizlendirdiler. Vatandaşlar, lideriyle bütünleştiler. Ve günlerce tek bir bayrak ile başka hiç bir aidiyeti oraya yansıtmadan tüm dünyaya bir mesaja verdiler: "Bizi Suriyelileştiremezsiniz, bizi mezhep ayrılıklarına sevk edemezsiniz. Biz bu ülkenin topraklarını sonsuza kadar savunacağız." Bu mesaj verildi. Öldürülmek istenen budur. Yenikapı ruhu budur. "Yenikapı öldü" demek, bunun ölmesi anlamına gelir.
4. NATO yahut bir devletin önderlik edeceği Türkiye'ye yönelik dış müdahale senaryoları da bazı mahfillerde konuşuluyor. FETÖ lideri Fetullah Gülen bunu açıkça dillendirirken ABD Silahlı Kuvvetler Akademisi Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin de 10 yıl içinde Türkiye'ye askerî olarak müdahale edeceği senaryosu üzerinde duruldu. Türkiye'ye yönelik müdahalenin ihtimali ve başarı şansı nedir?
Ben başarı şansı görmüyorum. Onu da millete olan güvencimle söylüyorum. Bu millet uyanmıştır. Bu millet kolay teslim olmaz. Bu güne kadar Irak'ı, Suriye'yi, Mısır'ı gördük. Buradan hatırı sayılır bir bilinç düzeyi yakaladık. Ayrıca güçlü bir siyasi irade mevcut. Bu iradenin bütünleştiği güçlü bir liderlik var. Sayın Erdoğan, saydığım değerlerin simgesi durumundadır. Küresel baronlar açısından, onların zaviyesinden Cumhurbaşkanı Erdoğan tam bağımsız Türkiye'nin, 'yeniden milli mücadele'nin öznesi ve simgesidir. Bu sebeple ona yönelik 'Erdoğan düşmanlığı projesi' sürekli devrededir. Sayın Erdoğan'ı itibarsızlaştırma çabası var. 2019'daki seçimleri kaybetmesi için bir siyasi mühendislik çalışması yapmak hep gündemdedir. İç karışıklık çıkarmak, halkı suni gündemler üzerinden ayrıştırmak... Bugün böyle bir süreci yaşıyoruz biz. Bu çaba bir yandan 'müdahaleyi gerekli kılacak meşruiyet zemini adına' veriliyor. Ama bu milletin bileğini kimse bükemez.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası uzunca bir süre daha gündemde önemli yer tutan ‘yeni askerî darbe' ihtimalini 2017 Ağustos Yüksek Askeri Şura kararları ışığında nasıl yorumluyorsunuz?
Şura kararlarını liyakatin öne çıkartıldığını ve sivil iradeyle millet-ordu-devlet bütünleşmesinin taçlandırılması anlamında önemli bir adım olarak görüyorum. Yeniden ordumuzun gerçek nüvesi olan, özü olan, peygamber ocağı dediğimiz, yerli ve milli, Türkiye'yi Türkiye'den yönetme kararının bir yansıması olarak görüyorum.
KİMDİR?
1985'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini bitirdi. 1988'de Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsünü, 1999'da Mimar Sinan Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama bölümünü bitirerek yüksek lisansını tamamladı. 1995'te İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde doktorasını bitirdi. 1996 yılında Yardımcı Doçent, 2002'de ise Doçent oldu. Hacısalihoğlu, İstanbul Üniversitesi'nde lisans düzeyinde dersler verdi. 2008 yılında Beykent Üniversitesinde Profesör olarak görev yaptı. 2009'da Amerika'da Teksas Şehir Üniversite'nde görev yaptıktan sonra Türkiye'ye döndü. Yeni Yüzyıl Üniversitesi'nde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı olarak görev yaptı. 2016'nın Ağustos ayında söz konusu üniversitenin rektörü oldu. Hacısalihoğlu'nun akademik düzeyde çalışmaları şunlardır: Türkiye'nin Kentsel Gelişme Süreci ve 1999 Marmara Depremi, Yeni Dünya Düzeni Arayışı ve Türkiye, Küreselleşme Mekansal Etkileri ve İstanbul.