TIMETURK | 5 SORU
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) silahlı insansız hava aracı (SİHA) ile Hakkari'de düzenlediği operasyonda sivillerin öldüğünü iddia eden CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun açıklamaları gündemdeki yerini korurken, şimdi de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun savunması konuşuluyor. Geçtiğimiz gün bir canlı yayında konuşan Kılıçdaroğlu, "Sezgin Bey ile konuştum. Olay yerinin yakınındaki bir muhtar bilgi verdi. Öldürülenlerden bazıları iş adamı zaten. Gizli kapaklı insanlar değil, piknik yapıyorlar orada. Terör örgütüne destek olabilirler, terörist olabilirler ama orada silah olması lazım. O da yok" dedi...
5 SORU'nun bugünkü konuğu Gazeteci Hamza Mercanoğlu'yla CHP'nin SİHA iddialarını, MHP-Ak Parti yakınlığını ve erken seçim iddialarını konuştuk.
İşte Mercanoğlu'nun açıklamaları:
1- Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun silahlı insansız hava aracının (SİHA) Hakkari'de gerçekleştirdiği operasyonda sivilleri vurduğu iddiası ile ilgili neler düşünüyorsunuz? Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP'nin Tanrıkulu'nun tavrı karşısındaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sezgin Tanrıkulu'nun iddia ettiği SİHA'ların sivil vatandaşları hedef aldığı ve öldürdüğü iddiasıyla ilgili, İçişleri Bakanının ve TSK'nın yaptığı açıklamalar yeterince açıklayıcı ve tatminkâr. Olayın kriminal araştırmasını devletin resmi ve ilgili kurumları yapmalı. Şimdi bu açıklamaların üzerine, hangi done ve bilgilerle ‘Gerçek bu değil' diyebiliriz ki? Tanrıkulu, siyaseten sorunlu bir milletvekilidir. Keza daha evvelinden defaten terörist cenazesine katılmış, verdiği beyanatlarla terör örgütü PKK'yı destekler mahiyette sözler sarf etmiştir. Geçmiş profili ve CHP içerisindeki misyonu aleni ve açık olan bu zatın, yine PKK ve diğer terör örgütleriyle mücadelede kullanılan SİHA'ların kullanılmasını ‘Alçaklık' olarak niteleyen talihsiz beyanı hala kulaklarımızı çınlatırken, devletin resmi açıklamasına mı yoksa bu şahsın iddialarına mı itibar edeceğiz?
"CHP'NİN TERÖR KONUSUNDAKİ DURUŞU SİPARİŞ USULÜDÜR"
Doğru cevap, elbette devletin söyledikleri olacaktır. Zira, CHP'nin terör konusundaki genel duruşu tamamen sipariş usulüdür! Bu şu demektir; Kemal Kılıçdaroğlu, FETÖ marifetiyle tezgâhlanan bir kaset operasyonuyla CHP'nin başına geçirildiğinde, bu kumpasın sahipleri, Kılıçdaroğlu'ndan ‘Şartsız itaat' sözünü aldılar. Bunu yaparken yanlarında değildim elbette, ama eşyanın tabiatı ve kapitalist düzenin işleyiş normları bunu emreder. Yani, "Sırtımı kaşı, bende senin sırtını kaşıyayım!"
"SİHA İDDİASI CIA PROJESİDİR"
2- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Sezgin Tarıkulu'nu savunmak için sarf ettiği sözlerle ilgili siz neler düşünüyorsunuz?
Kılıçdaroğlu ve Sezgin Tanrıkulu'nun içinde yer aldığı ekip, maalesef, Türkiye'nin milli meselelerinde dahi, Batı menfaatlerini kollayan argümanlar geliştirerek gayri milli bir siyaset izlemektedirler. Bunun sebeplerinden en önemlisi, CHP'nin iç ve dış politikada sergileyeceği tavrın yazılımları, Türkiye sınırlarının dışında hazırlanıyor olması. Kılıçdaroğlu ve ekibi, kendileri için yazılan senaryoya tamamen sadık kalmak zorundalar zira, kendilerine icazet veren güçlere söz verdiler ve şu anda uyguladıkları politika da tam olarak bunu aşikar ediyor. Kılıçdaroğlu yönetiminde ki CHP, PKK ve onun siyasi ayağı olan HDP ile aynı merkezde düşündüğünü defalarca teyit etti! Bu konuda söylenen sözlerin dışında, seçim ittifakları ve Şafak Pavey'in kameralara yansıyan ‘Birlikte iyi salladık' çıkışı zaten bunu belgeleyen en önemli itiraf. Sözde PKK'yı kanamaya bile "Lütfen" yaklaşan Kılıçdaroğlu, fiili politikalarıyla PKK'nın en yakın müttefiki olduğunu göstermiştir. Hülasa, SİHA'ların sivilleri öldürdüğü bahsindeki iddia tamamen Türkiye devletini ve onu yönetenleri, uluslararası alanda zor duruma düşürerek, mümkün olursa, bu vesileyle Kürt vatandaşlarla devlet arasında husumet oluşturmaya yönelik bir adımdır ve tamamen CİA projesidir!
"ABD'NİN İŞGAL PLANI"
Kılıçdaroğlu, Tanrıkulu'nun son zamanlarda yaptığı açıklamaları sahiplenecektir ve sahiplenmiştir. Aslında, Tanrıkulu bu açıklamaları Kılıçdaroğlu'ndan bağımsız yapmamıştır. Bu bir stratejidir. Öyle ki; ABD tarafından sahneye koyulan büyük oyunun kartları açıldıkça, CHP-FETÖ ve ABD'nin, Suriye üzerinde kullandığı "Terörist-Lejyonerler" güruhu arasında sistematik bir paralellik olduğu ortaya çıkmaktadır. Birbirinden bağımsız ve hatta tamamen zıt olduğu düşünülen PYD-DAEŞ arasındaki girift iş bölümü çok şeytani ve sinsice hazırlanmış bir CİA kurgusunun sahada icra edilmiş halidir! Zıt kutuplardan, ortak bir elektrik üretmek diyebileceğimiz bir olayla karşı karşıya kaldık. DAEŞ'i kur, büyüt ve tahkim et! Ardından DAEŞ'i yok etmek bahanesiyle bir başka terör örgütünü silahlandırıp, mekanize bir güce dönüştür ve bölgeyi işgal et!
ABD, aynı kurguyu, ülkelerin iç siyasetinde ustaca kullanmayı yıllardır başardı. Bugün Türkiye'de yapılmak istenen şey tam olarak budur. FETÖ ve CHP'yi yönlendirerek, mevcut iktidarı ve milli muhalefet algısını ortadan kaldırabilmek için var gücüyle çalışmaktadır. NATO merkezli bu tezgahın senaryo kısmında FETÖ giriş bölümünü oluşturdu. CHP ise gelişme kısmında yer alıyor ve sonuç henüz yazılmadı! Muhtemelen oyuncuların istidadına göre ve durumun seyrine göre bir sonuç yazacaklardır. Aslında o sonuç kısmını hiç yazamayacaklar, zira, Türkiye ve nüfuz alanına giren Müslüman halklar büyük resmi açık şekilde gördüler! Afrikalılar, Ortadoğu ve diğer mazlum milletler, ABD ve Batı medeniyetinin çöküşe ramak kalayı yaşadığını fark etti. Sonuç olarak, CHP Olimpos'un çocukları tarafından ele geçirilmiş ve Batı medeniyetinin menfaat ve çıkarlarına odaklanmış, Türkiye aleyhine muhalefet eden herkesle dost, terör örgütleriyle aynı dili konuşan bir parti hüviyetine bürünmüştür.
3- 2019 seçimleri için partilerde hazırlıklar başlarken, Ak Parti'nin hızlı başladığı, CHP ve MHP'nin ise yavaş ilerlediği yönünde değerlendirmeler yapılıyor. 'Metal yorgunluk' çerçevesinde Ak Parti'nin 2019'a hazır olmadığı yorumları hakkında neler düşünüyorsunuz?
2019 seçimlerin CHP ve MHP'nin yavaş başladığını düşünmüyorum. Aslında şu an vakti en iyi değerlendirmek ve süreci lehlerine çevirmek için belirli stratejiler yapılıyor. CHP fazla çaba harcamıyor, çünkü onun adına tüm strateji ve planlamaları ABD derin yapısı hazırlayıp önlerine sunuyor ya da sunacak. Kendilerine ise sadece yazılan senaryoyu en iyi şekilde oynamak kalacak. MHP'ye gelince; Son iki yılı kendi iç sorunları çözmekle geçiren MHP ve lideri Devlet Bahçeli, tüm plan ve programını, ‘önce vatan' düsturuna göre hazırlıyor. Bahçeli'nin 17-25 Aralık ve Gezi olaylarından itibaren devam eden omurgalı duruşu, milli bir refleksin gereğinden zuhur etmiştir. 2019 seçimlerinde, muhtemelen AK Parti ve Erdoğan'a destek vereceğini öngörüyorum. Bu bağlamda, MHP'nin seçim stratejilerini AK Parti'ye paralel şekilde sürdüreceğini umuyorum.
AK Parti, 2019 yılına tam donanımlı ve baştan aşağı yenilenmiş bir teşkilat yapılanmasıyla gitmek istiyor. Sayın Cumhurbaşkanının bu hususta verdiği beyanatlar gayet sarihtir. Parti içerisinde yuvalanmış çıkar çevreleri ve kibir budalalarının varlığı Cumhurbaşkanı tarafından biliniyor ve ciddi rahatsızlık sebebi. Bu güruhun süratle def-i için gerekli adımlar atılmaya çalışıyor. Ne ki, bu o kadar kolay olmayacak! Zira uzun bir süreç içerisinde teşkilatlar içerisine sızmış olan bu çevreler, adeta ayrık otu gibi tüm mekanizmalara nüfuz etmişler ve birbirleriyle çok güçlü çıkar bağları var. Ben bunları şucu, bucu diye tarif etmek yerine ‘Herşeyci!' olarak tanımlıyorum. Bu tipler duvardaki nem gibidirler ve çıkarları uğruna bukalemun gibi renkten renge girmekte mahirdirler. An itibarıyla bir çok şehirde yeniden yapılanma hususunda başarılı olunduğunu düşünüyorum ama bazı kentlerde eski kişilerin yeniden göreve getirilmesi bende şaşkınlık uyandırmaktadır.
"BAHÇELİ'NİN BAŞKAN YARDIMCISI OLMA İHTİMALİ"
4- MHP ve Ak Parti arasında bazı çevreler tarafından 'ittifak' şeklinde değerlendirilen yakınlık hakkında neler düşünüyorsunuz?
AK Parti ve MHP milli meselelerde birbirinden çok farklı düşünmüyor. Gerek tavan ve gerekse tabanın birbiriyle gönül bağı oluşturması çok zor değil. İnanç ve vatan düsturu her iki partinin de ana omurgalarını oluşturuyor. Çok bileşenli gibi görünse de, aslında küçük nüans farklılıklarının dışında abes bir ayrışım bulunmuyor. Her iki partinin de 15 Temmuz'da omuz omuza mücadele etmesi ayrıca bir muhabbet bağının oluşmasına gerekçe oldu. Türkiye'nin en büyük meselesi haline gelen terör ve özellikle FETÖ terörü hususunda neredeyse aynı merkezli düşünüyorlar. Dolayısıyla iki partinin seçimlerde ittifak ederek müşterek bir strateji gütmesi çok normaldir. Bahçeli'nin Başkan Yardımcısı olacağı meselesi bana da gayet yakın bir olasılık gibi geliyor ve 'Neden olmasın ki?' diye düşünüyorum.
"ERKEN SEÇİM SÜRPRİZ OLMAZ"
5- Son olarak CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal'ın dillendirdiği erken seçim ihtimalini siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Deniz Baykal ve farklı çevrelerin zaman zaman dillendirdikleri erken seçim konusunda kesin olur ya da olmaz demek mümkün değil. Rüzgar çok önemli ve olası bir erken seçimi tetikleyecek olan konjonktürün şu an için oluşmadığını düşünüyorum. Ne ki, bir ay sonrasını öngöremiyoruz. Mesela Hollanda ve Almanya'yı hatırlayın. İplerin böylesine kopacağını kim düşünebilirdi. Çok bileşenli hadiselere bağlı olarak gündem bir anda değişir ve erken seçime gidilirse bu sürpriz olmaz. Böyle bir beklenti var mı? Bence toplumda yok ama siyasi dengeler sanki bunu istiyor ve bekliyor, diye düşünüyorum.
KİMDİR?
1962 yılında Gaziantep'te doğan Hamza Mercanoğlu, uzun süre İsviçre, Almanya ve İtalya'da yaşadıktan sonra 1993 yılında ülkeye dönerek aktif gazeteciliğe başladı. Mercanoğlu, aynı yıl “Vahdet fm” isimli radyoyu kurarak 2000 yılına kadar devam ettirdi. Londra'da yayımlanan Olay gazetesinde “03 Yazıları” başlığı altında makaleler yazan, Genç Kalemler adında haftalık bir gazete çıkaran Mercanoğlu; Gaziantep'te günlük yayımlanan Referans ve ulusal çapta yayın yapan Milat gazetesinde köşe yazıları yazmakla birlikte, aylık olarak yayımlanan Times of Turkey adlı derginin Genel Yayın Yönetmenliği görevini yürütüyor.