Hendeklerin arkasında kimler var?
Ahmet Hakan'ın Çarşamba Sohbetleri'nde bu haftaki konuğu güvenlik analisti Metin Gürcan, hendek siyasetini anlatıyor...

Oluşturma Tarihi: 2015-12-30 05:57:56

Güncelleme Tarihi: 2015-12-30 05:57:56

Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan'ın Çarşamba Sohbetleri'nde bu haftaki konuğu güvenlik analisti Metin Gürcan, Güneydoğu'daki hendek operasyonlarını, devletin ve örgütün tutumunu, hendek arkasındakilerin yaklaşımlarını anlattı. Devlet aradan çekilse PKK'nın da hendek arkasındaki gençlerle baş edemeyeceğini ifade eden Gürcan, "Devletin resmi söyleminde bu çocuklar, “terörist” olarak nitelendiriliyor. Şu an “Ezelim, başlarına vuralım, yok edelim” tarzı bir yaklaşım söz konusu. Ama suç, bu çocukların değil. Bu çocuklar çatışmaya gitmedi, çatışma onların sokaklarına, kapılarının önüne geldi. Devlet bu gençleri önce anlamaya çalışmalı. Çünkü bunların sorunu otorite ve dayatmayla... İddia ediyorum devlet aradan bir çekilse bu gençler, PKK'nın dayatmalarına da karşı çıkar" dedi.

Metin Gürcan'ın Ahmet Hakan'ın sorularını verdiği yanıtların bazıları şöyle:

Hendeklerin, barikatların ardında kimler var? Kimdir bu YDG-H'liler?

Çoğu 18 yaş altı çocuklar bunlar. Ne istemediğini çok iyi bilen ama ne istedikleri konusunda kafaları karışık gençlerden söz ediyoruz. Sadece ideolojik takılmıyorlar, hayatı da yaşamak istiyorlar. Mesela Cizre'de PKK bunlara bir “WhatsApp” grubu kurmuş haberleşmeleri için. Bu gruptaki bazı çocuklar, bu haberleşme ağını kız arkadaş bulmak için kullanıyor. Ben bu durumu “füzyon radikalleşmesi” diye nitelendiriyorum. İdeoloji, küreselleşme, tepkisel yerelleşme, statü arayışı ve isyan hep birlikte bir tencerede pişiyor, ortaya da acayip bir şey çıkıyor. Ankara bu gençleri henüz anlamadı, PKK ise biraz anlamış gibi ama kullanıyor.

Bir tutunamamışlık da söz konusu galiba...

Çoğunun aileleri 1990'larda köyden şehirlerin varoşlarına göç etmiş. Yoksullar. Köyü ve köylü değerleri bırakmışlar ama şehre de tam olarak tutunamamış. Arada kalmışlık, sıkışmışlık söz konusu... Mesela Cizre'nin kendilerine “Öz Cizreli” diyen yerlileri bunlara çok kızıyor ve onlara sonradan görme anlamında “Şık köylü” diyor ve dalga geçiyor.

Devlet ne yapmalı bu çocuklara karşı?

Devletin resmi söyleminde bu çocuklar, “terörist” olarak nitelendiriliyor. Şu an “Ezelim, başlarına vuralım, yok edelim” tarzı bir yaklaşım söz konusu. Ama suç, bu çocukların değil. Bu çocuklar çatışmaya gitmedi, çatışma onların sokaklarına, kapılarının önüne geldi. Devlet bu gençleri önce anlamaya çalışmalı. Çünkü bunların sorunu otorite ve dayatmayla... İddia ediyorum devlet aradan bir çekilse bu gençler, PKK'nın dayatmalarına da karşı çıkar.

PKK'yı anlıyorum da devlet ne yaptı da çatışmayı sokaklara getirdi? Devletin sorumluluğu nerede?

Devlet dar sokakların ve çarpık kentleşmenin hendek-barikat pratiğine çok elverişli olduğunu göremedi. Durumu önce anlamak yerine sert yaklaşmayı tercih etti. Devletin hatası bu süreci öngörememek ve elinde çekiç olanın her sorunu çivi olarak görmesi misali sorunu “çakarak'” çözmeye çalışmak.

Hendek olayının en başında farklı bir strateji izlenebilir miydi?

Aslında yerel yöneticiler, hendek olayı ilk başladığında sorunu diyalog yoluyla çözme noktasındaydılar. Çocuklarla diyaloğa geçtiler. Olaylar ilk başladığında hendekleri kapatmaya razı ettiler. Ancak Ankara'dan merkeziyetçi bir yaklaşımla bir talimat geldi ve ikna edilen çocukların çoğu gözaltına alındı. Bu olayın ardından da diyalog yoluyla çözüm seçeneği rafa kalkmış oldu.

Yerel yöneticiler bu işi çözebilir miydi?

Onlara bırakılsaydı kesinlikle çözerlerdi. Zaten artık bu konu yerelde çözülecek gibi.

Peki bu çocuklar, PKK'nın emir ve gözetimi altında mı? İdeolojik farkındalıkları yoksa... PKK bunları nasıl yönlendirebiliyor?

Bunlar otoriteyle ilişkileri problemli çocuklar. Yine söylüyorum: Devlet aradan çekilsin, bu çocuklar yarın PKK'nın da başına bela olur. Bunu gittiğim ve sahayı gözlemlediğim için söylüyorum.

Peki sizin öneriniz ne? Hendek kazmışlar, şehri yaşanmaz hale getirmişler, ‘Buraya polisi sokmayız' diyorlar. Ne yapacak güvenlik güçleri? Müdahale etmeyecek mi?

Tabii ki edecek. Ama bu müdahalenin yöntemi farklı olmalıydı. Sert ve yumuşak yaklaşımlar aynı anda kullanılarak “kesin inançlılar” ile “kazara katılanlar” birbirlerinden ayrılabilmeliydi.

Nasıl aşılacak bu sorun?

Sahaya bakınca umut yok gibi. Ama ben yereldeki karar alıcılara, inisiyatif tanınırsa bu gençlerle hâlâ diyalog zemini olduğuna inananlardanım.

İyimser misiniz?

Aslında evet... Türkiye'nin doğusuyla, batısıyla bir büyük toplumsal farkındalık yaratması ve “Hendeklerin ötesine geçiyoruz” demesi gerekir. Devlet, önce çatışma bölgelerindeki halkını kucaklayacak, onları güvenli bir bölgeye bırakacak, sonra “erdemli gücü” ile hendeğin içine elini uzatacak. Gençlerden o eli tutmak isteyenler o hendekleri boşaltacak. Tüm bunlardan sonra devletin elini tutmayanlar gerçek teröristlerdir.