İmam hatipli gençlerden Siyer Gazetesi
Yazar Demet Tezcan, bir grup imam hatip lisesi öğrencisinin birlikte çıkardığı Siyer Gazetesi'nin fikir ve doğuş aşaması ile gazetenin işlediği konulara yönelik olarak projenin mimarı olan gençlerle bir söyleşi gerçekleştirdi.

Oluşturma Tarihi: 2016-02-15 13:07:30

Güncelleme Tarihi: 2016-02-15 13:07:30

Mehmet Emin Saraç Anadolu İmam Hatip Lisesi 10. sınıf öğrencilerinin meslek dersleri öğretmeni Esra Dindar rehberliğinde  hazırladıkları 'Siyer Gazetesi ile ilgili Yazar Demet Tezcan'a önemli açıklamalarda bulundular

Demet Tezcan'ın Siyer Gazetesi'ni hazırlayan gençlerle röportajı;

Bir gazete gözümüze çarptı sosyal medyada. Gazetenin manşeti, haberlerin başlıkları görenleri öyle çekti aldı ki Peygamber Efendimizin vefatından sonra Hz. Bilal'in ezanıyla sokağa koşanlar gibi olduk. Sanki Mekke döneminde bir gazete vardı ve birileri o gazeteyi bulup, çıkarıp sosyal medyaya taşımıştı. 

“Put festivalinde karışıklık”, “Muhammed'ul Emin'den Ebu Cehil'e Tokat gibi ders”, “Yemen ticareti bu yıl yüzleri güldürecek”  “ Bir süredir kendisine vahiy gelmediği için gönlü daralan Hz. Peygamber(a.s) Yüce Allah'ın kendisine nimetlerini hatırlatan yeni ayetlerin inişiyle rahatladı… devamı  3.sayfada” diyordu.   

Kimdi bu haberleri o dönemden bu döneme servis edenler?  Onlarla ÖNDER'i ziyarete geldiklerinde  bir araya geldik ve sizler için söyleşi yapma fırsatı bulmuş olduk. Bizler gibi gazeteyi duyup da kimler çıkarıyormuş, neden böyle bir çalışma gereği duymuşlar, etki-tepki nedir diye merak edenler varsa onların hislerine tercüman olalım istedik.  

 Başakşehir Emin Saraç İmam Hatip Lisesi öğrencileri Esra Çiftçi Dindar Hocalarının önderliğinde dünle bugün arasına köprü kuran, bugünden peygamber efendimiz  (s.a.v) in  örnekliğine şahit kılan bir çalışma yapmış . Bu zekice fikirle peygamber efendimizin örnek yaşantısını bugüne yakınlaştırarak, okuyanları bir anda kendisini peygamber efendimizin etrafındaki olaylar örgüsü içinde buluvermesini sağlamışlar. Haber dilleri ile olaylar daha dün yaşanmış ve bugünün manşetine yansımış gibi okuma-bilme merakı uyandırmışlardı.   

Siyer gazetesi fikri nasıl doğdu? 

ESRA ÇİFCİ DİNDAR : Lise 10. Sınıflarda Siyer dersi var. Bu anlamda şöyle bir düşünceyle ortaya çıktı. Siyer dersi normalde kitaptan okutulan bir ders. Proje ödevi anlamında ne verebiliriz diye düşünürken çocukların hem katkılarını sunabilecekleri hem de siyeri o dönemde uyandırdığı etkiyle beraber öğrenebilecekleri bir araç olsun istedik. Ben de İmam Hatip Lisesi mezunuyum. Sonra da İlahiyat okudum. Vahyin ve Rasul'ün verdiği örnekliği çeşitli siyer kitaplardan okuduk.  Ama onun dönüştürücü etkisi ve günümüze taşınabilecek vurguları çoğu zaman ihmal edilir bu çalışmalarda.  Gerek Kur'an'ın nüzul sürecine dair yaptığım okumalarla ve karşılaştırmalı Siyer çalışmaları sonucu bunu farketmiştim. Çünkü  özellikle Kur'an sureleri çok canlı ve aksiyoner bizzat hayatın içinde tablolar anlatıyor tüm vahiy boyunca. Bu anlamıyla kitaplarda kalmış bir öğrenmeden çok öğrencilerim hissedebileceği, örnek alabileceği, bazı yönleriyle günümüz dünyasına benzetebilecekleri  etkin bir Siyer okuması yapsınlar istiyordum.   Bu yüzden Mekke'de bir gazete çıksaydı nasıl çıkardı?  Vahiy o toplumu nasıl değiştirirdi?  Bir ayet indiğinde o toplumda nasıl bir yankı uyandırırdı? Bunun etkileri anlatabilmek adına Mekke'yi o dönemden anlatan bir gazete düşündük. Bunu önce küçük çapta öğrencilerimizle çalıştık. Daha sonra biraz daha da olgunlaştırarak dışarıya açık, siyerde yeni bir eğitim dili olması açısından bu şekilde 10. Sınıf öğrencilerimizle beraber bu projeyi başlattık. 

Tarihi süreci takip ederek yapıyorsunuz, kurgu yok yani? 

 Evet kurgu yok. Büyük ölçüde o dönemdeki olaylarla başlıyoruz. İlk sayımız örneğin henüz vahyin gelmediği cahiliye sınıfından bahseden 595 yılı Allah Rasulu henüz 25 yaşında henüz vahiy gelmemiş. Muhammedu'l Emin olarak Mekke'de tanınıyor. İlk sayımızı buradan başlattık. Bunu da şunun için yaptık aslında Mekke cahiliyesinden şikayet eden, cahiliye toplumunun özelliklerini anlatan, Kuran'ın nasıl bir ortama bize indiğini anlatabilen bir sayı olsun istedik. O dönemdeki Bizans - Sasani çekişmesini vererek dünyanın gündemine ve Mekke'nin dünya tarihinde işgal ettiği ekonomik ve siyasi durumu da ele aldık. Burada gerçek tarihsel ve ekonomik verilere yer verdik. Kurgu yok. İlk sayımız bu anlamda İslam öncesi Mekke'den yola çıktı. İkinci sayıda Nübüvvetle beraber devam ettik. Dolayısıyla kronolojik bir sırayla siyer konularını teker teker işleyeceğiz inşallah. 

Bu fikir ilk ortaya çıktığında idarenin tepkisi nasıl oldu? Fikre nasıl yaklaştılar, endişeleri oldu mu?  

Esra Çifci Dindar: İdaremiz çok destek oldu bize. Özellikle gençlerin katkı sağlayacağı bir çalışma olması açısından çok destekledi. Çünkü gençlerde de olumlu bir etkisi oldu bunun. Hepsi kendilerini sorumlu hissettiler. Büyük bir araştırmaya giriştiler. Hemen kütüphanelerindeki siyer kitaplarını ortaya çıkardılar. “ Hocam şu olay var.”, “Bu konuyu da anlatalım”  dediler. Bazen benim fark etmediğim daha tarihte ayrıntıda kalmış olayları gündemime getirdiler. Onlarda ki bu çalışma şevkini görünce idaremizde bize başından beri destek oldu.  

Kaç kişiniz

Toplamda 20'ye ulaştık. Yayına başladıktan sonra gönüllülerle biraz daha genişledi ekip. 

Yayın kurulunu neye göre seçtiniz? Yani siyere mi, basın- yayına mı meraklıydı ekip? 

Esra Çifçi Dindar: Aslında ben onların Siyer derslerine giriyorum. Birçok sınıfın siyer dersine giriyorum. İlk etapta tek bir sınıftan öğrencilerimizle bu projeye başladık. Bunun böyle olmasının nedeni ise onların siyere dair altyapılarının biraz daha iyi olması akranlarına göre. Genel kültür anlamında siyer bilgileri iyiydi. Bu birinci etken oldu. İkinci etken biz bu gazeteyi gençlerin dilinden gençlerin araçlarıyla oluşturmak istedik. Gazete çıktığı an bir internet sitesi de olsun. Sosyal medyada üzerinden de yayın yapsın. Etkileşim de sağlasın  gençlerle istedik. Gazete ekibindeki öğrencilerin bu anlamda  teknik bilgileri de iyiydi. Birkaç tanesinin kendi internet siteleri vardı. Bu durum birlikte çalışmak için olumlu bir rol oynadı. Aynı zamanda Arapça sınıfı bu sınıfımız. İçlerinde hafızlık yapan öğrencilerimiz de var. Akademik olarak da başarılı, sosyal konularda da genel kültüre sahip bir kadro var.  

Ekibin erkeklerden oluşmasının özel bir nedeni var mı?  

Bizim okulumuz özelinde kız öğrencilerimize yönelik yürüttüğümüz farklı dergi çalışmaları ve projeler vardı. Erkek öğrencilerimizin bu anlamda bir sitemleri ve rağbetleri vardı. Bu bir etken olmuş olabilir ilk etapta. Ama şimdi özellikle görsel sanatlar ve çizgi çalışmaları açısından kız öğrencilerimizde gazetemize katkı sunmaya başladılar. Dolayısıyla gönüllülüğe dayalı, katılıma açık bir ekiple çalışıyoruz. 

Peki, kadronun gelecekteki hedefleri? Gazeteci olmak hedefin miydi yoksa İslam tarihine mi ilgin vardı? Sen kendini burada bulma gerekçen olarak neyi görüyorsun? 

 Muhammed İsmail Bulut ( Ebu Ammar künyesi ile Siyer gazetesinin köşe yazarlığını yapıyor) Kendimi burada bulma gerekçem biraz daha yazı yazmayı öğrenmek ve bu nedenlerle günümüze daha iyi bakmak. Günümüzdeki olayları yorumlamak amacıyla düşünüyordum. İleride belki akademik çalışma olarak siyaset olabilir bunun için ön çalışma olarak siyer gazetesini düşünüyordum. Geçmişi siyer gazetesinden o üslubu da öğrenmek daha iyi olacaktı bizim için. Akademik çalışma olarak kendime çok büyük bir katkı sağladı.  

Yavuz Selim Harbi:  Ben de ilk başta hocamız bize sorduğunda bir merak uyandı. Proje İlgimi çekti. Çünkü günlük gazeteleri takip etmeyi seviyordum her konuda. Bu şekilde bana normal derslerime de katkı sağladı, yazmak gerçekten insana katıyor. İnsana yazı yazma alışkanlığını kazandırıyor. Hoş bir şey. Ben bunu devam ettirmek istiyorum. Ama gelecekte kullanır mıyım kullanmaz mıyım onda kararsızım. Sonuna kadar inşallah yazacağız.  

Mustafa Eren Güzel: Hocamız sınıfta “kimler bu gruba dahil olmak istiyor?”  dediğinde bende istemiştim. İleride gazeteci olmak gibi bir hayalim yok ama en azından bir Müslümanın siyer, fıkıh ve diğer ilimleri bilmesi zaten gerekli. Hem kültür anlamında hem de yazı yazan arkadaşlarımın da dediği gibi yazı yazma anlamında bana bayağı katkı sağladı.  

Esra Çifçi Dindar: Mustafa Eren teknik olarak yönetiyor. Kendi internet sitesi var. Bizim internet sitemizi o yaptı. Onların yetenekleriyle aslında bir anlamda kendi derdimizi buluşturmak gibi bir şey oldu bu.  

Gençliğe hitap edebilmenin ortak yolu ya da sosyal medyayı ortak paydaya çevirmenin yolu diyebilir miyiz?  

Esra Çifçi Dindar : Onlar belki bununla şunu denediler. Bu iş için internet sitesi kurulurmuş. Yani İslam'a hizmet etmek için nasıl bir internet sitesi kurarız belki böyle bir örnek oldu. Başka alanlarda ilerlerken, ümmete fayda sağlayacak  alanlarda da interneti kullanmak.  

Ömer Faruk Deniz: Siyer gazetesi ekibinde olmamım nedeni arkadaşlarımıza siyeri  daha farklı bir şekilde anlatmak. Daha hoş bir şekilde anlatmak. Ayrıca ileriye dönük meslek sahibi olduğum zaman bir düşünce hakkında yazı yazmam gerektiğinde şimdiden tecrübem olması için böyle bir çalışmaya karar verdim ben de. Çalışmalarımızı da arkadaşlarımızla birlikte araştırarak yapıyoruz. Kaynaklardan araştırarak yapıyoruz. Hem gelişmemize hem yazmamıza katkı sağlıyor. Hem de kendimizi daha iyi ifade etmek açısından iyi bir çalışma.  

Mevcut siyer kitapları var derslerde de zaten işleniyor ama siz yeni bir dille yeni bir bakışla siyer anlatımını deniyorsunuz. 

Yavuz Selim Harbi: Her insan kitap okumayı sevmez ve hani kalın kitaplar okumaktan pek hoşlanmaz ama çoğu insan bir gazete gördüğü zaman almak bakmak ister, böyle dikkat çekici bir manşet olduğu zamanda insanın okuyası geliyor zaten. Hani çok ağır da değil üslubu. Daha gençlere yönelik. 

Bu gazeteyle birlikte şu algı da yıkılıyor “gençler sosyal medyacıdır, onlara sadece sosyal medyadan ulaşılır, ilgi alanları orasıdır” ama sizler aynı zamanda hem web sayfası kuran, hem sosyal medyada  aktif olan gençler olarak gazeteye dokunmayı önemsiyorsunuz. Acaba gençlere bakışta biz çok mu tekdüze, yanlı, yanlış, önyargılı bakıyoruz. Sizin gazetelere kitaplara dokunamayacağınızı düşünüyoruz?  

Yavuz Selim Harbi: Bence önyargılı bakıyorsunuz. Anneme de ilk söylediğimde –aslında aynı evde yaşamadığımız için onlar benim gazete okuduğumu, gazeteye merak saldığımı bilmiyorlardı. Yurtta kalıyordum. Oraya gelen gazeteleri okuya okuya bir merak sarmıştı bir yıldan beri. Anneme bahsettim “Sen mi gazete okuyorsun?” diye şaşırdı. “Olamaz mı? Biz hiç kitap, böyle yazı okuyamayacak mıyız?” dedim. Gösterdim bu bizim çalışmamız diye. Ben ilk defa orada tanıtmıştım gazetemizi. Hoşlarına gitti. Benim böyle gazeteye yönelik bir iş yaptığımı görünce. Sevindiler tabii ki. Gençler arasında hatta erkekler olarak, daha çok spor sayfaları okunur yine de gazete okuyoruz. Burada tamam sporla bir alakası yok ama yine de gazete okuma alışkanlığımız var ben kendi adıma konuşuyorum. Diğer arkadaşlarımın da okuduğunu düşünüyorum çünkü etkileyici bir proje her yerde bir ses duyurduk Allah'a şükür. Burada da arkadaşlarımız okumamazlık etmez diye düşünüyorum. Okurlar gençler olarak.  

Günün birinde teklifler gelirse okullara gidip çalışmalarınızı anlatır mısınız?  

Tabi ki. İnşaallah. 

Özellikle Diyanet Vakfı'nın bizi kurumsal olarak ziyaret ederek bu konuda desteği oldu 

Bu konuda nasıl bir dönüş alıyorsunuz?  

Esra Çifçi Dindar : Özellikle siyeri o günden anlatan, Mekke'deki o gün uyandırdığı yankıları veren bir gazete olması, özgün bir gazete olması açısından çok olumlu tepkiler aldık. Eğitimciler, Diyanet'te çalışan Kur'an kursu öğreticileri hepsi bize ulaştılar. Biz öğrencilerimize gazeteyi okutmak istiyoruz, bunu okutarak siyeri öğretmek istiyoruz şeklinde. Ebeveynler de ulaştılar. Hatta tavsiyelerle ulaştılar. Tavsiyelerde de bulundular. Eğitim camiası açısından olumlu dönüşler aldık. Diğer imam hatiplere bu çalışmaları ulaştırıyoruz, onlardan gelecek tavsiyelere de açığız. 

Eğitim camiası olarak Sadece imam hatiplerden mi dönüşler var?  

Hayır, sadece İmam Hatipler değil, genel olarak eğitim camiasından dönüşler oldu, sivil toplum camiasından oldu. Özellikle Diyanet'in bizi kurumsal olarak ziyaret ederek bu konuda desteği oldu. Ben şöyle düşünüyorum. Siyer Gazetesi'nin bu kadar yankı uyandırması evet özgün bir proje ama birazda bizim de camiamızda gençlere yönelik boşluğumuzdan dolayı bu kadar beğenildi. Siyer Gazetesi'nin bu kadar yankı bulmasının bir nedeni olarak da gençliği yansıtacak fazla çalışmamız bulunmamasından kaynaklanıyor, bir boşluğu doldurduğu için bu kadar beğenildi. Ve bu beğeniyi öğrencilerimiz de tahmin etmiyordu. Bu ilgi onların işine daha da ciddi sarılmasını sağladı.  

Yavuz Selim Harbi: Evet, ilk başta hiç tahmin etmiyordum. Tamam ben de varım bu işte ama arka planda kalsam mı diye düşünüyordum. Amacını daha sonradan anlamış oldum.  

Biz de Siyere böyle bakalım diye yola çıkanlar olursa bu şöyle bir endişe de oluştur mu acaba tarihi gerçeklik tam olarak ele alınabilecek mi mesela?  

Esra Çiftçi Dindar: Aslında bizim de ilk başlarda endişe duyduğumuz bir şey çünkü şuan siyeri anlatmada kurgu çok fazla kullanılıyor, siyer anlatmak amacıyla yola çıkmış romanlarda olsun, peygamber efendimizin hayatını ve sahabelerin hayatını anlatımda olsun kurgu çok fazla.Biz bu dilden uzak durmaya çalışıyoruz. Kurguya değil, daha çok nüzul sürecinde ayetlerde anlatılan sahnelere vurgu yapmaya çalışıyoruz. Veya hadislerde anlatılan gerçek olaylara dayandırmaya çalışıyoruz. Kurgudan bilerek uzak duruyoruz. Açıkçası haber dili de biraz daha olay ve aksiyon içeren bilgileri ön plana çıkarmayı gerektiriyor. Bu açıdan biz kaynaklardan zaten yeterince malzeme bulabiliyoruz. Kurguya hem ihtiyaç duymuyoruz, hem de bilerek uzak duruyoruz 

Peki bu projede yer almak  size nasıl bir katkı sağladı? 

Muhammed İsmail Bulut:  Kur'an pratiğe dönüşmüş hali olduğunu gördüm Siyerin. Siyer Gazetesi'ne başladıktan sonra Ku'ran'ı anlamada siyerin önemini gördüm. Teorinin pratiğe dönüşmüş halinin siyer olduğunu bu gazete çalışması ile daha çok fark ettim. Hz. Peygamberimizin çoğu siyer kitaplarında anlatılan insanüstü bir Peygamber yerine, örnek alınabilir bir peygamber olduğunu bu çalışmayla daha güzel kavradım.  

Yavuz Selim Harbi:  Ben de peygamber efendimizin döneminin zorluğunu biliyordum. Tebliğ yaparken ne kadar zorlandığını. Yani bir kişiye görev veriliyor bir de Allah tarafından veriliyor görev öyle kolay bir görev değil. Bunu yayacaksın etrafına, ilk tepkiler verilecek ki tepkiler, baskılar  oluyor, sonra yapılan işkenceler, hakaretler hepsi zor bunu bir insanın kaldırması da zor. Biz gazetede özellikle bu insani yönüne de vurgu yapıyoruz. İşte bunları daha iyi ayrıntılı öğrenebilme imkânı sağladı. “Bir peygamber olmak nasıl bir şey?”  diye düşünmemi ve  bu görevin zor bir şey , ciddi bir şey  olduğunu   algılamamı sağladı. Ben siyerle alakalı böyle bir aşamayı kat ettim, bu düşünceye sahip olmaya başladım. 

Kendini yaşam şartlarınla o günü kıyasladın mı?  

Tabi ki, Peygamber efendimiz zamanındaki şartlarla, burada şartlar farklı ama bizim Müslümanlar olarak tebliğ etmemiz, davet etmemiz lazım belki bu da bir araç olur. “Peygamber efendimiz bu kadar zorluk gördü yılmadı da sana n'oluyor? böyle yılgınlık gösteriyorsun? ” şeklinde kendimize sorabiliriz Bu nedenle cesaret verebilir, böyle daha faydalı olabiliriz.  

Mekke gençleri arasında aynilik kurduğunuz gençler oldu mu bu süreçte ?  

İlk başta “o dönemde yaşayan  bir genç olsaydım, ben ne yapardım?” diye düşündüm. Hakikaten bunu düşününce  biraz zor bunu kabul etmek. Neden zor, çünkü babamızdan görmüşüz adam puta tapıyor değil mi? Puta tapan birisi olarak düşünelim. Biri geliyor tamam herkes tarafından güvenilir ama inanmak bir tereddüt gerektiriyor. Tamam, Hz. Hatice, Hz. Ebubekir iman etti fakat sıradan bir genç olsaydım, o halktan biri olsaydım zorlanırdım. İyi ki de bu dönemde biz babamızdan gördüğümüz üzere Müslüman olmuşuz. İnsan şükrediyor açıkçası. Kıymetini bilelim. Biz kıymetini bilmiyormuşuz.  

Ömer Faruk Deniz: O döneme baktığımızda hemen göz açıp kapayıncaya kadar gerçekleşen olaylar değil bunlar. O dönemde zorlanan çok insan var. Bu açıdan Hz. Peygamber'in verdiği mücadeleyi bir kerde olup biten değil sabır gerektiren bir iş olduğunu fark etmek lazım. 

Esra Çifci Dindar Kimdir? 

1999 yılında Eyüp Anadolu İmam-hatip Lisesi'nden mezun oldu ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine girdi.  28 Şubat döneminde üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağı nedeniyle okulunu gecikmeli bir şekilde bitirdi. Mezun olduktan sonra da mevcut yasak nedeniyle öğretmenlik yapamadı ve mesleğine 10 yıllık bir ara verdi. Bu dönemde Siyer ve Hadis konusunda çeşitli STK'larda serbest eğitim çalışmaları yürüttü. Şu anda  M. Emin Saraç Anadolu İmam- Hatip lisesinde Meslek dersleri öğretmeni olarak görev yapıyor. İstanbul Üniversitesi'nde  Temel İslam Bilimleri alanında yüksek lisans yapıyor. Aynı zamanda Siyer Gazetesi Projesi'nin Genel yayın Yönetmenliği görevini yürütüyor