'İsrail, Kürt kimliği üzerinden İslâm'a karşı cephe oluşturmaya çalışıyor'
Sosyolog Müfid Yüksel, Barzani'nin yapacağı bağımsız Kürdistan referandumu için 'İsrail, Kürt kimliği üzerinden İslâm'a karşı cephe oluşturmaya çalışıyor' dedi. 'Kürtçülük kimliğini besleyen şey Türkçülük ve Arapçılık' diyen Yüksel, yanlış politikaların Barzani'yi İsrail'in kucağına ittiğini söylüyor...

Oluşturma Tarihi: 2017-09-17 09:30:21

Güncelleme Tarihi: 2017-09-17 09:30:21

TIMETURK | RÖPORTAJ

CUMAALİ DALKILIÇ

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin (IKYB) bölge ülkeleri ve muhalefetin tepkisine rağmen hayata geçirmeye hazırlandığı bağımsızlık referandumu için son hamleyi yapan ABD de Erbil'den eli boş döndü. Kerkük'ü pazarlık konusu yapan ABD'li Özel Temsilci Brett McGurk, Bağdat yönetiminin azlettiği fakat koltuğu bırakmayacağını açıklayan Kerkük Valisi Necmeddin Kerim'in de bulunduğu bir görüşme sırasında Barzani'ye Kerkük'ü vermeyi teklif ederek, karşılığında referandumun ertelenmesini istedi. Barzani ise bu teklifi kabul etmeyerek, kararlarından dönmeyeceklerini söyledi.

Kürdistan referandumunun en dikkat çeken noktalarından biri de İsrail'in verdiği iddia edilen destek. Başbakan Benyamin Netanyahu'nun "Bağımsız Kürdistan'ı destekliyoruz" sözleri ile gündeme gelen konu, İsrailli bakanların açıklamaları ile gündemde kalmayı sürdürüyor. Son olarak İsrail Adalet Bakanı Ayelet Şaked "ABD bağımsız Kürdistan'ı desteklemeli" demişti.

Türkiye ise sert açıklamalarla tepki göstermeyi sürdürürken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün akşam katıldığı canlı yayında "referanduma karşı alacakları karar için 22 Eylül'de gerçekleştirilecek MGK'yı" işaret etti. IKBY ise bundan yalnızca 3 gün sonra 25 Eylül'de sandık başına gidecek...

Ortadoğu'da gündemi kızıştıran bağımsızlık referandumunu Ortadoğu ve Balkanlarda tarih ve kültür alanındaki araştırmalarıyla tanınan Sosyolog Müfid Yüksel ile konuştuk.
İşte Yüksel'in açıklamaları:

İSRAİL-BARZANİ İLİŞKİSİ

Müfid Bey, son günlerde Barzani ailesinin Yahudilerle akraba, dolayısıyla Yahudi oldukları hususunda bir takım iddia ve görüşler ileri sürülüyor. Bu konuda değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?

Doğrusu bu noktada “pragmatist” bir durum var. Yani zamanında Abdulkerim Kasım, 1961'den beri oradaki Nasırcı Arap sosyalizmine dayalı askeri idareler ve daha sonra BAAS rejimiyle Kürtlerin üzerinde uyguladıkları baskılar, beraberinde Arap milletine dayalı yaşanan siyasal gelişme, Kürt siyasi hareketlerini farklı arayışlara itti. İlk önce Sovyet Rusya'nın kucağına itti ve Sovyet Rusya'nın bunda ciddi bir etkisi oldu. Sovyetlerin o dönem Marksist-Sosyalist birtakım militarist hareketler üzerinde ideolojik etkisi vardı. Bu hareketlerin büyük çoğunluğu ideolojik anlamda Marksist-Sosyalist veya şöyle böyle etkilenmişti. Hatta Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) de aynı çizgide bir yapıydı. FKÖ'ye, Türkiye'deki komünist-sosyalistlerden, Mahir Çayan'dan tutun birçok isim Filistin'in İsrail işgalinden kurtuluşu adına katılıyordu. O süreçte İran ve Arap baskısı arasında kalan Kürtler de bölgedeki milliyetçiliğe tepki olarak İsrail'e yanaştılar. Tamamen reaksiyon yani… Evet. Zaman içinde İsrail'in de bu yaklaşımı kullanarak Kürtler içinde nüfus kazanması sağlandı.

O halde Kürtlerle Yahudiler arasında klan, akrabalık bağından bahsetmek mümkün değil?

Yalan. Dibine kadar yalan.

Şöyle bir iddia var; Ortadoğu'da bulunan Yahudilerin bir kısmı yaşadıkları siyasi, sosyal birtakım sıkıntılar nedeniyle Barzani aşiretine sığındı, onlar da Yahudileri himaye etti?

Hayır. Yahudiler, Irak'ta tarihin çok eski dönemlerinden beri vardır. Barzan Bölgesi'nde de Yahudiler vardı. "Barzan" bir bölge adıdır. Aşiret adı değildir. Bir kere burada yanılıyoruz. Barzan bölgesinden dolayı “Barzanili” anlamında Barzani adını aldılar. Soyadı Barzani olmayan Müslüman aileler de var. Ben bunların bir kısmını da tanıyorum. Bunlar Barzaniler için “onlar şeyhlerdir, biz farklıyız” diyor. “Şeyh” dediği Barzani ailesi. Bu farklılıklar Türkiye'de pek bilinmediği için, geçmişte Tarih ve Düşünce dergisinde Barzani ile ilgili makalesi çıkan, dostum da olan Ahmet Uçar, bölge Yahudilerinin de Barzanilerle komşu olduğunu Osmanlı arşivlerinden hareketle yazdı.

Yıl 2002 olmalı. Hürriyet gazetesi de bu makaleyi manşet yaptı, derken kamuoyunun önünde Barzaniler “Yahudi” oldu. Ben dostum Ahmet Uçar'ı sonradan görüştüğümde de bilgilendirdim. Kendisine Barzan bölgesinde herkesin birbiriyle akraba olmadığını söyledim. Yahudiler, Seyyid Taha el Hakkari'nin köyü olan Nehri'nin bir mahallesinde de vardı. Yahudi'ydi ama hiçbir akrabalıkları yoktu. İstanbul'daki Yahudilerin bir kısmı İbranice bilmez, Türkçe bilirler. Hatta daha önce ispanya'dan gelen Yahudilerin büyük bir kısmı “ladino” dediğimiz İspanyol İbranicesini de bilmiyorlar. Sonraları İsrail'den gelen, İstanbul'daki Musevi okullarında İbranice hocalığı yapmaya başladılar. Bunlar pek bilinmiyorlar. 

NAKŞİ ŞEYHLİĞİ

Barzani ailesinin de bir kısmını Arap milliyetçiliğine karşı ortak tepki göstermesiyle birlikte bazı Barzanilerin bundan hoşnut olduğunu biliyorum. Maalesef bunu yapıyorlar. 1956'da şeyh İsmail Barzani, Mesut Barzani'nin büyük amcaoğlu, molla Mustafa Barzani İran'da kurdukları “Mahabat Cumhuriyeti” başarısız olduğu için Sovyet Rusya'ya gitti; o da Barzanilere büyük reis ve şeyh oldu. Kendisi aynı zamanda Nakşi şeyhidir. Aile bağlarındaki güç Nakşilik'ten kaynak bulur. Ailede ilk tanınan Molla Salih var, daha sonra onun torunu Abdusselam var. Abdusselam, Mevlana Halid'in halifesi es-Seyyid Nehri'den tarikat icazeti alıp o da şeyh oluyor. Zamanla bu şekilde Barzan şeyh aileleri bölgede oluşmuştur. Talebaniler manevi gücünü Kadirilik'te buluyor. Talabani ailesiyse, Büyük dedeleri Şeyh Abdurrahman Halis et-Talebani'den alıyorlar. Bu durum sonradan politik güce dönüşmüştür.

MENDERES'E MEKTUP

Politik bağımsızlık olarak “Kürdistan” söyleminin kimin zamanında başlatıldığı belli. Bunu Molla Mustafa Barzani başlattı. İran'a da karşı aynı zamanda… O'ndan önce politik anlamda böyle bir davaları yoktu. Ondan önce büyük ağabeyi Şeyh Abdusselam idam edildi, Musul Valisi Süleyman Nazif tarafından… Nazif de Kürt'tü. Abdusselam'ın oğlu Seyh İsmail Barzani, aile büyüğü olarak Bayar ve Menderes'e birer mektup yolluyor. 

Mektuplarda ne yer alıyor?

Ben bu mektupları yayınladım. Adıma açtığım sitede var bu mektuplar, orijinalleri ve tercümeleriyle birlikte… Bu mektuplarda, Kudüs'ün işgal altında bir merkez olduğundan dolayı bazı Kur'an ayetleriyle birlikte mesajlar verilmekte… Filistin'in öneminden bahsediliyor. Ve Kudüs'ü Siyonist işgalden kurtarmanın hepimiz üzerine vazife olduğundan, Siyonistleri bu kutsal topraklardan kovmalıyız deniliyor. Bakın nereden nereye?..

İSRAİL ve “KÜRDİSTAN”

Referandumla birlikte “Barzani-İsrail dayanışması”nın gerçek bir temeli olabilir mi?

İsrail, Kürt hareketlerini yanına çekip, Kürt kimliğini rehin alıp, bu kimlik üzerinden bölgede İslâm'a karşı cephe oluşturmaya çalışıyor. Fakat Arapçılık-Türkçülük bu kimliği besledi. Türkiye'de 20'li yıllarda başlayan politikayla birlikte gelişen birtakım hadiseler Arap dünyasında da 50'li yıllardan itibaren Nasırcı-Baascı Arap milliyetçiliği üçüncü bir kimlik davası doğmasına sebebiyet verdi. Bunlardan önce bölgede ciddi bir Kürtçü hareketlenme yoktur. Net söylüyorum.

90'lı yıllara gelince eksen değişti tabi..

Evet o yıllarda artık Rusya yerine ABD himayeciliği başladı. Bunların patronajını aldı. Ancak bu durum sürekli tırmandırılırsa ciddi çatışmalara sebebiyet verecektir.

“TÜRKİYE'NİN SURİYE POLİTİKASI...”

Referandum ilanıyla birlikte hem Dışişleri'nin hem Barzani'nin karşılıklı “bedel ödeme” restleşmeleri sözkonusu...

“Çözüm süreci”nin akamete uğrayıp, PYD koridoru açılmasıyla karşılıklı tırmanış sürdü. Belli ki Müslümanlar birbirine girsin isteniyor. Karşılıklı birbirini besleyen gerilim var. Türkiye'de korkunç bir faşist eğilim pompalanıyor. AK Parti tabanına da pompalanıyor. MHP'nin AK Parti'yle ittifakından hareketle bu iyice besleniyor. Karşılıklı kutuplaşma PYD ve Barzani'nin referandum çıkışıyla iyice tırmandırıldı.

"BARZANİ İSRAİL'İN KUCAĞINA DÜŞTÜ"

Peki Barzani bunu bilmiyor mu, bu ciddi bir risk değil mi?

Bir taraftan IŞİD, Erbil'e kadar gelince, Türkiye orada sahip çıkamadı. İkincisi Türkiye, PYD koridoruna izin vermemeliydi. Hiç birşey yapılmadı. Türkiye'nin Suriye politikası PYD koridorunun oluşmasına yol açtı maalesef.. YPG-PYD “Şengal” dedikleri bölgeye yerleşti. Bir taraftan Kandil, bir taraftan Goran hareketi, Talabani tabanı Barzani'yi tehdit etmeye başladı. Barzani bu noktada İsrail'in kucağına düştü.

İran tarafından da dışlanınca…

Evet. Şimdi diğer taraftan da Türkiye'nin Suriye politikalarından dolayı İran ve Bağdat'la gerilim doğunca bundan Barzani de etkilendi. Irak'taki Sünni unsurlar Maliki'yle birlikte tamamen çökertilince Türkiye buna müdahale etmedi veya edemedi. Türkiye bunun yerine Barzani'nin Bağdat'la ilişkilerini koparması ve Türkiye'ye yanaşması yönünde telkinlerde bulunuldu. 

Davutoğlu dönemi yaşanan gelişmeler... Evet. Şimdi de Barzani'ye neden böyle davranıldığı soruluyor. Uzun vadeli bir plân ve program olmadığı için öngörü yok. Beş yıl sonra ne olabilir diye bir öngörü yok? Kısa vadede sonuç alma alışkanlığı var. 

“BAĞDAT'I KAYBETMEMEK İÇİN KÜRTLER ÇOK ÖNEMLİ”

Bir de Bağdat'a, referanduma gerekçe olarak peşmergenin resmi anlamda Irak ordusunca tanınmaması, ayrıca enerjideki bağımsız ekonomik politikalar... İşte Türkiye burada Bağdat'ı zorlamak yerine Bağdat'la ilişkileri kopartma noktasına taşınmasına zorladı. Asıl sıkıntı burada. Yani Türkiye “dış Türk”, diaspora Türkleri kavramına dayandığı için bu noktayı göremiyor. Bağdat'ın İran aksına kaymasının faturasının neler olabileceğini kestiremiyor. Hem basit bir “ulus devlet” refleksi, hem “dış Türk” kavramı üzerinden söylem üretiliyor. Bağdat'ı kaybedersek nasıl bir travmaya yol açabileceğini bu yüzden görmüyoruz. Bağdat Şii olursa bu bütün bölge dengelerinin altüst olması demektir.

Osmanlı'dan bu yana alırsak beş büyük savaş Bağdat'ta oldu. Ve Bağdat 1639'dan beri ilk defa bugün şii etkisi altına giriyor. 400 yıla yakın bir zaman sonra Bu müthiş bir kırılmadır. Bu kırılmaya karşı dengeleyici unsur Bağdat'ta Kürt unsurunun varlığının devamı ve güçlendirilmesiydi. Kürtler aynı zamanda Sünni oldukları için Sünni denge lehimize olacaktı. Arap Sünniler BAAS tabanından oluşsa da BAAS ne İslami ne Sünni bir yapı olarak öne çıkmıştı. Seküler-laik -sosyalizm soslu Arap milliyetçi bir hareketti. Eskiden Türkiye'yi Nazım Hikmet ve Aziz Nesin üzerinden tanıdılar. Suriye'de böyleydi. Saddam Hüseyin İslâmî söylemi Körfez Savaşı sırasında öne sürdü.

"KÜRTLERİN DE TÜRKİYE'NİN UZANTISI OLDUĞUNU KABUL ETMELİYİZ"

Amerika BAAS tavanı Suriye'de Nusayrilerdeyken Irak'taki BAAS tavan kadrosu Tikrit ve Musul'dan, yani Sünni tabandan yükseliyordu. Haliyle BAAS kaybedince Sünni Arapların da kaybettiğine hükmedildi. Bağdat'ta da Sünni-Şii dengesini sağlamak gerekiyor ama işte eldeki tek unsur Türkiye lehine Kürtler olabilir. Oradaki Türkmenler gibi Kürtlerin de Türkiye'nin uzantısı olduğunu kabul etmeliyiz. Sadece Bulgaristan, Balkan, Batı Trakya Türkleri, Kırım Türkleri üzerinden politik söylem ve ilişkiler geliştirildiği için devlet körleşti bu tarafta... Kürtlerin Bağdat'ta olmaması gerektiğini zorlayan nokta da Suriye'de çıkmaza giren süreçti. Barzani'nin Bağdat'ta güçlendirilmesi lazımdı. Selçuklular zamanında da Bağdat Sünni-Şii rekabetinin çatışma alanı haline geldi. Fatimiler bir yanda İsmailiye Şiileri olarak, diğer yanda Abbasiler var, Arap Sünnileri.. Fatimiler Abbasiler karşısında çok güçlüydü. Abbasileri Selçuklular himayesine aldı. İran'da Büveyhiler adıyla kurulan devlet, Fatimilerle birlikte Bağdat'ı kuşatmıştı. Tuğrul Bey Abbasi halifesini kurtarmak için Bağdat'a gitti. Ama giderken yanına Kürt askeri alarak gitti. O tarihten beri Kürtlerin bu dengede rolü vardır. Mesele bu.. Bu, Türk-Kürt birlik ve beraberliğinin başlangıcıdır. Sünni Halifeyi birlikte kurtarmaya gittiler. Türklerin Sünniliği de halifeye “ahdü peyman” ile bağlılığı olduğundandır.

İSRAİL KIŞKIRTIYOR

Referandumda İsrail'in etkisine dönersek?

İsrail kışkırtıyor. Türkiye buna karşı strateji geliştirmedi ki.. Kürtler İslam'ın kalbi bir coğrafyada yaşıyor. İsrail Kürtleri İslamsızlaştırmak için seküler-İslam düşmanı PKK Kürt gençlerini kullanıyor. Türkiye'deki tek parti Türklüğü rehin alınca, BAAS da Araplığı rehin alınca İsrail'in Kürtler üzerinde bu cereyanı canlı tutulması için sürekli körüklediğini biliyoruz.

"KIYAMETE ZORMALAK"

Barzani Yahudi, Kürtler Yahudi, dolayısıyla katliam yapmakta mahsur yok noktasına taşınmak isteniyor. Kürt-Türk çatışması İslâmiyet'i bitirir. Bu kıyamete acele ettirmek anlamına gelir. PYD ve Barzani'ye öfke, dindar Kürtlere de yansıyor, oradan öfke çıkarılmaya çalışılıyor. 7-8 yıldır uyarılarım var basında...

"TÜRKİYE KÜRTLERE KİMLİK VERMELİYDİ"

2011'de PYD koridoru oluşmasın diye Suriye'nin kuzeyindeki Kürtlere kimlik verilmesi için çabaladım. PYD koridoru dibine kadar Siyonizm koridorudur çünkü…