Kemal Gümüş: Barzani’nin siyasi öngörüsüzlüğü en çok İran’ın çıkarlarına hizmet etti
'Barzani’nin siyasi öngörüsüzlüğü bölgede en çok İran’ın çıkarlarına hizmet etti' diyen Gazeteci Kemal Gümüş 'Günün sonunda Haşdi Şaabi'yle askeri vesayeti artan İran, aynı zamanda bölgesel yönetimin 2014 sınırları öncesine çekilmesiyle beraber bölgesel hâkimiyetini pekiştirmiş oldu' dedi.

Oluşturma Tarihi: 2017-10-25 12:00:00

Güncelleme Tarihi: 2017-10-25 12:00:00

TIMETURK | 5 SORU

"Haşd-i Şabi Irak'ı terk etmeli" diyen ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'a Irak Başbakanı Haydar el-İbadi, yazılı bir açıklama ile "Kimsenin Irak'ın içişlerine karışmaya hakkı yoktur" karşılığını vermişti. Bu açıklamayı Suudi Arabistan'dan yapan Tillerson, buradan sonra ise Irak'a geçti. Tillerson, burada da aynı cevabı alırken; Haşd-i Şabi'nin İran tarafından desteklendiği düşünüldüğündeyse cevap veren Bağdat değil, Tahran olmuş oluyor... Kuzey Irak merkezli yaşanan gelişmeleri 5 SORU'nun bugünkü konuğu Star Gazetesi'nden Kemal Gümüş ile konuştuk.

İşte Gümüş'ün açıklamaları:

1- Geride bıraktığımız günlerde Kuzey Irak'ta yaşanan gelişmelere ilişkin neler düşünüyorsunuz? "Irak ordusu Musul'da dağılan karizmasını Kerkük'te toparladı" diyebilir miyiz?

2003 işgalinden bu yana fiili olarak devlet olma vasfını yitiren, ABD ile İran'nın tahakkümüyle tutarlı bir iç ve dış politika üretemeyen Irak merkezi yönetiminin silik varlığı herkesin malumu aslında… Özellikle Irak ordusunun 2014 Musul işgalinde birkaç yüz DEAŞ'lı karşısında darmadağın olması Irak ordusunun aslında sözde varlığı dışında askeri taktik ve stratejik nitelikten ne kadar yoksun olduğu çarpıcı bir hezimetle kayıtlara geçti. Ancak gerek uluslararası aktörlerin müdahalesi gerekse bölgedeki siyasi aktörlerin basiretsizliği; beraberinde altüst edilmiş toplumsal ve siyasal dengeler ile yeni güç odaklarının oluşmasını getirdi. Muktedir olamayan, halkının iradesini yansıtmayan bir yönetim ile askeri zekâdan yoksun, itibarı yerle bir olan bir ordu yeniden önemli bir güç dengesi olarak doğabiliyor. Bu açıdan bakıldığında evet Irak yönetimi ve Irak ordusu Musul'la yerle bir olan itibarını IKYB'nin bölgedeki hâkimiyetini kırarak Kerkük'ü geri almasıyla tekrar toparladı diyebiliriz. Her ne kadar bu itibarın geri kazanılmasında suni etkenlerin olduğu toplumun aydınlarınca bilinse de halkın gözünde Irak ordusu ciddi bir başarı elde etmiş gözüküyor…

2- "Irak ordusu" bir süredir "Irak güçleri" şeklinde anılıyor. Ordu içerisindeki unsurlardan söz edebilir misiniz?

Irak ordusunun arkasındaki asıl gücün kendi öz kaynakları olmadığı gibi askeri başarılarının arkasındaki taktiksel aklın da kendisine ait olmadığını söylemek abartı sayılmaz. 2014 Musul işgaliyle DEAŞ karşısında Irak ordusunun etkisiz kalması, ilerleyişini durduramaması, DEAŞ'ın özellikle Şiilerin kutsal mekânlarının bulunduğu kentlere yönelmesinin ardından Ayetullah Ali El-Sistani “cihad” çağrısı yaparak, bütün Şiileri ve Iraklıları DEAŞ'a karşı mücadeleye çağırması Irak'ta yeni bir askeri gücün oluşmasına ivme kazandırdı. Gönüllü birlikler olarak oluşan ve Irak ordusuna takviye güçler olarak ortaya çıkan bu milisler “Haşdi Şaabi” oluşumunu meydana getirdi. Haşdi Şaabiyle birlikte Şii milis grupların yeniden aktif hale gelmesi, Irak'ta yeni bir dönemi başlattı. Ancak İran'nın Haşdi Şaabi üzerindeki etkisi, Irak'ın iç siyasi ve güvenlik dengesini de İran'ın lehinde etkileyerek ordu içindeki hâkimiyetini pekiştirmeye devam ediyor. İşin özü Irak ordusu Haşdi Şaabi'yle beraber Irak güçlerine evrildi…

3- ABD'nin "Haşd-i Şabi Irak'ı terk etsin" talebi ve Bağdat'ın verdiği yanıt nasıl okunmalı?

ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın “Yabancı savaşçılar Irak topraklarını terk etsinler” çıkışı İran'ın bölgedeki hâkimiyetini pekiştirmeye yönelik operasyonlarına bir tepki olarak da yorumlanabilir. Irak Başbakanı Haydar İbadi'nin, Tillerson'a “Hiç kimsenin Irak'ın içişlerine müdahale hakkı yoktur” yanıtı vermesi Haşdi Şaabi'nin Irak yönetimindeki etkisinin ulaştığı boyutun göstergesi bir bakıma. Irak Merkezi hükümeti ve Irak ordusunda İran'ın etkisi ve gücü, İbadi'nin ABD'ye iç işlerimize karışamazsınız çıkışıyla direk bağlantılıdır. Katliam ve barbarlıkta DEAŞ'tan farksız olan Haşdi Şaabi'nin İran'dan aldığı siyasi ve askeri güçle Irak'taki askeri ve siyasi dengeleri daha çok etkileyeceği bir süreçten geçiyoruz.

4- İran ve Körfez ülkeleri bu gerilimin neresinde?

İran'ın 2003 sonrası Irak'ta elde ettiği siyasi kazanımlar ve özellikle DEAŞ'le mücadele kapsamında 2014 sorası caydırıcı askeri güç konumuna ulaşan Haşdi Şaabi Şii milisleriyle bu gün itibarıyla kazanımlarını hem artırdı hem de bölgedeki hâkimiyet alanını genişletti. Zira ABD ve İsrail'in, kurulması muhtemel Kürt devleti üzerinden İran'ı etkileme ihtimali Tahran için sürekli bir endişe kaynağıydı. İran'ın en ciddi rakibi olarak görülen Arabistan'ın başını çektiği Körfez Ülkeleri de Tahran'ın tehdit algısını sürekli besleyen unsurlardandı. Ancak Barzani'nin siyasi öngörüsüzlüğü bölgede en çok İran'ın çıkarlarına hizmet etti. Günün sonunda Haşdi Şaabi'yle askeri vesayeti artan İran, aynı zamanda bölgesel yönetimin 2014 sınırları öncesine çekilmesiyle beraber bölgesel hâkimiyetini pekiştirmiş oldu.

5- Haşd-i Şabi'nin ve PYD'nin IŞİD'e karşı savaştığı gerekçesiyle "meşruiyet" kazandığı göz önünde bulundurulduğunda ABD ve İran'ın benzer politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

DEAŞ uluslararası ve bölgesel güç merkezlerinin en aktif ve etkili bir şekilde kullandığı tarihin en karanlık terör örgütü olarak tarih sahnesinde yer aldı. Irak'ın içinden yeşerip Suriye'de boy veren bu örgüt ABD ve İran'nın sahadaki hâkimiyetini pekiştirmek ve coğrafi dengeleri değiştirmek için oldukça işlevsel bir fonksiyon icra etti. Bir yandan ABD ve Avrupa içinde ne kadar radikal unsurlar varsa buralara kanalize edilerek kendi içlerindeki aşırı uçlar temizlendi. Öbür yandan da Irak ve Suriye'de demografik yapıların değiştirilmesi barbarca katliamlarına göz yumuldu. ABD, DEAŞ sayesinde Suriye'de hep PYD'nin önünü açarak uluslararası bir meşruiyet kazandırmaya çalıştı hem de dünyanın dört bir yanında İslam'a karşı küresel bir kara propaganda aracı olarak kullandı. Aynı şekilde DEAŞ, İran'nın mezhepçi ve yayılmacı politikalarına da hizmet etti. Bu gün Musul ve Kerkük'te yaşanan tablo ve Irak ordusun Haşdi Şaabi'nin vesayeti dolayısıyla İran'nın vesayeti altına girmesini hızlandırıp meşrulaştıran asıl güç yine DEAŞ oldu. Tabi tüm oyunların ana hedefinin İsrail'in güvenliğini sağlayan bölgesel gücünü artırarak Türkiye'yi zayıflatmak ve parçalamak olduğu gerçeğini unutmamak gerekir.

KİMDİR?

Mardin'in Kızıltepe ilçesinde dünyaya gellen Kemal Gümüş, ilk ve orta öğrenimini Mardin ve Bingöl'de tamamladı. Meslek hayatına 1999 yılında Vahdet Dergisi'nde başlayan Gümüş, Vahdet Dergisi kapandıktan sonra Akit ve Yeni Şafak Gazetelerinin temsilciliğini yaptı. 2006 yılında Vakit gazetesinde muhabirlik yapmaya başlayan Gümüş, 2010 yılında Star Gazetesi'nde yargı ve güvenlik muhabiri olarak görev yapmaya başladı. 2016'da TRT Kürdi'de Perde Arkası (Rastiya Buyeré) programını hazırlayıp sundu. "İşgalin Yapı Taşları" isimli bir kitabı bulunan Gümüş, halen Star Gazetesi'nde çalışiyor.