Kürtler neden AK Parti'den vazgeçti?
Kürt meselesi ile ilgili etkin ve özgün değerlendirmeleriyle tanınan Tarihçi-Sosyolog Müfid Yüksel 7 Haziren Genel Seçimleri sonucu ile ilgili TİMETURK’e özel açıklamalarda bulundu.

Oluşturma Tarihi: 2015-06-10 08:39:18

Güncelleme Tarihi: 2015-06-10 08:39:18

TUĞÇE KOSKA | TİMETURK | @TugceKoskaa

Doğu ve Güneydoğu'da özellikle dindar Kürtlerin AK Parti'den neden uzaklaştığını anlatan Araştırmacı Gazeteci Müfid Yüksel, AK Parti'nin bundan sonra neler yapması gerektiği ile ilgili tavsiyelerde bulundu. Kürt meselesinde sadece HDP'nin muhatap alındığına vurgu yapan Yüksel, hatalardan biri olarak da sorunun içselleştirilmesinden ziyade ‘karşı taraf' mantığıyla yaklaşılmasından kaynaklandığının altını çizdi.

Analizlerine geçmişten değerlendirmeler yaparak başlayan Müfid Yüksel,''Milli Görüş zamanı, 80'li yıllarda bölge Refah Partisi'ne daha çok yakın duruyordu. 1991 ittifakıyla bir zedelenme oldu. Milliyetçi Çalışma Partisi'yle olan ittifak. Daha sonra 2005 yılında Tayyip Erdoğan ‘bu Kürt sorunudur, ben sahibiyim' dedi. Bu söylem 2007 seçimlerine ciddi oranda yansımıştı. BDP 22 milletvekili çıkarmış olmasına rağmen AK Parti'nin 75 Kürt milletvekili vardı. Fakat bu söylemlerine devam etmedi'' dedi.

BÖLGEDEN BİLİNÇLİ BİR ÇEKİLME VAR

‘'Ne olduysa 2009 yılından beri bugüne kadar bölgeden çekiliyor. Sanki bilinçli bir çekilme var. İkinci bir hususta ricat etme olduğu gibi çözüm sürecinde sadece HDP'yi muhatap aldı. Kendisini Türk tarafı o tarafı da Kürt tarafı olarak belirledi. Tek muhatap onları aldı. Bu sefer Kürtler HDP'nin şemsiyesi altına süpürülmüş oldu. Bir taraf Kürt tarafı bir taraf Türk tarafı olarak imaj sergilendiğinde bunun otomatik olarak önünü açıyor. Kendisi içselleştirerek Kürt sorunun sahibi olarak masanın karşı tarafında da kendisi görmeye çalışarak sorunu çözmeye çalışsaydı çok ciddi teveccüh alırdı. Özellikle Kürt tabanı açısından önemli olurdu‘'

ADAY SEÇİMİ ÇOK KÖTÜ

7 Haziran Genel Seçimleri'nde Kürt seçmeninin ağırlıklı olduğu coğrafyalarda aday seçiminin kötü olduğunun altını çizen Yüksel, ‘'3 dönem rezaletinden tutalım daha benzer birçok sıkıntılar vardı ortada buna etken. Özellikle çok kötü aday listeleriyle bölge terk edildi. 2009 belediye seçimlerinden beri böyle yapıldı. Net olarak söylüyorum. 2011 de dahi aynı şey oldu, millet direndi. 2012'den ve 2013'den itibaren sadece muhatap HDP alınıp, diğer grupları onların şemsiyesi altına süpürünce Kandil-Apo-HDP üçgeni üzerinden çözmeye çalışılınca kopuşlar oldu. Kürt meselesinin bütün varyantlarını onlarla müzakere etti. Halbuki senin de meselen bu. Sanki Kürt karşı tarafmış gibi oldu. Böylece bölgeden tamamen çekilmiş oldu. Milli Görüş geleneğinden gelen partiler, dindar Kürtlere yolları kapatıyor. Zaten dindar Kürtler güçlü organize değil. 30-40 yıldır silahlı bir grup var ortada. 90'lı yıllarda yaşanan olaylar zaten insanları palazlandırmış, PKK dışındaki bütün gruplar tasviye edilmiş devlet tarafından... Böyle bir durumda bu ters politika doğru değil. Oysa ki referandumda çok iyi konjonktür yakalanmıştı. Referandumda dikkat edilirse bu gölgede PKK'nın boykot uygulattığı birkaç il hariç ‘evet' oyu verildi. Artı Orta Anadolu'da da ‘evet' verildi. Orada bir birleşme oldu aslında. Kürtün ‘evet' dediğine Türk de ‘evet' dedi. Bu bir bonustu. Orta Anadolu halkı Milliyetçi Hareket Partisi'nin bütün Kürt karşıtı ‘hayır' kampanyalarına karşı referandumda oy verdi. Bu önemliydi. Bunu okuyamadılar. Defalarca TV'lerde iyi okunması gerektiğini söyledim'' şeklinde konuştu.

SURİYE POLİTİKASI YANLIŞTI

Diğer nedenlerden birinin Suriye faktörü olduğunu belirten Yüksel, ‘'Suriye politikası yanlıştı. Bu yanlış bu şekilde sırayet etti. O kaos buraya gelecek. Bir kaos politikası İslam Dünyası'nda yayılıyor.İçeriden bir kısım insanlar da buna alet oluyor. Olay bu'' dedi.

CUMHURBAŞKANI ASABİ OLMAMALIYDI

AK Parti seçmeninin sandığa gitmemesi sebepleri arasında birçok neden olduğunu ifade eden Yüksel, ‘'Birileri bir yerleri tutmuşlar kimseyi bir yere bırakmıyorlar. ‘'Rant bizim, Rantı kimseyle paylaşmayız'' dediler kimseyle bir şey paylaşmadılar. Belli gruplar içerisinde İslami cemaatler de var bir kısım başka gruplar var bunların içerisinde. Diğerlerini dışlamaya başladılar. Bu da insanları ister istemez kırdı. Ayrıca Cumhurbaşkanı'nın miting meydanlarında asabi olmaması gerekirdi.Onun da ayrı bir etkisi var. Özellikle Kürt meselesi üzerine konuşmaması daha iyiydi' diye ekledi.

ANAHTAR HDP'NİN ELİNDE

Koalisyon ihtimalleri ile ilgili soruları yanıtlayan Yüksel, ‘'Burada karmaşık bir yapı var. Anahtar HDP'nin elinde. Suriye'de Kürtler belirleyici noktaya geldi. Bu bilerek yapıldı. HDP barajı aşsın propagandasına katılınmamalıydı. İslamcılar dahil herkes katıldı. ‘HDP barajı aşsın rahatlarız aşmazsa bölgede olaylar patlak verir' düşüncesi oluştu. Böyle değildi. İki senedir silahlar susmuştu. Barajı aşmaması durumunda kimse kalkıp tekrardan silahları ateşleyemezdi. ‘HDP, barajı aşsın ortam rahatlar' diyen AK Parti'liler bunun bedelini ödemeli. Kilit HDP'dir. Erken seçimi AK Parti'nin zorlamaması gerekiyor. Zorlarsa dibe de vurur'' dedi.

KENDİ İÇERİSİNDE YENİLEŞMEYE GİTMELİ

AK Parti'ye bundan sonraki süreçte tavsiyelerde bulunan Yüksel, ‘Kendi içerisinde bir yenileşmeye gitmesi gerekiyor Kürt meselesinde. Kürt meselesini içselleştirerek yapması gerek karşı muhatap mantığıyla değil. Saadet Parti'sinin Genel İdare Kurulu'nda bulunduğum 2010 yılında yaptığım bir açıklamada ‘Kürt sorunu için ne yapacaksınız?' diye soru yöneltilmişti. ‘'Kürt sorunun iç sorunumuz olarak algılayıp , bunun üzerinden siyaset yapacağız.Kürt kimliği de biziz. Hepimiz Kürtüz hepimiz haklar için mücadele edeceğiz. Başka bir muhatap tanımıyoruz.'' Sürekli ben bunu söyledim.Tabi ki tek başına kaldığım için olmadı. Bana destek verenler olsaydı daha farklı olurdu. Yani onlar Kürt de ben ne oluyorum? Bunu benimle birlikte diğer Kürtler de söylemeliydi'' şeklinde sözlerine son verdi.