Kürtleri kim temsil etmeliydi?
Eğitimci-Yazar, Şair ve Siyasetçi Ömer Vehbi Hatipoğlu seçim ve gündem ile ilgili soruları yanıtladı.

Oluşturma Tarihi: 2015-06-04 08:35:26

Güncelleme Tarihi: 2015-06-04 08:35:26

Medyapusulacom'dan Derya Ölmez ve Tolga Alca'nın haberine göre; Türkiye'de etnik anlamda bir Kürt sorunu yoktur; ama yüz yıldır Kürtleri sorun haline dönüştürme süreci yaşanmıştır”

-İslam camiasının içinde Kürt sorunu ve çözümüyle ilgili fikir sunan kişilerinin başında geliyorsunuz. Sizce Türkiye'de bir Kürt sorunu var mı?

20 yıldır söylüyorum ve hiç fikrim değişmedi. Söylediklerim şunlar; Türkiye'de etnik bir çokluk vardır. Kürtler, Türklerden sonraki ikinci büyük gruptur. Türkiye'de etnik anlamda bir Kürt sorunu yoktur ama yüz yıldır Kürtleri sorun haline dönüştürme süreci yaşanmıştır.

Kürtleri sorun haline kim dönüştürdü? Devletin uygulamaları, bakış tarzı, ulus devlet mantığı, emperyalist devletlerin Türkiye üzerindeki emellerinden kaynaklanan tuzaklar, Kürtlerin kendi içinde etnik milliyetçi paradigmaya hapsolmuş insanların yürüttükleri politikalar. Bu üçünün bileşkesi bir süreci oluşturuyor ve bu süreç Kürtleri sorun haline getirme sürecidir bilerek veya bilmeyerek. Gelen giden bütün iktidarlar bu sürece katkı sağlamıştır. Sorunu çözeceğim diye ortaya çıkanlar da maalesef bu süreci daha da güçlendirmiştir ve Türkiye'de etnik olmasa bile psikolojik ve moral anlamında bir Kürt sorunu doğmuştur. Bu sorunun çözümüne ilişkin en değerli fikirleri de İslamcılar ortaya koymuştur. Çünkü İslamcıların çözümü ne etnik Kürt milliyetçilerinin çözümüne benzer ne resmi ideolojinin dayatmalarına. Nedir çözüm? Çözüm çok nettir. İslamcılar diyor ki: Herhangi bir toprak parçası üzerinde yaşayan insanlar etnik kökenine bakılmaksızın eşit paydaşlardır. Yani bugün bu ülkede yaşayan; Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Çerkesiyle hepimiz bu ülkenin eşit haklarına sahip paydaşlarıyız. Bir paydaşın hakları ne ise öbür paydaşın hakları da odur. Siz paydaşlardan birinin dilini yaşatmasını engellerseniz, kültürünü yaşamasını engellerseniz, eşitlikçi ve adil olmayan tavırlara muhatap kılarsanız karşıt bir ideolojinin doğmasına da yol açmış olursunuz. Dolayısıyla etnik milliyetçiler birbirini tetikler. Bu nedenle Kürt milliyetçiliği ideolojisinin ebesi Türk milliyetçiliğidir.

“Hepimizin önce bu etnik paradigmadan zihnimizi kurtarmamız lazım”

Ne yapılması gerekir? Hepimizin önce bu etnik paradigmadan zihnimizi kurtarmamız lazım. Türkiye'nin bütünlüğü içerisinde "Bu sorun nasıl çözülür?" sorusu üzerinde fikir beyan etmemiz lazım. Ama bunu yaparken de hepimiz bulunduğumuz konumu bir hak kabul edip ondan asla geri adım atmamak koşuluyla "bu işi çözeceğiz" dersek yanlış yapmış oluruz. Her birimizin bulunduğu yerden bir adım geriye atıp geniş bir alan bırakmamız gerekir ve o alanın içerisinde de oturup bu meseleyi müzakere etmemiz lazım. Silahla, şiddetle, yasayla bu çözülmez. Onun için ben 1991 yılında dedim ki: "Gönüllü birliktelik gerekir. Adil, onurlu, kardeşçe ve gönüllü birliktelik gerekir." Dünyanın her tarafında etnik bir sorun varsa çözülmüştür. Dört tanesine çözüm yoktur. Birincisi, gönüllü ayrılıktır. Yani iki toplum der ki; biz ayrılıyoruz. Örneğin; Çekoslovakya, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak iki ayrı devlet oluşturmuştur. Çözüm, gönüllü birlikteliktir. Bu ne demektir? Bütün bu unsurların hak ve hukukunu güvenceye alacak bir toplumsal sözleşmenin etrafında bütünleşmektir. Bu toplumsal sözleşmenin Türkiye'deki karşılığı yeni bir anayasadır. Etnik ayrımcılık yapmayan, insanların hangi dine, hangi ırka, hangi mezhebe mensup olduğuna bakılmaksızın eşit yurttaşlar olarak konumlandırıldığı bir anayasadan bahsediyorum. Katılımcı, adil, özgürlükçü, sivil ve demokratik bir anayasadan bahsediyorum. Bunun adına toplumsal bir sözleşme diyebiliriz. Üçüncüsü, asimilasyon ve savaştır. Hiçbirimiz Türkiye'de bunun yaşanmasını istemiyoruz. Yaşanan ülkeleri görüyoruz: Irak. Korkunç bir netice doğurdu. Allah muhafaza etsin. Zaten Türkiye'de böyle bir çatışmanın şartları da yok. Çünkü Türkiye'de Türk ve Kürt entegrasyonu çok güçlüdür. Şu anda benim bildiğim kadarıyla eşlerden biri Türk diğeri Kürt olan iki milyon ortak aile var. Dolayısıyla ayrışmak demek, çocuğun dayısıyla veya amcasıyla kapışması demektir. Bu mümkün değildir. Toplumda böyle bir çatışma yoktur. Kürtler adına hareket ettiğini iddia eden ki Kürtler adına hareket etmediğine inandığım, başka güçler adına hareket eden bir örgüt var. Ve devlet o örgütle savaştı. O ayrı bir olay. Ama toplumun birbiriyle savaştığı bir durum yoktur. Burada benim söylemeye çalıştığım ifade şudur: Adalet ve Kalkınma Partisi'nin başlattığı bir çözüm süreci var. Bu süreç yürüyor. Ancak benim o süreçle ilgili çekincelerim var.

“Hükümet kanadı kendine muhatap kılarak onları prestij sahibi yaptı”

-Çekinceniz Nedir?

Birincisi, uygulanan yanlış politikalar nedeniyle HDP veya PKK, Kürtlerin yegane temsilcisi gibi bir konuma getirildi. Prestij sahibi kılındı. Bir aktör haline dönüştüler. Devletin muhatap kabul ettiği değerli bir grup haline geldiler. Oysa onlar Kürtlerin dörtte birini bile temsil etmiyorlar. Kürtlerin büyük bir çoğunluğu muhafazakârdır, dindardır. Bunlar ise örgütlü, küçük bir ekiptir. Hükümet kanadı kendine muhatap kılarak onları prestij sahibi yaptı. Rakipsiz siyasi aktörler haline dönüştürdü. Biz bunu yıllarca ifade ettik. PKK ve HDP Kürtlerin temsilcisi değildir. Kürt milliyetçiliği ideolojisinin temsilcisi olabilir ama benim temsilcim değildir. Bir başkasının da değildir.

“Bir ülke kendi halkı adına adım atacaksa muhatap aramasına gerek yoktur”

-Peki Kürtleri kim temsil etmeliydi?

Bu konuda hükümete yönelik çok net bir ifadem var: Sakın muhatap aramayın, zaten halk sizin muhatabınınızdır! Bir ülke kendi halkı adına adım atacaksa muhatap aramasına gerek yoktur. Kaldı ki o bölgede HDP'den iki katı fazla oy almış AKP var ve iktidardadır. Zaten siz temsil ediyorsunuz. Dolayısıyla onları muhatap kılarak yanlış yapılmıştır. Ama AKP'nin bu politikasını hala sürdürdüğünü görüyorum. Nasıl görüyorum? AKP'nin çözüm sürecine katkı veren iki ayrı yapısı vardı. Bunlardan bir bölümü seküler, Kürt milliyetçiliğini önemseyen, liberal Kürt aydınlarıdır. Bu tanımladığım insanların sayısı, iki elin parmağı kadar yoktur. Beş veya on tane çok değerli arkadaşlarımdır. Kötülemek adına söylemiyorum. Bir durum tespiti yapıyorum. Diğer tarafta da yine AKP'nin ortaya koyduğu çözüm sürecine katkı veren yüzlerce İslamcı Kürt entelektüeli vardır. Ve bir seçime gidiyoruz. Bu seküler, liberal Kürt entelektüellerinin tamamına yakını milletvekili listelerinde ve seçilebilecek yerdeler. AKP'nin listelerinde seçilebilecek yerde bir tane entelektüel İslamcı Kürt aydını yok.

-Son adaylar için mi bir eleştiriniz var?

Evet. Net söylüyorum. Bir tane var. O da Ağrı'nın ikinci sırasında ve seçilme şansı yok. Burada AKP'nin bir tercihi söz konusu. "Bu sorunu seküler, liberal Kürt entelektüelleriyle çözeceğim" diyor. Allah selamet versin. Bu yol, çıkmaz sokaktır. Seçimden önce bir Müslüman aydını olarak, AKP'nin başarısı için beş vakit dua eden bir insan olarak söylüyorum.

-Stratejik olarak yapılan bir hata olarak mı söylüyorsunuz?

Elbette. Çok net söylüyorum. Seküler, liberal bir Kürt entelektüelinin AKP yöneticilerine takdim edeceği çözüm önerilerinin, HDP'nin çözüm önerilerinden farkının ne olabileceğini merak ediyorum.

-Peki HDP konusuna geldiğimizde, sizin HDP'nin barajı aşamayacağı ile ilgili hatta %8'i bile bulamayacağı noktasında açıklamanız var mı?

Hayır. HDP, o yazının yazıldığı şartlarda barajı aşamaz ama HDP dışındaki partiler aday seçiminde hata ederse HDP barajı aşar demiştim. Bu konuda da en büyük sorumluluk AKP'ye düşer diyordum. AKP tam da bunun tersini yaptı. HDP'nin barajı aşmaması için ortaya koyduğum koşulları HDP uyguladı, AKP tersini yaptı. Dolayısıyla barajı aşması için en büyük katkıyı sağladı. Ne demek istediğimi size anlatayım. HDP'nin aday listesinde şu anda seçilebilecek yerde yedi tane İslamcı Kürt entelektüeli var. Ben bunu AKP'ye önermiştim. "Kürtlerin yoğun bir biçimde yaşadığı yerlerde onların diliyle konuşabilecek, onları temsil edebilecek, muhafazakâr insanları aday yapın" dedim. Benim dediğimi HDP yaptı, AKP yapmadı.

Etnik Kürt milliyetçiliği ideolojisine gönül verip de HDP'ye oy verecekler Kürtlerin ancak dörtte biridir. Türkiye'deki seçmen kitlesi içinde %20 Kürt vardır. Bunun dörtte biri %5''tir. %15'i bu tarafta kalıyor. Siz bu %15'in büyük bir kısmına diğer tarafa davet ettiniz. Daha doğrusu fırsat verdiniz.

 HDP'nin barajı aşması benim tek oyuma kalsa, o oyu HDP'ye vermem

-Aslında hediye mi etti?

Hiçbir parti diğerine hediye etmez ama atılan yanlış bir adımdan bahsediyorum. Ama bütün bunlara rağmen HDP de bunu kullanamıyor. Yani HDP kendi ayağına kurşun sıkıyor. Taksim'i Kabe'ye benzeterek, Diyanet İşleri Başkanlığını kaldıracağım diyerek, din dersini kaldıracağım diyerek muhafazakar Kürtlerin onlara oy vermesini engelleyici adımlar atıyorlar. Buradan da samimi olmadıkları ortaya çıkıyor. 7 tane İslamcı Kürt aydınını aday gösteriyorlar ama İslam konusunda samimi bir duruş sergilemiyorlar. Ben CHP'nin, AKP'nin ve MHP'nin aday tercihlerindeki yanlışlıklarından dolayı HDP'ye barajı açma şansını verdiklerini düşünüyorum. Bu yüzden HDP'nin %12-13'lere ulaşacağını düşünüyorum.

HDP'nin barajı aşması benim tek oyuma kalsa, o oyu HDP'ye vermem. Bunu inancım mensup olduğum değerlerim itibariyle yapmam. Siyasette 20 yıl botunca etnik Kürt Milliyetçiliği ideolojisine karşı gelmiş bir insanım. Etnik Kürt milliyetçiliğinin, dindar bir siyaset kadrosunun eliyle güçlendirildiğini görmenin acısını çekiyorum.