Evden her çıktığında arkasından Ayetel Kürsi okuduğu 18 yaşındaki oğlu gizlice IŞİD'e katıldı, şimdi annesini kafirlikle suçluyor. Anne, “Geri dönmeleri çare değil ki” diyor, “Beyin donmuş. Seni, beni kabul etmiyorlar”. En büyük korkusu bir gün küçük oğlunun da Rakka'ya gitmesi; ''Rakka'da ganimet evlerinde oturuyorlar. Öyle lüks ki evleri, elbiseleri... Oğlum internetten izledi, etkilendi. Ahmet Davutoğlu geldiğinde korumalarına bir mektup verdim ama dönüş olmadı. Şimdi polisler şehit olunca ortalık ayağa kalktı! Neden zamanında müdahale edilmedi?''.
Hürriyet gazetesinden İpek İzci, oğlu Rakka'ya IŞİD”e katılmaya giden bir anne ile konuştu. İzci'nin söyleşisi şöyle:
Ailenizden ilk kim gitti Suriye'ye?
- 11 Ekim 2014'te erkek kardeşim gitti. Dört gün sonra haberimiz oldu. Ailesiyle birlikte çekmiş gitmiş.
Kardeşiniz kaç yaşındaydı?
- 35.
Gideceğine dair sinyal veriyor muydu?
- Tabii. Gitmeden önce, IŞİD'in sohbetlerine gelip gidiyordu.
Nerede oluyor bu sohbetler?
- Karatay'da. Cumartesi günleri toplandıkları bir yer var. 300 kişi orada buluşup sohbet ediyor. Öyle kalabalık oluyor ki ayakkabılar yolun üstünde tepe oluyor.
Kardeşiniz buraya ne kadar süre gitti?
- İki sene önce gitmeye başladı. Kendi kafa yapısında bir kadınla evlendi ve sessizce kaçtılar.
‘Kendi kafa yapısında' derken neyi kastediyorsunuz?
- Şimdi bu IŞİD'e katılanlar kendilerine Müslüman diyor ya, kendi annesini Müslüman görmediği için annesinin yanına bile gitmiyordu. Kayınvalidesinin yanında duruyordu. Çünkü IŞİD'ci olmayan onlar için kafir. İlk eşi Suriye'de ölmüş, akıllanmamış. Sonra kardeşimle evlendi. Yine gitti oraya.
Sessizce gittiler dediniz ya, bir not falan hiçbir şey yok mu?
- Bir mektup yazmışlar; “Biz gidiyoruz, Allah'ın dediği gibi yaşamaya ve sonucunda da şehit olmaya” diye...
Çocukları var mıydı?
- Gelinimizin eski kocasından bir oğlu var. Benim kardeşimden de 10 yaşında bir oğlu daha. Orada da doğum yapmış.
O sohbetlere katılmadan önce kardeşinizde dini refleksler var mıydı?
- Hayır, hiç yoktu. O sohbetlere gide gide beyni yıkandı.
O süreçte size nasıl davranıyordu?
- Her geldiğinde bir CD takardı, bize izlettirirdi. Bize “Kafirsiniz” derdi, “Oy kullanmayın” derdi.
Kafa kesme CD'leri mi?
- Mesela biri Kur'an okuyor, arada bir kadın çıkıyor, “Top oynayan günaha giriyor” diyor. “Türküm, doğruyum, çalışkanım”ı sevmiyorlar, Atatürk 'e kızıyorlar. Bütün gün bunları izliyorlar. Annem evlerine gittiğinde de sabahtan akşama kadar zorla dinlettiriyorlardı.
Şu an irtibatınız var mı onlarla?
- Annemi ararlardı ama oğlum gitti gideli onlardan da bir haber yok.
MEĞER SON BAKIŞIMMIŞ
Oğlunuz kaç yaşında, ne zaman gitti?
- 18 yaşında. 3 Mayıs'ta gitti. Hem de çok sessiz bir şekilde gitti. Ben çok hastaydım, evdeydim. Saat 10'da işten geldi. “N'oldu annem, sen gelmezdim” dedim. Çok heyecanlıydı, “İş kıyafetimi unutmuşum” dedi. Aldı, gitti. Arkasından da baktım. Ayetel Kürsi okurdum çünkü. Meğer son bakışımmış.
Nasıl biriydi?
- Kendi halindeydi. Çok tizizdi. Yemek yaparken elimi yüzüme değdirsem, elini yıka derdi. Fırıncıydı. Etli ekmek yapardı. Hiç kimseye zararı olmayan bir çocuktu. Bir tek sigarası vardı, tiryakiydi. Dayısı Suriye'ye gittikten sonra internete bir şeyler koymuş. Ev halini, çay içerkenki halini koymuş. Orada ganimet evlerinde oturuyorlar. Öyle lüks ki evleri, elbiseleri. Oğlum etkilendi. İki ay hep internetten IŞİD'i izledi durdu.
Siz ne diyordunuz izlerken?
- “Annem bakma şunlara” derdim ama yine de bakardı. Asana, kesene baka baka gitti... Çok çabaladım, büyüklere götürdüm, hocalara götürdüm, müftülüğe kadar gittim. Müftülük konuşuyordu, benim oğlum hiç dinlemiyordu. O sohbetlere gidince beyin tamamen yıkandı. Dayısıyla gizli gizli görüşüyormuş, haberim yoktu. Evden gittiği ilk gün, hemen oraya gittim “Acaba orada mı saklanıyor” diye ama kapalıydı.
Polis ne dedi?
- “O daha burada, bulun” dedim. “Yok, gitmiştir” dediler. “Ama” dedim, telefon açacak, hakkını helal et diyecek.” Sınıra giden telefon açarmış ya, “Açacak” dedim.
Açtı mı?
- Sadece sınırdayken arkadaşına sesli bir mesaj göndermiş. “Aman” dedim, “Çabuk oğlumla görüş. Ona, ‘Beni de bekle, beni al, ben de geleceğim' de...” Oyalayıp sınırı geçmeden yakalayabilelim diye...
Oğlunuz ne cevap vermiş?
- “Bak benimle dalga geçmiyorsun değil mi?” diye sormuş. “Seni Gaziantep'ten aldırtırım, ben şu an Rakka'dayım” demiş. Evden çıkarken bana “Akşam babamın yanına gideceğim” demişti.
Babası nerede?
- Bu, benim ikinci evliliğim. Babası Konya'da yaşıyor. Meğer o gün Gaziantep'e gitmiş. Oradan onu alıp Rakka'ya götürmüşler.
Sonra?
- Rakka'daki adamın ismini, telefonunu arkadaşına vermişti. Bilgileri Terörle Mücadele'ye verdik ama “Suç değil” dediler.
Polislerin tutumu nasıldı?
- İlgilendiler ama “Türkiye dışına çıktıysa bir şey yapamayız. Türkiye'de yakalasak da 18 yaşında olduğu için yine bir şey yapamayız, seyahat özgürlüğü var” dediler.
O günden sonra oğlunuzla hiç konuştunuz mu?
- Sadece bir kere... 7 Haziran'da oy kullandık, bir hafta sonra da konuştuk. “Annem bak oy kullandım, Tayyip Erdoğan yine kazandı, anayasa değişecek” dedim. “Anne sen kafir mi oldun, neden oy kullandın, niye günaha girdin. Zaten burası onun yüzünden karışık. Sen Müslüman değilsin” dedi. “Annem Müslüman Müslüman'ı öldürmez” dedim, “Anne burası bildiğin gibi değil, biz PKK'lıları öldürüyoruz” diye cevap verdi.
Bulunduğu yeri anlattı mı size?
- Ses gelip gelip gidiyordu. O zaman bir fırında çalıştığını söylemişti. Ona “Bu kafayı değiştirmeyeceksen gelme” dedim.
Cevabı?
- “Sen böyle dedin ya savaşa katılacağım” dedi. Katılmış da. Bir köyde cephede nöbet bekliyormuş şimdi. Ama geçenlerde bir arkadaşıyla internetten konuşmuşlar. Ona “Çok pişman oldum, burada sigara içemiyorum” demiş. Arkadaşı “E madem gelecektin, ne diye gittin?” diye sormuş. Hapse girmekten korktuğunu anlatmış. Bunu bana da söylemişti.
Gelecek mi dersiniz?
- Cübbeli (Ahmet Mahmut Ünlü) diyor ki “Pişman olan çok ama nasıl gelecekler?” Bir de şimdi arkadaşına öyle dedi ya, acaba internetten çocuğumu takip eder mi onlar? Çünkü arkadaşı Facebook'a “Sen suç işlemedin, ne hapsi” diye yazmış ama sonra bir daha hiç cevap alamamış.
Oğlunuz ne için gitmiş olabilir?
- Cihat için.
Maddi durumu iyi miydi buradayken?
- İyi kazanırdı. Bir eli yağda bir eli baldaydı.
Kız arkadaşı var mıydı?
- Yoktu. Evden işe, işten eve.
Onunla birlikte giden arkadaşı var mı?
- Yalnız gitti.
Bir oğlunuz daha var, değil mi?
- Evet, 16 yaşında. O da fırıncı. Ondan da korkuyorum. Dayısı buradayken alıp sohbete götürmüş. Bana “Anne adamların hepsi gözüme şeytan gibi göründü. İçim daraldı” dedi. İnşallah gitmez. Gidenler canlı bomba oluyor, savaşa giriyor. Bu cemaatleri, sohbetleri kaldırmaları lazım. Ama Terörle Mücadele polisleri “Suç değil. Neyle kapatalım” diyor.
Eski eşiniz yani oğlunuzun babası ne yaptı bütün bunlardan sonra?
- Ne yapsın? Ne yapabilir ki?
O da katılır mıydı bu sohbetlere?
- Hayır, alkol alır. Zaten o yüzden ayrıldık.
Oğlunuz bu röportajı okuyacak olsa ona ne söylemek isterdiniz?
- Bazen kendimi “Kendi gitti, ne yapayım” diye teselli ediyorum ama kandırıldı oğlum. Öz kardeşim kandırdı. İşten geldi mi bu oturduğumuz koltukta otururdu. (Ağlamaya başlıyor). Ben seni büyüttüm, bugünlere getirdim, terörün eline vereceğim öyle mi?
DÖNMELERİ ÇARE DEĞİL Kİ!
Kardeşimin 10 yaşında oğlu var. Benim oğlumun oraya gittiğini duyunca sevinmiş, “Aaa abim de Müslüman oldu” demiş. Daha o yaştaki çocuk... Kur'andan cımbızlayıp harfleri toplamışlar, işlerine gelen hadisi şerifi kabul ediyorlar, işlerine gelmeyeni kabul etmiyorlar. Geri dönmeleri çare değil ki... Beyin donmuş. Seni, beni kabul etmiyorlar. Çok kibirliler. “Oğlum zerre kadar kibri olan cennete giremez” demiştim ona. Ama her soruya bir cevapları var.