Araştırmacı-yazar Mustafa Özcan'ın değerlendirmesi şöyle:
3 Nisan (2021) tarihinde saatler gece yarısına doğru ilerlerken karanlıkta yürütülen eş zamanlı operasyonlarla birlikte Ürdün'de darbeye hazırlık suçlamasıyla baskınlar düzenlendi; başta eski veliaht prens Hamza Bin Hüseyin olmak üzere 20 ile 25 kişi arasında kişi göz hapsi ile gözaltı arasında bir işlem gördü.
Gözaltına alınanlar arasında iki isim dikkati çekiyor. Basim İvadullah ile Şerif Hasan Bin Zeyd. Bu iki ismin özelliği Suudi Arabistan'a ve karar alma mekanizmalarına yakın isimler olarak anılmalarıdır. Bin Zeyd, Kral İkinci Abdullah'ın Suudi Arabistan'a gönderdiği özel ulak olarak biliniyor. Basım İvadullah ise 2007 yılında bir yıl kadar Kraliyet Divanı müdürlüğü yürütüyor. Ardından izah edilmeyen nedenlerden ötürü bu görevden el çektiriliyor. Kral İkinci Abdullah'ın Bürosu Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. İvadullah Ürdün'de karar alma mekanizmalarına yakın bir isim olarak sayılıyordu. Ömer Beşir'in de Taha Osman Hüseyin adıyla bilinen bir adamı vardı. Daha doğrusu Brutüs'ü bulunuyordu! O da ne tesadüf Ömer Beşir'in Büro Müdürlüğü'nü yürütüyordu. O da Hartum'da bir darbe hazırlığı içinde iken teşhis edilmesi üzerine soluğu Suudi Arabistan'da almıştı. O da çift kimlik ve pasaport taşıyordu. Bu örnekler gösteriyor ki, Suudi Arabistan'ın Cemal Kaşıkçı'yı öldüren ölüm mangasında olduğu gibi ölüm mangaları buluyor, aynı zamanda oraya buraya sokulmuş ve serpiştirilmiş veya devşirilmiş potansiyel darbecileri de bulunuyordu (https://arabi21. com/story/1017241 ). Tutuklanmasına ramak kala Suudi Arabistan'a kaçmayı başarmıştır. Ürdün örneğinde ise İvadullah ile Bin Zeyd yakayı ele vermiştir.
İvadullah-Bin Selman ilişkisi
Her iki Ürdünlü zatın da Suudi Arabistan ile özel ilişkilere sahip olduğu varsayılıyor. Sudanlı Taha Osman Hüseyin örneğinde olduğu gibi Ürdünlü Basim İvadullah ile Şerif Hasan Bin Zeyd ‘in de Suudi Arabistan vatandaşlığı bulunduğu, en azından kimliği/pasaportu taşıdığı sanılıyor. Çifte vatandaş veya çift kimlikli oldukları varsayılıyor. Bin Zeyd Haşimi aşiretinin ileri gelenlerinden olduğu ve Suudi Arabistan'da ikamet ettiği ve orada yatırımları bulunduğu biliniyor. İvadullah ise son yıllarını Suudi Arabistan veliahdı Muhammed Bin Selman'ın danışmanı olarak geçirmiştir. ARAMCO şirketinin özelleştirilmesinin mimarlarından biri olarak da anılıyor. İvadullah, Muhammed Bin Selman'a ve entrika üssüne yakınlığından ötürü Suudi Arabistan'ın Muhammed Dahlan'ı olarak anılıyordu. Kraliyet Divanındaki görevini bıraktıktan sonra Ürdün'ü terk eden İvadullah kapağı Birleşik Arap Emirlikleri'ne atıyor ve Dubai'ye yerleşiyordu. Tamuh adıyla burada özel bir şirket kurmuştur. 1964 doğumlu olan Basim İbrahim Yusuf İvadullah Ürdün'de daima tartışılan isimlerden birisi olmuştur.
Taht kavgası, İsrail ve Suudi Arabistan'ın rolü
Prens Hamza'nın darbe hazırlığı nedeniyle ev hapsine alınması Haşimiler arasında kıpırdanma ve taht kavgasının yeniden başladığını gözler önüne seriyor. Bu taht kavgasının harici ayakları da bulunuyor. Bu anlamda Muhammed bin Selman'ın Prens Hamza'yı destekleyebileceği ifade ediliyor. Bu da eski Hicaz-Necd kavgasını akla getiriyor. Kavganın bir boyutunda da İsrail yer alıyor. Zira İsrail 1967-1988 yılından beri Kudüs'te kutsal mekanların idaresini yürüten Ürdün'e el çektirerek buraların idaresini ilişki kurma bedeli olarak Suudi Arabistan'a devretmek istiyor. İsrail bu yeni statü ile birlikte zayıf ve cılız bir Ürdün'den kurtulacak ve kendisini uluslararası mahfiller de daha iyi pazarlayacak Suudi Arabistan'a dümen kıracak. Bunu geciktiren hususun Suudi Arabistan'ın iç kamuoyu ile İslam aleminin tepkilerinden çekinmesi olduğu biliniyor. Kral İkinci Abdullah Netanyahu'ya güvenmediği gibi aynı zamanda onun kararsız mizacından da korkuyor. Şaron gibi o da Filistin sorununu Ürdün'e indirgeyebilir ve alternatif vatan olarak Ürdün üzerinden çözmeyi deneyebilir. Ürdün İsrail için emniyet sibobu, güvenlik duvarı ve zırhıydı; gelinen noktada ise İsrail Ürdün için yıkım duvarı haline geliyor. Netanyahu, ‘Vadi Araba' sözleşmesini ihlal ediyor ve Ürdün'e ayrılan su rezervlerine el koyuyor ve onun ötesinde Ürdün Vadisini de yerleşime açıyor.
İsrail basını sözgelimi Yediot Aharonot gazetesi Ürdün'deki yangının üzerine körükle gidiyor ve darbe hazırlığının gerisinde Suudi Arabistan ile başka bir Körfez ülkesinin de (Abu Dabi) bulunduğuna işaret ediyor.
Suudi Arabistan bağlantısına vurgu üzerinden acaba Ürdün rejimi içeride ve dışarıda kendisi hakkında sempati halesi mi oluşturmak istiyor. Joe Biden de Muhamed Bin Selman'a mesafeli bir yönetim anlayışı sergiliyor. Dış konjonktür bu senaryoyu dinlemeye hazır. Ürdün rejimine yönelik akim darbe süreci adres değiştirerek Suudi Arabistan sarayını mı hedef alıyor, vuruyor?
Ürdün rejiminin akıbeti
Prens Hamza ve 25 kadar yakın ismin tutuklanması gerçekten de bir darbe habercisi mi? Avukatı aracılığıyla BBC'ye bir mesaj gönderen Prens Hamza göz hapsinde olduğunu doğrulamakla birlikte Ürdün'ü karıştıracak ve istikrarını bozacak herhangi bir eylemin içinde olmadığını ifade ediyor. Karşı hamlesinde Ürdün'deki yolsuzluklardan, kötü idareden ve yetersizlikten kendisinin sorumlu olmadığını beyan ediyor. Mevcut idare altında 15-20 yıldan beri her şeyin daha kötüye gittiğini ve kurumlara güvensizliğin de kendisinden kaynaklanmadığını vurguluyor. Bununla birlikte tutuklanan kendisiyle bağlantılı isimlerden İvadullah, Ürdün'de yolsuzluk figürü olarak anılıyor, muamele görüyor. Prens Hamza'nın aparatları da pek temiz ayakkabı değil. Ürdün basını İvadullah'ın İsrail lehine Filistin'de toprak satın aldığını nazara veriyor bu da ikinci kez İvadullah'ın Muhammed Bin Selman'ın Dahlan'ı olduğu tezini güçlendiriyor. Muhammed Bin Selman ile birlikte anlan Neom projesinin de hazırlayıcılarından biri olarak biliniyor. Kısaca İvadullah her taşın altından çıkan ve birçok ipte birden oynayan karanlık bir adam portresi çiziyor.
Baskınlar ve takip eden tutuklamalar çerçevesinde dış tepkiler de gelmekte gecikmedi. Bu meyanda Suudi Arabistan ilk tepkisinde Kral İkinci Abdullah'ın yanında durduklarını duyurdu. Bazıları Suudi Arabistan'ın darbelerle alakasını sorgulayabilir. Sisi darbesinin arkasında BAE ile Riyad yok muydu? Hartum'da ise Ömer Beşir'e karşı darbe yaptıramadılar ama sonra yapılan darbeyi akçelerle satın aldılar!
Her ne hal ise her iki tarafın da birbirlerine karşı suçlamalarında haklılık payı bulunuyor. Taraflar güvertede kavga ederken Ürdün gemisi su almaya ve batmaya doğru yuvarlanıyor. Başarısız devlet kümesine doğru sürükleniyor.