'Rus domatesi Türk domatesi ile rekabet edebilir hale gelmeden yaptırımlar kaldırılmayacak'
Rusya ile yaşanan uçak krizinin günümüze kalan en önemli yaptırımlarından biri 'domates' yaptırımı iken, geçtiğimiz günlerde gelen bir haber ile 'Domates yaptırımı sona mı eriyor?' sorusu gündeme geldi.

Oluşturma Tarihi: 2017-09-07 09:39:28

Güncelleme Tarihi: 2017-09-07 09:39:28

TIMETURK | 5 SORU

Türkiye ve Rusya arasında devam eden ilişkilere 2015 yılında neredeyse darbe vuran uçak krizi olayı sonrasında hayata geçirilen günümüze kadar gelen en önemli yaptırım, 'domates' konusunda yaşandı. geçtiğimiz günlerde gelen bir haber ile 'Domates yaptırımı sona mı eriyor?' sorusu gündeme geldi. Peki Rusya, Türkiye'den domates almaya başlayacak mı?

5 SORU'nun bugünkü konuğu Rusya Uzmanı Avukat Yusuf Taş ile Rusya-Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilerin tarihsel sürecini konuştuk. Taş'a göre "Rus domatesi Türk domatesi ile rekabet edebilir hale gelmeden yaptırımlar kaldırılmayacak."

İşte Taş'ın açıklamaları:

1-Türkiye ile Rusya arasındaki ekonomik ilişkilerin tarihsel sürecine dair neler söyleyebilirsiniz?

Tarihi bir kaç bilgiyi şu şekilde sıralayabilirim: Kurtuluş savaşı sırasında gönderilen askeri teçhizatlar, Sovyetler Birliği'nden gelen makine ve teknisyen desteğiyle kurulan ilk basma fabrikalar, Moskova'daki Gorky Park örnek alınarak 1934 yılında İzmir'de açılan ‘Beynelmilel İzmir 9 Eylül Panayırı' , 59'ki Sovyet kredisi ile Çayırova Cam Fabrikası'nın temellerinin atılması... 25 Mart 1967'de imzalanan Ekonomik-Teknik İşbirliği Anlaşması ile Sovyetler Türkiye'ye 200 milyon dolar tutarında kredi sağladı. Bu kredi ile İskenderun Demir Çelik Tesisleri, Seydişehir Alüminyum Fabrikası, Aliağa Petrol Rafinerisi, Bandırma Asit Sülfürük Fabrikası, Artvin Levha Fabrikası gibi ülkemizin önemli ağır sanayi tesisleri inşa edildi: 24 Aralık 1972'de İskenderun Demir Çelik Fabrikası'nın büyütülmesi, 5 Haziran 1979'da Orhaneli Termik Santrali'nin kurulmasına ilişkin kredi anlaşmaları yapıldı. Bu anlaşmalar sadece mali içerikle olmadı. Sovyetler Birliği tarafından teknoloji transferi de yapıldı.

"SOVYETLERLE YAKINLAŞAN HER İKTİDAR DARBE İLE İNDİRİLDİ"

Ancak hemen burada belirtmek gerekir ki, Sovyetler Birliği ile yakınlaşmaya giren her Türk hükümeti, askeri darbeyle aşağı indirilmiştir. Rahmetli Adnan Menderes, 1960 darbesi olmasaydı Sovyetler Birliği'ne ekonomik yatırımlar için görüşmeye gidecekti. Yine Sovyetler Birliği'nden yatırım desteği isteyen Süleyman Demirel, o taleplerin ardından askeri darbeye maruz kalmıştır. Elbette Sovyetler Birliği'yle yakınlaşma askeri darbe için tek gerekçe değildir. Ama önemli gerekçelerden biridir.

"ÖZAL DOĞALGAZ ALACAKTI"

SSCB döneminin sonlarına doğru da Türk işadamları Moskova'daki ticaret fuarlarına katılmaya devam etti. 1984 yılında Cumhurbaşkanı Turgut Özal SSCB'den doğalgaz alınmasına karar verdi. Bu karardan sonra 1984 yılında imzalanan Ekonomik, Ticari, Bilimsel ve Teknik İşbirliği Programı'nın hemen arkasından imzalanan ‘Doğal Gaz Alım Anlaşması' her iki ülke ekonomik ilişkilerinin stratejik temelde yükseltilmesi sonucunu doğurdu. Bu ilk doğalgaz anlaşmasıyla Sovyet tarafı 1987 yılından başlayarak 25 yıl süreyle Türkiye Cumhuriyeti'ne ticari şartlarla, yılda 8 milyar metreküp doğal gaz sevk etmeyi garanti ederken, Türk tarafı da bu süre zarfında doğalgaz bedelini mal ve hizmet ihracatıyla ödemeyi taahhüt etti.

Özal döneminde yapılan takas anlaşmaları, 1991 yılında SSCB'nin yıkılması ve yoluna Rusya Federasyonu olarak devam etmesinin ardında başta müteahhitler olmak üzere küçük büyük birçok Türk müteşebbis Rusya'ya gitti. Aynı zamanda kapitalizmle yeni tanışan Ruslar, Türkiye'ye gelerek bavul ihracatına başladılar. 1996-2005 yılları arasında toplam 41 milyar dolarlık bavul ticareti yapıldı. Türkler ise Rusya pazarı ile müteahhitlik işlerinde dünyada önemli bir yer edindi. Yaş meyve-sebze ihracatı açısından da Türk üreticiler açısından Rusya önemli bir Pazar oldu.

Ekonomik refahı artan Ruslar tatil için Türkiye'yi tercih etmeye başladı. Ruslar beş milyon kişi ile en çok turist gönderen ülke bile oldular.

"ŞAİBELİ ANLAŞMA: MAVİ AKIM"

Bir yandan büyüyen ve enerji ihtiyacı sürekli artan Türkiye, enerji ihtiyacının büyük bir bölümünü Rusya'dan almaya başladı. 1994'te Başbakan Mesut Yılmaz tarafından imzalanan, oldukça şaibeli bir Mavi Akım anlaşmasıyla doğalgazda yeni bir dönem başladı. Günümüze gelindiğinde Türk Akımı ismini alan yeni boru hatları ve Akkuyu Nükleer Santral inşaatı ile Türkiye-Rusya Ekonomik ilişkileri oldukça önemli bir yere geldi.

"EKONOMİK HEDEFE SAVAŞ DARBESİ: RUSYA-GÜRCİSTAN"

Ancak şunu belirtmek gerekir ki, iki devlet tarafından yıllık 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedef olarak konulmuşsa da Rusya- Gürcistan savaşının olduğu 2008 yılında ulaşılan 38 milyar dolarlık hedefe de tekrar ulaşılamadı. Üstelik bu ilişkide denge çok güçlü bir şekilde Rusya lehinde. Yine de kısaca söylersek SSCB döneminde başlayan ekonomik ilişkiler bütün sorunlara rağmen artarak devam ediyor.

UÇAK KRİZİ

2- Rus uçağının düşürülmesiyle başlayan kriz sonrasında Moskova'nın devreye soktuğu yaptırımlarda gelinen nokta nedir?

Bilindiği gibi uçak krizinde Rusya çok sert bir şeklide davrandı. Türk işadamlarının ve işçilerinin Rusya'da çalışmasını çok zorlaştırdı. Tarım ürünlerine yasak koydu. Karşılıklı vizelerin kaldırılması anlaşmasını askıya aldı. Bugün gelinen noktada ilişkiler çok iyi gibi görünse de gerçekte yaptırımların kaldırıldığını söylemek pek gerçekçi değildir. Rusya bu krizi kendi içinde yaşadığı ekonomik krizde kamuoyunun dikkatini dağıtmak ve aynı zamanda kendi üreticisini güçlendirmek için çok akıllıca kullandı. Başka çareleri olmadığı yani Rus inşaat şirketleri taahhüt işlerini düzgün yapamadığı için bu alandaki yaptırımları gevşetmek zorunda kaldı. Ama tarım ürünleri yaptırımlarında kendi üretimi yeterli seviyeye gelinceye kadar bu yaptırımları devam ettiriyor. Arada bir Türkiye'nin gönlünü almak için de birer ikişer üründe yaptırımı kaldırıyor.

RUSYA'NIN SEMBOLİK ÜRÜNLERİ: LİMON - DOMATES

Bu konuda iki sembolik üründen bahsedebiliriz. Limon ve domates. Rusya'da limon üretilemediği için yaptırımlar arasına alamadılar. Domates ise en fazla tükettikleri sebzelerin başında geliyor. Bu alanda da muazzam sera yatırımları yaptılar. Rusya'nı Tarım Bakanının en fazla sera yatırımı yapan kişilerden olduğu biliniyor. Bizzat Putin yatırım yapan işadamlarının zarar etmemeleri için yaptırımların devam etmesi gerektiğini beyan etmişti. Sebze-meyve konusunda Rusya güçlendikçe yaptırımlar azaltılacaktır.

İTHALAT-İHRACAT

3- Türkiye ile Rusya arasındaki ticaret hacmi ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? Rusya'dan ne ithal ediyoruz, Rusya'ya ne ihraç ediyoruz?

Rusya ile oldukça yüksek bir hacimde ve geniş bir yelpazede ekonomik ilişkilerimiz var. Ticaret hacminin en önemli bölümünü enerji oluşturuyor. Yıllık yaklaşık 16 milyar dolar doğalgaz ve petrol için Rusya'ya ödeme yapıyoruz. Ticaret hacmimizin en fazla olduğu 2008 yılını bir değerlendirirsek ihracatımız 6.483.004.000 dolar İthalatımız   

31.364.477.000 dolar. Toplam hacmimiz ise 37.847.481.000 dolar oldu.2016 yılında ise ticaret hacmimiz 23.990.413.000 dolar oldu. Maalesef enerji sebebiyle denge hep ciddi bir şekilde bizim aleyhimize. Tabi bir yandan da Rusya'da iş yapan Türkler, Türkiye'de yatırım yapan Rus şirketleri ve milyonlarca Rus turist var.  Aldığımız ve sattıklarımıza gelirsek en fazla doğalgaz ve petrol alıyoruz. Bunun dışında yine değerli madenler alıyoruz. Bunlarla birlikte ciddi bir miktarda da buğday ve mısır yağı satın alıyoruz. Rusya'ya ağırlıklı olarak araç yedek parçası, yaş meyve sebze ve tekstil ürünleri satıyoruz. Ancak hem yaş meyve sebze hem de tekstil ürünlerinde Türkiye'nin payı sürekli düşüyor. Bunun temel sebebi Rusya'nın kendi üretimini güçlendirmesidir.

"DOMATES, RUS HALKI İÇİN DAHA ÖNEMLİ"

4- Rusya'dan bayram öncesinde yapılan bir açıklamaya göre sonbahar-kış döneminde Türkiye'den “domates alımı” gerçekleştirilebilir. Domates hikâyesi şu an ne durumda ve kriz sürdüğü takdirde bunun iç piyasaya etkisi nasıl olur?

Domates, Türkiye-Rusya ekonomik ilişkilerinin içerisinde rakamsal olarak çok fazla bir yer tutmasa da sembolik olarak çok fazla önem arz eden bir konu. Rus halkı için domates, Türk halkı için olduğundan daha önemlidir. Rusya'da domates suyu çok yaygındır. Turşusunun yapılmadığı ev yoktur. Ancak iklim koşulları Rusya halkının tamamına yetecek kadar domates üretmeye uygun değildir. Bunun için çok yaygın ve büyük seraların olması gerekir. Bu da büyük yatırım demektir.  Birkaç yıl öncesine kadar kaliteli ve ekonomik Türk domatesi yüzünden bu sera yatırımı karlı değildi.

"RUS DOMATESİ, TÜRK DOMATESİYLE REKABET EDEBİLİR DURUMA GELMEDEN YAPTIRIMLAR KALDIRILMAYACAK"

Ancak Rusya'ya uygulanan yaptırımların ardından "uçak krizi" çıkınca Rusya bu krizi yatırım yapma ve tarımı geliştirme amacıyla kullanmak için Türkiye'ye yaptırım uygulamaya başladı. Bu arada da büyük sera yatırımları başladı. Domates yaptırımı devam ederse bu yatırımlar kendini amorti edecektir. Çünkü kışın domatesin kilosu 250 rubleye yani 15 Türk lirasına kadar çıkabilmektedir. Bu yüzden domates yaptırımlarının bir süre daha devam edeceğini öngörüyorum. Tabi bu arada bu büyük yatırımları yapanların büyük zengin işadamları ile birlikte bürokratlar yani yaptırımların devamına karar verenlerin olduğunu da bilmek gerekiyor. Örneğin Rusya Tarım Bakanı'nın çok büyük sera yatırımlarının olduğunu düşünürsek yaptırımların ve zaman zaman çıkan gerilimlerin sebebi biraz daha iyi anlaşılır. Şu anda Rusya'daki tarım yatırımları yavaş yavaş kârlılığa geçiyor. Dolayısıyla da domates yaptırımı bir süre sonra gevşeyebilir. Ancak şunu unutmamak gerekiyor ki Rusya yetkilileri yaptırımların kaldırılması ile ilgili açıklamalarını ne yazık ki genellikle Türkiye'nin öfkesini yatıştırmak için yapıyorlar. Kesinlikle kendilerini garanti altına almadan yani Rus domatesi Türk domatesi ile rekabet edebilir hale gelmeden fiili olarak yaptırımları kaldırmayacaklardır.

Yapılan açıklamada sonbahar-kış denmekte, bu şu anlama geliyor. Eğer bizim üretimimiz yetmez sıkıntı olursa domates alabiliriz. Rus piyasası açısından bu tür krizler çok büyük etki yapmıyor. Rus halkı isyan etmeyi henüz bilmiyor. Türkiye iç piyasası açısından da çok etkileyeceğini düşünmüyorum. Türk üreticileri yeni pazarlar bulacaktır.

5- Rusya'nın Türkiye'deki büyük yatırımlarından ve hayata geçtiği takdirde elde edilecek kazanımlardan söz eder misiniz? Akkuyu Nükleer Santrali ve Türk Akımı projeleri ile ilgili neler aktarabilirsiniz?

Rusların Türkiye'de akaryakıt dağıtım, otomobil, metalürji, banka, internet ve iletişim alanlarında yatırımları bulunuyor. Lukoil 600'den fazla bayisi ile akaryakıt dağıtımının %7'sini kontrol ediyor. Rus Sberbank, Denizbank'ı satın aldı. Arama motoru Yandex Türkiye'de yatırım yaptı. Alfa Telekom yıllar önce Turkcell'in yüzde 13,2 hissesini almıştı, anlaşmazlık halen çözülemedi.

Bunun dışında Rusya ile Türk Akımı boru hattı ve Akkuyu Nükleer Santrali'nin yapım anlaşması imzalandı. Akkuyu 20 milyar dolarlık bir yatırım. Bu iki yatırımın yatırım maliyetinden daha çok tartışılan konu Türkiye'nin Rusya'ya olan enerji bağımlılığının çok daha fazla artacağı endişesidir. Türk Akımı anlaşmasında iki ayrı boru hattı bulunuyor. İlki sadece Türkiye'nin ihtiyacı olan gazı sağlayacak olan hat. Diğeri de Avrupa'ya gaz taşıyacak hat. Türkiye'nin ihtiyacını karşılayacak ilk hat ile Rusya hem Ukrayna'yı bypass edecek hem de doğrudan ve uzun bir süre daha Türkiye'ye fazla gaz satacak. Doğalgaz anlaşmaları uzun yılları kapsadığı için en az 10 yıl Türkiye'nin daha ucuz gaz arayışlarının önüne geçmiş olacak. Tabi Türkiye açısından da bu durumun bazı avantajları var. Ukrayna'nın bypass edilmesi gaz güvenliği için Türkiye'nin de tercih ettiği bir durum ancak diğer yandan da Rusya'nın doğalgazı sadece ticaret enstrümanı olarak değil bir politik güç olarak kullandığını biliyoruz.  Rusya'nın doğalgazı nasıl silah olarak kullandığını yıllar önceki Ukrayna ile yaşanan gaz krizinde gördük. Rusya Türk Akımı inşaatı ile sadece gaz satışından değil gazın ulaşım altyapısı üzerinde de söz sahibi olacak. Böylece yarın Türkiye ile çıkabilecek bir sorunda her zaman bu boru hattı üstü kapalı tehdit aracı olabilecek. Türkiye, Avrupa'ya gaz taşıyacak ikinci boru hattının yapımını önemsiyor. Bu hat yapılabilir ve Türkiye'nin istediği şartlar oluşabilirse Türkiye hem para kazanabilecek hem de diplomatik güç kazanacak. Ancak henüz bu konuda bir gelişme yok.

"AKKUYU'NUUN ÖNEMİ, UÇAK KRİZİNDEN ANLAŞILIYOR"

Akkuyu nükleer santraline gelince, Türkiye açısından teknoloji paylaşımı çok önemli. Enerji arzının sürekliliği açısından da çok önemli. Çünkü Türkiye sürekli büyüyen ve enerji ihtiyacı artan bir ülke. Bu yüzden artan enerji ihtiyacının karşılanmasını güvenceye alması gerekiyor. Nükleer enerji de önemli kaynak. Bu yüzden Rusya ile bu anlaşmayı imzaladı. Rusya açısından ise bu anlaşma alım garantisi olan ve oldukça yüksek bir fiyata 49 yıl satılacak elektrik demek.  Bu iki anlaşmanın Rusya için ne kadar önemli olduğunu uçak krizi süresince dahi hiçbir şekilde iptalinin ya da ertelenmesinin gündeme gelmemesinden anlayabiliyoruz.

KİMDİR?

1967 yılında Kayseri'de doğan Yusuf Taş, Üniversite eğitimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni tamamladı.. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yapan Taş, halen Kafdağı Eğitim ve Kültür Derneği'nin başkanlığını yürütüyor ve serbest avukatlık yapıyor. Rusya-Türkiye ilişkileri üzerine çalışmalar yapan ve Rusça, İngilizce ve Çerkesçe bilen Taş, evli ve iki çocuk babasıdır.