Rus gazeteci Sömin: Batı'nın görevi çok açık, Ukrayna'da kan dökülmesini kışkırtmak
soL'un Ukrayna krizi hakkındaki sorularını yanıtlayan Rus gazeteci Konstantin Sömin, 'Batı alışılagelen savaş çığırtkanlığı davranışını sergiliyor. Görevi çok açık, Ukrayna'da kan dökülmesini kışkırtmak, çatışmanın bedelini Rus burjuvazisi için katlanılmaz kılmak' dedi.

Oluşturma Tarihi: 2022-02-21 11:35:06

Güncelleme Tarihi: 2022-02-21 11:35:06

Rus gazeteci Konstantin Sömin, "Ukrayna'daki sorunun savaşın kaçınılmazlığı tam da kapitalist sistemin krizinden kaynaklanmaktadır. Esas sorun proletaryanın hiçbir hareketinin olmamasıdır" dedi.

'Haber.sol.org.tr'de Ukrayna'nın Donbass bölgesine yönelik saldırılarının hız kazandığı bir evrede YouTube'da yayınlanan ''Ajitprop'' (Ajitasyon ve Propaganda) programının yapımcısı Rus gazeteci Konstantin Sömin'le yapılan röportaj dikkat çekti.

Rus gazeteci ile yapılan röportaj şöyle:

Rusya'nın Ukrayna'yı işgal edeceği yönünde yürütülen propagandanın iç yüzü sizin oradan bakınca nasıl görünüyor? Bu yaygaranın gerçek bir temeli var mı, yoksa Rusya'yı saldırmaya mecbur etme stratejisi mi izleniyor?

2014 yılında olduğu gibi kapitalist güçler arasında bir çıkar çatışmasına tanık oluyoruz. Rus sermayesinin kesinlikle Ukrayna'ya ihtiyacı var. Hammadde, emek, pazar kaynağı olarak gerekli. Aynı zamanda bu sermaye, Rusya'da uzun süredir tekelleşme süreci devam etmesine rağmen, bunu zorla çözecek kadar kendine güvenmiyor. Bu nedenle, uzun yıllardır Avrasya Ekonomik Birliği zemininde bir ekonomik entegrasyon modelini (devralmalar ve birleşmeler) hayata geçirdiler. Rus oligarklarının Ukrayna'daki işletmeleri aktif olarak satın alması Ukrayna sermayesini ve Batılı şirketleri rahatsız ediyordu. Bu karşı karşıya gelişin eninde sonunda bir çatışma yaratması kaçınılmazdı. İlk önce, Maidan'da sokak çatışması, sonra da askeri çatışma biçiminde. Her zaman olduğu gibi, tarafların her biri ekonomik çıkarlarını dil, inanç, milliyet ve kültür sorunlarıyla örtmeye çalıştı. Kışkırtıcı taraf kim ve savunma tarafı kim, bazen anlamak imkansız. “Rus Dünyası”nın restorasyonu sloganları altında, en şovenist unsurlar Donbass'a girdi ve bu topraklarda bir “Rus ulusal devleti” inşa etme doktrini resmen ilan edildi. Bu arada, Donbass ve Rusya'da giderek paramiliter yapılar ve baskı aygıtıyla birleşen iktidar ve mülkiyet oligarkların elinde kalıyor ve işçilerin hakları büyük ölçüde ihlal ediliyor.

Batı ise alışılagelen savaş çığırtkanlığı davranışını sergiliyor. Görevi çok açık, kan dökülmesini kışkırtmak, çatışmanın bedelini Rus burjuvazisi için katlanılmaz kılmak. “Ukrayna'nın Balkanlaşması”nın mimarlarına göre (ABD Demokrat Partisi'nin sözde liberal şahinlerinin çoğu, Yugoslavya'nın dağıtılmasında doğrudan yer almıştı), Ukrayna'da kan dökülmesi, Rusya'da bir siyasi krize ve rejim değişikliğine neden olmalı. Pentagon 2018'de stratejisini “terörle mücadele”den “büyük güç rekabeti”ne değiştirdiğinden beri, Washington'un tüm eylemleri tek bir plana tabi oldu. Bunun anlamı, Amerika Birleşik Devletleri'nin ana hedefi, dünya pazarı mücadelesindeki tek rakip olan Çin'in etkisiz hale getirilmesi olmaya devam ediyor. Ancak Rusya'nın zayıflaması ve mümkünse parçalanması bu görevin uygulanmasını kolaylaştırmalıdır. Bu anlamda, birliklerin Afganistan'dan Doğu Avrupa'ya yeniden konuşlandırılması tamamen mantıklı ve tamamen ABD emperyalizminin çıkarınadır.

Ukrayna ordusu Donbass'a planlanmış bir saldırı hazırlığı içinde mi sizce, bölgede böyle bir operasyon bekleniyor mu?

Eminim ki her iki tarafın da saldırı planları olduğu kadar savunma amaçlı eylem planları da vardır. Bu savaşta yaygın bir uygulamadır. Hangi seçeneğin seçileceği öncelikle politikacılara bağlıdır.

Duma'da DHC'nin (Donetsk Halk Cumhuriyeti) ve LHC'nin (Lugansk Halk Cumhuriyeti) resmen tanınması önergesi kabul edildi. Bunun başkanlık tarafından onaylanması ve resmiyet kazanmasını bekliyor musunuz? Bu gerçekleşirse Rusya'nın gemileri yaktığı anlamına mı gelir?

Devlet Duması, DHC ve LHC'nin tanınması konusunda bir karar vermedi. Putin'i bu cumhuriyetleri tanımaya çağıran bir karar taslağı için oylama yapıldı. Tüm parlamenter partilerin, hatta "muhalefet" partilerinin bile tek bir merkeze tabi olduğu düşünüldüğünde, oylama bana başka bir pazarlık aracı gibi görünüyor. Böyle bir belge Putin tarafından imzalanırsa, bu şüphesiz Ukrayna makamları tarafından düşmanlıkları serbest bırakmak için bir bahane olarak yorumlanabilir.

Rus kamuoyunda Ukrayna'yla ilgili milliyetçi bir yükseliş hissediliyor mu? Geçen hafta emekli subayların yayınladığı savaş karşıtı bildirinin anlamı nedir?

Rus toplumunda baskın ruh hali ilgisizliktir. 2014'teki yurtsever yükselişe yakınsayan bir ruh hali ortada yok. O dönem solcular dahi iktidarın Yeltsin'in oligarşik mirasından koptuğunu hayal ediyorlardı. Öte yandan, bu süre zarfında milliyetçi söylem, Sovyet deneyimine (Rusya ve Ukrayna'nın tek bir devlet içinde eşit cumhuriyetler olduğu zamana) yönelik küçük nostaljik referansları bile resmi propagandadan tamamen sildi. Bu anlamda ulusal şovenizmin, sahte vatanseverliğin ve militarizmin çeşitli güç seviyelerinde ve iktidara yakın yapılarda yeşermesine tanık oluyoruz. Ancak gözlemlerime göre bu gündem halk arasında geniş bir destek bulamıyor.

Batının kapsamlı yaptırımlarla göz korkutma stratejisi özellikle Rusya burjuvazisi üzerinde etkili oluyor mu?

Şimdiye kadar Batı bankalarında Rus bankalarının tek bir muhabir hesabının bloke edilmediği ve Rus oligarklarının yatlarının Karayipler'de yeni yılı kutladığı düşünülürse, yerel burjuvazinin korkudan titrediği henüz söylenemez.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bir tek şunu ekleyebilirim sanırım. Son derece tehlikeli bir an olan, içinde bulunduğumuz anın temel özelliği emperyalist bir savaşın eşiğinde dengede olmamız değil (Bu savaşın kaçınılmazlığı tam da kapitalist sistemin krizinden kaynaklanmaktadır), esas sorun proletaryanın hiçbir hareketinin olmamasıdır. Dünyanın farklı ülkelerinden birbirlerine doğru Komintern'e dair hiçbir ipucu olmayan bir dünya, hatta bir Avrupa savaşı, hayal edilebilecek en kötü şeydir. Kaybolan bağları bir an önce onarmalı, sınıf bilincini uyandırmalı ve ülkelerimizin işçilerine gerçek çıkarlarını anlatmalıyız.