TIMETURK | HABER MERKEZİ
Libya, bundan yaklaşık yedi yıl önce Bingazi'de başlayan ayaklanmalar ve Muammer Kaddafi'nin devrilmesi ile sonu gelmez bir çatışma sürecinin içerisine girdi. Şu anda üç ayrı yönetimin etkin olduğu ülkede süren kaosun en önemli aktörleri de 'uluslararası güçler'... Libya'da yaşananları Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Dış Politika Araştırmacısı Emrah Kekilli ile konuştuk.
İşte Kekilli'nin açıklamaları:
1. Libya'da neler yaşandığını ve bu noktaya nasıl gelindiğini anlatabilir misiniz?
Libya krizini üç aşamaya ayırabiliriz; 2011 Şubat-2012 Temmuz ayları arası devrim süreci, 2012 Temmuz-2014 Mayıs normalleşme çabaları ve 2014 Mayıs'tan bu güne iç savaş dönemi. Şubat devrimiyle başlayan ve 2012'nin Temmuz ayında gerçekleştirilen parlamento seçimlerine kadar olan dönemde, ülkede eski rejim karşıtlığı ve yeni bir Libya kurma hedefi etrafında birleşen devrimci gruplar, Kaddafi rejiminden devraldıkları/almadıkları devlet kurumlarını bir taraftan (yeniden) inşa etmeye çalışırken, diğer taraftan ülkeyi seçimlere taşımıştır Ulusal Geçiş Konseyi ve onun atadığı hükümetler tarafından yürütülen geçiş döneminde, Libya'yı bu güne taşıyan aktörler yerel, bölgesel ve uluslararası angajmanlara girerek Libya'yı mevcut krize sürükleyecek çıkar grupları oluşturmaya başlamıştır.
Yeni yeni oluşmaya başlayan çıkar grupları 2012 yılı Temmuz ayında gerçekleştirilen Milli Genel Kongre (MGK) seçimlerine hazırlıklı girmiş, MGK içindeki siyasi gruplar arasında yaşanan çekişmede başarısız olan taraf Halife Hafter'in 2014 yılı Mayıs ayında gerçekleştirdiği askeri darbeye arka çıkmıştır. Bu sürecin ön plana çıkan iki aktörü MGK'da yaşanan siyasi çekişmenin bölgesel ve küresel mahiyetini ortaya koymuştur. Ulusal Güçler İttifakı Lideri Mahmut Cibril'in Birleşik Arap Emirlikleri'yle yakın ilişkisi 2014 yılı başından itibaren yenilgiyi kabul ederek BAE'ye yerleşmesiyle net şekilde ortaya çıkmıştır. Yenilgiyi kabul eden Cibril BAE'ye döndükten sonra, yerine BAE destekli Halife Hafter ortaya çıkmıştır.
MGK'da ciddi siyasi manevralar yaparak rakiplerini boşa çıkartan Müslüman Kardeşler'e yakın Adalet ve İnşa Partisi'nin zaferi, Hafter'in darbe girişimiyle iç savaşa sürüklenen ülkede kaybolup gitmiştir. Halife Hafter'in darbe girişimiyle başlayan süreç, aslında bir yönüyle de Sisi darbesiyle Arap devrimlerinin tersine döndürülme çabalarının Libya'ya yansıması olarak değerlendirilebilir. BAE öncülüğünde Arap devrimlerine karşı başlatılan karşı hamlede siyasi yollar denenmiş, fakat başarısız olunduğunda askeri yollara başvurularak Mısır'da meşru iktidar devrilmişti. Sisi ve Hafter'e olan BAE desteği dikkate alındığında, Haftr'in nasıl bir bölgesel kurgunun Libya'da taşıyıcı olduğu görülecektir.
Hafter'in darbe girişimine doğu bölgesindeki askeri, siyasi ve dini liderler bir blok oluşturarak karşı koymuştur. Hafter karşıtı blok askeri, siyasi ve toplumsal olarak Hafter'in liderlik ettiği bloktan daha güçlü olmasına rağmen, Hafter gibi bir dış güçlere angaje olmadığı ve çok liderli bir koalisyon şeklinde hareket ettiği için, Hafter bir şekilde aktör olarak kalmayı başarmaktadır.
2. Libya'da birden çok taraf ve üç ayrı siyasi yönetim olduğu biliniyor.Ğuveyl, Serrac ve Hafter ile sembolleşen sahadaki aktörler ve ülkedeki kabilelerin rolünü anlatabilir misiniz?
2014 yılının sonuna doğru batı bölgesindeki devrimci aktörler batı bölgesinin tamamının kontrolünü ele geçirdiğinde ve Hafter'in askeri varlığı tehlikeye girdiğinde başlayan BM öncülüğündeki müzakereler sonucu Serrac Hükümeti ortaya çıktı. Batı bölgesinde devrimci aktörler, Mısır'da olduğu gibi tamamen sistem dışına itilip marjinalleşmek istemedikleri için Serrac Hükümeti'ne destek vermeyi tercih ettiler. Etmeyenler Guveyl etrafında birleşti, destek vermeyi tercih edenlerin haklı olduğunu gördüler, çünkü gün geçtikçe marjinalize edildiler.
Serrac Hükümeti, birçok noktada kendisinden beklentileri yerine getiremedi, batı bölgesindeki devrimci aktörlerin taleplerine karşılık veremedi, Hafter'i ikna etmek için elinden geleni yapmasına rağmen Hafter kendi ajandası çerçevesinde hareket etmeye devam etti. Hafter'in uluslararası meşru hükümet olan Serrac Hükümeti'nin ülkenin doğusuna sokmaması ve ülkenin doğusunu harabeye çevirmesine Serrac'tan ve BM'den ciddi itiraz gelmedi. Serrac Hükümeti, Trablus'un Suudi Medhali Selefiliğine yakın milis gruplara teslim edilerek, devrimci grupların çoğunun Trablus'tan çıkartılmasına seyirci kaldı. Geldiğimiz noktada Trablus Suudi Medhali Selefiliğin tehdidi altında iken, Hafter her geçen gün güç kazanıyor.
BAE'NİN ŞU AN OLDUĞU YERDE DURMASININ SEBEBİ NEDİR?
3. Uluslararası güçlerin Mısır ve Tunus'un yanı sıra Libya'daki parçalanma sürecinde daha 'aktif' olduğu değerlendirmeleri ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Sahadaki uluslararası ve bölgesel aktörlerin müdahaleleri ne boyutta?
İfade ettiğim üzere, BAE'nin öncülük ettiği blok, yani Suudi Arabistan'da Muhammed Bin Selman'ı destekleyen grup, Mısır'da Sisi yönetimi ve Bahreyn, yani Katar'a ambargo uygulan ülkeler, Libya'da Halife Hafter'in arkasında duruyor ve devrimci aktörleri elimine etmek için çalışıyor. Asıl soru; BAE'yi bu denli Arap devrimlerinin ve bölge halklarının taleplerinin siyasi karşılık bulmasının karşısında durmaya iten güç nedir? Belki de Muhammed Dahlan'ın serüveni, BAE'nin bölgesel bir aktöre dönüşmesi hakkında ipucu verebilir.
4.Libya'nın, Türkiye kamuoyunda Mısır, Suriye, Irak hatta Yemen kadar bile bilinmediği, tanınmadığı ve gündem olmadığı görülüyor. Türkiye 'Libya' konusunun neresinde duruyor?
Türkiye, birinci evrede devrime destek verdi, ikinci evrede Libya'nın inşasına katkı sunmak istedi, üçüncü evrede iç savaşın sona ermesi ve uzlaşıdan yana yer aldı. Türkiye bütün bölge haklarının tarihi sorumluluğunu üzerinde hissetmektedir, bu nedenle bölge halklarına zarar verecek herhangi bir yıkımdan kaçınmaktadır. Türkiye'nin şu andaki stratejisi ülkenin askerileştirilmesine son verilmesi, bütün toplumsal kesimleri temsil eden siyasi mutabakata varılması ve dış müdahalelere müsaade edilmemesi yönündedir, diye okuyorum.
5. Son dönemde Libya kamuoyunun da Abdülbasit Iktıyt liderliğinde gelişen 25 Eylül hareketi ile biraz daha ısındığı görülüyor. Iktıyt liderliğindeki bu hareketin amacı ve başarı şansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Halife Hafter'in darbe girişimiyle iç savaşa giren ülkede doların kara borsada dinar karşısında beş/altı kat değer kazandığı, elektrik kesintilerinin yarım gün sürdüğü, halkın vize noktasında sıkıntı yaşadığı, ciddi güvenlik sıkıntılarıyla karşılaştığı ve bütün çözüm girişimlerinin sonuçsuz kaldığı bir ortamda Iktıyt gençler arasında kendinden söz ettirmeye başladı. Ikteyt 2013 yılından bu yana Libya siyasi arenasında var ve giderek de giderek güç kazanıyor, başarıya ulaşır ya da ulaşmaz, önümüzdeki günlerde kendinden söz ettirmeye devam edeceği kanısındayım.
EMRAH KEKİLLİ KİMDİR?
2009 yılında Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nden mezun oldu. Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü'nde yüksek lisan eğitimini tamamladı, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi'nde doktora çalışmasını sürdüren Kekilli, 2012'de Anadolu Ajansı temsilcisi olarak Libya'ya gitti. 2013 yılı itibarıyla Libya'da faaliyet gösteren bir Türk şirketinde yönetici olarak çalıştı. 2015 yılında Türkiye'ye dönerek uluslararası basın kuruluşları için Arapça-Türkçe tercümanlık yaptı. Çalışmalarını Libya üzerinde yoğunlaştıran Kekilli, Libya tarihi, Libya siyaseti, Libya'da din ve siyaset, Libya'da güvenlik sektörü ve sorunları üzerine çalışıyor.