Yeni Şafak gezetesinden Nil Gülsüm'ün haberine göre; Türkiye, nisbi barış ortamını geride bırakarak kanlı bir çatışma sürecine girmiş bulunuyor. PKK'nın Ceylanpınar'da iki polisimizi şehit ederek başlattığı saldırılarda şiddet her geçen gün artıyor. PKK'nın menfur saldırılarının ülkede büyük tepkiyle karşılandığı şu günlerde bir diğer gündem ise, hükümet kurulamaması üzerine gidilen 1 Kasım seçimleri. Çözüm Süreci'ne ilke olarak destek veren, fakat başından itibaren PKK'nın silah bırakmayacağını ısrarla dile getiren Hüda-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, yükselen şiddeti ve gelinen noktayı PKK'ya ilişkin tespitlerinden hareketle değerlendirdi.
Çözüm Süreci'ne destek vermekle birlikte PKK'nın silah bırakmayacağı yönünde uyarılarınız vardı. Böyle düşünmenizin sebebi neydi?
Biz, PKK'yi çok iyi tanıyoruz. Aynı şehirlerde, aynı sokaklarda onlarla birlikteyiz. PKK'nin 37 yıllık pratiği bize bu örgütün asla silah bırakmayacağını göstermektedir. PKK'nin kurucusunun ilk kitabının adı, 'Kürdistan'da Zorun Rolü'. PKK'nin şiddet kullanımı taktiksel bir şey değil. Bu örgütün stratejisi şiddet üzerinedir. Bize göre böyle bir yapının silah bırakması mümkün değildi. Nitekim silah bırakmadı. Hatta daha da silahlandı. Gelinen noktada görülmektedir ki, PKK kurucu zihniyeti devam ettiği müddetçe kendi iradesiyle asla silah bırakmayacaktır.
ŞİDDET DİLİ RAĞBET GÖRDÜKÇE BİTMEZ
O zihniyet değişikliği nasıl olabilir?
Şiddet talep, şiddet dilini kullananlar rağbet görürse, zihniyet değişikliği olmaz. Şiddet toplumda karşılık görmez, siyaset öne çıkarsa, bu zihniyet değişikliği olabilir. Fakat bahsettiğim siyaset, PKK güdümündeki bir siyaset anlayışı değil. O siyaset anlayışı, zihniyet dönüşümünü gerçekleştiremez. Hükümet de bu noktada yanıldı.
HDP, KANI DURDURMA VAADİYLE OY ALDI
Ne tür bir yanılgıdan söz ediyorsunuz?
Hükümet, eğer BDP-HDP güçlenirse, silahların devre dışı kalacağını düşündü. Fakat söz konusu siyaset, PKK'den icazetli, yöneticileri örgüt tarafından atanan, seçim dönemlerinde listeleri PKK tarafından yapılan bir siyaset. Bu bakımdan Abdullah Öcalan, hem Kandil'deki silahlı unsurların, hem de HDP'nin ana gövdesini teşkil eden isimleri idare eden isimdir. Dolayısıyla bu siyaset, silahlı örgütün sivil kanadıdır. Keşke böyle olmasaydı, ama maalesef mevcut gerçekliğimiz budur.
PKK güdümündeki HDP nasıl oldu da % 13'lük bir oy oranına ulaştı peki?
HDP 7 Haziran seçimlerinde Kürtlerin yoğun yaşadığı illerde, 'Eğer kan akmasını istemiyorsanız, sorunun barışçı yollardan çözülmesini istiyorsanız bizi destekleyin. Barajı aşarsak, barış getireceğiz. Barajı aşamazsak, savaş olacak' şeklinde propaganda yaptı. Bu parti ile asla bağdaşamayacak bir çok seçmen de, bu illerde HDP'ye oy vererek sorunun siyaset yoluyla çözülmesinden yana olduğunu gösterdi. PKK ise, bu oyların tümünün kendi stratejisine destek şeklinde algıladı.
BÖYE BİR YAPIDA SİYASET ÖNE ÇIKMAZ
Bu çelişki değil mi?
HDP'li siyasetçilerin bir kısmı kendi iradeleriyle davranabilseler bu görüntüler ortaya çıkmaz. Böyle bir yapıda siyasetin öne çıkması mümkün değildir.
BÖLGENİN KENDİSİNE VERİLMESİNİ İSTİYOR
Yapıcıoğlu, çözümden hükümet ile PKK'nın anladığının farklı şeyler olduğu görüşünde.
Peki Öcalan sürecin çökmesine nasıl bakıyor?
Seçimden sonra verdiği bir beyan yok. Daha önce İmralı'da gerçekleşen görüşmelerin tutanaklarında 'Ben silahlı mücadele dönemi bitti derken, her şeyi bırakalım demiyorum. Gerilla gerekirse halkın içinde de gizlenebilir. Kandil'dekilere söyleyin, uyanık olsunlar. Yoksa devlet bir gecede 300 uçakla tepelerine çöker, hepsini imha eder' sözleri yer almaktadır.
NEVRUZ MEKTUBU VAR
Daha sonra yaptığı açıklamada 'Bu mektubun içeriğinin % 90'ı bana ait' dedi. Demek ki, müdahaleler ve eklemeler var. Öcalan hapiste olmasa, asla o cümleleri sarf etmez. Sarf etmiş olması da, onların hayata geçeceği anlamına gelmez. Üstelik, çözümden hükümetin, PKK'nin ve HDP'nin anladığı çok farklı.
SEÇİM HİLESİNDE KİMSE ELLERİNE SU DÖKEMEZ
Kim ne anlıyor?
Hükümetin anladığı, silahlı mücadelenin bitip siyasetle taleplerin dile getirilmesi. PKK ise bölgenin kendisine teslim edilmesini, silahlı militanların da bu bölgenin güvenlik gücü olmasını anlıyor. Şu an hazırlığını yaptığı budur. Çözüm Süreci'ni yürüten bazı isimler dahil geniş bir kesim bunlara Kürt Siyasi Hareketi diyor. Bu yapı da yirmi yıldır her seçimde Kürtlere, 'Oyunuzu kendinize verin' diyor. Böylece yegane Kürt partisi oldukları, diğer Kürt partilerinin sistem partisi olduğu algısını oturttular.
HDP'nin seçimlerde bölge halkına baskı yaptığı iddiasına ne dersiniz?
HDP seçimlerin sonucunu etkileyecek baskı atmosferini her seçimde kurmuştur. Fakat sadece baskı değil, seçim hileleri de söz konusu. Ama hiç kimse, seçim hileleri konusunda HDP'nin eline su dökemez. Her seçimde de yeni hile yöntemleri geliştirerek bunu sürdürüyorlar.
Hüda Par'ın çözüm önerisi nedir?
Öncelikle herkesin ve Kürtlerin, silahın çözüm olmadığını kabul etmesi gerekiyor. Daha fazla şiddet ve çatışma, yalnızca acıları büyütür, sorunları derinleştirir ve çözümü zorlaştırır. Halk bu şiddete karşı çıkarsa, siyasetçiler bunu önemsemek zorundadır.