Yemenli akademisyen Prof. Dr. Abdülbaki Şemsan, TIMETURK’e konuştu: Suud ve BAE, Yemen halkını sırtından bıçakladı!
“Acı olan Araplara komplo kuranların yine Araplar olması!” diyen Yemenli akademisyen Prof. Dr. Abdülbaki Şemsan, “Bölgedeki çatışmaların bedelini Yemen halkı ödüyor. Ama Yemen halkı olarak çektiğimiz bu acıların faturasını İran’a ve Batı ülkelerine çıkarttığımızdan daha fazla Körfez ülkelerine; Suudi Arabistan’a ve BAE’ye çıkartıyoruz. Suud ve BAE’nin başını çektiği Koalisyon, hem Yemen halkını hem de meşru yönetimi sırtından bıçakladı” dedi.

Oluşturma Tarihi: 2018-11-12 13:42:34

Güncelleme Tarihi: 2018-11-12 13:42:34

FAHRETTİN DEDE | TIMETURK

İstanbul'daki Suudi Arabistan Büyükelçiliğinde gerçekleşen Cemal Kaşıkçı'nın katli sonrası Suud'a yönelik uluslararası baskı unsurlarından biri de Yemen'deki operasyonlarına artık son vermesi çağrıları oldu. 2015 Ocak ayında gerçekleşen Husi darbesinden bir müddet sonra Suudi Arabistan ve BAE'nin başını çektiği Koalisyon operasyonlarında Yemen'de binlerce sivil hayatını kaybederken, operasyonlar Yemen halkının acılarını daha da artırdı. Şimdilerde açlık ve kolera salgını ile gündeme gelen Yemen'i, İran ve Suudi Arabistan-BAE koalisyonunu da içine alarak Sana Üniversitesi eski Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdülbaki Şemsan ile konuştuk. İşte o konuşma:

Türkiye; Suriye, Yemen, Irak, Libya hakkında konuşurken Yemen'in o kadar uzağında kaldı ki... Yemen'de neler oldu, ne oluyor?

Devrim sürecinden başlayarak konuşalım... Devrim sonrası Ali Abdullah Salih düşmedi. Suudi Arabistan önderliğindeki Körfez ülkeleri Ali Abdullah Salih'in meşruiyetini yeniden sağlamaya yönelik bir oyun oynadılar. Bunun da sebebi belli; Körfez ülkeleri kendilerine komşu olan bir ülkede devrimi kabullenemediler. İstihbarat, ordu, bürokrasi ve güvenlik kurumlarını yöneten Salih'in ülkeden çıkışı bile sağlanmadı. Salih'in meşruiyeti yeniden sağlandı. Salih, Yemen'de kaldı ve devrimin akabinde açtığı telefonlarla kurum ve kişileri yönetmeye devam etti. Amacı yeniden yönetimin başına geçmek oldu. Husilerin darbesi sonrasında da Koalisyon birlikleri, Salih'e bir denge unsuru olarak sahip çıkmaya devam ettiler. Daha da ötesinde Koalisyon, Salih ve Husiler arasında Islah'a karşı bir ittifak oluşturuldu. Sonrasında 2014'te Husi darbesi yaşandı ve Sana'yı Husiler yönetmeye başladı. Ardından Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri önderliğindeki koalisyon güçlerinin operasyonları başladı.

ISLAH İLE SÜNNİ OLDUĞU İÇİN DEĞİL CUMHURİYETÇİ OLDUĞU İÇİN ÇATIŞIYORLAR

Söz, Husiler'den açılmışken, kimdir bu Husiler?

Husiler, Yemen'de küçük bir sülaledir ama büyük bir karşılıkları vardır. Haşimi soyundan, Zeydi mezhebine bağlılar. İktidarı da kendilerinin hak ettiğine inanıyorlar. Zeydiler azınlıktır ama hakim gruptur. Nüfusa oranları yüzde 20'den fazla değildir. Ayrıca tüm Zeydi ailelerin de iktidarda hakları yoktur; bazı Haşimi soyundan gelen ailelerin yönetme hakkı olabilir.

Peki ülkeyi yönetebilir konuma gelmeleri nasıl oldu?

Haşimi ailesi 1970 itibariyle yeniden iktidara gelmek için çalışmalar yürüttü. Ali Abdullah Salih yönetiminde Cumhuriyetçilerin başarısızlıklarını kullandılar. Siyasi gruplarda ve orduya girmeyi başardılar. İran'la özel ilişki kurup Zeydilerin yoğunlukta olduğu kuzeydeki Sa'da'da güç sahibi oldular. Şuanda da Husiler, Islah Partisi ile Sünni olduğu için değil, Cumhuriyetçi kanadı temsil ettiği için savaşıyorlar.

Çatışmanın birinci etkeni mezhep mi?

Yemen'de süregelen çatışma, Yemen Cumhuriyetçileri ile Yemen İmamiyetçileri arasındaki çatışmadır. Husiler, bunu Sünni ve Şiiler arasındaki çatışma gibi göstermek isterler.

SUUD VE BAE'NİN HEDEFİ, ZAYIF VE KENDİLERİNE BAĞLI YEMEN!

Yemen, İran ile Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkelerin çatışma sahası olmuştur diyebilir miyiz?

Tam anlamıyla Yemen, bu iki kutbun çatışma sahasına dönüşmüştür diyemeyiz. Doğrudur; fotoğrafta, İran'ı temsil eden Husiler ile Körfez ülkelerinin çatışmasını görmekteyiz. Ama Koalisyon ülkelerinin Yemen'de ekonomik ve jeopolitik stratejileri var. Bu yüzden Yemen'deki savaşa girmeyi geciktirip uzattılar. Bu bağlamda da meşru yönetimi zayıflatıp bu zayıflıktan istifade ettiler.

Nasıl istifade ettiler?                                        

Stratejik bölgeleri, denize açılan noktaları yöneterek faydalandılar. Hatta ve hatta yönetimin başına geçecek kişileri yöneterek faydalandılar. Ortada milli kuvvetlerden, karşı devrimleri önleyecek değişim gücünden bir korku var. İran'ın Yemen'de bir rolü var, doğrudur; ama aynı şekilde Suudi Arabistan ve BAE'den oluşan koalisyon güçlerinin de meşru yönetimi zayıflatan hedefleri var. Hedefleri zayıf ve kendilerine bağlı Yemen…

Prof. Dr. Abdülbaki Şemsan ile Fahrettin Dede konuştu...

SUUD VE BAE, YEMEN HALKINI SIRTINDAN BIÇAKLADI

Yemen'deki tablonun suçlusu, sorumlusu kim?

Bölgedeki çatışmaların bedelini Yemen halkı ödüyor. Ama Yemen halkı olarak çektiğimiz bu acıların faturasını İran'a ve Batı ülkelerine çıkarttığımızdan daha fazla Körfez ülkelerine; Suudi Arabistan'a ve BAE'ye çıkartıyoruz. Çünkü kardeş ülkeleri kendilerinden yardım istiyor ve onlar çıkarlarına bakıyorlar.

Yemen halkının bu ülkelerden beklentisi nedir?

Yemen halkının hem Suud'dan hem de İran'dan beklentisi artık şimdiye kadar yaptıklarıyla yetinmeleridir. Yeter artık. İran, Yemen'e girdi ve meşru yönetime karşı darbe yaptı. Meşru yönetimse, yönetimin ve halkın kurtarılması için koalisyon güçlerinden müdahale etmeleri talebinde bulundu. Ama Suud ve BAE'nin başını çektiği Koalisyon, hem Yemen halkını hem de meşru yönetimi sırtından bıçakladı. Koalisyon güçleri Yemen'e planlı gelmişler. Yemen halkını kurtarmak için gelmemişler. Şimdiyse Yemen halkı hem İran'dan muzdarip, hem koalisyon güçlerinden, hem de meşru yönetimden muzdarip!

CÜCE BAE, ARAP ÜLKELERİNİ YIKIYOR

Bütün aktörlerin sorunlu olduğu bir saha...

Şimdi ihtiyacımız Suudi Arabistan'ın düşünce biçimini ve stratejisini özellikle de İstanbul'daki Cemal Kaşıkçı hadisesi sonrasında artık değiştirmesidir. Suudi Arabistan'ın izlediği siyaset hatalıdır. Bu hatalı siyaset, Suudi Arabistan'ı zor duruma sokuyor; bu politikalarla Katar ablukaya alınıyor, prensler, Müslüman alimler, tüccarlar tutuklanıyor. Bu hatalı politikalarla Lübnan Başbakanı zorla alıkonuyor. İşte aynı hatalı politikalar Suud'u Yemen'e; Yemen halkını kurtarmak için değil, kendi hedeflerini gerçekleştirmek için sokuyor. İnanıyorum ki, Batılı ülkelerin Arap vekili konumundaki BAE bugün Suud'u yönetmektedir. Küçük, cüce BAE, bugün Arap halklarını yıkıyor, İslam dünyasını bitiriyor. Karşımızdaki Arap devleti, diğer Arap kalelerini yıkıyor ve İsrail'i o Arap ülkelerinin yerine koyuyor. Bugün Büyük Ortadoğu Projesinde, BAE rol oynuyor. İsrail'in varlığına tehdit oluşturan İslami cemaatleri bitirmek için rol oynayan yine aynı BAE. Amerikan – Siyonist projelerinin oyuncağı konumunda… Acı olan Araplara komplo kuranların yine Araplar olması!

KAŞIKÇI'NIN KATLEDİLMESİNİN YEMEN İLE NE ALAKASI VAR?

Cemal Kaşıkçı'nın katledilmesi sonrasında ABD ve bazı Batılı ülkelerin Suudi Arabistan'ı Yemen'den çıkmaya zorladıklarını görüyoruz. Değerlendirmeniz ne bu konuda?

Batılı ülkelerin, Cemal Kaşıkçı'nın şehit edilmesi konusunda belirledikleri tavır, fırsatı değerlendirme babında bir önem taşıyor. Kaşıkçı'nın katledilmesinin Yemen'de yaşananlarla bir alakası yok. Yani bir kişinin suikasti, milyonların suikastinden daha mı fazla önemli? Beklentilerin tamamı gerçekleşti. Yani ülkenin yıkımı tamamlandı. Halkın Sünni ve Şii diye ikiye bölünmesi tamamlandı. Ayrıca “Yemenli” kimliğinin “Güneyli” ve “Kuzeyli” diye ikiye bölünmesi sağlandı. Ayrıca bu parçalanmış yapı, Batı filolarını ‘barış' ve ‘güvenlik' gibi bahanelerle Yemen körfezinin önüne çekebilecek bir durumu ortaya çıkarmıştır. Suudi Arabistan'ın Yemen'de tükenmişliği var. Ben, Cemal Kaşıkçı'nın şehit olmasının Batı'daki Yemen'e yönelik insani duyguları harekete geçirdiğine inanmıyorum. İnsani değerleri, ilkeleri hele ki Ortadoğu söz konusu olduğunda, üçüncü dünya ülkeleri söz konusu olduğunda önemsedikleri yok. Sadece stratejilerini gelişen şartlar karşısında hayata geçiriyorlar.

Yani ne yapıyor tam olarak Batı ülkeleri?

Jeostratejik amaçlar doğrultusunda yapılan eylemlerden bahsediyoruz, duygusal olaylarla anlatılmaz. Onlar son gelişmeler üzerinden fırsat kolluyorlar. Çünkü başından itibaren Batılılar Yemen'i körfez devletlerine terk ettiler ama operasyonlarda da sonuç elde edilemedi. Körfezliler kendi menfaatleri doğrultusunda süreci yönetmeye çalıştılar. Bir türlü sonuç alınamayan operasyonlar, dolaylı olarak Batı'dan daha fazla silah alınmasına yol açıyor. Aynı şekilde operasyonlar uzadıkça, İran, kendisine bağlı örgütler vasıtasıyla daha da güçleniyor. İran'ın körfezi tehdit ediyor olması da İsrail ile Körfez ülkelerini dost yapıyor. Yani yaşadığımız olayların özeti budur aslında… Olay çok açık: Bölgeyi ulus devletler çağının çok öncesine taşımak, herkesi mikro kimlikleriyle tanımlar hale getirmek istiyorlar. Türk vatandaşı kimliği, vatandaşlık kimliği var.

Kimlik sorunu...

Yemenli, Iraklı, Suriyeli kimliğini değil, Kureyşli, Haşimi gibi kabilesine ait verilerle tanımlar hale getirmek istiyorlar. Bu yüzden de sürekli uzlaşma hükümetleri kurulur. Lakin Batı usulü değil, Lübnan usulü uzlaşma...

MUHAMMED BİN SELMAN SUİKASTA UĞRAYABİLİR

Operasyonlar duracak mı peki?

Kaşıkçı hadisesi ile Yemen'deki operasyonların artık durması gereken vakit kesişmiş oldu. Husiler, Yemen'deki siyasi atmosferin asil bir parçası olup Suudileri tehdit ederek varlıklarını korurken, Yemen de Suudi Arabistan'ı tüketmeye açık bir toprak parçası haline geldi. Yemen, 10 yıl, belki 20 yıl istikrardan uzak yaşayacak. Bu 20 yıl boyunca da Suudi Arabistan'ın kaynaklarını, gücünü tüketecek. Arap bölgesinin kalmış son; en güçlü devleti olarak tükenişini bu şekilde gerçekleştirecek. Ve veliaht da İstanbul'da işlediği suçla tükenecek ya da tahtta kalışı ile İsrail'i tanıyıp çokça taviz verecek. Aynı şekilde şu anda bulunduğu koltukta oturmaya devam ettiği takdirde, kraliyet ailesinden bir cenah tarafından yabancı istihbarat örgütlerinin de desteğiyle suikaste uğrama ihtimali de yüksektir.

Yani Suudi Arabistan kıskaçta mı?

Batılı ülkeler, Kaşıkçı hadisesi sonrası Yemen halkı için harekete geçmiyor. ABD, Yemen'de uçan savaş uçaklarına artık yakıt vermeyecek. Almanya, Fransa, bunlar silah satan ülkeler. Bunların hepsi planın parçaları. Şimdi plan değişiyor. Batılı hükümetler, bildiği şeyi, çıkarlarını sekteye uğratmayacak şeyi destekliyor. Kaşıkçı hadisesi zamanlama olarak Yemen'deki savaşın artık durması gerektiği fikrinin yaygınlaşması ile bir araya geldi. Ve bu sırada Husiler daha güçlü, Suudilerin ulusal güvenlikleri daha da zayıflamış, çatışma sonuçlanmamış. Çatışmayı sonlandırmamak için de baskı yapıyorlar şu anda.

YEMEN'İ SOMALİ'YE ÇEVİRDİLER

Peki Suudi Arabistan ve BAE'nin planları neydi?

Koalisyon ülkeleri çatışmayı sonlandırmayıp uzatarak kendilerinin zeki olduğu hesabını yapıyorlardı, bu süreç boyunca Yemen'de bulunacak ve Yemen'in doğal kaynaklarını sömüreceklerdi. Ama Batılılar onlardan daha zeki. Savaş ne kadar uzarsa Batı'nın menfaatine! Bu yüzden yeni Amerikan Kongresi oluşana kadar bir zafer kazanma peşindeler. Kazanamazlarsa bilinsin ki Husiler ve İran kazanmıştır.

Savaş, kasden ve bilinçli olarak uzatıldı, diyorsunuz...

Maalesef, Arap milletleri tarihten ders çıkaramamıştır. Hiçbir stratejileri yok. Arap, kendi varlığını yok ediyor. Ortaçağ milisi Husilerle savaş, 6 aydan fazla sürecek bir savaş değildir. Ekonomik ve jeostratejik kazanımlar için bu savaşı uzattılar ve Batı da onlara yardım etti. 10 yıl, 20 yıl Yemen'de istikrar olmayacak, aynı Somali'ye çevirdiler. Yarın, Suudi Arabistan'ın içinde de bir Hizbullah kurulur. Dini inançları da beklenen Mehdi, Mekke-i Mükerreme'den çıkar diyor.

İHVAN'I İSRAİL'E KARŞI OLDUĞU İÇİN ŞEYTANLAŞTIRDILAR

Suriye'den Mısır ve Libya'ya kadar Arap Baharı'nın yaşandığı tüm bölgelerde İhvan'ın bir başarısızlığını görüyoruz. Yemen'de de darbenin en önemli düşmanlarından biri olan Islah'ın bu süreçte yönetimden uzaklaştırıldığını görüyoruz. Nedir bu başarısızlığın sebebi?

Batılılar, gençlerin bu devrimlerinden sonra bu tür İslami yapıların çokça hata yapacaklarını gördü. Niye hata yapacaklar? Çünkü siyasi hitaplarını değiştirmediler. İnsanlara garanti veremediler. Nasıl bir idare sergileyeceklerini gösteremediler. Ama şunu da baştan söyeleyelim: Batı, bu İslami cemaatleri hedef almıştır. Çünkü bu İslami yapılar, İsrail'in bölgedeki varlığını kabul etmiyorlar. İhvan, Ortadoğu'da İsrail'in varlığını kabul etmedi. İhvan'ın tabii ki hataları vardır; ama kırmızı çizgileri de var. İsrail'e yönelik tutumu İhvan'ın tüm bölgede şeytanlaştırılmasına yol açıyor.

HUSİLER YEMEN'DE LÜBNAN'DAKİ HİZBULLAH PROGRAMINI UYGULUYOR

Suriye iç savaşında İran'ın varlığını gün be gün artırmasının akabinde Suriye'de şiilik çalışmalarının arttığını biliyoruz. Şam'da çok sayıda yeri İran ele geçirdi, oralarda Şii mekânları oluşturuldu. Yemen'de, Sana'da Husi darbesi sonrası İran'ın ve Şiilik nasıl bir aşamada?

İran, Yemen'de Yemen'in Fars İmparatorluğu'nun bir parçası olduğu düşüncesiyle hareket ediyor. Mezhepsel, tarihsel bir programla hareket ediliyor. Ayrıca Husiler de bölgede dönşüm oluşturacak bir programla çalışıyorlar; Lübnan'daki Hizbullah programını, Yemen İslam Cumhuriyeti programını Yemen'de uyguluyorlar. Teşeyyü, Velayet-i fakih... Siyasi yakınlık, mezhebi yakınlık, lojistik destek hepsi var. Okul müfredatları değiştirildi Husi bölgelerinde. İran bunu yaptı da BAE'nin etkisi altındaki güney bölgelerinde de Medhaliliğin izlerini görüyoruz. Medhalilik, dışarıdan destekle büyüyor. Amerika'nın Irak'a girişini destekleyen bir mezhep...

KİMDİR?

Yemen'in Taiz kentinde doğan Prof. Dr. Abdülbaki Şemsan, üniversite tahsilini Sana Üniversitesinde tamamladı. Ardından yüksek lisans ve doktora derecelerini siyaset sosyolojisi alanında Tunus Üniversitesi'nde alan Prof. Dr. Şemsan, Yemen'deki Husi darbesine kadar Sana Üniversitesi'nde dersler verdi. Darbe sonrasında Türkiye'ye yerleşen Prof. Dr. Şemsan, akademik çalışmalarına Türkiye'de devam ediyor. Şemsan, siyasi değerlendirmelerini Arap televizyonlarıyla paylaşıyor.