TIMETURK | HABER MERKEZİ
Lübnan'da yaklaşık 9 ay süren çalışmalar sonucu 31 Ocak'ta Müstakbel Hareketi lideri Saad Hariri başbakanlığında kurulan ulusal birlik hükümeti, geçen hafta onayladığı eylem planını bu hafta Parlamentoya sundu.
GÜVEN OYLAMASI YAPILDI
Parlamento, 3 gün süren ve 54 milletvekilinin eylem planına ilişkin görüşlerini aktardığı oturumların ardından Hariri hükümeti için güven oylamasına geçti. Ulusal birlik hükümeti, 117 vekilden 111'inin oyuyla meclisten güvenoyu aldı. Mecliste 3 vekili bulunan ve muhalefette kalmayı tercih eden Hristiyan Ketaib Partisi ile diğer 3 üye ret oyu kullandı.
HÜKÜMETTEKİ DAĞILIM
Cumhurbaşkanı Mişel Avn'ın partisi Özgür Yurtsever Hareketi'nin 9 bakanla en çok temsil hakkına sahip olduğu yeni kabinede, Başbakan Hariri liderliğindeki Müstakbel Hareketi'nden 6 isim yer alıyor.
Hükümette, Hristiyan Lübnan Güçleri Partisi 4, Şii Hizbullah ve Emel Hareketi 3'er, Dürzi lider Velid Canbolat'ın İlerlemeci Sosyalist Partisi 2, Ermeni Taşnak Partisi, Hristiyan Marada Partisi ve Sünni bağımsız vekiller de birer bakanla temsil ediliyor.
Başbakan Saad Hariri
Gazeteci ve Mütercim Zeynep Karataş, Lübnan'da yeni kurulan hükümete ilişkin değerlendirmelerini Gerçek Hayat için kaleme aldı. Karataş, 18 Şubat'ta yayınlanan yazısında yeni hükümetin önündeki en büyük engelin "Lübnan'daki derin Suriye", en büyük sorunun ise "Suriyeli mülteciler" olduğunu yazdı.
İşte yazının ilgili bölümleri:
LÜBNAN'DAKİ PARÇALI YAPI
"Lübnan'da meclisteki koltuk sayısı Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında eşit şekilde bölünmüş olsa da iki tarafın da kendi aralarındaki parçalanmışlığı sebebiyle bu eşit paylaşım pek de kolay olmamakta. Müslümanlar Şii-Sünni olarak iki ana gruba bölünmüşken, Hristiyanlar ise Katolikler ve Ortodokslar olarak kendi içlerinde rekabet yaşamaktalar. Tabi Dürzilerin de parçalı olduğunu unutmayalım."
"HER MEZHEBİN DIŞARIDAN BİR DESTEKÇİSİ VAR"
"Hâl böyle olunca her mezhebin dışarıdan bir destekçisi de var; Marunî Hristiyanlar Fransa ile poz verirken, Sünniler ekseriyetle Körfez ülkeleriyle, Şiiler ise İran ile kadraja giriyor. Taraflar anlaşmak için masaya oturduğunda sufle aldıkları ülkelerin gözlerinin içine bakıyorlar."
"LÜBNAN'IN İÇİNDEKİ DERİN SURİYE"
"Suriye geçmişten bu yana Lübnan'a dair derin planları olan bir ülke. “Büyük Suriye” idealiyle Lübnan topraklarına duyduğu tarihî âidiyet sebebiyle Lübnan'ın siyasî hayatının adeta ortasına oturdu Suriye. Lübnan geçmişte iç savaşlarla cebelleşirken, Suriye fırsattan istifade epey ülkeye yerleşmiş, askeriyle, ideolojisiyle Lübnan'ın siyasi kurumlarına etki etmişti. Ta ki 2005'te Refik Hariri Suikastinden Suriye ve sıkı müttefiki Hizbullah sorumlu tutulunca, Lübnan halkı Suriye'ye evin yolunu gösterdi. Esed gerisin geri kendi mıntıkasına döndüyse de bir gözü hep Lübnan'da kaldı. O gün bu gündür Lübnan siyaseti Suriye yanlısı ve Suriye karşıtı iki bloğun siyasetteki çekişmelerine sahne oluyor."
"HER SEÇİMİN KRİTİK SORUSU: SURİYE YANLILARI MI, KARŞITLARI MI GALİP GELDİ?"
"Her seçim sandığı açıldığında sorulan soru: “Suriye yanlıları mı, yoksa karşıtları mı galip geldi?” Hal böyle olunca son seçimlerde de akla gelen ilk soru bu oldu. Lübnan halkının yarısı sandığa rağbet göstermemişti. Sebebine gelince; küskünler, güvensizlik, siyasî çatışmalardan bıkkınlık, değişen bir şeyin olmayacağı düşüncesi ilk akla gelenlerden. Sonuçta Lübnan meclisinde Suriye taraftarlarının çoğunluğu elde ettiği bir seçim tablosu ortaya çıktı."
YENİ HÜKÜMET, MECBURİYETLERDEN DOĞRU
"Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, Dışişleri Bakanı Cibran Basil gibi etkili isimlerin Suriye yanlısı blokta olması ve Hizbullah ile siyasî müttefiklik, hükümeti kurma görevini üstlenmiş olan Hariri'yi epey zorlamış, Şiiler ortak tavır alırken Sünnilerin bölünmüşlüğü de işini zora sokmuştu.
Hariri, özellikle babasının katilleri olarak gördüğü Suriye ve Hizbullah'a karşı mesafeli durmuş ve çok defa kendisini istifanın eşiğine gelmiş olsa da uluslararası baskının da etkisiyle bu süreci devam ettirmişti. Artık umutların tükendiği bir dönemde, özellikle ekonomik sıkıntılarla boğuşan Lübnan'ın ihtiyacı olan uluslararası yardımları alabilmek için bir hükümetin kurulmasının şart olduğu anlaşılmış ve bu da tarafları uzlaşmaya zorlamıştı."
LÜBNAN'DAKİ YENİ SORUN: SURİYELİ MÜLTECİLER
"Lübnan, Suriye savaşından oldukça etkilenmiş ve milyonlarca mültecinin yarattığı siyasal ve toplumsal sorunları çözmek için uluslararası topluma seslenmişti. Hariri‘nin de taraf olduğu Suriye karşıtları, mültecilerin Esed rejimine geri gönderilmesinin onları ölüme göndermek olduğunu düşünüyor ve uluslararası toplumdan yardım istiyordu.
Ancak Hizbullah'ın başını çektiği ve Marunî liderler Cumhurbaşkanı Mişel Avn ve Dışişleri Bakanı Cibran Basil'in de dâhil olduğu Esed yanlıları, mültecileri geri göndermeyi tek seçenek olarak görüyorlar. Yeni hükümetin önündeki en önemli meselelerden biri de bu mesele. Mülteci karşıtı Basil yeni kabinede de dışişleri bakanlığı koltuğunu koruyor. Suriye karşıtı bloğun kabinedeki ağırlığı, Hariri'yi de zora sokmuş olacak ki son yaptığı açıklamada Rusya'dan mülteci sorununu çözmesi için adeta yardım istedi.
Ekonomideki sorunlar, yolsuzluğun ayyuka çıkması, toplumsal uzlaşının yer yer çatırdaması, Lübnan'ı yeni bir yol ayrımına getirdi. Lübnan tamamen Tahran-Beyrut yoluna mı sapacak yoksa iç çekişmelerle her bloğun başka bir tarafa çekmeye çalıştığı bir ülke mi olacak, bunun net bir cevabı yok. Ancak Cumhurbaşkanı Mişel Avn'ın İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif'i ağırlarken kendisinden mültecilerin geri göndermesi ile ilgili yardım istemesi, en azından şimdilik Suriye ve İran yanlısı bloğun ülkede daha etkili olduğunu gösteriyor."
"LÜBNAN, FEYRUZ'UN ZAMANINDAKİ LÜBNAN DEĞİL"
"Mültecilerin bu şartlar altında geri gönderilmesine açıkça karşı çıkan tek siyasetçi olan Durzi lider Velid Canbolat ise partisinin Lübnan'daki Suriyeli mültecilere sahip çıkmaktan vazgeçmeyeceğini ve Esed rejiminin bu insanlara işkence ve soykırım yapmasına izin vermeyeceğini söyledi. Canbolat, bu konuda Suriye yanlıları karşısında zayıflık göstereren Hariri'ye de sitemli.
Demem o ki, Lübnan yeni bir dönemece giriyor. Sünnilerin küskünlüğü, Şiilerin hırçınlığı ve Hristiyanların korkuları eşliğinde yeni bir yola. Lübnan'ı neler beklediğini hep beraber göreceğiz ama en azından şimdilik Velid Canbolat'ın dediği gibi “Lübnan, Feyruz'un zamanındaki Lübnan değil” diyebiliriz."
* Alıntılanan yazıda tırnak içerisinde kullanılan tüm ifadeler yazara aittir.