Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesinden araştırmacılar, ABD'de yaptıkları çalışma kapsamında 677 bin 423 kişinin vücut sıcaklığı ölçümünü değerlendirdi.
Araştırmacılar, ilk olarak 1862 ila 1930 yıllarındaki Amerikan İç Savaşı gazilerinin, ikinci olarak 1971 ila 1975 yıllarındaki ABD Ulusal Sağlık ve Beslenme İnceleme Anketi'ne katılanların, son olarak da 2007 ila 2017 yıllarında Stanford Sağlık Hizmetlerine gelen erişkin hastaların vücut sıcaklığı kayıtlarını inceledi.
Söz konusu kayıtların çapraz kontrolüyle elde edilen sonuçlara göre, 21. yüzyılda dünyaya gelen erkeklerin vücut sıcaklığının 19. yüzyılda dünyaya gelenlere oranla 0,6 derece, kadınların da 1890'larda doğan hemcinslerine kıyasla 0,03 derece daha düşük olduğu sonucuna ulaşıldı.
Araştırmayı yürüten ekibin başındaki Stanford'da görevli Profesör Julie Parsonnet, eski verilerle yeni ölçümleri karşılaştırarak insan vücudundaki bu sıcaklık düşüşüne neyin neden olduğunu bulmaya çalıştı.
Parsonnet, fizyolojik değişimin yanı sıra evlerin ısısı, mikroorganizmalarla temas ve tüketilen gıdalar da dahil yaşanılan çevrenin değiştiğine dikkati çekti.
Vücut sıcaklığını etkileyen birçok faktör olduğuna işaret eden araştırmacılar, günlük amaçlar için ortalama vücut sıcaklığını güncellemeyi gerekli görmedi.
Araştırmacılar, bu düşüşü, çevresel faktörler nedeniyle düşen metabolik hız, kamu sağlığında 200 yılda kaydedilen ilerlemeler, metabolizmayı geliştiren iltihap vakalarındaki azalma gibi nedenlerin yanı sıra yüksek yaşam standartları, vücudun kendini sıcak tutmak için daha çok çalışmaya gerek duymamasına bağladı.
Alman Doktor Carl Reinhold August Wunderlich'in 1851'de ortalama vücut sıcaklığını 37 derece olarak tanımlamasının ardından bu sıcaklık temel gösterge olarak kabul edilmişti.
Araştırmanın sonuçları eLife dergisinde yayımlandı.