Osman Müftüoğlu, Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca'nın kendisini telefonla aramasını ve koronavirüs sürecini Hürriyet'teki köşesine taşıdı. İşte o yazı...
Salgın sürecindeki yönetim stratejisini hayranlıkla izlediğim Sağlık Bakanı Bakanı Dr. Fahrettin Koca dün gece yarısı bir sürpriz yaptı, telefonla ansızın beni aradı. Bugüne kadar tanışma fırsatı bulamadığım Sayın Bakan Koca'dan bazı bilgileri o telefon görüşmesinde detaylı öğrenme fırsatı buldum. Şu kesin: Yaşadığımız bu tatsız süreçte elde ettiğimiz tedavi başarısında sağlık ordumuzun fedakârane ve kahramanca çabaları bir numaralı faktördür ve bundan hiç kimsenin en ufak bir kuşkusu dahi yoktur.
Dr. Fahrettin Koca'dan öğrendim ki tedavideki başarıda etkili bir faktör daha var: Tedavi protokolünde yapılan akılcı ve hızlı değişimler! Anlaşılan o ki o değişimler sayesinde daha ilk günden itibaren çok az insanımızı kaybettik. Tedavi sürecini ciddi ölçüde kısalttık. İyileşme rakamlarımızı fark edilecek derecede yükselttik. Yakında ‘Lancet' dahil pek çok uluslararası saygın bilimsel dergide bilim dünyası ile de paylaşılacak olan o değişimleri siz değerli okurlara da aktarmak istedim. Tedavide elde edilen bu tebrik edilesi başarının 5 maddelik özetinde şunlar var... İŞTE O 5 FARK
FARK 1: KLOROKİN/HİDROKSİKLOROKİNE ERKEN BAŞLIYORUZ
Ateş, boğaz ağrısı, öksürük vb şikâyetleri olan herkesi “Bir ateş düşürücü al, istirahat et, evinden çıkma” diyen ülkelerden farklı olarak hastaneye çağırıyor, test ve tetkik yaparak kuşkulandığımız durumlarda da test neticelerini bile beklemeden klorokin ile tedaviye başlıyoruz.
FARK 2: AZİTROMİSİNİ FARKLI KULLANIYORUZ
Klorokin tedavisine ek olarak azitromisin isimli antibiyotiği diğer ülkelerden daha bilinçli ve erken devreye sokuyoruz. Bu, başarı oranımızı etkileyen önemli bir faktör oldu.
FARK 3: FAVİPİRAVİR'DEN ÇOK YARARLANDIK
İlk kez Çin'de kullanılan ve orada sadece yoğun bakımdaki entübe hastaları (genel durumu ağır, solunum yetmezliği ciddi vakalara) verilen Favipiravir'i de biz çoğu zaman erken dönemde devreye sokuyoruz. Solunum sıkıntısının daha yeni başladığı, kan oksijen yoğunluğunun yeni yeni kritik değerlere düştüğü akciğer harabiyetinin erken dönemlerinde biz Favipiravir'i hemen devreye sokuyoruz. Bu sayede ciddi bir ‘ön alma' başarısı yakaladığımızı düşünüyoruz. Yoğun bakıma ihtiyaç duyan hasta sayısının da yoğun bakım ve entübasyon uygulanan vaka sayısının da çok daha önemlisi kaybettiğimiz insanlarımızın az olmasının önemli bir nedeni de kanaatimce bu ‘ön alma stratejisi'dir.
FARK 4: YOĞUN OKSİJEN DESTEĞİ VERİYORUZ
Bilinenden ve rutin uygulamalardan farklı olarak solunum sıkıntısı çeken hastalarımıza çok erken dönemde yüksek basınçlı oksijen tedavisi desteği uyguluyoruz. Farklı ve öncü ön alma stratejilerimizden biri de bu. Bu farklı uygulama sayesinde solunum yetmezliğinden kaybettiğimiz vaka sayımızda çok şükür ciddi bir azalma oldu.
FARK 5: HASTANIN POZİSYONUNU DEĞİŞTİRMEK DE ÇOK İŞE YARADI
Kandaki oksijen yoğunluğunu arttırabilmek için uyguladığımız yüksek basınçlı oksijen desteği yanında ikinci ve farklı bir seçeneği daha devreye soktuk: Ağır solunum sıkıntısı yaşayan yoğun bakım hastalarını yüzükoyun yatırarak, akciğerdeki oksijen/karbondioksit değişimini kolaylaştırdık. Bu basit pozisyon değişimi sayesinde daha fazla akciğer alanında oksijen değişiminin gerçekleştiğini ve kandaki oksijen yoğunluğunun memnuniyet verici seviyelere yükseldiğini tespit ettik. Bizim daha salgının başından beri uyguladığımız bu basit uygulamayı pek çok ülke daha geçtiğimiz hafta devreye sokmayı akıl etti!
İYİ HABER: UÇAK İNİŞE GEÇTi AMA...
Salgın başlangıçta kontrolsüz bir hızla yükselen tehlikeli bir uçak gibiydi. Şükürler olsun ki tecrübeli pilotların stratejik manevraları ile o riskli yükseliş çok uzamadan kontrol altına alındı, bir hafta kadar evvel yatay uçuş aşaması başladı. En güzel haber ise cuma akşamı açıklandı: Salgının inişe geçtiğinin ilk işareti sayılan ‘makas' cuma günü kapandı. Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca o gün belirlenen yeni hasta sayısının, aynı gün iyileşen hasta sayısının altına düştüğünü açıkladı. Umalım ki bu ‘makas' hep kapalı kalsın ve bir daha açılmasın. Salgın uçağı kontrollü inişini sürdürsün. Bize düşen görev şu: Hepimiz o uçağın yolcusuyuz. Bu tatsız ve tehlikeli yolculuğu sağ salim tamamlayabilmek için rehavete kapılmayıp tedbir kemerlerini sıkı sıkıya kapalı tutmayı sürdürmeliyiz.
BAKANA SORDUM: UÇAK PİSTE NE ZAMAN İNER?
Dün Sayın Bakan Koca'ya şu soruyu sordum: “Uçak piste ne zaman iner?” Yanıtı özetle şu idi: “İyileşenlerin sayısı yeni hastalananların sayısından fazla olmaya devam etmeli. Salgın uçağının kazasız belasız piste indiğinden bu makas ‘kilitlenince' emin olacağız ama biz prensip olarak ölümlerin ve yeni hasta teşhislerinin sıfıra indiği günlerde bile tedbirli olmayı sürdüreceğiz.” Edindiğim net kanaat şudur: Sağlık Bakanı ipin ucunu sağlam tutuyor, mücadeleye bize “sıfır hasta rakamı” müjdesini verene kadar devam etmekte kararlı görünüyor.